Düne göre hava biraz daha iyi. Gökyüzü parlak, çevremiz her geçen gün yeşile boyanıyor. Ağaçların çoğu çiçeklerini dökmüş, meyveye dönüyorlar. Terastan kayısı ağacının ham meyvesini koparmıştı misafirlerimizden biri. Gelip bana bilgi vermişti sonra nezaketen. "Çağla bademinizden iki tane koparttım, haberiniz olsun."
Ayşe Hanım'ın bahçeye diktiği tohumlar filizlendi. Çocuğunu severmiş gibi neşeleniyor onlardan bahsedince. Fifi ayaklarımızın etrafında neşeyle dolaşıyor. Dün geceyi düşününce daha çok sevmeye başladık onu. Kesik kesik havlıyordu gecenin karanlığında. Gelen misafirleri bize haber verirken çıkarttığı seslerden oldukça farklıydı duyduğum. Hemen avluya çıkıp karanlığa doğru baktım. Garip bir hayvan bahçede kulaklarını dikmiş heykel gibi duruyor. Bu görüntü biraz ürküttü beni. Fifi bir yandan değişik bir tonla havlamasına devam ederken hayvanın çevresinde dolanıyor ayaklarını ısırmaya çalışıyordu. Bizim Fifi'nin en az üç katı iriliğindeki hayvan adeta büyülenmiş gibiydi, hareketsiz kala kalmıştı. Dik kulaklarıyla önce kurt köpeğine, daha sonra tilkiye benzettim. İçeri girip şefe haber verdim. "Aşkın Şef koş, bahçede tilki var, tavuklar tehlikede." Hemen yetişti. Üzerine doğru gidince hayvanın bir kurt köpeği kırması olduğu anlaşıldı. Önce bahçenin içine doğru kaçarken şefin yönlendirmesiyle kapıya döndü. Bizden de cesaret alan Fifi kaçan köpeğin peşinden koşarken avazı çıktığı kadar havlıyordu. Bahçe kapısından çıktığından emin olunca döndük geriye. Fifi ufak tefek görünüşüne rağmen bir kurt köpeğine kafa tutmuş bizi başarıyla korumuştu.
İki gündür hiç sevmediğim siyaset ve siyasi konular üzerinde düşünüyorum. Düşüncelerim ister istemez kalemime düşüyor. Kafamda dolaşan bazı soruları ve kişisel değerlendirmelerimi yazdım, rahatladım. Referandumdan sonraki durum hakkında yazar mıyım yazmaz mıyım bilemiyorum. Nasrettin Hoca'nın yanmakta olan merkebine hitaben sarf ettiği güzel bir söz çınlıyor kulaklarımda, "Aklın varsa göle..."
Akşama değerli misafirlerimiz var. Misafir değil aslında eşimin yıllarca birlikte olduğu arkadaşları. Henüz üşümüyoruz ama ilerleyen saatlerde hava soğuyabilir endişesiyle şömine sobayı yakıyorum. Misafirlerimiz erken saatlerde geldikleri Taş Ev'de güzel saatler geçiriyoruz. Önce yuvarlak kocaman bir şeker görünümündeki güneşin batışını izlemekle başlıyoruz. Pembe, turuncu, kırmızı renklerinin karışımı, yumuşak görünümlü yuvarlak bir şeker bu gördüğümüz. Salondaki büyük camlara yansıyor önce bu güzellik. Hemen terasa koşuyoruz. Ağaçların arasında kaybolmak üzere. Cep telefonlarımızın çektiği fotoğraflara yansımıyor bu güzellik. Yanımızda profesyonel fotoğraf makine olmadığına hiç bu kadar hayıflanmamıştık. Gerisin geriye salona koşuyoruz. Buradaki görüntüyü ağaçlar engellemiyor. Ancak yine gördüğümüz bu güzellik çektiğimiz fotoğraflara yansımıyor.
Sohbet koyulaşıyor. Hanımefendi sanki tiyatro eğitimi almış. Bunu sorunca lafını bölmeden sallıyor başını, haklısın der gibi. İzmir Özel Türk Kolejinde yatılı okurken ağzına koymadığı yemekleri hocasının ona nasıl yedirdiğini, sonunda bir arkadaşıyla bir olup okuldan nasıl kaçtığını usta bir tiyatrocu havasında öyle bir anlatıyor ki gülmekten kırılıyoruz. Akşam eve gelince annesi açıyor kapıyı. Birden görünce kızını karşısında, diğer anneler gibi ağzını açarak kocaman "Aaaa, aşı mı oldunuz?" Bu anı öyle bir canlandırıyor ki karşımızdaki sanki Sumru Yavrucuk.
İster istemez konu yine referanduma kilitleniyor. Onlar benim kadar kötümser değil. Halkın gerekli dersi vereceğine inanıyor. İktidar partisinden yana olup bu kadar yetkinin bir kişide toplanmasına karşı duranların olduğunu dile getiriyorlar. Şaşırıyorum...
Gün batımı gibisi var mı:))
YanıtlaSilBu güzel görüntüyü kareye hak ettiği gibi aktaramadım. Kelimelerim yetmedi bu güzelliği anlatmaya...
SilDoganin içinde yasamak gibisi var mi hele gün batimi ve gün doguslari essiz oluyor.
YanıtlaSilYakında yaylaya göçeriz sanırım. O zaman gün doğuşlarının da tadına varırız. Şimdilik gün batımlarıyla idare ediyoruz:)
SilBugün büyük kızım, damadım ve iki torunum baskın yaptılar bana haber vermeden. Hadi gidiyoruz dedilir. Trafik yoğunlaşmadan büyük çamlıacya gittik. İstanbulun gurup vaktini birlikte izledik. Akşam yemeğini oradaki işletmelerde yiyerek karnımızı da doyurduk. Temiz ve iyi bir hizmet gördük diyebiliriz. Oradaki yapılan çabon kavurmadan yanaydı tercihim. Nedense onun lezzeti daha önceki gelişimizde de kalmıştı damağımda. Güveçte sunuyorlar. İçinde kuşbaşı etlerin yanısıra küçük mantarlar ve mini soğanların lezzeti birbirine karışmış. Domates ve biberi de cabası. Ziyaretçileri çok kalabalık, yer boşalınca dışarıdan çağırıyorlar. Aklıma Taşev geldi orada da. Kulağınızı çınlattım orada.
YanıtlaSilGözünüz aydın. Afiyet olsun. Eminim nefis bir ziyafet sofrası olmuştur. En güzeli kızınız, damadınız ve torunlarınızla birlikte olmanız. Harika bir sürpriz olmuş size.
Silİnşallah Taş Ev de bütün misafirlerinin memnun ayrıldıkları, lezzet ve doğanın iç içe geçtiği bir mekan olacaktır. Çoban kavurmayı bizim şefimiz de güzel yapar ama favori yemeğimiz mantarlı bonfile sote.
Güzel yerleri görünce aklınıza Taş Ev'in düşmesi beni gururlandırdı. Teşekkür ederim. Umarım sizi de burada ağırlamak nasip olur. Sağlıcakla kalın:)