25 Şubat 2021 Perşembe

SON DANS BÖLÜM 16

Orta boy cam tepsinin içinde ince porselenden iki fincan dolusu çayla birlikte salona geri dönen Esther, sehpanın diğer tarafındaki koltuğa oturmadan önce fincanlardan birini Selma'ya uzattı.

- Anlattıkların beni çok şaşırttı Selma. Peki bu durum seni hiç mi rahatsız etmiyor?

- Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle bir ilişki bana da ters gelmişti önceleri, ama insan zamanla alışıyor işte. Arkadaşlarımdan çoğunun durumu benimkinden daha iyi değil ki.  Sağ eliyle saçını geriye toplarken şen bir kahkaha attı. Sonuçta ben de kendi dünyamı yarattım şekerim.

- Nasıl yani?

- Timur'un doğumundan sonra birlikte zevk alacağımız doğru dürüst bir şey kalmadığını fark ettim. Onu mutlu eden şeyler beni, beni mutlu eden şeyler ise onu mutlu etmiyordu. Ben de onu sevdikleriyle baş başa bıraktım. Timur’la ayrı bir dünya kurduk kendimize. Fırsat buldukça kitap okuyorum. Eşleri benimkine benzeyen arkadaşlarımla günler düzenliyor, sohbet ediyor, yiyor, içiyoruz. Senin gibi birkaç arkadaşım daha var sık görüştüğüm. Onlarla vakit geçiriyoruz işte. Senelik izinlerde birlikte birkaç gün tatil yapıyoruz, hepsi bu.

- Bunun adı da evlilik oluyor yani, öyle mi?

- Aynen öyle. Birbirimize karışmadığımız sürece sorun yok yani.

Esther, duyduklarına inanamıyordu.

- Yıllardır arkadaşımsın, ilk kez anlattın bunları. Tek amacın beni rahatlatmak değil mi?

- Bak Esther, özel hayatımı kimseyle paylaşmamaya özen gösteririm, bana içini dökmeseydin ben yine anlatmazdım bunları sana. Ama bana esas tuhaf gelen senin duygu ve düşüncelerin. İçinde bulunduğun durumdan kurtulman için kimsenin sana faydası dokunmaz, çareyi bizzat kendin üretmen lazım. Sorunlarını Kemal’e anlatmaktan kaçarsan, ondan nasıl destek bekleyebilirsin ki! Seni rahatlatmak istediğim doğru. Evlilik de olsa, sonuçta eşlerin farklı mizaçlara sahip olduğunu, farklı şeylerden hoşlanabileceklerini anlatmaya çalıştım, kendi hayatımı örnek göstererek. İnsanların zevkleri ayrı, sevip sevmediği şeyler farklı olabilir. Evliliğin ilk yıllarında ortak paydalar ararız, hatta bazen bu uğurda fedakârlık yapmaktan kaçınmayız. Hiç istemediğimiz bazı şeyleri sadece eşimiz mutlu olsun diye sever görünürüz. Aradan yıllar geçer, sadece onu değil kendimizi de kandırdığımızı anlarız. Sonunda ya yollar ayrılır ya da herkes kendi yolunda devam eder. Ben ikinci yolu seçtim.

Esther’in kafası iyice karışmıştı. İnsanlar çevresine bakıp başkalarının yaptığı şeyleri normal kabul ediyorlar ve buna göre hayatlarına yön veriyorlardı. Oysa olması gereken herkesin yaptığını yapmak değil, doğru olanı bulmaktı.

- Beni yanlış anladın sen, dedi Esther. Bak ben Kemal’i suçlamıyorum. Benim ondan beklediğim bir şey yok. Ona yardım etmek, gözünü açmak istiyorum. Evlilik, senin anlattığın gibi olmamalı. Eğer ortak şeylerden zevk almıyor, iyi vakit geçiremiyorsan, oturup konuşacak bir konun kalmadıysa birlikte olmanın ne anlamı var? Ben Kemal’le senin ve senin gibilerin durumuna gelmek istemiyorum. Haklısın, benim durumum da sana karışık gelebilir belki. Yani, ortada hiçbir şey yokken, birbirimizi ilk günlerdeki gibi sevmemize rağmen, aramıza soğukluğun girmesi, birbirimizin farkında olmayışımız... Bir yanım bütün sıkıntılarımın tek sebebinin Kemal’in işine karşı duyduğu sorumluluk duygusu olduğunu düşünüp ona hak verirken, diğer yanım bu duruma isyan ediyor. İşinden önce evde kendisini seven, ona hayatını adamış bir kadının beklediğini düşünecek duruma geldiğinde her şeyin düzeleceğine inanıyorum. Evet, onun sorunu benimkinden büyük. İşte bu yüzden bana ihtiyacı var. Ondaki marazi bir durum, biliyorum. Ama ben ona destek olmak konusunda kendimi çok aciz hissediyorum. İşlerinden dolayı bütün sevdiği şeylerden elini ayağını çekmek, kendini bir nevi inzivaya çekmek sağlıklı bir ruh hali değil. 

***

İlaç etkisini göstermiş, başının ağrısı hafiflemişti. Acil olan belgeleri imzaladıktan sonra Ümit’e telefon etti.

- Ümit Bey, seninkilerden bir haber yok mu hâlâ?

- Ben de şimdi sizi arayacaktım Kemal Bey, dedi Ümit. Müsaitseniz yanınıza geleyim.

- Tamam, gel bakalım, deyip kapattı telefonu.

Az sonra kapıyı tıklatıp içeri giren Finans Müdürünün yüzü gülüyordu.

- Oldu bu iş, dedi sevinçle. Bütün taleplerimizi kabul ettiler.

- Yok ya, hiç beklemiyordum, dedi Kemal. Taleplerimizi kabul ettiler demek. Aldığı haber hoşuna gitmişti ama Ümit'in kendine pay çıkarması sinirlerini bozmuştu yine.

- Evet Kemal Bey, sizin ısrarınız üzerine, toplam fiyatın üzerinden yüzde beş indirim yaptılar. 

Kemal, "Hah şöyle, haddini bil." dedi içinden. Sanki bir katkısı olmuş, kalkmış bir de sözüm ona caka satıyordu. Sözlerine devam etti, Ümit.

-  Sizden en az yüzde on indirim istedi Kemal Bey, dedim. Bu oranın altında bir teklifi asla kabul etmez diye ısrar ettim ama yapabilecekleri son teklifin bu olduğunu söylediler.

"İyi bari, kedi, kedi olalı bir fare tuttun bari." diye söylendi içinden. Birden Anna geldi aklına. 

- Aferin. Peki, ne yapıyorlar şimdi?

- Kemal Bey’in onayını almam lazım, dedim, odamda bekliyorlar.

- İyi git kabul ettiğimizi söyle o zaman. Geçenlerde gittiğimiz bir et lokantası vardı, Nalan'a söyle de, orayı arayıp dört kişilik yer ayırtsın akşama. Neşesi yerine gelmişti, Kemal'in, Ümit'e göz attı. Bizi aç bıraktılar demesinler sonra, dedi. Masasının üzerinde incelenmek üzere bekleyen evrak dağına rağmen sırtından önemli bir yük kalkmıştı.

Hemen Feridun Bey’i arayıp müjdeyi vermeyi düşündü. Sabah yediği fırça epey canını sıkmıştı. Bakalım bu kez ne diyecekti. Onca stres, saatlerce harcanan mesai, uykusuz saatlerden sonra en azından tatlı bir söz ya da bir teşekkür hakkıydı. Ama maaş veriyordu ya (!) Ne kadar çalışırsan çalış, yaranamazdın bu patronlara. İnsanı iliğine kadar sömürürler, hayatını, ruhunu, ciğerini söküp alırlardı. Aynı düşündüğü gibi oldu. Feridun Bey, telefonu açıp, soğuk bir şekilde "İyi." demişti sadece. Kuru bir iyi! Ne sevinç, ne mutluluk, ne de teşekkür, hiçbir şey. Sadece üç harf dökülmüştü dudaklarından, iyi... Yine de şans yüzüne gülmüştü. Eğer iş bozulsaydı, açardı bayramlık ağzını yine. Onun gözünde bütün çalışanlar sabahtan akşama kadar ense yapar, bir işten anlamazlardı. Bütün doğru kararlar kendine, başarısızlıkla sonuçlanan bütün yanlış kararlar ise çalışanlarına aitti.  

Devam edecek



19 yorum:

  1. Bakalım eşler birbiriyle gün sonunda görüşüp konuşacak mı? Nasıl ve nereye gidiyor bu durum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakalım eşleri ne günler bekliyor:)) Umarım sorunlarını hallederler:)

      Sil
  2. Mr. Kaplan kim haklı bilemedim. Selma mı, Esther mi? Haklılık değil de aslında Selma daha realistken, Esther biraz hayalperest geldi bana. Ama eldeki kısıtlı bilgilerle genelleme yapmak zor tabi :D

    "Bütün doğru kararlar kendine, başarısızlıkla sonuçlanan bütün yanlış kararlar ise çalışanlarına aitti." Böyle insanlara katlanamıyorum ama hep de öyleleri iş/makam/mevki sahibi oluyor maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bütün mesele bu! Mrs. Kedi:) Evet, Selma bir şekilde çıkış yolunu bulmuş ama benim gönlüm Esther'den yana. Esther, olması gerekene inanmış ve ideali uğruna için çırpınıyor. Selma işi oluruna bırakmış, oyunu kuralına göre oynuyor.

      Ah ben ne çektim bu konuda bir bilseniz. İş hayatının kesin kuralı; patron her zaman haklıdır, hatayı çalışanlar yapar. Gerçekten işe burunlarını sokmasalar, haklı bulabilirim bu düşünceyi. Ancak, hem kararı kendileri verecekler, sonucunda iyi olursa, ben demedim mi size? diye böbürlenecekler, sonuç kötü olursa, yine ben demedim mi size? deyip üzerinize yürüyecekler. Bugün siyasette de durum aynı, sayın bilmem kimin emirleri doğrultusunda diye başlar bütün projeler, iflas ettiğinde sayın bilmem kimin emirleri doğrultusunda ...tık demezler maalesef:)

      Sil
  3. Sonu nereye gidecek Esther'in merak ediyorum. Şu patronların hepsi birbirine mi benziyor acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esther'in hikayesi ilginç, birlikte öğreneceğiz:) Başka türlü davranırlarsa patron olamazlar ki!

      Sil
  4. Hayatın her alanında kendine pay çıkarma var sanki. En basitinden çocuk güzelse, zekiyse herkes kendine benzetir ya. Başarıda da öyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, belki genlerimizden gelen bir özellik. Ama sanırım patronlar bu konuda lider:) Bunca yıllık meslek hayatımda patronlardan hiçbirinin bir kez olsun hatasını kabul ettiği bir duruma denk gelmedim. Belki de çalışanlarından utanıyorlardır:)))

      Sil
  5. Esther Selmaya "sen ve senin gibilerden olmamak için" dedi ya.. Orada dedim of Selma bunu yanlış anlamasa bari çünkü yargı içeriyor. Selmayı sevdim ben, rahat ve duygularıyla ani kararlar almayan biri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esther arada gaf yapıyor. Kafede de Selma oğlunun fotoğrafını göstermek amacıyla telefonuna uzandığında abartılı bir çıkış yapmıştı. Selma arkadaşının durumunu bildiği için daha toleranslı ona karşı. Belki de Türkçeyi sonradan öğrendiği için bu tür kabalıklarını mazur görüyor olabilir. Gerçekten Selma, iyi bir arkadaş, iyi bir dost, aklı başında ve Esther için büyük bir şans:)

      Sil
  6. Bazen eşler birbirine haksızlık ederler. Aile özeli arkadaşlarla paylaşılmaz. Tabii gerçek hayatta.
    Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlişkide bir sorun olmadığı takdirde dediğinize katılıyorum. Ancak sorunlu ilişkilerde eşlerden en az birisi kendine yakın gördüğü bir arkadaşıyla sorunlarını paylaşır genel olarak. Ve bu kanımca bu durum kadınlarda daha fazla görülür:) Teşekkür ederim.

      Sil
  7. Akşam yemeğine Kemal eşiyle katılsa bari :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynısını düşünüyorum ama Kemal bu, ne yapar bilemem:)

      Sil
  8. hep böyle mi gitcek esterle kemal, bişiler olcak mııı :)

    YanıtlaSil
  9. Güzel ilerliyor hikaye. Bakalım devamında neler olacak. Selma'yı sevdim ben de. Boşuna kendini yıpratmıyor. Patron mevzusuna gelirsem gerçekten can sıkıcı bir durum. Bak yine sinir oldum. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler:) Selma gerçek dost ve aklı başında. Patronların hemen hemen hepsi aynı. Sinir olmamak elde mi?:)

      Sil