Dün gece yarısı varıyoruz İzmir'e. Tatlı krizimiz tutunca güzel bir pastaneye atıyoruz kapağı. Vitrinde sergilenen pastalar ve çeşit çeşit tatlılar oldukça davetkar geliyor gözümüze. Bu kadar geç saatte mekanların açık olması şaşırtıyor beni. Tek personel oradan oraya koşarak müşterilerin isteklerini yerine getirmeye çalışıyor. Her birimiz farklı bir şey denemek istiyoruz. Sunum ve lezzet yerinde ama bu rengarenk puding, dondurma ve tatlılarda bolca gıda boyası kullanıldığı kesin. Bunu fazla dert etmeden bir çırpıda bitiriyoruz önümüzdekileri.
Kızımın evi çok sıcak. Yanıma aldığım bilgisayarı açıyorum ama kısa bir müddet sonra uyku teslim alıyor bedenimi. Ertuğrul Şef büyük bir incelik gösterip hayvan dostlarımızla ilgileniyor bugün, içim rahat. Kahvaltıdan sonra Karşıyaka'ya doğru yola çıkıyoruz. Alaybey Karşıyaka arasındaki dar sokaklarda sağlı sollu park etmiş araçların arasından geçerek servisi buluyor, eşimin eli ayağı robotu teslim alıyoruz. Aslında o robotun pabucu çoktan dama atıldı. Bakacağız, inceleyeceğiz, parça talebinde bulunduk henüz gelmedi nev'inden gerekçelerle tamir olacağına dair inancımız kalmadığı için mecburen gidip yenisini almıştık. İki robotumuz olunca tamirden çıkan robotu yedeğe alıyoruz.
Oraya mı gidelim, buraya mı derken Mavişehir'de karar kılıyoruz. Çarşı içinde bir çok dükkan bulunuyor. Eşimle kızımdan ayrılıyorum. Zira alışveriş bana göre değil. Onlar da başlarında hadi, hadi diyen biri olmaksızın rahat rahat bütün dükkanları geziyorlar. Starbucks'ta oturup kahvemi içerken çevremde dolaşan insanları izliyorum. Giyim kuşamları, birbirlerine olan saygılarını görünce İzmir'in Karşıyaka'ya taşındığı duygusuna kapılıyorum. Şu 35,5 esprisine hak vermeye başlıyorum.
Beklemekten yoruluyor, kızıma telefon ediyorum. Buluşup bir şeyler atıştırıyoruz. Yemekten sonra biraz daha birlikte dolaşıyor, alışverişe devam ediyoruz. Gerçekten de Mavişehir medeniyetin başşehri olmuş. Birbirlerini sosyo-ekonomik bakımdan yakın hissedenler yeni koloniler kurmuş bir bakıma. Ankara'da da aynı şeyleri gözlemlemiştim. Kültür ve ekonomik düzeyi yüksek kesimin oturduğu eski semtlerden bir kaçış var. Yeni yeni şehirler kuruluyor, insanlar burada çok katlı apartmanlarda kutu gibi dairelere milyonlarca para ödüyorlar. Eskiden saatte bir otobüs geçen Çayyolu'nda, Ümitköy'de, İncek'te durum aynı. Bütün kalbur üstü kesim bu yeni yerleşkelere koştu. İzmir'de Balçova köy, Mavişehir bataklıktı. Şimdilerde İzmir'in en sosyetik semti Alsancak'a dönüp bakan yok neredeyse...
Akşamın ilerleyen saatlerinde evimize dönüyoruz.
Oraya mı gidelim, buraya mı derken Mavişehir'de karar kılıyoruz. Çarşı içinde bir çok dükkan bulunuyor. Eşimle kızımdan ayrılıyorum. Zira alışveriş bana göre değil. Onlar da başlarında hadi, hadi diyen biri olmaksızın rahat rahat bütün dükkanları geziyorlar. Starbucks'ta oturup kahvemi içerken çevremde dolaşan insanları izliyorum. Giyim kuşamları, birbirlerine olan saygılarını görünce İzmir'in Karşıyaka'ya taşındığı duygusuna kapılıyorum. Şu 35,5 esprisine hak vermeye başlıyorum.
Beklemekten yoruluyor, kızıma telefon ediyorum. Buluşup bir şeyler atıştırıyoruz. Yemekten sonra biraz daha birlikte dolaşıyor, alışverişe devam ediyoruz. Gerçekten de Mavişehir medeniyetin başşehri olmuş. Birbirlerini sosyo-ekonomik bakımdan yakın hissedenler yeni koloniler kurmuş bir bakıma. Ankara'da da aynı şeyleri gözlemlemiştim. Kültür ve ekonomik düzeyi yüksek kesimin oturduğu eski semtlerden bir kaçış var. Yeni yeni şehirler kuruluyor, insanlar burada çok katlı apartmanlarda kutu gibi dairelere milyonlarca para ödüyorlar. Eskiden saatte bir otobüs geçen Çayyolu'nda, Ümitköy'de, İncek'te durum aynı. Bütün kalbur üstü kesim bu yeni yerleşkelere koştu. İzmir'de Balçova köy, Mavişehir bataklıktı. Şimdilerde İzmir'in en sosyetik semti Alsancak'a dönüp bakan yok neredeyse...
Akşamın ilerleyen saatlerinde evimize dönüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder