1 Mayıs 2020 Cuma

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 1/1



Şanslı bir insandan, hayatının en kötü gününde neler yaşadığını size anlatmasını isterseniz, bunu tereddüt etmeden yapabilir. Fakat aynı soruyu, üç çocuklu, çalıntı eşyaları market sepetini ancak doldurabilen, evi barkı olmayan bir anneye soracak olursanız size bunu söyleyemeyecektir. Bunun doğru olduğunu kesinlikle biliyorum, çünkü ben de şanslı olanlardan biriyim, ama babam benim gibi değildi.


Meksika standartlarına göre bile fakir sayılırdık. Bambu dalları ve çamurdan yapılmış üç göz odalı evimiz kışları soğuk, yazları sıcak, yağmur yağdığında ise tavanından su akıtırdı. Şanslı günümüzde, soframızda iki öğün Meksika fasulyesi ve mısır ekmeği vardı. Babam ilkokul ikinci sınıftan atılmış. Bir daha okuyamamış. Üniversiteden maddi yardım alabilmem için imzalamak zorunda olduğu formlara sadece bir X işareti koyardı. Doğrusunu söylemek gerekirse onu, işi öldürdü. Onun ölümü de annemin ölümüne sebep oldu.


Şafak vaktinde hep şarkı söylerdi babam. Akşam yemeğinden sonra da annemi kollarına alıp verandanın çürümeye yüz tutmuş ahşap döşemesi üzerinde, sobanın yanındaki transistörlü radyodan yükselen Tejano müziği eşliğinde dans ederdi. Onun kaşlarını çattığını sadece bir kez gördüm, sesini yükselttiğini ise hiç duymadım. Şimdiye kadar tanıdığım en olumlu ve en iyimser insandı o. Öldükten yirmi yıl sonra bunun sebebini anlamıştım. Şanslı ve varlıklı olanlar, en kötü günlerini anımsayabilirler, çünkü bu onlar için özeldir. Babam gibi olan insanlar için günlük yaşam mücadelesi sıradandır. Kötü, görünmez olur onlar için, sadece iyiyi görebilirler. 

İyimserlik, bir kişilik özelliği değildir; kendinizle başa çıkabilmenin stratejisidir.

Annem bana İngilizce öğretmişti, babam da beni üniversiteye gönderdi. Şanslı olabilmem için ellerinden geleni yaptılar. İşte bu yüzden ben, sana en kötü günümün hangisi olduğunu söyleyebilirim. O gün, birinin eşimi öldürdüğü gündü.


Babamla aramda ikinci bir fark daha vardı. O iyi ve başarılı bir insandı. Bense onun kadar değilim. Bunu kendime itiraf etmem biraz zamanımı aldı. Korkarım bir o kadar da sizin zamanınızı alacak. Sorarım size, ayda birkaç kez seks yapabilen hangi erkek bu işi karısıyla asla yapmaz?


Bu soruya cevap vereceğim. Düşünmek için hayli zamanım var. Nasıl bir adamım ben? Tiksinilecek insanın tekiyim. İstediğin en kaba sıfatlarla seslenebilirsin bana, buna asla itiraz etmem. Onların hepsine ve muhtemelen daha fazlasına razıyım fakat kabul edemeyeceğim sadece tek bir şey var.

Ben katil değilim.

Eşimin adı Tieresse’ydi. On bir yıl önce, sabıkalı biri, yatak odamıza bitişik eşimin çalıştığı küçük salondaki katlanır masanın üzerinde bulunan antika gümüş ve kristal bir şamdanla eşime vurmuştu. Onu öldürmek istemişti. Orada değildim, ama olanları hayal edebilmek hiç de zor değildi. Bana o sahneyi gösteren film sonsuz bir döngü içinde kafamda devamlı oynuyor, istesem bile durduramıyorum bunu. Hayalimde canlandırdığım bazı detayların doğru olduğundan neredeyse emindim. Sırtı bana dönüktü. Kısa boylu ve tıknazdı, omuzlarına dökülen yağlı saçları vardı. Kot kumaşından yapılmış kolsuz bir yelek giyiyordu. Ucundan kan damlayan bir gamalı haç dövmesi omzunun üst kısmını kaplıyordu. Yere uzanmış eşimin yüzü yukarıda, elleri açıktı, burnu kırılmış, sol yanağında, gözünün köşesinden çenesine kadar uzanan derin bir yarası vardı.


Evlendikten sonra eşyalarımın çoğunu Tieresse’nin evine taşımıştım ancak restoranımın üzerinde bulunan stüdyo dairemi tamamen boşaltmadım. Eşimin işi gereği uzakta bulunduğu zamanlarda, dükkânı kapattıktan sonra yorgun olduğumda ya da arabayla şehre inemeyeceğim kadar içkiyi fazla kaçırdığım akşamlar orada kalıyordum. Eşimin öldüğü gece, yine bu dairede, bir hafta sonra aşçılık okulundan mezun olacak garsonlarımdan biriyle seks yapıyordum.


Tieresse garsonu birkaç kez görmüştü. Onunla tesadüfen karşılaşmış, adını öğrenmiş, birbirlerinin hatırlarını sorarak üç beş laf etmişlerdi, hepsi o kadar. Onunla yatıp yatmadığım Tieresse'nin umurunda bile değildi. İnanın ki aynen böyleydi. Takmazdı kafaya böyle şeyleri. Ya da belki de bana öyle gelirdi. Tamamen dürüst olmam gerekirse bunun böyle olduğuna kendimi inandırmıştım sanırım. Bencil ve duyarsız insanlar kendilerini aldatabilirler ama bu onları katil yapmaz.


Duruşma esnasında avukatım ilişkimi tanımlamak için anlaşma kelimesini kullandı. Bu sözcük bir an havada asılı kalmış şok olmuştum. Jüri üyeleri durumu fark etmişti sanırım ama onlarla göz göze gelmemeye çalıştım. Avukatım olayı bu şekilde tanımlarken benim fikrimi almamıştı. Eğer bunu yapsaydı kabul etmezdim. Anlaşma, yine de tuhaf ve kötü niyetli bir sözcük. Eğer Tieresse hayatta olsaydı, ilişkimizin bu şekilde tarif edilmesi onu yaralardı. Ölümü gerçekten iyi olmadı. Yaşasaydı avukata, jüriye ve herkese kendini parçalarcasına “Hayır, hayır hiçbir şey anlamıyorsunuz.” diyeceğini hayal ettim.

(Devam edecek)

12 yorum:

  1. devamını bekliyorum merakla...

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten ilginç bir kitaba benziyor ama kitabın adı ilk sayfadan ironiye dönüştü sanki: "Masum (kime göre, neye göre?) Bir Adamın İtirafları!"

    Son paragraftaki "anlaşma" kelimesi evlilikleri için mi kullanılmış yoksa adamın rastgele seks ilişkilerini kadının zaten bildiği, aralarında sessiz bir "anlaşma" olduğu manasında mı kullanılmış tam anlayamadım Mr. Kaplan. Yani "anlaşma" sözcüğü neyi tanımlıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adam karısını öldürmek suçundan ölüm cezasına çarptırılmak üzere yargılanıyor. Oysa adam bu olayda suçsuz. Çünkü kendisi bunu yapmadığını söylüyor. Yazar da buna inanıyor olmalı ki kitabın adını "Masum Bir Adamın İtirafları" olarak belirlemiş.
      Anlaşma kelimesi bulduğum en uygun kelime oldu. Orijinalinde "arrangement" şeklinde yazılmış. Aslında kitabın ilerleyen sayfalarında bu konuya yine değiniliyor. Adam kadının bir rahatsızlığı sebebiyle seks ilişkisine giremediğini ve kadının bu yüzden ona sen gençsin ihtiyacın olanı yap ama bana bundan bahsetme dediğini ima ediyor. Gel gelelim aralarında yine de açık açık konuşulan bir konu değil bu. Meslekleri gereği avukatlar adamın anlattıklarını çarpıtarak kullanmak istiyor, diyorlar ki aralarında adamın dışarıda seks yapması için anlaşma yapmışlar. Bu durum doğal olarak adamın ağırına gidiyor. Çünkü bu durumu sevdiği karısına yapılan saygısızlık olarak görüyor.
      "Arrangement is a grotesque and malevolent word. If Tieresse had been alive, hearing our relationship described that way would have wounded her"
      Yine de farklı bir öneriniz varsa lütfen çekinmeyin:)

      Sil
    2. Mr. Kaplan, kelime seçiminiz tam yerinde! Ben bağlamdaki yerini anlayamıştım tam. Şimdi anladım, tahmin ettiğim gibi aralarındaki sessiz bir anlaşmaya işaret etmek için kullanılmış. Adamın masumiyetini sorgularken de başkalarıyla birlikte olmasından ve eşinin bu duruma rıza göstereceğini düşünerek vicdanını rahatlatmasından bahsetmek istedim. Karısını öldürme suçundan masum olabilir ama bir insan tamamen her suçtan muaf ve masum olabilir mi? Aslında güzel bir ağaç ev sohbeti çıkabilir masumiyet konusundan :) Şarkısı da hazır: "Masum değiliz, hiçbiriniz"

      Sil
    3. Adamın suçu olsa bile burnundan fitil fitil çıkıyor acısı. Bir yandan vicdan azabı, diğer yandan suçsuzluğunu kanıtlama mücadelesi sırasında çektiği işkence ister istemez ondan yana taraf olmaya çekiyor okuru.
      İnsan düşününce bazı inançlarına gerçekten halel geliyor:) İlk anda "Her suçtan muaf olur mu insan hiç?" diye ayaklanıyoruz, sonra düşününce bizi her türlü suça iten nedenin tamamen çevreden kaynaklandığını keşfediyoruz. Öyle ya, eğer insan dünyaya geldiğinde masum ise, bütün suçlardan muaf tutulmalıdır bence. Doğru diyorsunuz, al sana cillop gibi bir Ağaç Ev Sohbet konusu:))

      Sil
  3. bunu anlatan ilk bölümdeki üçüncü kişi herhalde, değil mi? :) bu bölüm, ilk bölümden daha iyi olmuş, çevirisi, dediğim gibi yüksek sesle okuyunca akıcı gitti :) ama sanırım bir cümlede yanlış var :)

    Sorarım size ayda birkaç kez seks yapabilen hangi erkek bu işi karısıyla asla yapmaz?

    sizinle ayda birkaç kez seks yapabilen biri bu işi karısıyla asla yapmaz olacak herhalde. size değil de sizinle, olmalı gibi.

    yoksa şu mu, sorarım size, ayda...

    yani sorarım virgül mü?
    sorarım size virgül mü?

    :)

    YanıtlaSil
  4. Açıkçası onu bilmiyorum. Sanırım bu bölümün konusu daha anlaşılır. Prolog biraz karışık ve alakasız geldi ama roman bittikten sonra belki bir ilişki kurulabilir:)
    "Sorarım size, ayda ..." olacak." teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Bence adam katil değil. Çeviri de çok güzel olmuş,ne çok detay var..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana da öyle geliyor fakat sürprize de hazırlıklıyım. Teşekkürler:)

      Sil
  6. Merak hissi uyandı, devamı nasıl gelecek:) "iyimserlik kendinle başa çıkma stratejisi " güzel👍🏼

    YanıtlaSil