5 Şubat 2016 Cuma

GÖZLERİMLE İŞİTTİĞİMİ, SİZ KULAKLARINIZLA GÖRECEKSİNİZ

Yağmurlu bir günde evde yapılacak en güzel şeylerden birisi de klasik müzik dinlemek. Eşimin bilgisayarından tanıdık bir ses, avının kokusunu almış bir kurt gibi sessizce kendine doğru çekti beni.
- "Nedir bu çaldığın?" diye sordum. 
- "Ay Işığı Sonatı, Beethoven'in", dedi. Bir yandan da kitabını okuyordu.

Kadınlar böyledir işte. Pek çok işi eş zamanlı götürebilirler. Ben ise tam aksine, yalnız bir işe yoğunlaşmalıyım. O kadar ki, onun kitap okuması bile benim dikkatimi dağıtmaya yetti. Elinden aldım kitabı. Hayret, itiraz etmedi. Ve birlikte dinledik bu şaheseri.

Ludwig Van Beethoven (1770-1827); benim şu anki yaşımda noktalamış hayat serüvenini. Sıkıntılı, çalkantılı bir hayat sürmüş bu kısa ömründe. İntihar etmeyi düşünmüş bir kez. Babasından ve sağlık problemlerinden çok çekmiş. Hatırladığım ilk klasik müzik ezgilerinden biriydi onun 9. Senfonisi, lise çağlarında. Harika bir müzik öğretmenimiz vardı. Derslerinde bize ünlü bestecilerin plaklarını dinletirdi. "Neşeye Övgü" adıyla ünlenen 9. Senfoni için uyarlanan sözleri de ilk ondan öğrenmiştik.
"Mutlu olun ey insanlar, bunu ister Tanrımız" Bu büyük eseri bestelediği sıralarda, işitme duyusunu tamamen kaybetmiş birinden bahsediyorum. Buna rağmen çevresine mutluluk dağıtan birinden. Avrupa Birliği'nin Milli Marşı seçilen eserin sahibi, büyük besteci Beethoven, "Gözlerimle işittiğimi, siz kulaklarınızla göreceksiniz" diyerek notalar üzerindeki hakimiyetini haykırıyor adeta. Orkestranın bastığı her notayı gözleriyle takip eder, sağırlığına rağmen çıkan sesleri zihninden dinlediği söylenir.  

Size asıl bahsetmek istediğim, onun işitme kaybının başladığı yıl olan 1801'de tamamladığı, 14 Numaralı Do Diyez Minör Sonat, yani nam-ı diğer Ay Işığı Sonatı. Her eserin bir doğum hikayesi vardır. Ben de bu güzel eseri ortaya çıkaran olayı merak ettim. Çok farklı rivayetler var aslında. Üç bölümden oluşan Ay Işığı Sonatında ilk bölümde romantik, ikinci bölümde dramatik, üçüncü ve son bölümünde ise neşeli bir hava seziliyor. Esere yakıştırılan öykü ne ise, onu hayal ediyorsunuz dinlerken. Dinledikçe daha derinlere dalıyorsunuz. Hikayeler üzerine yapılan değerlendirmelerden birisi benim çok hoşuma gitti: Eserin gerçek hikayesinin ne olduğu önemli değil, önemli olan hangisini ona yakıştırmış olduğunuzdur. Bana göre, Ay Işığı Sonatı, daha birçok hikayelere ilham kaynağı olacaktır. Okuduklarım arasında besteciye benim en çok yakıştırdığım hikaye şöyle;

Viyana sokaklarında bir arkadaşı ile birlikte dolaşırken üst katlardan harika bir piyano sesi gelmektedir. Beethoven sese kulak verir ve arkadaşına bunu çalan her kimse mutlaka onu görmek istediğini söyler. Müziğin geldiği evin kapısına vururlar. Az sonra bir kadın açar kapıyı. Kulağa gelen seslerin yukarıda piyano çalan kızına ait olduğunu söyleyip iki arkadaşı içeri davet eder. Beethoven genç kızı görür görmez güzelliğine çarpılır. Ne var ki, kızın gözlerinin görmediğini anlamakta gecikmez. Değişik duygulara kapılır birden. Aniden doğan romantik havaya acıma duyguları karışır birden. Onu mutlu etmek için ne yapabilirim diye düşünmeye başlar, işin içinden çıkamaz.

Genç kız, henüz 16 yaşındaki Kontes Giulietta Giucciardi'den başkası değildir. Çaldığı müziği bitirdiğinde gelen misafirleri tanımak ister. Gelen kişiler kendisine övgüler düzünce çok duygulanır. Beethoven, sonunda dayanamayıp kıza sorar.
- "Sizi mutlu edecek ne yapabilirim?
Kız başını yukarı doğru kaldırıp ellerini kavuştururken der ki,
- "Ben hiç ay ışığı görmedim. Bana onu anlatabilir misiniz?

Giulietta'ya tutkulu bir aşkla bağlanan Beethoven, piyanonun başına geçerek hemen "Ay Işığı Sonatı"nı besteler. Ne yazık ki bu büyük aşktan karşılık bulamaz besteci. Ona ithaf ettiği bu güzel eseri geri çevirir Kontes Giulietta.

Hikaye hazin bir sonla bitse de bundan şahane bir sonuç çıkıyor. Müzik aletleri arasında en sevdiğim keman olmasına rağmen, kemanla çalınan versiyonlarını fazla tutmadım. "Ay Işığı" sadece piyano için bestelenmiş, orkestra bile bozuyor sihrini. Başka hiç bir müzik aleti aynı hazzı vermiyor. Piyanoya en çok yakışan eser aynı zamanda. Bu güzel parçayı ünlü Ukraynalı piyanist Valentina Lisitsa'dan dinleyebilirsiniz. 
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder