5 Haziran 2017 Pazartesi

ROMEO

04/06/2017 Pazar, Tire

Ramazan ayı boyunca hafta sonu kahvaltılarına ara verdik. Ne kadar güzel bir karar vermişiz kendi adımıza. Hafta sonları bir kabus haline gelmeye başlamıştı. Sabahın dokuzundan gece geç saatlere kadar nereye kadar dayanacaktık bu tempoya. Şimdi o kadar rahatız ki... Hatta "şu kahvaltı işini tamamen kaldırsak nasıl olur?" hususunu bile ciddi ciddi tartışmaya başladık. Biz bu işin keyfine varmayacak mıydık? O halde niye bu kadar heba ediyoruz kendimizi? Hadi, başta tanınmak için gerekliydi. Şimdi tanıyan tanıdı, belli bir misafir kitlemiz oluştu zaten. Artık rahatımıza bakmak bize iyi gelecek. Yol boyunca bu konuyu konuşuyoruz.

Tahmin raporlarının aksine havada neredeyse bulut yok. Kızımın arkadaşları arıyor. "Hava yağmurlu görünüyor, gelmek istiyoruz ama ne yapacağımıza karar veremedik." Kızım havanın harika olduğunu söylüyor. Her zamanki gibi tavuklarla ilgileniyor, yumurtalarını topluyorum. Gökyüzü bulutlanmaya başlıyor.


Sabah kalktığımda kendimi çok hafif hissediyordum. İlerleyen saatlerde hafiften bir baş ağrısının ardından burun akıntısı baş gösteriyor. Yine de belirgin bir düzelme var durumumda. Yayla yolunda önümüzden giden bir arabayı takip ediyoruz. Tahmin ettiğimiz üzere son durakları Taş Ev. Şefimiz bizden önce gelip kapıları açmış. Peş peşe giriyoruz bahçeye. Gelenler yabancı değil, tanıdık. Kahvaltı etmek üzere gelmişler. Eşim bütün kuralları yok sayıp onlara kahvaltı hazırlıyor.

Canım nedense bahçedeki hamakta biraz uzanmak istiyor. Üzerine yatınca yerden birkaç santim yükseklik kalıyor altımda. Venüs yanıma gelip hamağın iplerine dişlerini geçiriyor. Beni sallamaya başlıyor. Kızım yanıma gelip uzanıyor. İkimizi taşıması mümkün görünmüyor. O yine de uzanıyor yanıma. Artık sallanacak pay da kalmıyor alttan.

Hava kapandıkça kapanıyor. Öyle bir yağmur boşanacak ki, Taş Ev'e zor kaçacağım. Umursamıyorum, ilk damlayı yüzümde hissedene dek. Önce kızımı gönderiyorum Venüs'ü kulübesine kapatması için.

Bütün vücudum iliklerime kadar dinleniyor. "İşte budur hayat." diyorum içimden, gelen yağmuru umursamadan. Evet, ilk damlalar düşmeye başlıyor. Hemen toparlanıp verandaya sığınıyorum. Aniden bastıran yağmur şiddetini arttırıyor. Şehrin üzerine kalın bir sis örtüsü yerleşiyor. Verandadan yağmuru seyrediyorum. Oğlumla uzun bir telefon görüşmesi yapıp hasret gideriyoruz. Bulutlar üzerimize doğru yürüyor. Harika bir görüntü bu. Kızım mahcup bir şekilde gülümseyerek geliyor yanıma. "Arkadaşlarıma hava çok güzel dedim bir de." diyor. Merak etmemesini söylüyorum. Bir de bakarsın birazdan yağmur kesilmiş güneş açmış...

Öyle de oluyor. Hiç kesilmeyecek gibi öfkeyle yağan yağmur yarım saat sonra sakinleşiyor, gök yükseliyor. Kızımın misafirleri yanlarında Romeo adındaki cooker cinsi köpekleriyle birlikte geliyorlar. Hareketli bir köpek, sekiz aylık. Venüs'le nasıl anlaşacaklar merak ediyoruz. Birbirlerini görür görmez Romeo havlamaya başlıyor. Venüs temkinli. Fifi'ye verdiği rahatsızlığı onda denemek istemiyor. Biraz tırsıyor belli. İlginç olan Fifi'nin tavrı. Fifi arkadaşı Venüs'ü korumaya alıyor. Romeo'nun yanına yaklaşmasına izin vermiyor. Tuhaf bir şekilde Venüs Fifi'nin sözünü dinliyor. Belki de erkek olan Romeo'ya hanım gözükmek istiyor.

Öğleden sonra hareket başlıyor. İzmir'den, Karşıyaka'dan, Aydın'dan gelen misafirlerimizi salonda ağırlıyoruz. İftar için rezervasyon yaptıran misafirlerimiz için çorbamız, iftariyeliklerimiz hazırlanıyor. Misafirlerimiz vakitlice kalkıyor. Güzel bir pazar gününün ardından kapılarımızı kapatıyoruz.   

8 yorum:

  1. Yağmur yeşille güzel, fotoğraflar harika, bana da huzur geçti sizden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğa yağmurla birlikte şahlanıyor. Teşekkür eder, bol huzurlu günler dilerim:)

      Sil
  2. Çok keyifli olmuş hamak faslı. Lazım sanırım ara sıra. Temponuz çok yükseldi çünkü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hamak çok keyifli gerçekten. Tabiatın içinde, gözler kapalı, kuş sesleri dışında bir ses yok. Şehrin koştırmacasından uzak, sakin ve dingin...
      Gerçekten her insana lazım ara sıra:)

      Sil
  3. Çölde son model safari yapan bir fransız yanındaki Bedevi rehberle bütün çölü hiç durmaksızın arşınlıyorlar. Macera her zaman heyecan verir. Yorulduğunu bile anlamazsın. Bir zaman sonra gelir ki "eror" verirsin. Bir müddet sonra araçları istop eder. Fransız telaşlanır. Ne yapsa da, aracını çalıştıramaz. "Bayındır marşı" yaparlar, aracı arkadan itmeye çalışsalar da araç inat eder çalışmaz. Fransızın yüzündeki ifade korkuya dönüşmüştür. Yanındaki rehber der ki;" Gel çok yolulduk, aracın gölgesinde birer sigara tellendirelim; dinlenmiş oluruz." Otururlar bir iki saat sohbete dalarlar. Rehber aynı zamanda bir çöl adamıdır. Çöl kanunlarını iyi bilir. O ise hiç telaşlanmaz ve korkuya kapılammıştır. Fransız rehbere "Sende hiç bir telaş ve korkuya kapılma yok; ne yapacağız, çölün ortasında yapayalnız kaldık" der. Rehber de biz gereğini yaptık, işimiz Allah'a kaldı, tevekkül halindeyim. der. Sonra da ayağa kalkar "Dinlendik; keyiflendik, şimdi de yolumuza devam edebiliriz der. Araca binerler ve bir kontakla araç eskisinden daha iştahlı çalışmaya başlar. Fransız şaşırır. Rehber "Gam yok Allah var" der. Hem biz, hem de aracımız yorulmuştu. Biraz ara verip dinlenmemiz gerekidi" diye ekler.
    .....
    Velhasıl kendimize iyi bakmamız ve haksızlık yapmamamız gerekir. Bunca hayat mücadelesinden sonra mutlu ve huzurlu yaşamanın keyfini ailecek hep birlikte yaşamalısınız vesselam!..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel bir kıssa aktarmışsınız. Önemli olan kıssalardan hisse çıkarmak. Ben hisseme düşeni aldım. Teşekkürler...

      Sil
  4. Dinlenme kısmını çok sevdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her insanın ihtiyacı olan şey. Bazen insan olduğumuzu unutuyor, kendimizi makine sanıyoruz. Makine bile bakımı yapılmazsa su koyuveriyor en olmadık zamanda:)

      Sil