24 Mart 2016 Perşembe

YA CİHAZINIZIN FATURASINI SAKLAYIN YA DA ICLOUD MAIL ADRESİNİ AKLINIZDA İYİ TUTUN YOKSA...



Gençlik yıllarımda bilgisayardan bihaber olan ben, teknolojinin hızına artık ayak uyduramıyorum. Daha önce facebook, twitter, what's up instagram vs. gibi programlara güncelleştirme önerisi geldiğinde hep onay vermiştim. Bu işler öyle bir hal aldı ki, gün aşırı onay mesajı gelmeye başladı. Evvelsi gün, gecenin bir vaktinde, telefonuma program güncelleştirmesi ile ilgili bir mesaj gelmişti yine. Yanlış hatırlamıyorsam "apple" veya "icloud" gibi bir şey. Ne olduğunu bile anlamadan, bilinçsizce bastım onay düğmesine. İşlemin birkaç dakika sürebileceği ikazı göründü ekranda. Olabilir dedim. Uykum geldiği için bekleyemedim. Telefonu öyle bırakıp yatağa gittim.

Dün sabah İzmir'e gitme hazırlıkları devam ederken telefonuma baktım. Şarjda olduğu halde kapanmıştı. Sorun değil dedim. Açıp parolayı girdim. Güncelleme işleminin başarıyla tamamlandığını ancak bir kaç küçük adım daha kaldığı mesajı göründü ekranda. Bu adımlardan ilki, uzantısı icloud olan mail adresini, ikincisi ise onun şifresini sormalarıydı. Icloud uzantılı mail adresini ne zaman ve niçin aldım hatırlamıyorum. Olası bütün adresleri girdiğimde onların hatalı olduğu gösteriliyordu. Kaldı ki, doğrusunu bulsam bile ikinci adımdaki şifreyi hatırlamam mümkün olmayacaktı. Bu işlemleri tamamlamadan telefonu kullanamıyordum. Bir anda karşıdan aramalara bile kilitlendi telefonum. Belki bir faydası olur diye kapadım, açtım ama yine değişen bir şey olmadı.

Canım iyice sıkılmıştı. Şu mobil cihazlar hayatımıza girdi gireli ayrılmaz bir uzvumuz oldu sanki. O kadar eksikliğini hissediyor ki insan. Sanki her an birisi acil bir nedenle arayacak ve ulaşamayacakmış gibi hissediyorum. Neyse ki eşim kendi telefonunu almış yanına.

Başımıza geleceklerden habersiz, daldık bir Turkcell bayisine. Sağ taraftaki masada oturan genç, bol makyajlı bir bayana anlattım durumu. "O tür sorunlara Sıla Hanım bakıyor." dedi, istifini bozmadan. Sıla Hanım bir müşteriyle ilgileniyordu o sırada. İşi biter bitmez bizi dinledi. Kimse inanmaz, tam üç buçuk saatlik maraton böyle başladı.

"Öncelikle mutlaka verdiğiniz icloud uzantılı e-mail adresini hatırlamanız gerekir ya da cihazınızın faturasını getirmek durumundasınız." dedi. İki si de imkansız. Cihazı Umman'dan bir iş seyahati sırasında almıştım. Fatura ayrıldığım şirketin çekmecelerinin birindeydi.  "Fatura ne işime yarayacak bundan sonra" deyip atmış olmalıydım. "Faturayı unutun." dedim kıza. Derin bir iç çekişten sonra "Arayıp bulacağız verdiğiniz e-mail adresini, başka çaremiz yok" dedi. Olabilecek onlarca varyasyon denedik, yok, bulmamızın imkanı yok.

Adının Sıla olduğunu öğrendiğim genç kız, büyük özveri ve sabırla, adımdan, soyadımdan bir sürü e-mail adresi türetirken olayın nereye varacağını tahmin edemezdim. Bu büyük çabasını anlamaya çalışırken nihayet ona sordum. "Ola ki, e-mail adresini ve faturayı bulamadık, ne olacak?"

Gelen cevap şok etti beni. "Cihazınız hiç bir işe yaramaz o zaman, çöpe atacaksınız." "Nasıl olur bu?" dedim. "Güvenlik için yapıyorlar bunu" dedi.

Artık iyice kaybolmuştu ümitlerim. Bir saatten fazla Sıla ile birlikte kelime oyunu oynar gibi kelime türetiyorduk, e-mail adresi olabilecek. Baş harfi belliydi sadece, onun yanında ise altı tane siyah nokta. Belli olan baş harf, ismimin ilk harfiydi. Mail adresinin karakter sayısının orada gösterilen nokta sayısı ile de ilişkisi yokmuş. Yani baş harf dışında hiçbir ip ucu yok. Artık daha önce girdiğimiz olası adresleri unutup tekrar tekrar girmeye başlamıştık. "Peki, nedir elimizdeki bu cihazın fiyatı? " diye sordum. "Bu cihaz iphone 5, ama ben size yeni çıkan iphone 6 yı öneririm, bu kadar para ödedikten sonra." dedi, kız. "Yok" dedim. "Aslında benim merak ettiğim çöpe kaç para attığımdı." Yanındaki arkadaşına sordu iphone 5 fiyatını. Tam 1.850 TL imiş. Şok oldum. Şimdiye kadar telefon modelleri ve fiyatlarıyla ilgilenmemiştim. Mobil telefonlar çıktı çıkalı hiç bir zaman para verip cihaz almamıştım. Bugüne kadar hep şirketin verdiği telefonları kullandım. Bu elimdeki de şirketin son hediyesiydi bana. Şimdi daha iyi anlamaya başlamıştım kızın mücadelesini. Yine de bu parayı kaybetmem kaç kişinin umurunda olurdu ki. Kıza acımaya başladım. Ha bire "Şu olabilir mi, bu olabilir mi e-mail adresiniz?" şeklindeki soruları bitmek bilmedi.

Bir yandan benden sonra işini Sıla Hanım'a yaptıracak kişiler de sabırla sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Bunun farkına varınca beni biraz bekleteceğini söyleyip kısa süreli aralar verdi diğerlerinin işlerini çözmek için. Onlardan sonra yeniden devam etti araştırmaya. En sonunda apple ülke yetkilisini aradı. Onunla uzun uzun görüştü. Telefon cihazının arkasında zor okunan cihaz seri numaralarını istedi yetkili. Okunması oldukça zor olan küçük puntolu rakamlardı bunlar. Kendi telefonuyla fotoğrafını çekip büyüttü ve karşı tarafa okudu. Israrla faturanın bulunmasını istiyordu konuştuğu "Apple" yetkilisi. Aksi takdirde telefon kullanılamazmış. Bir takım gizli sorular sordu cevaplarını verdim. Yine de bir sonuç çıkmadı. Dönüp bana "Arayıp bulacağız, başka bir yolu yok" diye yineledi. Ben bu işten sıkılmış, umutsuzluğa düşmüş iken o hala "Mücadeleye devam" diyordu. İnanılacak gibi değil. "Ayıp oluyor size o kadar zamanınızı aldım, bırakın artık uğraşmayı bu iş olmayacak galiba" demeyi düşündüğüm anda, bir şeylere ulaştım galiba dedi. İkinci bir kimliğim olan "Apple" kimliğime ulaşmış. Allah, Allah kim bilir kaç kimliğim var acaba? diye düşündüm kendi kendime. "Oradan "iphone" adresine ulaşabilirim belki," dedi, kız. Olmadı, yine olmadı.

Bir ara "Ben yine arayım Apple yetkilisini, ama benimle yeniden ilgilenmek istemezler, size vereyim siz biraz ağlayın, başka türlü yardımcı olabilirler belki" dedi. Sıla, soruna iyice vakıf olduğundan o kadar güzel anlatmıştı ki yetkiliye, benim onun kadar düzgün anlatmam mümkün değildi. Biraz panikler gibi oldum. Telefonla aradı tekrar birilerini. Başka telefon numaraları verdiler onlar araması için. Şansımıza farklı bir yetkili çıkmıştı karşısına bu sefer. Ona durumu kendi anlattı yine. Birkaç güvenlik sorumuz olacak demiş yetkili.

İlk soru "İlk kullandığınız arabanın markası nedir?" Hoppala. Aradan geçmiş otuz beş yıl. Ne yazdım acaba derken Sıla bana "Düşünün, iyi düşünün" diyerek moral takviyesi yapıyor, telefonun ucundaki yetkili ise benim ağzımdan çıkacak bir kelimeyi merakla bekliyordu.

"Renault, galiba" dedim. Karşı taraf "Değil" demiş. Sıla da bana anında aktarıyor sürekli. Eşime sordum, "Ya bu bir ara Yusuflardan satın aldığımız araba olmasın?" Kıza, "Araba kendine ait bir araba mı yoksa ilk kullandığın araba mı? diye sordum. "Kendinize ait." dedi. Eşimin de aklına gelmiyor Yusuf'un arabası. Hani diyorum beyaz renkli bir arabaydı, "Orhaneli' de şoför kaza yapmıştı onunla, Renault Spring değil de onun benzeri hani." Yok kardeşim, yok, hafıza diye bir şey kalmamış." Broadway" gelmiyor bir türlü aklımıza.

Ama iyi ki de gelmiyor. Çünkü Broadway de değilmiş. Renault dedikten sonra Sıla  Renault'un bütün modellerini denemeye başlamış bile. "Tamam, buldum" dedi sevinçle. "Toros" muş. "Ohh, dedik hepimiz derin bir nefes aldık. Daha bu ilk soruydu. İkinci soru "Anneniz ve babanız ilk hangi ilde tanışmışlar?" Ha, bak bu kolay. İkisi de İzmirli olduğuna ve İzmir'den hiç ayrılmadıklarına göre cevap "İzmir".

Böylelikle e-mail adresini Apple yetkilisi verdi Sıla'ya. Vermeyebilirdi de. Genellikle e-mail adresi belirlenirken otomatik olarak alternatif adresler üretiyormuş bilgisayar. Bazen istediğin adresin yanına 1 veya 11 koyuyormuş. Benim vermiş olduğum ve daha önce denediğimiz adreslerdin birine sonuna da "i" harfini koymuş. Yani soyadımın son harfini ikinci kez tekrarlamış. Ben de olsun varsın deyip basmışım onay tuşuna meğer.

Kullandığım mail adresine mesaj geldi. Şifre sıfırlandı. Yeni şifre verildi. Ve telefonum çalışır duruma geldi. 1.850 TL kazanmış gibi oldum. Bir hafifledim, bir hafifledim ki sormayın. Sevinçle kıza "Nedir borcum?" diye sordum. Hiç kimse bir iş için bu kadar mesai ayıramaz. Kız gülümsedi "Yok, hiç bir borcunuz yok" Çıkarıp biraz para bıraktım yine, arkadaşlarıyla pasta yiyip beni hatırlasınlar diye. Kabul etmedi önce, sonra arkadaşına uzattı parayı. Son yıllarda gördüğüm en "İnsan" kişiydi. Çok güzel değildi. Ama dünya güzeli göründü gözüme.           

2 yorum:

  1. Sıla bir demet papatyayı hak etmiş bence.

    YanıtlaSil
  2. O bir iyilik meleği :) Hayatımda böylesiyle karşılaşmadım ben.

    YanıtlaSil