26 Ağustos 2017 Cumartesi

YAYLADAN MI GELİYON

26/08/2017 Cumartesi, Tire

YazılarıLmı epey okuyan varmış demek ki. Kayınvalidemin geçirdiği rahatsızlıktan bahsetmiştim evvelsi gün. Ortalık toz duman. Facebook'tan geçmiş olsun mesajları, telefonla ulaşanlar... Bizim sülale reklamı sevmez. Reklam ettim diye bir de çıkıştılar bana bizimkiler. Reklamın kötü bir şey olmadığını anlatamadım vesselam. Şimdi desem ki bir gün önce yoğun bakımdaydı, ertesi gün yaylada ceviz kırıyordu daha da kızar ve şöyle der: "Cevizleri sen kırdın, biz ayıkladık." 

Yayla havası iyi geldi kayınvalideciğime. Yirmilere çıkan yüksek tansiyon onun altına düştü. Yüksek tansiyon için içtiği ilaçları bir kenara attı. Sabah saat dokuzda Ali Ustanın yanındaydım. Taş Ev arabasız olur mu? Sağ olsun kendi arabasını verdi benim araba çıkana kadar. Oradan küçük pazara uğruyorum. Alacağım fazla bir şey yok aslında. Pazar sokağının dar yollarında sıra sıra dizilmiş köylü tezgahlarının arasından yukarı doğru ilerliyorum. Atom için kurutmalık acı biberin kilosu yedi liradan aşağı düşmüyor. Izgaralık iri mantar gelmemiş yine. Bir yerde kilosu beş liradan atom biberi bulunca kaçırmıyor, tezgahta ne kadar varsa hepsini topluyorum. Sol tarafımda her hafta kabak çiçeği aldığım kadına onlu, on ikili olarak doldurduğu naylon poşetlerin fiyatını soruyorum. İki lira deyince yoluma devam ediyorum. Dönüşte laf atıyor, beni tanıyamadığını söylüyor. İçinde on iki adet kabak çiçeği bulunan poşetlerden tanesi bir buçuk liraya on iki tane alıyorum. 

O kavurucu sıcaklar yok artık. Belki de bize öyle geliyor yaylada. Domates, biber kurutacak daha bir ayımız ya var ya yok. Yağmurlar başladı mı köşe kapmaca oynamaya başlarız artık. Günümüz sakin geçiyor. Yemekler benden. Bölgenin meşhur köy kızartmasının yanında kızarmış patateslerin üzerine kara kızların yumurtalarından bolca kırıp tereyağında pişiriyorum. Sofraya oturur oturmaz misafirler basar genellikle. Bu sefer öyle olmuyor. Keyifle yemeğimizi yiyoruz.

Akşama doğru Ali Usta arıyor. Arabanın turbosunu söküp İzmir'e göndermeleri gerekiyormuş. Bugün arabamı teslim alamayacağım anlaşılıyor. Epey yüklü bir masraf çıkaracağa benzer. Emaneten verdiği Duster benim Captivanın yanında at arabası gibi kalıyor. Otomatik vitesin konforundan sonra manuel çekilmiyor yaylanın yokuşlarında.

Rezervasyonlu misafirlerimiz tam saatinde geliyor. Onların verandada oturmasını beklerken salondaki kaptan köşkü dediğim köşedeki masada oturmayı tercih ediyorlar.

Akşam misafirleri mezeleri ve et çeşitlerini çok beğendiklerini söylüyorlar. Bu tür övgüler özellikle eşimi çok sevindiriyor. Eleman konusunda çok seçici olmayı öğrendik artık. Çok seçince de adam bulamıyoruz. Sanırım rezervasyon sistemine doğru gidiyoruz. Aynı anda dört beş masa gelince panikliyoruz. Sonbahara girerken eğer eleman sorunu çözülmez ise yapılacak tek şey rezervasyonlu misafirleri kabul etmek olacak.

Gece el ayak çekilince yaylanın dingin sessizliğinde Venüs'le oynaşıyoruz. Fifi kıskanıyor, Fifi'ye dönüyorum, Venüs kıskanıyor. Kapının yanındaki tezgahta kara kızların yumurtaları, ceviz, ev yapımı reçel çeşitleri, yayla elmaları alıcılarını bekliyor. Tertemiz yayla havasını derin derin içime çekiyorum.

Son yaşadığımız olaylar, dış görünüşü, o tatlı sözleri ne kadar güven verse de insanlara güvenmemeyi öğretti. Üzüldüğüm şey aldatılmak değil, namuslu, şerefli dürüst insanlara bile artık zerre kadar güven duygumu yitirmiş olmam aslında. Sayıları az da olsa o düzgün insanlar beni affetsin ama daha fazlasını yapamam. 


6 yorum:

  1. O kadar haklısınız ki,inanılmaz nazik ve iyi biri,dediğiniz adam sonrasında ,amiyane tabirle size kazık atmaya çalışıyor. Biz de eşimle birlikte,insanlara olan inancımızı kaybetmek üzereyiz. Hep temkinli yaklaşmaya çalışıyoruz,nazik ve iyi biriyle karşılaştığımızda,bir kaşımız havaya kalkıyor ve o kişşye şüpheyle yaklaşıyoruz. Çok üzücü bir durum bu ve fakat o kadar hayal kırıklığı yaşadık ki,sizin gibi biz de hep savunma halindeyiz artık.
    Kayınvalidenize geçmiş olsun,ben kaçırmışım o arayı. Uzun süre internetim yoktu. Yayla havası,o sakinlik ne güzeldir şimdi. Bizim için de kabak çiçeği dolması yiyin. Hayatımda tek bir kez yadim,bahçemizdeki kabakların çiçeklerini toplayıp yapmıştım,üstelik yapılışını da hiç görmemiştim. İnanılmaz bir lezzetti,kim bilir ustasının elinden ne lezzetlidir 😀 İşleriniz yolunda gitsin,harika bir eleman bulun inşallah yez zamanda. Biraz mektup tadında oldu,gurbetteyim diye belki de,idare edin. Eşinize ve size selam ve saygılarımı,çiflikteki tüm canlılara sevgilerimi yolluyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle güler yüz ve güven verici maske takan insanlardan sakınmalı sanırım. En tehlikelisi onlar. Son tecrübemizde o insanlara o kadar güvenmiştik ki... Nasıl insan yüzüne bakacaklar bilemiyorum.
      Teşekkür ederim. İnternet zaman zaman benim için de sorun oluyor. Bazen de zamansızlık. Tire pazarlarında uzun bir dönem bulmak mümkün. Güzel dilekleriniz için çok teşekkürler. Sevgilerimle.

      Sil
  2. Kabak çiçeklerinden dolma yaptığınızı düşündüm bir an. Girit usulü. Yaylayı da gözümde canlandırıyorum artık, Taş Ev'in içinde sayısız yaşanmışlık var. Doğa, insan ve hayvan sevgisi bir araya geldiğinde diğer insanlardan da en azından bu duyarlılığa saygı duymalarını beklemek insani bir tutum. Bu çoğu zaman çok zor. "Merhametten maraz doğar" sözü bir yerde haklanıyor ne yazık ki.

    Sonrası paranoyak sanrıları içerisinde, güvensiz, saygısız bireylerin toplumda mantar gibi çoğalması. Sizinkiler gibi değil ama. En azından onlar yetiştiği toprağa saygı duyup, doğallığını koruyor. İyi insanların çoğalmasını engelleyen, güvenlerini sarsan garip bir tür anlatmak istediğim. Canlı bile denilemez aslında.

    Size ve Taş Ev'de yaşayan herkese, yayla havasının eşliğinde güzel bir gün dilerim. Saygı ve selamlarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Giritli olmam benim için övünç verici. Çocukluğum hemen herkesin Giritli olduğu bir mahallede geçti. Her işin olduğu gibi kabak çiçeği dolması yapmanın da bazı incelikleri var elbette. "Merhametten maraz doğar." sözcüğü ne kadar yerinde söylenmiş. Ne var ki yaşamadan anlayamıyor insan.
      Haklısınız. Ben de ona vurgu yaptım. Temiz dürüst insanlara da aynı gözle bakmak zorunda kalmak insanın canını sıkmıyor değil.
      Çok teşekkürler. Yayladan da sizlere selamlar...

      Sil
  3. Nedense her insana bir şans tanıyorum ve elinden tutuyorum. Bana karşı olmasa bile herhangi bir kişiye karşı bir kötü davranışıın gördüğümde de mesafemi koyuyorum tabi. İllaki bana iyi davranması yetmez, bütün irsanlara, hayvanlara, taşa toprağa, bir çiçeğe dahi yaklaşımını değerlendiririm.

    YanıtlaSil
  4. İşte sorun burada. Ben de her insana hata yapana kadar güvenerek, yardımcı oluyordum. Sadece birkaç kez yanıldım. İnsanın içini bilmek mümkün değil. Bazen o kadar güzel kendilerini gizliyorlar ki anlatamam. En yakınınız ve dostunuz olarak güvendiğiniz bir insan size kazık atabiliyor. İnsanlara temkinli yaklaşmak zorunda kalınca gerçek dostlar bundan alınıyor alınmasına ama elden ne gelir. Bir kaç kendini bilmezin sadece kendisine ve bana verdiği zarar bir tarafa birçok düzgün insandan da şüphe etmek zorunda kalmak alınganlığa yol açabiliyor.

    YanıtlaSil