10 Aralık 2020 Perşembe

KELİMELERLE DANS # 1


Bazı sözcükler vardır, yakın anlamlarından dolayı birbirine karıştırılır. Örneğin Tavsiye, Teklif ve Öneri üçlemesi bunlara örnek gösterilebilir. 

Kitap yazmanı öneriyorum

Kitap yazmanı teklif ediyorum. 

Kitap yazmanı tavsiye ediyorum. 

İlk bakışta yukarıdaki cümlelerden aynı anlamları çıkartırız. Önce TDK sözlüğündeki karşılıklarına bir bakalım:

Tavsiye (Arapça): Öğütleme, yol gösterme, 

Teklif (Arapça): İncelenmek veya kabul edilmek için bir şey sunma, önerme, öneri

Öneri (Türkçe): İncelenmek üzere öne sürülen şey, düşünce, görüş

Düşüncemiz yine fazla değişmedi değil mi? Neticede zorlama yok hiçbirinde. Sadece tavsiye, yani teklif ya da öneri...

İşin aslına bakılırsa her üç kelimenin de doğru yerlerde kullanılması lazım gelir. Bunlardan teklif ve öneri diğer kelime olan tavsiyeye göre birbirine anlam bakımından daha yakındır. Çünkü öneri Arapça "teklif etmek" fiili olan "önermekten" türetilip sonradan dilimize kazandırılan türemiş bir sözcük. Böyle olmasına rağmen aralarındaki nüansı gözden kaçırmayalım. Teklif, öneriden bir derece daha üstün, biraz daha üzerinde durulması gereken durumlarda kullanılır. Öneri ise teklife göre daha esnek bir tercih hakkı bırakır muhatabına. 

Tavsiye diğerlerinin yanında en sinsi olanıdır. Arkasında bir tehdit içerir çoğu zaman. Saklı bir yaptırım gücü hissettirir. Teklif ve öneri, tavsiyenin yanında muhatabını daha özgür bırakır. Tavsiyede mutlak bir yaptırım yoktur ama uyulmadığında gizliden başa gelecekleri hissettirir.

Konuyu örneklerle biraz somutlaştıralım. Hekim hastasına falanca ilacı teklif etmez mesela. Hele hele hiç önermez. Eğer hekim şu ilacı kullanmanı öneriyorum diyorsa hastasına, bilinmelidir ki ya diline hakim değildir, ya da Hipokrat yeminine. Hekim hastaya ilacı kullanmasını tavsiye eder. Çünkü bu cümlesinin arkasında "Eğer kullanmazsan seni iyileştiremem." yatar. Bir başka ifadeyle hastanın ilacı kullanıp kullanmama tercihi iyice daralmıştır. 

Mesela ihalelerde "Teklif Mektubu" verilir. İşveren bu mektubu ciddiye alır. Çünkü alıcı teminat mektubu vermiştir, hazırlık yapmış, bazı külfetlere girmiştir. Evlenme teklif edilir. Artık birlikte yuva kurma konusunda kuvvetli bir beklenti vardır. Ama kitap önerileri keyfe keder bir tekliftir. Yani bir kitabı önerdiğiniz arkadaşına şunu demiş olursunuz: "Ben okudum beğendim, senin de sevme ihtimalin var."

Şimdi yukarıdaki örnek cümlelerimizi yeniden yorumlayalım:

Kitap yazmanı öneriyorum.

Yazarsan iyi bir netice elde edebilirsin, bir şansını dene ama  beklediğini bulamazsan beni sorumlu tutma. 

***

Kitap yazmanı teklif ediyorum.

Sendeki cevheri gördüm, başarılı olacağını düşünüyorum. Senin için risk alabilirim.

***

Kitap yazmanı tavsiye ediyorum.

O iş sana göre değil, sen iyisi mi otur kitap yaz. (Burada vurgulanan kitabı yazması değil, işi bırakması)

Dilimizi doğru kullanalım, ağzımızdan çıkanı bilelim, anlayalım derken TV'nin sabah haberlerinde ekranda beliren bantta okuduklarım beni dumura uğrattı.

"AB'nin yaptırım kararı Türkiye'yi IRGALAMAZ." AKP cumhurbaşkanının edebi! ve diplomatik! sözü! İnanamıyorum, yok bu benim cumhurbaşkanım olamaz. Benim cumhurbaşkanım böyle bir seviyesizlik yapamaz. Cumhurbaşkanım konuşmasını bilmeli, biraz olsun diplomasiden anlamalı. Beni asla temsil edemez böyle bir kabadayı, utandırır beni. Atatürk'ün, Fahri Korutürk'ün naifliğini, nezaketini, asaletini düşündüm. Sonra da bu kaba adamım sözlerini, "Nereden nereye..." Hakikaten nereden nereye! 

* Bu konuyu biraz araştırdım. Farklı düşüncelerinizi yorumlarda tartışmak eğlenceli olabilir. Dilimizi doğru kullanalım. Benzer şekilde anlam bakımından birbirine yakın ve bu yüzden birbirine karıştırılabilen kelime önerileriniz varsa doğrusunu birlikte anlamaya çalışabiliriz. Sevgiyle kalın...

13 yorum:

  1. olur yaa böyle karıştırmalar, cumbaba dışında tabii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İletişimsizliğin, kavgaların, yanlış anlama/anlaşılmaların nedeni bu karıştırmalar olmasın:) Cumbaba'da bir karışıklık yok, orası net:)))

      Sil
  2. Türkçenin doğru kullanılmasına ben de çok özen gösteriyorum. Hele sık sık Arapça sözcüklerin kullanılması. İmtihan, talebe, mektep ilk aklıma gelenler. Üstelik yeni kuşaklar arasında eski sözcükleri kullanan öyle çok ki. Mesajlarda yapılan kısaltmalar insanın anlamasını yetersiz kılıyor.
    Onlarca danışmanın yardımcı olduğu üst düzey siyasiler konuşmalarıyla, yazışmalarıyla örnek olmalı. Oysa... Anlam ve üslup nasılda önemlidir,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası yabancı sözcüklerin kullanılmasına şahsen tepkili değilim. Hatta edebiyat öğretmeni olan eşimle ters düşüyoruz bu konuda:) Benim esas dikkat çekmek istediğim konu sözcüklerin anlamını bilerek yerli yerinde kullanılması. İmtihan, talebe, mektep gibi yabancı sözcüklerin sınav, öğrenci, okul gibi birbirinin yerini tutan eş anlamlıları var. Bunu bir zenginlik olarak değerlendiriyorum. Fakat tv'lerde hala "geri iade" ettim demiyorlar mı, işte o zaman zıvanadan çıkıyorum.
      Argo kullanılabilir yeri geldiğinde. Fakat siyasi bir lider hele ülkenin devlet başkanı kahve ağzıyla konuşamaz, konuşmamalıdır. Bu özellikle yurt dışından milletimize bakış açısını olumsuz etkiler. Çünkü bulunduğu makam milleti temsil eden bir makamdır. Üslup çok önemli:)

      Sil
  3. tavsiye öneri teklif ailesine bir de nasihât dahil edilebilir mi? bu konudaki fikrinizi de merak ettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasihat Arapça bir kelime, Türkçe öğüt kelimesinin eş anlamlısı.
      İlk aklıma gelen nasihat veren kişinin yaşça büyük olması:) Aynı yaşta iki kişi birbirine tavsiyede bulunabilir, öğüt verebilir, herhangi bir teklifte bulunabilir ama birbirine nasihat edemez. İnternette bulduğum aşağıdaki açıklamadan tatmin oldum.
      Tavsiye; öngörü ve ihtimaller söz konusu olduğunda
      Nasihat; deneyim ve hayat tecrübesinden dem vurur:)
      In my opinion:))

      Sil
  4. Başta aynı gelseler de yazınızı okudukça farkı daha da iyi anladım. Çok güzel bir yazı olmuş. Dile hakim olmak, düzgün bir telafuz, doğru kelimeler, düzgün yazım ve noktalama kullanımı benim de çok önemsediğim bir şey. Tabii ki çok iyiyim diyemem ama aklıma takılmışsa mutlaka doğrusuna bakar öyle yazarım. Son yazdığınız konu ile ilgili ben de çok dertliyim. Kendimi bildim bileli meclis konuşmalarını kınayarak izliyorum. Ne hoşgörü var ne de iş nezaketi. Çok değişik bir durum. Çok önemli mevkilerde olan insanlar ama farkındalıklarına bakıyorum sıfır. Umarım değişir diyeceğim ama umudum da yok açıkçası.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var. Bu yüzden bilgi alıp vermeyi, yapıcı tartışmaları seviyorum. Hem sözel hem de yazım bakımından dil en önemli iletişim aracı. Birbirimizi iyi anlayabilmek ya da yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için dilimizi iyi kullanmak zorundayız.
      Ne yazık ki bizi idare edenler kendilerini ifade etmekten yoksunlar. Ya yeterli bilgi ve tecrübe birikimleri yok ya da sınırlı kelime hazineleriyle dertlerini dile getiremiyorlar. Bir ihtimal her ikisi de geçerli:) Bu yüzden yalana, hakarete, argoya başvurup saygısızca yükleniyorlar birbirlerine. Hepsi aynı. Hani biri çıkıp da sakin sakin, saygılı bir şekilde düşüncelerini ifade edebilse, biliyorum ki o bir adım öne çıkacak ve diğerlerine örnek olacak. Ben de umudumu yitirdim, halkımız bu durumdan memnun mu ne? Çünkü daha fazla bağıran çok daha fazla rağbet görüyor toplumumuzda.

      Sil
  5. Beni de hep etkilemiştir eş anlamlı sözcüklerde beliren nüanslar. Hatta dikkatle bakınca hemen hepsi farklı kullanımlara sahip :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı sözcüklerde anlam farkı olmuyor pek. Mesela eskilerin mektep dediği okul, ya da imtihan dediğimiz sınav gibi. Mektep bizden önceydi ama çocukluk yıllarımda sınav yerine imtihan sözcüğünü kullandığımı hatırlıyorum. Pek çok sözcükte de nüanslar mevcut elbette. Sözcükler cümlede yerli yerine kullanılmadığında aynı yanlış bir notaya basılmış gibi kulağı tırmalıyor:)

      Sil
  6. Başlığınızı kullanabilir miyim ?Benzer bir konuda paylaşım yapacağım da:) Sormak istedim Kaystros Tyrha.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette kullanabilirsiniz:) Nezaketiniz için ayrıca teşekkür ederim:)

      Sil
  7. Tebrik ederim bu güzel yazı için. İnsanların hâlâ böyle içerikler üretiyor olması solan umutlarımı yeşertiyor. Ama "Niye bu kadar az yorum yapılmış bu güzel yazıya?" diye sormadan da edemiyorum.

    Eş anlamlı kelimeleri kullanıyor olmanın bir sıkıntısı yok bence. Eşiniz niye buna karşı çıkıyor anlamış değilim. Bu bir zenginliktir.

    Bahsettiğiniz üç kelimenin ikisi Arapça zaten. Tavsiye 'vasiyet' kökünden gelir. Teklif 'külfet' kökünden. Hatta mükellef de aynı kökten gelen bir kelimedir. Bu yönüyle teklif insana bir sorumluluk yükler. Bir yükün altına girme anlamı vardır teklifte.

    Kelimelerin dilde kazandığı anlamı bilmek kadar geldiği dildeki anlamını da bilmek gerekiyor incelik için. Tabi bu biraz zor ve araştırma isteyen bir konu. Sokaktaki insandan bunu beklemek safdillik olur. (Şimdi safdil için de bir parantez açalım mı buraya? Neyse merak edenler sözlüğe baksın artık.)

    Devleti yönetenlerin konuştuğu dil konusuna hiç girmeyeyim. 🙂

    YanıtlaSil