Stream’in havaalanına tekrar indiğimde hava kararmak üzereydi.
Kocasına bir mesaj göndermek için Moss’un telefonunu kullandım.
“Bugün ve
yarın bir konferansta olmam gerektiğini söyledim mi hatırlamıyorum. Cumartesi günü geri döneceğim.”
Stream’in telefonunu ve cüzdanını uçuş çantasına,
Moss’un çantasını da bagajının yanına koydum. Uçağımın arkasından paraşütü
çıkardım. Stream’in uçağındaki yakıt seviyelerini bir kez daha kontrol ettim,
“İşte başlıyoruz, Tieresse” dedim ve batıya doğru
havalandım.
Üç bin metrenin altına inip üç saat boyunca bir
daire içinde uçtum, yakıtı harcadım, sonra bin beş yüz metreye tırmandım, on altı
kilometre batıya uçtum, bin altı yüz metreye tırmandığımda U dönüşü yaptım ve Key
West'e doğru uçuş için otomatik pilota bağladım. Uçuş bilgilerini telsizle Havacılık Dairesine gönderdim, kendimi Stream’in uçağının N numarası ile tanıttım ve körfezin batı yakasındaki hava durumu raporunu istedim. Dört bin metre altında, sınırsız
görünürlük ve doğudan gelen rüzgârlara açıktı. Kontrolöre teşekkür ettim ve ona
iyi geceler diledim. Bagajı yolcu koltuğuna taşıdım, valizi ve spor çantasını
açtım. Stream ve Moss'un son giydikleri kıyafetleri koltuğun üstüne koydum.
Paraşüt mekanizmamı iki kez kontrol ettikten sonra GPS’e bakarak, Stream’in
havaalanının tam üzerinde olduğumu gördüğüm anda, pilot yan kapısını açarak aşağı atladım.
Saniyeler ilerlerken yeryüzüne düşüyordum.
Yüksek sesle sayıyordum ama kendi sesimi hızlı esen rüzgârdan ya da
muhtemelen kulağıma çarpan nabız sesimden dolayı duyamıyordum. On beşe kadar
saydığımda, ipi çektim, rakımı bin iki yüz metre olarak tahmin etmiştim. Kuzeydeki
karayolunda trafik ışıkları dışında hiçbir şey görünmüyordu. Sessiz ve
aysız bir geceydi. Hiçbir esinti yoktu ve ben yavaşça aşağı doğru süzülürken,
kara yoluna iniş korkum azaldı. Uzaktan Austin ve San Antonio'nun şehir ışıklarını
görebiliyordum, hayallere daldım: “Bu harika bir şeydi”
Sonra düşündüm, eğer ölürsem, Stream ve Moss
hayatlarının geri kalanını hapiste geçireceklerdi.
Kalktığım alandan üç kilometre uzakta bir meraya indim. Altımdaki ineklere doğru alçalıyordum, etrafta hiç kimse yoktu. İner inmez paraşütü hızlı
bir şekilde yeniden katladım. Telefonuma haritayı yüklemiştim. Uçağımın yanına
koşmak yarım saatten az zamanımı aldı. Sonsuz ve bulutsuz bir gökyüzünde güneş yükselirken
Kansas'a ulaştım. Beni bekleyen kimse yoktu. Her şey iki gün önce aynen bıraktığım gibi
görünüyordu. Önceki geceden bu yana ilk kez kendimi rahatlamış hissettim.
Uçağım Stream’ın hangarında park halindeyken,
onun uçağı okyanusa son dalışını yapıyordu. Austin NPR* tarafından bildirildiğine göre, Yargıç Leonard Stream'in sahip
olduğu dört koltuklu, tek motorlu bir uçak, Stream ve diğer bir yolcuyla
birlikte, kıyıdan üç yüz mil açıkta Meksika Körfezi'ne düşmüştü. Stream’in
ertesi gün plânlanan bir konuşma yapmak üzere Teksas'tan Florida'ya geçtiği
düşünülmekteydi. FAA**, herhangi bir tehlike sinyali
veya telsiz çağrısı almadıklarını bildirmişti. Teksas A&M Üniversitesindeki bir oşinografa
göre, uçağın düştüğü tahmin edilen yerde denizin derinliği fazlaydı ancak
su sıcaktı. Yolcuların çarpma etkisinden canlarını kurtarmış olmaları durumunda, günlerce hayatta
kalmaları ihtimal dahilindeydi. Bir sahil güvenlik görevlisi, kurtarma ekibinin göreve
başladığını ve NTSB'nin*** enkaza ulaşılır ulaşmaz soruşturma başlatacağını duyurdu. Radyoyu kapattım, uzun bir sıcak duş aldım ve arkasından hemen bir sakal tıraşı oldum. Sonra uyumak için kendimi yatağa attım.
*NPR: Ulusal Halk Radyosu
**FAA: Federal Havacılık Dairesi
***NTSB: Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
(Devam edecek)
eee bakalım nolcek iyi gidiyo plan :)
YanıtlaSilKuşlar kafeste:)
Silbi yerde bi açık verecek bakalımlım :)
Silİnsanın başına ne gelirse merhametten gelir:)
Sil