Salı, bir hafta boyunca beklediğim gün... Hayallerim, kabuslarım birbirine karışıyor. O kadar çok hayalini kurmuştum istediğim saatte kalkmanın, o kadar özlemiştim ki. Eşimle birlikte gidecektik. Son anda "Sen yalnız git ben de işlerimi göreyim." deyince ihale bana kalıyor. Sabah erkenden kalk pazar alışverişini yap, çık yukarı dolaplara yerleştir, eşimin siparişlerini yetiştir, tavukları, köpekleri besle.
Annemin geçirdiği göz operasyonundan sonra hiç olmazsa gittiğime değsin, dönerken onu da yanımda getiririm dedim, olmadı. Birkaç gün torununun yanında kalmayı tercih etti. Ne de olsa doktor kontrolünde olması daha cazip gelmiş olmalı. Eşim kızıma alınması gereken ne varsa söylemiş. Ben İzmir'e vardığımda zaten bütün alınacaklar alınmıştı. Mezarlıkbaşı'nda sözde servise bıraktığımız mutfak robotunu alıp Karşıyaka'daki esas servise götürmekten başka bir şey yapmadım. Yani gör gözüm yolları oldu. Hem de ne yollar. Trafik yoğun ve bunaltıcı. O kadar yol, o kadar harcanan zaman boşuna.
Kızımın eline düşerim de kurtulmam mümkün olur mu? İstikamet büyük alışveriş merkezlerinden biri. Gösterişli, yüksek çatılar, geniş açıklıklar, modern dükkanlar. Alışverişi sevmem oldum olası. Tansiyonlarım düşer o mağaza senin bu mağaza benim koştururken. Büyük boğuşmalardan sonra kızımın isteği oluyor. Bir sürü pantolon, bir sürü gömlek denettiriyor. Hazır yakalamışken bir sürü şey aldırıyor bana. Kendine aşdırsa o kadar içerlemiyeceğim. Mağazalarda işimiz bitince dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum. Bir yerde oturup karnımızı doyurduktan sonra eve dönüşümüz saat on biri buluyor. Bu vakitten sonra bırakmam diyor. Sabaha kalıyorum. Bu haftayı da yorgun ve balık yemeden geçiriyorum.
Tam yarım asır önce ilk defa İzmir'e gitmiştim. Oradan da İstanbul yolculuğum olmuştu. Basmane'yi, Fuar'ı, Kordonboyu'nu, Tilkilik ve Mezarlıkbaşı'nı o zaman görmüştüm. Yarım asır olmuş; dilekolay!..
YanıtlaSilZaman su gibi geçiyor, bilmez miyim?
Sil