4 Mart 2020 Çarşamba

ÇÖL ÇİÇEĞİ 4


Şaşırtıyor beni Çöl Çiçeği, çok şaşırtıyor. Tam kurumaya yüz tuttu, iflâh olmaz  artık derken, çiçekleniyor birden. Bütün bildiklerim, söylediklerim boşa çıkıyor. Anlayamıyor, çare üretemiyorum. 

Alışmak sevmekten daha zor geliyor, diyor. Bir şarkı sözü o diyorum. Şarkılar, şiirler diyor, hepsi bir yaşanmışın hikâyesi. Düşünüyorum, evet haklı gibi. Sevmek kadar kolay bir şey yok gerçekten. Nefret de öyle! Bir anda sevebiliyor insan, insanı. Kanlar çabuk ısınıyor birbirine. Ya da bir kibritin alevi yetiyor bazen, sevginin nefrete dönüşmesi için. Alışmak öyle değil, zaman istiyor. Zamanla alışıyor insan, kolay vazgeçemiyor. 

O, çölün kızıl kumlarında hayat bulmuş nadide bir çiçekti bir zamanlar. Alışmıştı o sıcak kumlara, fırtınalara. Suyunu bulmak için köklerini indirmişti derinlere. Çölün suyu bu, durmaz yerinde. Uzattıkça Çöl Çiçeği köklerini derinlere, su kaçıyordu ondan. Tâkatsız kalmıştı, benden bu kadar demişti. Suyum olmadan tutunamam ki hayata. Çölün yavan suyu terkedince onu küstü bizimki hayata. Göz yaşlarıyla beslendi bir süre. Sonra bir gün, hiç beklemediği bir anda haylaz bir fırtınanın esiri olmuş, savrulmuştu uzak diyarlara. 

Bu değişiklik başta iyi gelmişti Çöl Çiçeğine. Çölün yavan suyunun esiri olmaktansa binbir türlü berrak pınar sularından beslenmek ruhunu okşamıştı. O sularda can bulurken kendine güveni gelmişti. Arada bir maziyi hatırlasa da memnun görünüyordu hayatından. Gerçekten memnun muydu, yoksa kendini mi avutuyordu?

Etrafındaki rengârenk çiçeğe, börtü böceğe çölün yavan suyunu anlatıyordu durmaksızın. Türlü oyunlarla ayağına gelip ona tatlı sularını vermeye can atan derelere yüz çeviriyordu. O alıştığı fırtınaları, kızgın kumları, bir damlası için kendini parçaladığı çölün yavan suyunu, kendini ait hissettiği, alıştığı yeri özlüyordu. Ne zaman ki bir ters rüzgâr esse yaprakları kanatlanıyor, rüzgârın sırtına binip geldiği çorak topraklara geri dönmek istiyordu.

Kuşlara soruyordu yavan suyun halini, Çöl Çiçeği. Kuşlar da az fettan değildi hani. Ser verip sır vermiyorlardı. Söylemiyorlardı çölün yavan suyunun geri döndüğünü. O da pişmandı belli ki. Hiçbir çiçek tutmazdı Çöl Çiçeğinin yerini. Birlikteyken olmamıştı. Ayrıyken hiç olmuyordu. Hasret  içlerinde kor bir ateş olmuş, yakıyordu bedenlerini.

Çölün suyu uzatamazdı kollarını yetersizliğinden mi gururundan mı bilinmez. Çöl Çiçeği alıştığı çöle vurgun, suyuna razı fakat bir o kadar mağrur. Değişmem, değişemem diyordu, buyum işte ben. Bir yağmur damlası düşüyor Çöl Çiçeğinin yeşillenmiş yaprağına. Neşe kaplıyor içini. Bu o diyor, can suyum, hayat pınarım, yavan olsa da vaz geçemediğim. Bütün dereler, pınarlar sizin olsun, ben çölümü özledim.

21 yorum:

  1. Ah geldi yine bizim çöl çiçeği :) Bir sonraki bölümünü ben yazabilir miyim? Belki el birliğiyle onu çıkartırız girdiği kısırdöngüden?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Why not?:)
      Bu gidişle ben çıkamayacağım işinden, bu gel-gitlerden başım döndü. Sabah biraz iyi görünüyordu, öğlen bir hüzün çöktü üzerine. Ona bu modunda senin yazılarını okumak belki iyi fikir değildi ama ısrarla okumamı istedi. Bu sefer akşama kadar perişan bir hale geldi. Sonra bir ara içeri girdi. Yaptığı telefon görüşmesinden sonra güle oynaya çıktı dışarı. Ne olduğunu anlamadan makyaj yapıp çıkacağım hemen dedi neşeyle. Hadi hayırlısı dedim. İlk kez değildi bu yaptığı, biliyorum ki son kez de olmayacak.
      Evet, eminim ki, benim beklediğim kadar Çöl Çiçeği de merakla bekleyecek yazacağınız bölümü. Bugün yok, belki gelmeyecek ama yarın öğrenirim bu neşesinin sebebini:)

      Sil
    2. Çöl çiçeği beni okumasa iyi olur bir süre :) DBE'de kışlar biraz zor geçer.. Bu ilk kışımız, ondan bilmiyorsunuz.. Mevsim dönsün hele bir..
      Evet yazmayı çok istiyorum (galiba bencil nedenlerle, çöl çiçeğine içimi dökesim var). Nereye yazayım? Bloğuma mı buraya mı emaille mi istersiniz?

      Sil
    3. Pardon email seçeneği yokmuş sanırım bloğunuzda :) şimdi gördüm.

      Sil
    4. İçinizden nasıl geçiyorsa oraya yazın, fark etmez:)

      Sil
    5. osmankadritokeri@gmail.com:)

      Sil
  2. Ya ben hiç bilemiyorum ne olacak bu Çöl Çiçeği'nin hali. Ama bana da oluyor aynısı. Bir an tamam çözdüm, buldum, bundan sonra böyle diyorum. Bir gün geçmiyor, böyle olmaz ki diye dibe vuruyorum yine Çöl Çiçeği gibi. Selam ve sevgilerimi yolluyorum kendisine, yalnız değilsin Çöl çiçeği.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün ayrıyım Çöl Çiçeğinden. Yarın muhtemelen anlatır yine:) Merak da ediyorum, onu özlediği suya savuracak rüzgâr ne zaman esecek, ya da hiç esmeyecek mi? Sizin yazılarınızı da okuyorum ona. Zevkle dinliyor beni. Fakat DBE'nin yazılarında daha çok buluyor kendini. Gerçekten onun bana anlattıkları, içinde bulunduğu psikoloji neredeyse birbirinin aynı. Öyle ki, geçen gün şakadan takıldım; Sen DBE misin, bunları sen mi yazıyorsun yoksa? diye sordum kendisine. Sevgili Mrs. Kedi, bu Çöl Çiçeği konuşurken kendini o kadar güzel ifade ediyor ki anlatamam. Yaz boyunca kitap okumaya alıştı fakat halen yazma özürlü. Blog sayfamı telefonunun ekranına kapak yaptı. Ben yazdıkça, sizleri ona okudukça daha çok haz alıyor, bazen de hüzün kaplıyor içini.
      Ne yazık ki çok acı çekiyor:(

      Sil
    2. DBE ile aramızda çok büyük bir "kayıp" farkı var. Çöl Çiçeği de o kaybın peşinde. Bizim benzerliğimiz ise sorunu bırakıp hayata devam edebildiğimizde mutlu hissedip sonra yine en başa dönüp tekrar aynı sorunun ağına düştüğümüz anlarda :)

      Sil
    3. Çöl Çiçeği kaybedip kaybetmediği konusunda emin değil. Bazen giden gider, başkaları doldurur yerini diye düşünse de kısa bir süre sonra aksini düşünüyor. Bakıyor ki içindeki boşluğu kimse giden gibi dolduramıyor. İşte bu yüzden alışmak zor diyor. Ben hariçten gazel okumaya çalışıyorum ona, zaman diyorum, her şeyin ilâcı. Saygısından bir şey demiyor ama içten içe kızıyor bana. İşi daha da işin içinden çıkılmaz hale getiren, "giden". Çünkü, o da kararsız. İki zıt karakter. Her ikisi de diyor, istediğim gibi ol. Çöl Çiçeği ben buyum diyor, değişmem, değişemem. Sonra bir adım daha atıyor, tamam sen de kendin gibi ol, benim kabulümsün. Sorun "giden" de görünüyor şimdilik. O hem vazgeçemiyor, hem de kabullenemiyor. İkisinden birini seçene kadar çok yanacak canları. Vazgeçse zaman sarar yaralarını belki. Kabullenirse bu her seferinde dönüp başa saracak korkarım:)

      Sil
  3. Ben ilk defa mı denk geldim Çöl çiçeğine acaba diye düşünüyorum şu an.. Hikaye ise çok güzel olmuş, kaleminize sağlık👏🏻Ve "Sevmek kadar kolay bir şey yok gerçekten. Nefret de öyle! Bir anda sevebiliyor insan, insanı. Kanlar çabuk ısınıyor birbirine. Ya da bir kibritin alevi yetiyor bazen, sevginin nefrete dönüşmesi için. Alışmak öyle değil, zaman istiyor. Zamanla alışıyor insan, kolay vazgeçemiyor. "kısmına ayrıca bayıldım, ne güzel ifade etmişsiniz 👍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İfadeler benim olsa da ilham perim Çöl Çiçeği:) Teşekkürler.

      Sil
  4. Çöl çiçeği nelere kadir böyle size inciler döktürtmüş. Yüreğinize sağlık 👏👏😊🤚

    YanıtlaSil
  5. çöl çiçeğini bahar mı çarptı acaba, bi başında kavak yelleri esiyor bi gemileri batıyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne çarptığı tarafımızca muamma. Bildiğimiz henüz kendine gelemediği:)

      Sil
  6. çöl çiçeği hihi bizden biri yaaa normal biri o. kim anlayabilir ki yaniii çöl çiçekleriniiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birini tam olarak anlamak da zor, kendini birine anlatmak da. Yaşamak lâzım anlamak için. Hoş, yaşasak bile anlayamadığımız şeyler kalıyor yine de:)

      Sil
    2. Aynen katılıyorum Kaystros, insan kendini bile tanıyamıyor bazen.. :/

      Sil
    3. İnsan tanısa, bilse kendini, bu dünya yıkılır yenisi kurulur:)

      Sil