11 Haziran 2016 Cumartesi

STİFNO SALATASI

10/06/2016 Cuma, Tire

Salı günü, rahatsızlığı sebebiyle benimle birlikte pazar yapamayan eşim cuma pazarı için çok istekli. Dün sabah başlanması gereken asma tavan işi sözüm ona malzeme ambara öğleden sonra gelecek diye kalmıştı. Sabah birkaç kez aradım İsmail Ustayı telefonu açmadı. Belli ki daha yağlı bir iş almış!

Öğlene doğru pazara çıktık. Cuma Pazarı salı günü kurulan kadar olmasa da işe yarıyor. Mesela geçen cuma pazarından aldığımız taze fasulye muhteşem bir tada sahipti.


Uzun yıllar yaşadığımız Ankara pazarlarında buradakiler kadar güzel ot ve sebze bulunmaz. Geçen salı günü pazarda rastladığım  aile dostumuz Atilla Bey söz vermesine rağmen istifno getirmeyen köylüye kızıyordu. Bugün o istifnoları almış, kıymetli eşi Şenay hanım da marifetli elleriyle güzel bir salatasını yapmış. Giritliler iyi bilir istifno salatasını. Atilla Bey Giritli olduğu için ot yemeklerine benim gibi o da çok düşkün. Girit kabağı ile birlikte haşlanan istifno otu hakiki sızma zeytinyağı ve limon ile birleşince dayanılmaz bir lezzet çıkıyor ortaya. Şenay hanım güzel bir jest yaparak özenle hazırladığı istifno salatasını geçerken almamızı istemiş. Liseyi bitirdiğimden bu yana İzmir'den uzağım. Ondan önce bizim evde çok pişirilen bir sebzeydi. Farklı olarak içine haşlanmış patates ve domates sosu ilave edilirdi. Kırk yılı aşkın bir zamandan sonra ilk istifnomu yiyeceğim hayali içinde güne mutlu başladım.

Pazar alışverişimizi tamamladıktan sonra taş evdeki ebeveyn banyosuna koyacağımız duşa kabin işini hallediyoruz. Artık ümidi kestiğimiz İsmail'den vaz geçip birkaç yerden yeni asma tavan teklifi alıyoruz. Ölçüleri almak üzere öğleden sonra yaylaya gelecek ustalar.



Yolumuz üzerinde üç tekerlekli bisikletinin arka sepetine çocuğunu koymuş bir kadın ilgimi çekiyor. Bisiklet ve motosiklet her cins ve her yaşın ulaşım aracı burada...  

Ankara'da et ihtiyacımız olduğunda alacağımız yer belliydi.Tunalı Hilmi Caddesinde hamburgercinin yanındaki Öğütler Market dışında et ürünlerini yıllarca başka bir yerden almadık . Buraya geleli bir buçuk yıl olmasına ve beş altı farklı kasabı denememize rağmen güzel bir et yiyemedik daha. Son olarak bir dost tavsiyesine uyarak yeni bir kasap bulduk. Buradan etimizi alıp eve dönmeden önce taş evdeki ocakların bakırdan gaz bağlantı borusunu taktırmak için tanıdık tüpçüyle görüştük.

Alışveriş yükümüzü evimize boşaltıyoruz. Yola çıkmadan önce arabaya  rahat bir sandalye koymayı ihmal etmiyorum. Ben taş evin inşaat artıklarını temizlerken eşim avluda ya da verandada sandalyesine oturup kitabını okuyacak. Kaplan Köy meydanına geldiğimde karşıdan karşıya geçen kaplumbağa yine önüme çıkıyor. Dün de aynı yerde görmüş fotoğrafını çekmediğime pişman olmuştum. Bu kez arabayı kenara çekip bir pozunu yakalamak istiyorum. Bizimki çok utangaç, kafasını çekiveriyor hemen içeri... Yanlışlıkla bir aracın tekerleği altında kalmasın diye yolun karşı kıyısına taşıyıp yavaşça yere bırakıyorum.

Bahçede taş evin önüne geldiğimizde gözümüz yukarıdaki kayısılara takılıyor. Dün olgunlaşanları toplamıştık. Bir günde nasıl bu kadar meyve birden olgun hale geldi? Şaşkınlığımızı yenip üst dallara yetişmek için projeler geliştiriyoruz. Meyvelerin en güzelleri o kadar yükseklerde ki iki merdiven de kısa kalıyor onlara yetişmeye. Bu kez onları kuşlara bırakmamaya kararlıyız! Kestane silkme sırıkları terasta yatıyor. En üst noktalara ulaşıp sırıkla düşürmeye başlıyorum. O canım meyveler yerle buluştuğu anda cof sesi çıkararak çatlıyor. Reçel yapacağımız için buna aldırmadan devam ediyor ve dalların en üstlerdeki olgun meyvelerin hepsini düşürüp yerden topluyoruz.

Henüz temizlik işine girişmeden telefonum çalıyor. Duşa kabin ve asma tavan ölçülerini almak için gelmiş Ali adındaki bir usta. Ali eskiden beri asıl işi olan demir doğrama işine devam ediyormuş bir yandan. Hazır gelmişken hidrofor ile binanın yanına koyacağımız tüpleri muhafaza etmek için yaptırmayı düşündüğüm kabinler için fiyat teklifi vermesini istedim.

Ali Usta ölçüleri alıp bahçeden ayrılınca terastan başlıyorum kaba temizliğe. Salonda uzun zamandır kendine yer bulan, üstüne kalın naylon gerilmiş ahşap çerçeveler var. Balkonun vitrin camları gelene kadar salona yağmur girmesin diye kullanmıştı marangoz bunları. Kocaman çerçeveleri terastan aşağı güçlükle indiriyorum. Hafif esen rüzgar bile işimi zorlaştırsa da hepsini kazasız belasız salondan çıkarıyorum.

Geç vakte kadar kalıyoruz bahçede. Salon temizliğine geçmeden aşağıda biriken karton kutuları tutuşturuyorum. İştahlı alevler koca bir yığını yutarken ateşin sıcaklığı yüzüme vuruyor. Hortumu terasa çekip terası bir güzel yıkıyorum. Salon temizliği epey bir zamanımı alıyor. Eşim bu arada güzel kitap okuyor.

Kapıyı pencereyi kapatıp dönüyoruz evimize. Evde stifno bekliyor bizi. Üzerine bir tarla domatesini küçük küçük doğradıktan sonra biraz daha zeytin yağı koyup limon sıkıyorum. Bugün ilaç içmeyen eşim yine tutulup kanepeye uzanmış kıpırdayamıyor. Stifno salatasının yanına bir de ev yapımı yoğurt koyup odaya servis yapıyorum. Bayılıyoruz stifno salatasına. Teşekkürler Atilla Bey, teşekkürler Şenay Hanım...   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder