15 Ekim 2019 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 07


Sevgili Deeptone (Sade ve Derin) Ağaç Ev Sohbetlerinin nöbetçi moderatörlüğünü üstlenmiş. Bu kadar güzel bir etkinliğin Taha Akkurt ve Edischar'ın iş yoğunluğu sebebiyle duraksaması üzmüştü bizi. Bu nedenle sevgili deep'e Ağaç Ev Sohbetlerinin yedinci haftasında ev sahipliği yaptığı için teşekkür ederiz.


İşte bu haftanın konusu ve konuya ilişkin düşüncelerim: 


Türkiye'nin eğitim sistemi sizce nasıl? Sınav sistemi ve ezberden yana olan bu eğitimi destekliyor musunuz? Siz öğrenciyken en çok neden zorlandınız? 

Her sözcüğün anlam erozyonuna uğradığı gibi sistem sözcüğü de bundan nasibini almış, ne kadar sistemsizlik varsa adı sistem olmuştur. Gerçek anlamında sistem, girdi, süreç ve çıktıdan oluşan bir amaç için bir araya gelmiş elemanlar topluluğudur. Sağlıklı bir eğitim sistemini kurmak için detaylı bir ön çalışma ve bu konuda yaşanılan tecrübelerden yararlanmak gerekir. Türkiye'nin eğitim sistemi siyasetin gölgesinde, deneme yanılmaya dayalı ezberci, sorgulamayan bireyler yetiştiren ve sonuç itibariyle başarısızlığa mahkûm bir kaoslar bütünüdür.

Bu kaostan kurtulup çağı yakalamak, refah düzeyimizi yükseltmek için öncelikle eğitim kadrosunu ve fiziki koşulları iyileştirmemiz gerekir. Eğitmenlik bir gönül işidir. Herkes öğretmen olamamalıdır. Her meslekte olması gerektiği gibi sadakate değil liyakate öncelik verilmeli, geleceğimizi teslim ettiğimiz öğretmenler, madden ve manen hak ettiklerine kavuşturulmalı, toplumda en saygın yere konumlandırılmalıdır. Yapboz tahtasına çevrilen sınav sistemi ve ezberci anlayış derhal terk edilmelidir.

Uluslararası düzeyde öğrencilerimizin elde ettikleri başarısızlıklar içimizi acıtmakta ve geleceğe dair umutlarımızı karartmaktadır. Her vilayete bir üniversite açmak başarı değil ülke kaynaklarının israfı, gençler için zaman kaybıdır. O üniversitelerin mezunlarından pek çoğu ya iş bulamamakta ya da aldığı eğitimle alâkasız bir dalda çalışma imkânı bulabilmektedir. 

Eğitim sistemi çocukların beceri ve zekâ düzeyinin yanı sıra onların ilgi alanlarına göre eğitim görme hakkı vermelidir. İyimser bir ihtimalle mevcut üniversite mezunlarının yarısı mesleki yeterliğe sahip değildir. Özel sektörde nasıl iyi bir doktor ya da avukat daha çok kazanıyorsa eğitim kadrosunun da yetiştirdikleri başarılı öğrencilere bakılarak ödüllendirilmesi gerekir.

Plânlama eğitim sisteminde çok önemlidir. Nüfusa göre ne kadar mühendis, ne kadar tekniker, ne kadar ustaya ya da ne kadar doktor, ne kadar hemşire ve ne kadar hasta bakıcıya ihtiyâç olduğu doğru olarak tespit edilmelidir. Bildiğim bir konudan örnek verecek olursam; mühendislerin çoğunun tekniker açığını doldurduğunu söyleyebilirim. Bütün mesleklerde durum üç aşağı beş yukarı aynıdır. Ara eleman yetişmemektedir ülkemizde. Sadece doktor, mühendis, öğretmen ve avukata değil, soğuk demirciye, fırıncıya, sekretere, odacıya da ihtiyacımız olduğu bilinciyle, gereksinim duyulan branşlarda ve özel ilgi alanlarında bireylerin yetiştirilmesi gerekir. Düşünün ki bir fırıncı sizinle okuduğu kitabı tartışıyor, memleket meselelerinde aklını kullanabiliyor, resim yapıyor ya da keman çalıyor. Ne güzel bir rüya değil mi?

Eğitim deyince, Eğitim Enstitülerini es geçemem. O kurumlarda hem tarımı hem hayvancılığı, hem insan sevgisini hem sanatı, hem güzel ahlâkı, hem de çalışkanlığı öğretiyorlar, sağlıklı düşünen beyinler yetiştiriyorlardı. Kuruluşunun her yıl dönümünde gözümden akan yaşlara teslim olurum.

Öğrencilik yıllarımı çok geride bıraktım. Ama şunu biliyorum, bizim zamanımızda her şey daha iyiydi. Üniversite sınavına hazırlanırken tercih edebileceğimiz toplam üniversite sayısı yirmi civarındaydı. En kötüsü bile bugünün en iyisinden geri kalmazdı. Benim en çok zorlandığım, İzmir'in göbeğinde oturduğumuz halde bazı derslerimizin öğretmensizlik yüzünden boş geçmesiydi. Çok kaliteli hocalarımızın yanı sıra bu işi sadece para kazanmak olarak gören hocalarımızın olması can sıkıcıydı. Zeķâ seviyemiz, kabiliyetimiz, ilgi alanımız ne olursa olsun üniversite sınavında yirmi tercihimizi yüksek puanlı yerlerden alçağa doğru sıralardık. Şanslı biri olarak istediğim tercihti ama o meslekle ilgili hiçbir ön bilgim yoktu. Bir soru daha az ya da fazla çözsem bugün bir mühendis değil, bir doktor, bir avukat, bir mimar ya da filoloji mezunu olabilirdim. Oysa insan hayatının en önemli dönüm noktalarından biri olan meslek seçimi şansa, bir iki sınava bırakılmamalıdır. Ders olarak en sevdiğim matematik, en sıkıcı bulduğum ve zorlandığım Türkçe ve Edebiyat dersleriydi. Tuhaf bir şekilde lisede öğrencilerin en çok zorlandığı kompozisyon dersinde en iyilerden biriydim. Özellikle divan edebiyatından hâlâ nefret ederim.

11 yorum:

  1. ah ah planlama ah evet çok iyi biliriz hihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. DPT miz var ama ne işe yarıyor bilmiyorum. Ülkenin hali ortada:)

      Sil
  2. Vallahi daha iyi anlatılamazdı elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Artık her ilde değil neredeyse her mahalle de üniversite var.Ama ''Her üniversiyeti bitiren iş bulacak diye bir şey yok'' diyorlar.Demek iş yok ,sadece gençleri oyalayıp,işsiz kalmalarını biraz daha ötelemek niyetindeler.Devlet böyle mi olur? Bir de ailelerinde kafaları değiştirmesi lazım.Hepimiz çocuğumuz mimar, mühendis,doktorvs.mutlaka bir etiketli meslek sahibi olmasını istiyoruz.Kimse çocuğum ,bahsettiğiniz tekniker,berber,terzi,aşçı,boyacı,sekreter vs. ara meslekler olsun istemiyor(ailesinde yoksa bu meslekler) Oysa ara eleman yetiştirilmesi çok önemli.
    Eğitim ve öğretimde çok zordayız. Yazılacak pekçok şey var gerçekten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demek her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok demek. İnanılacak gibi değil. O zaman onca üniversiteyi niye açtın diye sormazlar mı adama?
      Kendini kültürel düzeyde geliştirmiş, işinin erbabı bir ara elemanı sıradan üniversite mezunu bir meslek erbabına her daim tercih ederim.
      Eğitim bir ülkenin geleceği demektir. Maalesef bu konuda hayli karamsarım.

      Sil
  4. very thoughtful answers to a good question.

    YanıtlaSil