13 Mart 2016 Pazar

ÇÜNKÜ ADIM KADIN

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, birkaç konuşma, birkaç karanfil, geldi, geçti. Tüm cinayet, baskı, mobbing ve tecavüzlere aynen devam. Bugün beş gün öncesine gittim yine. Ardından bir ses kırk dört yıl öncesine çekti beni, kafam karıştı. Sonra bir resim, tam yetmiş yıl öncesine sürükledi, şaşırdım kaldım.

Hatırlayanınız vardır Hümeyra'yı. Oyunculukta hünerlerini sergilemeden önce şarkıcıydı. Güçlü bir sesi yoktu belki ama hüzünlü söylerdi şarkılarını. Yüreğinden çıkardı sözler. Eskiden "Hümeyra" denildiğinde Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirinden  Patricia Carli'nin bestesine uyarlanan "Sessiz Gemi" gelirdi akıllara. İnsana sitemkar bir hüzün duygusu veren bir şarkısı daha vardı Hümeyra'nın, şimdilerde adı gibi unutulan. "Adım Kadın"

Emel Müftüoğlu ve buğulu sesiyle Zuhal Olcay da seslendirmişti aynı şarkıyı. Zuhal Olcay'ın sanatçı kişiliğini çok sevmeme rağmen "Adım Kadın" 'ı en güzel yorumlayan kim diye sorarsanız, her zaman Hümeyra'dan yana olacaktır tercihim. Beş gün önce, kadınların o özel gününde bu şarkıdan bahsetmek daha isabetli olabilirdi belki de. Ama özel günler ertesi gün unutulup gidiyor. Bu yüzden sadece bir gün değil her gün hatırlamak, unutmamak lazım bazı gerçekleri.  Bugün ben, yarın başkası, hepimiz, her gün, tekrar tekrar, çözene kadar, bahsetsek ne zararı olur ki?

İşte bugün duyduğum o ses, Hümeyra'nın. Sözleri yine bir erkeğe, Bora Ayanoğlu'na ait "Adım Kadın" şarkısını ilk kez 1972 yılında seslendirmişti. Cumhuriyetimizin 49. yılında. Aradan tam kırk dört yıl geçmiş ancak kadına verilen değer artacağına azalmış. Nasıl olur da insanı insan yapan değerlerden bu kadar uzaklaşır insan. Dinledikçe düşünüyor, düşündükçe kafam karışıyor.


Bana kimse sormaz / Atarlarken düğümü
Ben bir dilsizim / Silkemem ki yükümü
Gözlerimde ürkeklik / Kimse bilmez küsümü
Çünkü adım kadın / Dinletemem sözümü

Bana herkes sahip / Benim hiç hakkım yoktur
Ben akıldan yoksun / Ama vazifem çoktur
Adem'in yediği elma / Hep benden mi sorulur?
Çünkü adım kadın / Kadınım hükmüm yoktu



Derken, siyah beyaz bir resim geçiyor elime, tam yetmiş yıl öncesine ait. Cumhuriyet kurulalı henüz 23 yıl olmuş. Bir fotoğraf stüdyosunda poz vermiş, dedemle anneannem. Aralarına aldıkları sekiz yaşında kız çocuğu, sonra benim annem olacak.  Belediyede zabıta komiseri olan dedemin üzerinde resmi üniforması var. Anneannem, Girit göçmeni, gururla taşıdığım gavurluğum ondan ötürü. Başı açık, yüzü temiz, Atatürkçü, modern bir cumhuriyet kadını. Anneannem ve dedem, yaşamları boyunca birbirlerine son derece bağlı, saygılı ve huzurlu bir hayat sürdüler.

Onları saygıyla anarken, ülkemizin şimdiki haline bakıyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün kıymetini bilip yücelttiği kadınlarımız, çağdaş kazanımlarını, saygı ve itibarlarını, ellerinin tersiyle itip ortaçağ karanlığına doğru süratle nasıl yol aldıklarını görünce  şaşırıp kalıyorum.    

2 yorum: