30 Ağustos 2016 Salı

SABAH SÜRPRİZİ


10/08/2016 Çarşamba, Tire

Sabahın altısında eşimin panik halinde seslenişi ile uyandım. Aslında onun normal kalkış saatinden bile bir saat önce. Pencerenin kanatlarını açtık. Havada yağmur kokusu var. Uzaklardan gök gürültüsü sesleri geliyor, şimşekler çakıyor. “Hemen terastaki reçelleri içeri al n’olur.” Avluya çıkmak istiyorum. Gece Zeytin’in havlamasından tedirgin olan eşim bütün ara kapıları birbirinin üzerine kilitlemiş. Yağmur yağdı yağacak. Hemen terasa koşuyorum. Reçel kazanlarını içeri alıyorum. Aklıma ağacın altına bıraktıkları çimento torbaları ve yağmurdan zarar görecek malzemeler geliyor. Artık damlalar serpiştirmeye başladı. Zeytin’in bağını çözüyorum kapalı yere kaçabilsin diye.

Beş dakika sonra başlayan yağmur hiç de beklediğim gibi olmadı. Madem beni uykumdan etti, bari doğru dürüst yağsaydı da biraz cevizler, kestaneler sulansaydı. Eşimin midesi yanıyor. Reflü gibi bir rahatsızlığı var. Gidip yatağa uzanıyor. Mutfakta kahvaltı hazırlıyorum. Bu sefer Zeytin’i de hesaba katıp üç kişilik yapıyorum omleti. Yumurtayı çok seviyor hınzır.

Hava yükselmeye başlıyor kısa bir süre sonra. Yağan yağmur yerleri ancak ıslattı. Fakat bu kadarı bile reçelleri bozmaya yetecekti. İyi ki eşim hemen durumun farkına vardı.

İnci Aral’ın öykü kitabını geçen ay bitirmiştim ama üzerinde yorum yapmaya zamanım olmadı. Arkasından Ahmet Ümit’in bir romanına başladım. “Elveda Güzel Vatanım.” Fazla zaman ayıramıyorum okumaya ama güzel bir kitap olduğu belli. Çarşıya gitmeden önce biraz okudum. Eşimin börek hazırlama günü. Yaylada kalmak istedi.

İlk işi Esnaf ve Sanatkârlar Odası sicil bölümüne gidiyorum. Harçları yatırıp dönüyorum. Sicil kaydımı yaptıktan sonra Lokantacılar Odasına gönderiyorlar. Mühendislik mesleğinden emekli olduktan sonra bu sene önce çiftçi olup belgemi aldıktan sonra şimdi de resmen üçüncü mesleğime adım attım. Lokantacılık… Görevli bayan odaya kaydımı yapıyor. Soruyorum ona. “Odaya üye oluyorum ama bana ne faydası olacak bunun?” diye soruyorum. “Güzel bir soru” diyor görevli. Mühendisler Odasına da kaydımı yaparken aynı soruyu sorduğumu hatırladım. O zaman “Aylık bir dergi yayınlıyoruz, ama baskı sayısı sınırlı olduğu için eski üyelerimize gönderebiliyoruz ancak.” dediklerini anlatıyorum. “Biz dergi de vermiyoruz.” derken gülümsüyor. "Bari eleman konusunda yardımcı olsalar." diyorum kendi kendime. 

Çarşıda diğer işlerimi tamamlıyorum. Muhasebeciye uğrayıp belgelerin birer kopyasını bırakıyorum. Matbaaya gidip kartvizit ve menü kapak dizaynı üzerinde çalışıyoruz. Oradan Ozan’a geçiyorum. Akşam yaylaya gelecekti. İnternet, kamera, müzik düzeni için çalışma yapacaklar. İşlerim bittikten sonra birkaç parça eşya almak üzere eve uğruyorum. Tam evden çıkarken eşim telefon ediyor. “Gelirsen iyi olur, misafirlerimiz var.”

On beş dakika sonra varıyorum. Verandada kalabalık bir grubu sohbet eder buluyorum. Torbalıdan Gani Bey’ler kamptan tanıştığı Bursalı misafirleri Can Bey’leri gezdiriyorlar. Bilgi levhalarını takip ederek demir kapıya kadar gelmişler. Kapı kapalı ama kilitli değil. Sürmüşler kapıyı, girmişler içeri. Eşim birden karşısında görünce adamı önce şaşırmış. Açık sanmışlar, karınlarını doyurmaya gelmişler. Eşim henüz açılmadık demiş demesine ama Bursalı ailenin Selanik mübadili olduğunu duyar duymaz içeri alarak buyur etmiş. Ben dönünce sohbete katıldım. Çok beğendiklerini söylediler. Eşimin kurabiyelerinin tadına baktılar. Israrla para vermek istediler ama kabul etmedik. Yine de giderken sandalyelerden birinin ayağına bir miktar para sıkıştırdılar, “Siftahı bizden olsun.” diyerek.

Oğlumuzu arıyor eşim. Uzun uzun konuşup hasret gideriyoruz. Sözleşmiş gibi arkasından kızımız arıyor. Annesi oğluyla konuşurken ben de kızımla konuşmaya devam ediyorum. Derken hava aniden bozuyor yine. Yağmur başlıyor. Verandaya sığınıyoruz. Zeytin de geliyor yanımıza. Eşimin ayakkabısını kapıyor parçalamaya başlıyor. Bu aralar en büyük eğlencesi. Ayakkabı, terlik fetişi var bizimkinin. Ayağından alıp kaçırıyor bulduklarını, erkekler tuvaleti girişine saklıyor.

2 yorum:

  1. Oralara yağmur ne yakışır. Eşinize geçmiş olsun. Nasıl bir rahatsızlık şu reflü. Olmayan yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yağmur hayattır bu mevsim. Eşim adına teşekkür ederim. Kötü bir şey olmalı. Her şey gidip eşimi bulur zaten :(

      Sil