13/02/2017 Pazartesi, Tire
Dün yok sattık. Kasaptan aldığımız bütün malzemeler tükendi. Sabah ilk işim kasaba uğramak. Aksilik bu ya kasaptakiler pazartesi gününün kesim günü olduğunu, malzemeleri en erken öğleden sonra sağlayacağını söylüyor. Bugün yalnızım. Sadece kıyma alıp çıkıyorum yaylaya. Kapıyı açıp içeri girer girmez Ege Üniversitesinden gelen bir gurup öğretim üyesi öğlen yemeği için rezervasyon yaptırmak istiyor. Mezelerin çoğu dünden sıfırlanmış. Aşkın Şef bugün işinin yoğun olacağını söylemişti. Telefon ediyorum biraz panik halinde. İlk defa çalar çalmaz açıyor telefonu şef. On kişilik bir öğretim üyesi gurubunun öğlen yemeğine geleceğini söylüyor, hemen gelmesini istiyorum. Ne zaman geleceklerini soruyor. "Saat on iki'de burada olacaklarmış." diyorum.
Benim de bir saatten az zamanım var. Hemen temizlik işlerine girişiyorum başta. Arkasından sobayı rekor sürede tutuşturuyorum. Eskiden bir türlü yapamadığım bir işti bu. Saatlerce ateş yakamazdım. Aşkın Şef geliyor ve mutfağa giriyor hemen. Kısa sürede vitrine çeki düzen veriyor, eksiklerini tamamlıyor. Telefonum çalıyor. Bu da benim şansım. Bankacılar öğlen yemeği için misafirlerini getireceklerini söylüyorlar. Aşkın Şef, son derece sakin, gelsinler ya, daha da fazla gelsin diyor. Ama ben ilk kez tek başımayım burada. Önce masaları birleştirip öğretim üyelerine on kişilik servis açıyorum. Ondan sonra bankacılar için her zaman oturdukları masaya açıyorum servislerini. Misafirlerin yarım saat kadar geç kalması işimize geliyor her ikimizin de. Hafif enstrümantal müzik çalıyor fonda. Çay ocağımız hazır, yeni çay demleniyor. Nohut mayalı ekmekleri geldiklerinde kızartmak üzere hazır bekletiyorum. Her taraf temizlendi. Dün çalışanlar, dolaplara gelişi güzel yerleştirmişler temiz bardakları. Halbuki her birinin yeri belli. Rakı içenlere verdiğimiz kısa konçlu su bardakları sarı dolabın sağ alt gözünde. Sol üst dolapta kola, soda ve meyve suyu bardakları var. Ayran koyduğumuz bardakları mutfağa taşıdık. Sol tarafta orta dolabın üst iki gözü su bardağı ve bira bardaklarına ayrılmış. Sağında rakı ve şarap kadehleri yer alıyor. Sağ tarafın orta dolaplarında ise çay bardakları ve bardak altlıkları, alt tarafta kahve ve neskafe fincanları, tabakları yer alıyor.
Sıcak bir atmosfer doğuyor hocalar geldiğinde. Manzaraya ve mekana hayran kalıyorlar. Acelelerinin olmaması beni de rahatlatıyor. Öğretim üyeleriyle teker teker tanışıyorum. İçlerinden biri eşimle adaş. Hem de harfi harfine. "h" siz Nükhet yani. Manasını biliyorsunuz değil mi isminizin diye soruyorum. Abes bir soru oluyor tabii. Koca doçent nasıl bilmez isminin anlamını. "Nükte yapan anlamında." diyor "Diğer Nükhet ise güzel koku demek."
Mezelerin seçimini bana bırakıyorlar istedikleri bir kaç meze dışında. Masayı donatmaya başlıyoruz. Bu arada bankacı misafirlerimiz geliyor. Onların masası da hazır. Şansıma her zaman geldiklerinde sergiledikleri aceleci tutumlarının aksine aceleci görünmüyorlar.
Mezelere bayılıyorlar hocalar. "Bonfilemiz maalesef bir iki porsiyon kaldı." demek zorundayım. Hocalar genel olarak köfte çeşitlerini tercih ediyorlar. İçlerinden cam kenarında oturan biri "Ben kasap işlerinden anlarım, o bayat bonfileden alayım, bonfile uzun süre sosta kalırsa daha yumuşak olur, bu yüzden bayatını severim ben." diyor. Tatlı sohbet, güzel manzara, sıcak ortam hoşlarına gidiyor. Arada sobaya kocaman kütükler atıyorum. Şömine sobamız bir canavar gibi yutuyor hepsini, kısa zaman sonra yenilerini istiyor. Kısa bilgi veriyorum mekan ve işletme hakkında. Hepsi ayrı ayrı kartvizitimizi istiyor.
Bankacılar biraz bekliyor bugün ama her zamanki gibi anlayışlılar. Akşama bir grup rezervasyonu daha yapılıyor. Fırat'ı arıyorum. Telefonu cevap vermiyor. Akşam üzeri o arıyor beni başka bir numaradan. Şarjı bitmiş telefonunun. "Kendimi yorgun hissediyorum, bugün gelmesem olmaz mı?" diyor. "Dün söyleseydin yerine eleman bakardık." diyorum. Çocuk bunlar. "Tamam gelme." diyorum, "Ben hallederim." Aşkın merak ediyor. Fırat'ın gelmeyeceğini öğrenince, moral veriyor. "Takma kafana, biz hallederiz." diyor. Hallediyoruz da. Bir kez daha anlıyorum. İnsanın yapamayacağı bir şey yok, yeter ki yaparım desin. Yarın Salı Pazarı. Hem de Sevgililer Günü. Sabahtan pazar alışverişi yapacağım. Sonra sevgililer için masaları hazırlamaya başlayacağız.
Kızım dün internet bağlantımı kullanmıştı. Ayarında bir oynama yapmış olmalı ki interneti kullanamadım bugün. Geceye kaldı yine yazılarım.
İktidar panikledi mi ne? Sigaraya Hayır afişlerini toplatmaya başlamış. Hadi hayırlısı...
Trafik orada iyice yoğunlaşmış. Baharla birlikte işiniz üçe katlanabilir; benden söylemesi.
YanıtlaSilOna ne şüphe:) Acilen eleman sayısını arttırmamız lazım.
YanıtlaSilNe güzelmiş :)
YanıtlaSilEvet, yorucu ama çok güzeldi:)
YanıtlaSilAlışılmamış durumlarda gözü korkuyor insanın ama dediğiniz gibi yeter ki istesin sonu bir şekilde geliyor işte.
YanıtlaSilKesinlikle öyle. Ne olursa olsun, bir ucundan başlamak lazım. Hiç de zor olmadığını anlıyor insan. Esas işi yapan kişinin havası da kırılıyor birden:)
SilBonfile konusunda bilgi dağarcığım genişledi :)
YanıtlaSilBen de fena geliştiriyorum kendimi:)
Sil