18 Ağustos 2016 Perşembe

YENİDEN MERHABA

17/08/2016 Çarşamba, Tire

Uzun bir aradan sonra geri dönüş heyecanı. Yayımladığım son günlüğün tarihi 24 Temmuz 2016. Yani dolu dolu üç hafta geçmiş. Ortam tamamen farklı. Artık evden yazmıyorum. O gün bugündür yayladaki Taş Ev'de geçiyor günlerimiz. Bu üç haftada neler yaşadığım gün sektirmeden tuttuğum günlüklerde. Yayımlama imkanım olmadı sadece internet bağlantısını sağlayamamaktan dolayı. Bu kadar uzun sürmesi oldukça trajikomik. Sözün özü onca bekleyiş ve uğraştan sonra başa dönüş...

Üç haftalık günlük birikti. Gözden geçirip sırasıyla yayınlayacağım hepsini.  Zamanı geri getirmek mümkün olmadığı için güncelliğini yitirmiş olsalar da hepsi yaşanmış birer öykü tadında. Bu dönemde takip ettiğim blokları okumak da sekteye uğradı. Geçmiş dönemde inşaat ustalarıyla uğraşmalarım günlerimi ve günlüklerimi doldurdu. Bundan sonra yazacaklarımın teması değişecek. Değişikliklerin en önemlisi ailemize yeni katılan üç aylık bir köpek yavrusu. Adını renginden dolayı "Zeytin" koyduk. Bu yaştan sonra yeniden bir evlat sahibi olmak gerçekten heyecan verici.

Neyse lafı uzatmadan bugünüm nasıl geçti ondan bahsedeyim. Bu hafta zamanımın çoğu aşağıda geçiyor. Kahvaltı saatimiz değişmedi sayılır. Yayla kahvaltısı evdekinden daha zevkli oluyor. Sabah güneşinden dolayı havuz başındaki masaya geçiyoruz. Önce bir servis elemanı titizliğinde masayı donatıyorum. Sabah kahvaltısını hazırlamak önceden olduğu gibi yine bende. Çay olana kadar her şey masaya geliyor. Eşimin el emeği göz nuru döküp hazırladığı envai çeşit ev yapımı katkısız reçellere uzaktan bakıyoruz. Hani şeker başlangıcı demişti ya doktorun biri. Eşim bu konuyu bayağı ciddiye aldı. Hele kızım, "Kör olursun, sana bakmam." diyor. Bir de kilo almamak için uzak duruyoruz elbette. Hani önüme koysalar hiç acımam ama neyse.

Kahvaltı faslından sonra Zeytin'in bağını çözüyor, onun mamasını hazırlıyorum. Bugün yapılacaklar listesi hazırlamadım. Hafızama güveniyorum nasılsa. Öncelik eşimin istediklerinde. Tahmisten taze kahve ve yeni çekilmiş karabiber alınacak. Muhasebeciye uğruyorum. İmza sirküleri istiyor noterden. Ufak yerin avantajı. Ne yolda zaman kaybı ne de sıra kuyruğunda. Beş dakikada gidip sirküleri alıyor muhasebeciye götürüyorum. Önceden doldurulmuş bir sürü forma imza atıyorum. Bir tomar belgeyi naylon poşete koyup bana uzatıyor. SGK ya giriş yapılacakmış. Yerini soruyorum. "İzmir'den geliş yolu üzerinde solda birinci kat." diyor. Şifre vereceklermiş.

SGK binası da sakin. Genç bir çocuk hemen yapıyor işlemi. Cuma gününe kadar e-devletime göndereceklermiş şifreyi. Artık zarf içinde verilmiyormuş. Teşekkür edip ayrılıyorum yanından. Onca zamandır hep kaçtım şu e-devlet olayından. Başımda beni gözetleyen ve her şeyimi bilen bir müfettiş gibi gördüm onu. Ama kaçışım buraya kadarmış. Eşimden kulak dolgunluğum var, "PTT den beş dakikada veriyorlar." demişti bir zamanlar. O zaman hiç oralı olmamıştım.

PTT ye gidiyorum. HGS kartım da arabamın ön camı değişince zarar görmüştü. Hem yeni kart çıkarır hem de e-devlet şifremi alırım diye düşünüyorum. Sıra numarası aldım. Daha yerime oturmadan sıram geldi. Büyük şehirde olsa bütün günün gider beş kuruşluk iş için. İyice keyifleniyorum.

Ozan'a uğruyorum. Yine interneti ve yazar kasayı soruyorum. Müzik düzenini de kuracaktı ama öncelik diğerlerinde. Kamera sistemini çoktan unuttuk zaten. Bekçi tutsam daha ucuza gelecek (!) Yazar kasayı oğlumdan devir alacağım. Ruhsat vs. soruyorlar. Ne ruhsatı? Taşınırken kim bilir nereye sıkıştı? O zaman zayi ilanı vereceğiz. Hay hay. Hamama giren terler. Oradan yerel gazetelerden birine koşuyorum. İki kardeşmiş sahibi. İkisi de faal. Onun için kapıları kapalı, telefonları cevap vermiyor (!) "Çalışkan çocuklar." diyor sorduklarım. "Mutlaka haber peşindeler." Ama kapıları kapalı, telefonlara cevap vermiyorlar. Bu da ufak yerlere mahsus bir özellik olsa gerek. 

İkinci gazeteye gidiyorum. Şükürler olsun ki açık. Yazar kasa ruhsatı için kayıp ilanı veriyorum. Bir de eleman aranıyor ilanı versem diyor, fiyat soruyorum. Günlüğü şu kadar diyor. O kadar komik bir fiyat ki söylediği, şaşkınlığım devam ederken hemen oturup bir ilan metni hazırlıyorum. "Kaystros Taş Ev Restaurant mutfakta çalışacak yardımcı eleman ve garsonlar arıyor."

İnternet olayına gelince; tam üç hafta önceydi Ozan'a ilk gittiğimde. Birkaç yere telefon ettikten sonra en iyi çözümün çoklu vınn olduğunu söylemişti. Karşıdaki Turkcell bayiine yönlendirdi. İçeri girer girmez genç bir hanım müşteri temsilcisi ilgilendi benimle. "Size 200 TL ye bir cihaz kutusu vereceğiz, internet hızı ve kapasitesine göre farklı aylık ödemeleri olacak aldığınız hizmetin." Sonra aklına yeni bir şey gelmiş gibi, "Ya da Süperonline olursa hem cebinizi hem evinizi birleştiren ekonomik bir paketimiz var." Sisteme giriyor ve bulunduğum yerde alt yapının mevcut olduğunun görüldüğünü söylüyor. Fiyatı öğrenince gayet cazip geliyor bana. "Peki, ben bunu çoklu kullanabilir miyim?" soruma "Elbette" cevabını veriyor.

Hemen cep telefonuma mesaj geliyor. İşlem kaydım alınmış, üç güne kadar modemi bağlamak üzere birini gönderecekler. İlk üç günüm böyle gidiyor. Üçüncü günün sonunda aranıyorum. Telefonun ucundaki hanım Superonline dan aradığını, bir yanlışlık yapıldığını, bulunduğum bölgede alt yapı bulunmadığını söylüyor. Moralim bozuluyor tabi. E, yapacak bir şey yok vınn alacağız mecburen diyorum. İki gün fırsat bulup Turkcell e gidemiyorum. Ertesi gün artık niyetleniyorum internete kavuşmaya. Ancak sabahleyin Superonline yeniden arıyor beni. Problemin altyapıdan kaynaklanmadığını, Superonline kaydım olmadığı için işlem yapılmadığını söylüyor. Kabul ediyorsanız Turkcell hesabınızı Superonline a aktaralım diyor. Kabul ediyorum. İyi ki vınn almamışım diyor, yine ümitleniyorum. Telefonuma mesajlar geliyor. Paketten yararlanana kadar internetsiz kalmayım diye telefonuma haftalık 2 GB internet yüklediklerine, üç güne kadar modem kurmak üzere birini göndereceklerine dair bir sürü mesaj. "Ne kadar ilgililer, helal olsun" diye geçiriyorum içimden. Üç günün sonunda geliyor biri. Gelen kişi son derece neşeli ve esprili. Adını soruyor ve bey diye hitap ediyorum. "Abi, dur ben daha bey olmadım." diyor. İzmir'den yola çıkmış, arada yol sorarak geliyor yaylaya. Otuz yaşlarında bir delikanlı. "Kablo nerede?" diye soruyor, adeta beş dakikada bağlayıp gideyim edasında. Ne kablosu? "Kablo falan yok burada." diyorum. 

Dostça akıl veriyor. "Telekom buraya kablo çekmek zorunda. Ama ayak sürüyorlar. Yapmak istemiyorlar. Genel Müdürlüklerine şikayet edin birkaç güne kadar çekerler kabloyu." Şaşkın vaziyette dinliyorum. Çocuk hızını alamamış gibi devam ediyor. Sevdim ben sizi, eğer bir problem yaşarsanız bizimkilerini de devreye sokarım, bir haftaya kalmaz kesin hallederiz bu işi." Siz gidin müracaatınızı yapın, ben önümüzdeki hafta başka yerde görevliyim. Olmazsa bir hafta sonra döndüğümde görüşürüz." Cep telefonunu veriyor, her zaman kendisini arayabileceğimizi söylüyor ve gidiyor.

Telekom'a gidiyor, müdürle konuşuyorum. Adam rahat, oraya kablo çekemeyiz, çekersek bakımını yapamayız, dilerseniz gidin şikayet edin diyor. Yine de bir keşif yapar size kesin sonucu bildiririz diyor. Araya hafta sonu girince pazartesi günü ilk iş olarak yanlarına gidiyorum. Keşif yapılmış bile. Sonuç olumsuz. Superonline temsilcisinin verdiği gazla kabloyu çekmek zorunda olduklarını yoksa şikâyet edeceğimi söylüyorum. "Elbette, şikayet edebilirsiniz diyor."  Sürekli yaylada kaldığımızdan cep telefonumdan giriyorum genel müdürlüklerine. Şikayet bölümünü buluyor, efendi bir dille beş yüz karakterlik şikayet etme hakkımı son harfine kadar kullanıyorum.

Üç beş güne kadar dönerler, hatta buradaki müdürlerine fırça atar ve bizim kablo işine başlarlar diye boşuna bir ümit kaplıyor içimi. Ama zaman geçmeye devam ediyor. İki hafta oldu hala bir netice alamadık. Bir telefon geliyor. O da Superonline yetkilisi, İzmir'den. Gelip modem bağlantısı yapacakmış. "Dur, aman boşu boşuna gelme" diyorum. "Geçen gün arkadaşın geldi kabloyu bulamadı burada. Sen de bulamazsın. Çünkü Telekom çekmemiş, çekmeye de niyeti yokmuş."

Yine Ozan'ın yanına gidiyorum. "Abi ben sana söylemiştim." diyor. Neyi söylemiştin Ozan? "Superonline ile olmayacağını, kablo çekilemeyeceğini." İyi de beni Superonline a yönlendiren senin gönderdiğin Turkcell ciler değil mi? "Hepsi geri zekalı, kafaları çalışmıyor onların." diyor. Sonuçta internetsiz kalan benim. Size önereceğim uydu bağlantısı diyor bu sefer. "Onun maliyeti ne? "Sizin ihtiyacınızı görecek düzeyde bir bağlantı için ayda yüz lira civarında. "Tamam o zaman diyorum, hemen başlatalım.

Ertesi gün İzmir'deyiz. Ozan beni arayıp konum bilgisi göndermemi istiyor, uyduculara göndermek için. İzmir'den nasıl gönderirim? Yarın diyorum. Geç dönüyoruz. Ama gecenin üç buçuğunda gönderiyorum konum bilgisini. Ondan sonraki günler ama telefonla ama şahsen yanına giderek soruyorum ne oldu bizim internet diye. "Konumu gönderdim, çalışma yapıyorlar." diyor sürekli. Canım sıkılıyor. Ne çalışması bu böyle? Sanki Cebelitarık boğazına köprü yapıyorlar (!)

Yine ısrarla ara şu adamları diyorum. Biraz zaman geçtikten sonra dönüyor bana. Cihaz ücreti bin beş yüz TL, kurulum için İzmir'den gelecekler km si için şu kadar, 12 GB aylık fiyatı bu, 25 olursa bu... Dur dur bakalım, nedir şu cihaz ücreti dediğin bin beş yüz lira. Efendim kredi kartına taksit yapılabiliyormuş, okyanusta gemilere kurulan sistemmiş, yukarıda rüzgar santrali kuran firma da bundan bağlatmış, mış, mış. Kalsın, kardeşim internet minternet istemiyorum. Bir vınn alır işime bakarım. Arkamdan sesleniyor. "Onda limit aşarsanız daha fazlaya mal olur size." Duymak istemiyorum artık hiçbir şeyi. Soluğu karşıdaki Turkcell bayiinde alıyorum. Beni üç hafta önce Superonline a yönlendiren kız yok ortada. Olsaydı bir iki çift lafım da ona olurdu muhtemelen. Çoklu vınn alıyorum. İki kibrit kutusu büyüklüğünde, kibrit kutusunun yarı kalınlığında bir cihaz veriyorlar. Ayrıca ücret almıyorlar bunun için, faturaya yansıtıyorlar. Niye kaybettim bunca zamanı?

Gittiğim her yerde ustalık belgesi soruyorum. Berberime sormak için gittim bir de tıraş oldum. Sabahtan beri çabalarım sonuç verdi. Üç ayrı yerden cevap geldi. Bu sorunu da aştık sanırım. Geriye mutfak için eleman bulmamız kaldı sadece

Şu anda bu satırların döküldüğü yerdeki ortam için kimler neler vermez. Solumda Tire'nin gece manzarası, hafif esen bir rüzgar, ideal bir hava sıcaklığı, tertemiz hava, gece kuşlarının aralıksız ötüşleri, uzaklardan gelen düğün sesleri... Düğün sesleri enteresan bir şekilde dört beş km mesafe olmasına rağmen buralara kadar ulaşıyor. Bazı geceler Kürtçe türküler çalınıyor, bazen Ankara havaları. Bugünkü düğün sahipleri ise Rumeli taraflarından olmalılar.

Bütün günüm çarşıda geçti bugün. Matbaadan fatura, sipariş fişi, gider pusulasını alıyorum. Üzerine telefon numaramı eklemeyi unuttukları ve yeniden basacakları kartvizitim henüz hazırlanmamış. Kaşe yaptırmak için önerilen yere gidiyor, siparişimi verdikten sonra yaylaya çıkıyorum. Verandada çay içen eşime eşlik etmek için bir akşam çayı hazırlıyor Hüseyin. "Hadi" diyorum ona "Yukarı yaylaya çıkıp bir bakalım." 

"Ben bütün bu araziyi Sezai'nin sanıyordum. Onun yanında çok çalıştım. Eskiden su çok boldu burada, şimdi azalmış." diyor. Sezai dediği bizim kiracı. Biz memleketi dolaşırken bizim Sezai kiracı olduğu toprakları benim diye hava atmış. Doğru dürüst kira da vermiyordu zaten. Dediklerine göre bizim sayemizde köyün en zengin adamı olmuş.

Aşağı iniyoruz. Bir iki adam bulup su kaynaklarını kazacak, kaçak suları yeniden kazanacaklar. Elektrikçi Ali gelecekti bugün. Yine gelmedi. Yarın sabah geleceğim diyor. Kapıdan Taş Ev'e kadar on üç aydınlatma direği diktim. Direklerin elektrik kablolarını çekecek. Konteynerlerin elektrik bağlantıları, İtfaiyecilerin istediği ikaz ve acil aydınlatmalar vs. işler var daha yapılacak.


10 yorum:

  1. Allah yardımcınız olsun Osman bey kolay gelsin, çok zor işler. Ustalarla uğraşmak başlı başına bir sorun zaten. Siz bu kadar büyük bir taş evle bu kadar uğraşıyorsunuz, ben küçücük bir pizza dükkanı için 6 ay uğraşmıştım. Ve 6 ay uğraştıktan sonra zorla hizmete açtığımız dükkan 4 ayda kapılar dahil bozulmaya başlamıştı. Kısaca hiç kimse işini ne doğru yapıyor ne de zamanın da. Size sabırlar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Evet zor işler bunlar. İnşallah güzel bir kadro kurarız. Diğerleri bir şekilde çözülüyor. Sabra ihtiyacımız var, dilekleriniz kabulümdür.
      İlginiz için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Bir aksama, aslında bize birçok şeyi anlatıyor. Burada gerçekten hiç tanımadan, hiç görmeden, ses ile konuşmadan farklı alanlarda çalışmaları olan blgoggerlar olarak bir aile olduğumuzu anlatıyor. Bu yüzden ara ara sayfanıza uğradığımda internet konusunda olmasını diledim aksamanın.

    Son yazınızda internet sıkıntısından bahsettiğiniz için tahmin etmiştim ben kendi adıma. Hoş geldiniz yeniden. O güzel aile, o hepimizin çok beğendiği Taş Ev'den haberdar olacağız.


    Güzel, mutlu günler geçirmeniz dileğimle, eşinize ve size çok selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok kocaman teşekkürler. Ben de blogger dostlarını çok özledim. Yazımda belirttiğim üzere boş yere zaman kaybetmişim. Hoş bulduk yeniden:) Eşimin de size selamları var. Birlikte okuyoruz yazılarınızı. Güzel günler sizin olsun.

      Sil
  3. Hoşgeldiniz,yazılarınızı özlemiştik.İnşallah kısa zamanda sorunlar halledilir de rahat bir nefes alırsınız.Kolaylıklar diliyorum.Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş bulduk Nur Hanım. Güzel dilekleriniz için çok teşekkürler. Sağ olun, var olun :)

      Sil
  4. Yine koşturmacalara devam. Zeytin i merak ettim. Nasıl işler başladı mı peki? Müşteriler gelip gidiyor mu? Bu arada bizim de ofiste internet sorunu var. 15 günde zor geldiler telekomcular. İşin ilginci telekoma gidip muhatap olacak kimseyi bulamıyorsunuz. Kapıdan içeri bile almıyorlar ohalden dolayı.
    Hoşgeldiniz tekrar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yine koşturmaca, yine koşturmaca. Ancak şikayet etmek yok :) Zeytin'e alıştık iyice. Yaramaz bir çocuk gibi. Açılış yapmadık henüz. Açıldığımıza ilişkin bir duyuru da olmadı. Kadromuz tamamlanana kadar böyle gitsin istedik. Mutfak için yardımcı bir bayan bulamadık hala. Bir garson işe başladı. Diğeri ki, o beş yıldızlı otellerde çalışan biri, haber bekliyor bizden. Izgaracıyı birkaç ay sonra alırız diyorduk ama o da bayramdan önce alınacak gibi. Henüz açılışımız duyurulmadı ama yolunu şaşıran veya levhaları gören dalıyor bahçeye:) Gelenleri geri çevirmiyoruz. Özellikle hafta sonları daha çok yoğunluk var buralarda. Şimdilik güzel bir serpme kahvaltımız var. Öğleden sonra atıştırmalıklarımız, menemen, omlet, tost, börek ve sıcak, soğuk içeceklerin yanı sıra eşimin yaptığı sütlü tatlı çeşitlerimiz mevcut. Güzel bir web sitesi ve facebook sayfası hazırlayacağız daha.
      İnternet ömrümden ömür aldı bu sefer. Neyse ki halloldu. Kendinize iyi bakın:)

      Sil
    2. Öyle güzel anlatıyorsunuz ki, insanın kendi işyerini açası geliyor. Ben yakın olsam çok isterdim böyle bir işletmede çalışmayı.

      Sil
    3. Teşekkür ederim :) Ben bir hayalimi gerçekleştirdim. Bütün zorlukları aşarak sabırla geldik buraya kadar. Umarım bundan sonra iyi bir kadro da oluşur, rahat ederiz. Gerçekten çok iyi olurdu yakın olsaydınız.

      Sil