19 Haziran 2016 Pazar

KARATAY ELMASI

18/06/2016 Cumartesi, Tire

Bugün izin verdim kendime. Kafam çok dağınık. Değil yaylada otları biçen Yakup Usta'yla ilgilenmek ona telefon edip bir ihtiyacı var mı öğrenmek bile geçmiyor aklımdan. Telefonun her çalışında canımı sıkacak bir haber alacağım endişesi var üzerimde. Negatif enerjim eşimi de etkiliyor. Ankara'yı konuşuyoruz...

"Ankara'yı seviyorum, uğurlu gelmişti bize o şehir..." diyor can sıkıntısıyla eşim. İzmir istemiyor bizi, her gelişimizde tersine gidiyor işlerimiz... "Ankara'dayken her ikimiz de çalışıyorduk, çalışanlar şehri orası, emekliler için değil." diyorum.  "Ne yapacaktık Ankara'da şimdi?"

Gece boyunca doğru dürüst uyumadım, koltukta sızıp kaldığım sabahın ilk saatlerini saymazsak. Yan, eşimin kalktığı saatleri... Ne onun elektrik süpürgesinin sesini duyuyorum ne çarpan kapıların.

Gecikmeli bir kahvaltı sonrası yarı uykulu yarı düşünceli haldeyim. Ünal Usta'dan gelen telefon dünyaya döndürüyor. Dolaplarımız hazırmış. Pazartesi günü montaja gelmek istiyorlarmış. "Hayır Pazartesi gelmeyin, biz İzmir'deyiz." diyorum. "Salı günü bizim için uygun görünüyor."

Felaket bir sıcak var bugün. Bütün İzmir kavruluyor. Sokağa çıkmayın diye uyarıların ardı arkası kesilmiyor. Geçen sene bu kadar sıcak bir gün olmamıştı. Evimizde karşılıklı kapı, pencereler açılınca güzel bir esinti olurdu. Ama bugün yaprak kımıldamıyor. Ara sıra eser gibi olsa da sıcak hava yüzümüzü yakıyor. Böyle sıcak havalarda yeni diktiğimiz fidanlar düşüyor aklıma. Damlama boruları elden geçirilmesi lazım ama Çarşamba gününden önce gelemiyor Salih Usta.  Geleceğim dediyse kesin gelir. Buraların insanı böyledir (!) İçimi bir ferahlık kaplıyor, demeyin gitsin. Onlar gelene kadar Yakup Usta otları temizlemiş olur. Hiç olmazsa bu yıl diktiğim ceviz fidanlarını sulamak istiyorum. Çarşıda biraz alışveriş yaptıktan sonra yaylaya çıkıyoruz eşimle birlikte. Şehir yanarken yayla havası iyi geliyor. Ama burası bile sıcak, o kadar fazla esinti yok. Hemen hortumları uzatıyor fidanları sulamaya başlıyorum. Ne güzel geliyor buz gibi yayla suyu onlara yakıcı bir günden sonra. Fidan çukurlarını suyla doldururken uzun süren bir susuzluğun ardından kana kana su içtiğimi hayal ediyorum. Ceviz fidanları da kana kana içiyor verdiğim suları. Bana minnetle gülümsediklerini hissediyorum.

Her taraf elma ağacı. Burada yaz elması ya da yayla elması diyorlar adına. Çarşıda pazarda pek yüz veren olmasa da Canan Hoca'nın "Bulursanız bunlardan yiyin" dediklerinden. Doğal, organik, ilacın zerresi yok. Yolumuz üstündeki Roman vatandaşlardan alacağımız sepetlerin içlerini bu elmalarla doldursak... Yaz elması, yayla elması deyince anlamayan milletimize "Karatay Elması" adıyla yok satarız yeminle. Kaşıkçı Elması değil Karatay Elması. Zayıflamak, kilo vermek, ince bir bedene kavuşmak istiyorsanız, "Karatay Elması" diyeti ile 5 günde 5 kilo verebilirsiniz.

Dönüş yolunda hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor.  "Artık tabelamızı asalım." diyor eşim. "Taş Ev Cafe & Restaurant" son kararımız mı şimdi diye soruyorum. "Yayla" yerine "Taş Ev" in daha çok yakışacağına karar veriyoruz birlikte. "Kaystros Taş Ev Cafe & Restaurant" İsmi de hazır, geriye kaldı çalışanları bulmak. Şöyle helal süt emmiş, işi bilen, yalanı dolanı olmayan, temiz, çalışkan, yaptığı işten keyif alan, güvenilir, müşteriye hitap etmesini bilen, en lazım olduğu sırada sudan sebeplerle yarı yolda bırakmayan, sözünün eri, sakar olmayan, güler yüzlü... Memleket bu tür insanla kaynıyor nasıl olsa!  

4 yorum:

  1. Aa demek tahmin ettiğim gibi. Tabi ben sizi çok önceden takip etmediğim için bu planınızdan haberim yoktu.
    Haydi bakalım hayırlı işler.

    YanıtlaSil