12 Aralık 2016 Pazartesi

BAĞIRIN BEYLER

Terör yurdumuzun her köşesine yayılmış. Üzülüyor muyuz? Elbette. Ancak hayatını kaybeden ya da yaralanıp sakat kalan insanların ailelerine düşen ateşi ne kadar hissedebiliriz içimizde. Bizim üzüntümüz o ailelerin çektiği acının yanında nedir ki?

Elimize bayrakları alıp "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye bağırınca ölen insanlar geri mi geliyor? Ya da yüksek yerlerde oturan idarecilerin "Yanlarına bırakmayacağız, misliyle karşılıklarını alacaklar." beyanları ne kadar su serpiyor yüreklere. Ölenlerin eşleri, çocukları, anneleri, babaları ailelerinde bir şehit olduğu için çok mu mutlu oldular?

Uzun seneler önce bir PKK tuzağına kurban verilen İzmirli bir yedek subayın acılar içindeki annesinden duymuştum ilk kez. "Hayır, vatan sağ olmasın, benim evladım sağ olsun"

Büyük bir aldatmaca bu. Ben olaya çok farklı bir gözle bakıyorum. Belki de umursamazlığım bundan. Oğlunu genç yaşında teröre kurban vermiş, yüreği yanan bir ananın milyonda biri kadar olur mu üzüntüm? Her gün bir yerlerde patlıyor bombalar, silahlar. Ülke bayram havasında (!) Her tarafa bayraklar asılmış. Galata Köprüsü ışıklara boyanmış, duvarlarına Türk bayrağı yansıtılmış, köprüler ışıklandırılmış, her bina bayraklarla süslenmiş. Caddelerden motosikletli gruplar, taksiler geçiyor korna sesleriyle, bayraklarını sallayarak. Terörü protesto ediyorlar, birlik mesajı veriyor (!) Anlayan kim?

Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı ile yaralı ziyaretinde. Yaralı polislere moral veriyor. "Bir tarafım ağrıyor deme sakın, nişanlın üzülür sonra."  Diğer bir yatağın yanına gidiyor. Yaralı çevik kuvvet polisi başını kaldırıyor. "İki çocuğum var Sayın Cumhurbaşkanım." Eziliyor karşısında, gözlerini indiriyor ve devam ediyor. "Ama üçüncüyü de yapacağız İnşallah." Cumhurbaşkanı "Olmaz" diyor. "Üç tane yetmez en az beş tane yapacaksın."

Bol bol çocuk yapın. Teröre kurban edecek çok insan lazım. Siz yapın biz öldürelim, adına şehit diyelim. Bir zamanlar Irak-İran savaşı vardı. Amerika ve diğer silah tüccarları her iki ülkeye de silah satıyordu el altından. Savaşın sonunda sınırlarda en ufak bir değişiklik olmadı. Olan sadece masum yüzbinlerce cana oldu. Füze atışları oluyordu ülkelerin birbirlerine. Füze hedefi belli olmayan bir yere düşünce onlarca kişinin canını alıyor, sakat bırakıyordu. Bir füze o taraftan, bir bu taraftan. Dünya bu manzarayı uzun süre seyretmişti timsah göz yaşlarıyla. Orada da her ölen kişinin aileleri çekti acıyı. Enka'daki koordinatör göndermek istemişti beni Irak'taki baraj inşaatına. Savaş halindeki bir ülkeye gitmem konusunda beni ikna etmek için "Ben her ay gidiyorum, füzenin isabet olasılığı çok düşük" dediğini hatırlıyorum. Savaş bitene kadar gitmedim. Ülkenin durumu farklı değil. Savaş ortamında yaşıyoruz. Füzelerin düşme olasılığından daha fazla bir yerde canlı bomba patlaması ya da görevini yapan güvenlik güçlerinin bir pusuya düşürülmesi.

Ne yapalım. Üzülelim mi? Üzülelim mi FETÖ örgütünün darbe gecesi öldürdüğü insanlara? Üzülelim mi İsrail karasularına giren Marmara gemisindeki kahraman şövalyelere? Ne oldu şimdi. İsrail ile durumlar iyi. Değil mi? Ya ölenlerin ailelerindeki durum. O hayatını kaybeden gençlerin annelrine bir sorun bakalım unutmuşlar mı oğullarını?

Üzülmek durumu düzeltmiyor. Size bir sır vereyim. Şehitler de ölüyor. Bana inanmıyorsanız gidin anne babalarına değil, onların yüreklerine sorun. Ne mi yapın? Biraz kafanızı çalıştırın sadece, başka bir şey istemiyorum.

Doğal değil bu terör meselesi. Yani bu kadar kangrenleşmesi. Neden Amerika'da, Avrupa'da yok. Kaç yıldır ülkenin insan kaynakları, ekonomisi zarar görüyor. Kimdir bu işin sorumlusu. Elbette siyasi iktidar. Garip olan şu ki, kimse bunu görmüyor. Canlar gittikçe siyasi iktidara destek artıyor. FETÖ ile ortaktılar. Bütün ülkeyi teröristlere teslim ettiler. Askerin gücünü kırdılar. Uçak kullanacak pilotumuz kalmadı. Kandırıldık deyip sıyrıldılar işin içinden.

Ülkeyi bölmek isteyenleri sınırdan törenlerle karşıladılar. Onların kim olduklarını sormayın. İşte canlı bombaları gönderenler onlar. "Açılım" dediler, valilere emir verdiler. Dokunmayın onlara dediler. İlçeleri cephane yaptırdılar. Sonra onca insan malını mülkünü bırakıp terk etti topraklarını. Terk edilen ilçeleri kurtarınca muzaffer oldular. Halkımız neden görmez bunları.

Bu takımın gücü PKK ya değil gezi olaylarında gözlerinden zeka fışkıran pırıl pırıl gençlere yeter. Çünkü onların silahı bombası yoktur. Zeka değil kaba kuvvet söker ancak onlara. Ülkenin bir avuç zeki çocuğunu öldürdüler, öldüremediklerini sindirdiler. Şimdi sokaklarda bir yığın insan düşünmeyen, düşünemeyen, düşündürtülmeyen... Ellerinde bayraklar. "Şehitler ölmez, vatan bölünmez." Bağırın, bağırın bayanlar, beyler. Ne şehitler ölecek ne de vatan bölünecek siz güzel bağırırsanız eğer.   

16 yorum:

  1. Bunca doğru sözün üzerine yazacak bişey bulamıyorum.
    Dolarınızı bozdurmayı unutmayın ama. Yakıtta iskonto, bedava tıraş hatta dürüm ayran veren de var.
    Yazık. Lanet olsun kandan beslenenlere. Bunlara sebep olanlara.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden gurur duyardım bu milletin bir ferdi olmaktan. Şimdi utanıyorum açıkçası. Akıl tutulması bu olsa gerek.

      Sil
  2. Hele sözde 'Darbe' girişiminden sonra sokaklara dökülenleri ve günlerce Demokrasi Nöbeti adı altında meydanlarda toplananlara hayretler içerisindeyim! Madem bu kadar Vatanseversiniz buyrun bir zahmet Doğu'ya gidin!!! O maneviyatınızla TERÖR'ü kökünden kuruturdunuz.Hani neredeler? Nerdeeee o YÜREK!!! Dolarlarını bozdursunlar :(((PESSS

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Trajik bir komedi bize izletilen. O tankların namlularını elleriyle büken demokrasi aşığı kadınlarımız neredeler acaba? Haklısınız.

      Sil
  3. Yüreğimden geçenleri yazmışsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim gibi düşünenler, ne olup bittiğini görenler, biraz olsun aklını kullananlar artık epey azınlıkta kaldı maalesef.

      Sil
  4. Of offf diyorum, başka bir şey diyemiyorum. Her geçen gün umudum azalıyor ama azalmasına izin vermek istemiyorum. Ne yapabiliriz? diye düşünüyorum sadece.Sadece düşünmekle kalıyor yapacak bir şey bulamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakıyorum şöyle bir. Eğitimlisi de eğitimsizi de, sağcısı da solcusu da aynı. Yitirilen onca can, artık sıradan bir olaymış gibi geliyor hepsine. Yapılan tek şey hamasi nutukların atılması. Üç gün sonra unutulacak bunların hepsi. Ta ki yeni bir katliama kadar. Sonra yine aynı nutuklar aynı sloganlar...
      Bu terörün sebebi ne? Terör nerelerden besleniyor? Kurutmak için ne yapmalı? Kimdir bu işin sorumlusu? Çözüm sağlayamazlarsa ne yapmak lazım? Kimse
      sormuyor ki bunun hesabını. Ne demeli peki şimdi. En kolayı: Ölenlere rahmet, kalanlara selamet.

      Sil
  5. İki gündür Berkay'a, Tunç'a ağlıyorum. Babalar oğullarını gömmemeli.
    Buz dağının ardında çok farklı işler dönüyor. Kaostan beslenenler yüzünden masum canlar ölüyor. Elbet devran dönecek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir an önce dönsün devran nasıl dönecekse. Bugün öğrendim Berkay'ın diş doktorumun bir arkadaşının oğlu olduğunu. Görsün artık bu gözler dönen dolapları. Ne mi yapalım? Eğer demokrasi ise çözüm, hiç ümidim yok benim. Atatürk gibi biri lazım bu memlekete vatanını seven.

      Sil
  6. Ben, yetersiz kalıyorum hem acıyı yazabilmede hem de ne denilir bulabilmede.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende de durum aynı. Bir çözüm üretmiyorsa yazdıklarım gereksiz gibi gelir bana. Hamaset yapmak tarzım değil. O yüzden sessiz kaldım onca olaya. "Başı sağ olsun milletimin" diyemedim. Çünkü başı sağ kalmıyor böyle deyince. Denedim...

      Sil
  7. Sağduyu sahibi pek çok kişinin altına imza atabileceği bir yazı olmuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke ben yanılsaydım söylediklerimde de ülke bu durumlara düşmeseydi. Güzel yorumunuz için teşekkürler.

      Sil
  8. Almanları şimdi daha iyi anlıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz böyle miydik? Büyük bir ulusun çöküşü...

      Sil