22 Ağustos 2016 Pazartesi

TAŞ EVİN YOLUNA BAŞLANIYOR


02/08/2016 Salı, Tire

Bugün sabah Burak Bey makineyi gönderecekti. Bunun olmayacağından o kadar emindim ki gün içinde yapılacak işler arasında ona hiç yer vermedim. Dahası söz verdiği halde yine işe başlamadığı için onu arayıp hesap bile sormayacaktım. Yani bugün yol yapımı işini kafamdan attım. Ne vardı kafamda? Önce belediyeye gidip ruhsatla ilgili prosedüre devam etmek. Daha sonra Salı Pazarından alışveriş yapmak, eve uğrayıp bir şeyler almak, vakit kalırsa Dündarlı yolundaki mandıraya uğramak…
Zeytin yeni ortamına iyice alıştı artık. Sabah benden önce kalkan eşim onun zincirini çözdükten sonra kahvaltısını hazırlıyor. Ben kalkıp avluya çıktığımda ne çok sevindiğini anlatamam. Zıplıyor, etrafımda koşuyor, yerlerde yuvarlanıyor… Sanki uzun yıllar görüşmemiş iki dostun karşılaşması gibi bir şey bu...
Toparlanıp çıkmamız uzayınca belediye işi öğleden sonraya kaldı. Önce eve uğradık biz de. Eşim ütü yaparken ben odada CNN Türk izledim. Bütün TV kanallarının birbirinden farkı kalmadı aslında. Yeni kararname ile yapılan önemli değişiklikler anlatılıyor. Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanına bağlanmış, askeri okullar kapatılmış. Askeri hastaneler sağlık bakanlığına bağlanmış. İnsan düşünmeden edemiyor. Bu darbe teşebbüsü olmasaydı koca Silahlı Kuvvetler bu kadar kolay çökertilebilir miydi? Darbe teşebbüsü ve paralel dedikleri örgütleşme için uygun ortamı hazırlayan herhalde Silahlı Kuvvetler değildi. Bu ortam herkesin bildiği gibi cumhurbaşkanı ve iktidar partisi tarafından hazırlandı. Suçsuz paşalar bir bir içeri atılır onurları ile oynanırken iktidar bu hareketin koruyucusu, destekleyicisi değil miydi? Bu bakımdan cezalandırılacak, lağvedilecek bir kurum varsa o da iktidar partisi ve cumhurbaşkanlığını başkanlık sistemine evirmeye çalışan cumhurbaşkanından başkası olabilir mi?
Evden eşyaları alıp çıkıyoruz. Öğlen tatili olduğu için bu arada pazar alışverişini yapmak en iyisi. Közlemek için bir çuval kapya biber alıyoruz. Hava çok sıcak. Bir an önce işimizi bitirip yaylaya dönmek gerek.  
Belediyeye uğruyoruz. İmar Müdürlüğünden henüz cevap gelmemiş. Ruhsat şubesi çok ilgili. Hemen telefon ediyor müdür. Elemanlarından birini gönderip imar bakımından işyeri olmasında mahsur yoktur yazısını getiriyor. Evrakları hazırlayıp İtfaiye Müdürlüğüne gitmemizi söylüyorlar. Tanıtım ve bilgi tabelalarını asabileceğimizi söylüyorlar. Teşekkür edip İtfaiye Müdürlüğüne gitmek üzere belediye binasından çıkıyoruz. Arabayı biraz uzakta perk ettiğim için eşime belediyenin önünde beklemesini söylüyorum. Arabaya biniyorum. Karşıdan bir araba geliyor, gerisin geriye dönüp ona yol veriyorum. Arkasından bir tane daha. Sonra bir başkası. Sonunda dar sokaktan çıkmayı başarıyorum. Ancak karşıdan gelen araçlarla sokak yine kördüğüm oluyor. Yolun açılması için geri geri gitmem gerek. Sağlı sollu park etmiş araçların arasına giriyorum. Öyle ki sağımda ve solumda bir santimetre bir boşluk kalıyor. Tam o sırada telefonum çalıyor. Kim bu münasebetsiz diyerek telefonuma bakıyorum. Arayan sürpriz bir isim. Yolun müteahhidi Burak Bey. Makinenin yayla kapısında beklediğini söylüyor. “On beş dakika sonra oradayım.” diyorum.  
Eşimi belediye binasının önünden alıyorum. O İtfaiye Müdürlüğüne gitmemizi beklerken yaylaya dönmemiz gerektiğini söylüyorum. Yaylaya çıktığımızda kapıda makineyi çalışır içindeki operatörü uyur durumda buluyorum. Demir kapının kilidini açıp sürdüğümde çıkan ses bile operatörü uyandırmıyor. Anahtarla traktör kepçenin kabin camına vuruyorum. Operatör irkilerek uyanıyor. Kepçe önde ben arkada bahçeye giriyoruz. Yapılacak işleri tarif ediyorum. Zarar vermesin diye su ve elektrik hatlarının yerini gösteriyorum. Traktörün geçebilmesi için ağaç testeresiyle bir kiraz dalını kesiyoruz. Prefabrik ambar ve yaşam ünitesinin yerlerini hazırlatıyorum. Yaklaşık iki saat sonra kamyondan büyük TIR’dan ufak bir kamyon irisi üzerinde filler malzemesi yüklü olduğu halde bahçeye giriyor. Yükünü bahçenin ortasına boşaltıp ikinci seferine gidiyor. Arkasından Burak Bey ve kilit parke taşı döşeyecek Ali Usta çıkageliyorlar. Bir süre kaldıktan sonra müsaade istiyorlar.
Taş Ev inşaatından kalan sönmüş kireç torbaları, seramikler, kereste, tuğla gibi malzemeleri topluyor düzenleme sahasından çıkarıyorum. Kepçe ağaçların arasında park yerlerini tesviye ediyor. Çalışmaya engel olan damlama sulama borularını söküyorum.
Akşamüzeri Melisa Reklamcılıktan arıyorlar. Yönlendirme levhalarını dikmek için belediye ile konuşup konuşmadığımızı soruyorlar. “Konuştuk, problem yok dikebilirsiniz dediler.” diyorum. Hemen çıkıp levhaları dikmek niyetindeler ama ben makinenin başından ayrılamayacağımı, bir saat sonra gelebilirlerse daha iyi olacağını söylüyorum.
Operatör işini bitirip makineyi durduruyor. Makine bu gece burada kalacak. Operatör aşağı inip inmeyeceğimi soruyor. Bu nezaketen “Beni aşağı bırakıversen iyi olur” demek. Zaten tabelacılara yer göstereceğim için operatöre onu şehre bırakabileceğimi söylüyorum. Tam onu bıraktığım sırada telefonum yine çalıyor.” Tabela işini yarın yapsak nasıl olur?” diye soruyorlar bu sefer de. “Ben sizin için şehre inmiştim ama yarın diyorsanız yapacak bir şey yok o zaman.” diyorum. Tabelacıları bekletmemek için spor kıyafetlerle yola çıktığım için yanıma kimlik, ehliye, ruhsat almadım. Hazır aşağı inmişken birkaç eksik malzeme almak istiyorum ama yanımda para olmadığını da fark ediyorum. Tanıdığım bir yerden ödünç para alıyorum. Balıkçının önünde bir kalabalık görüyorum. Oradan hemen iki tane çipura alıyorum. Akşama ziyafet var. Izgara balık ve yanında soğuk bir bira hayali kuruyorum.
Kaplan yolunda bahçeye filler malzeme getiren koca TIR’ı sollanabilecek ender yerlerden birinde soluyorum. Bahçeye girer girmez nevaleyi havuzun kenar duvarına koyuyorum. Mutfağa girip hazırlıklara başlıyorum. Dışarı çıktığımda bir de ne göreyim? Bizim Zeytin naylon poşetin içindeki balıklardan birini yürütmüş kuyruğundan başlayarak afiyetle götürüyor. Kızıyorum. Hiç beklemezdim bu hırsızlığı ondan. Balığı bırakıyor ve uzaklaşıyor. Sonra gönlünü almak istiyorum aldırış etmiyor. Çağırıyorum gelmiyor. Kabına önünden aldığım balığı koyuyorum ona bile yaklaşmıyor. Gece bağlayacağım hiç oralı olmuyor. Kucaklayıp ağaca bağlıyorum. Umarım yarına her şey unutulur yeni bir güne başlarız.

2 yorum:

  1. Bayağı toparlandı, ortaya çıktı eviniz. Yolu da yapılıyor. Kireç torbaları, seramik kırıkları filan gibi atıkların da ortadan kalkmasıyla tüm yorgunluklar unutulup başka koşturmalar başlayacak galiba.

    YanıtlaSil
  2. Tarihlerine dikkat ederseniz bu yazılar internetin bağlı olmadığı dönemde yayımlayamadığım yazılar. Mesela bu yazının üzerinden tam yirmi gün geçti. Hepsi bir hoş anı olarak kalıyor sayfalarda...

    YanıtlaSil