26 Temmuz 2021 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 101

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimizin 101. Haftasına girmiş bulunuyoruz. Daha önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Sevgili Deep bu haftanın konusunu benim belirlememi istedi. Kafamda birkaç sohbet konusu vardı. Bunların arasından benim için belki de en zor olanını seçtim.  

"LGBT hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu bir hastalık mıdır? Etik açıdan nasıl olması ya da olmaması gerektiği yönünü bir tarafa bırakıp bu konuda kişisel görüşlerinizi ve bakış açınızı paylaşır mısınız?"

Tam bir aydır bu konuda bir şeyler yazmak istiyordum. 28 Haziran günü İstanbul'da yapılan Onur Yürüyüşüne polisin şiddetle karşılık vermesi beni ziyadesiyle rahatsız etmiş ve konuya olan ilgimi arttırmıştı. Öğrendiğime göre ABD'nin Newyork şehrinde,  genellikle eşcinsellerin takıldıkları Stonewall Inn adlı bir bara yapılan polis saldırısı ve bunun ardından başlayan direniş ve gösterilerin yapıldığı 1969 yılının 28 Haziran'ı LGBT bireylerin kendilerini polise ve topluma kabul ettirmeleri konusunda bir dönüm noktası olmuş ve bu tarih her yıl artan sayıda kişinin katılımıyla onur günü olarak kutlanmaya başlamış. 

İşin doğrusu önceleri LGBT bireyleri bir sapkınlığın içinde görüyor ve onların yanımda bulunmasından rahatsızlık duyuyordum. Bu tür insanların çocuk yaşlarında maruz kaldıkları tecavüz ya da bir takım olumsuzlukların neticesinde geri dönüşü olmayan bir yola girdiklerine inanıyordum. Zaman içinde bu tür davranışların kişisel bir tercih olmadığını, nedeni ne olursa olsun, bir hastalık ya da doğuştan gelen bir anomali olduğunu düşünmeye başladım.  LGBT bireyler beni her zaman ürkütmüş, onlarla sosyal ilişki kurmam halinde hem toplumda başka türlü değerlendirileceğim, hem de sanki bulaşıcı bir hastalık gibi benim de onlar gibi olacağım endişesine kapılıyordum. 

İnsanın varoluşundan bu yana farklı cinsel davranış biçimlerine sahip olduğu, yaklaşık 1.500 hayvan türünde de aynı özelliklerin görüldüğü bugün bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Ancak hem bireysel hem de toplum olarak bu tür bireyleri kabullenmekte zorlandığımız açık. İlginç olan 1.800'lü yıllara kadar eşcinsellik, farklı cinsel davranışlar birçok toplumda normal karşılanırken daha sonraları bu özelliğe sahip insanların muhtelif nedenlerle şiddet ve ötekileştirmeye maruz kalmasıdır. Örneğin Osmanlı Yeniçeri Ocağında askerlerin cinsel yönden ihtiyacını gören ve parlak oğlan çocuklarından oluşan Civelek taburu gayet olağan kabul ediliyor, hiç de yadırganmıyormuş. Yine erkeklerin hem kadın hem de bıyıkları yeni terleyen oğlan çocuklarıyla ilişkisi, edebiyatımızda ve tarihimizde oldukça fazla yer tutar. Pek çok farklı yorum yapılsa da cennet tasvirlerinde güzeller güzeli hurilerin yanı sıra Kur'an'da erkeklerin hizmetine "gılman" vaat edilmesinin o zamanın erkekleri için cennetin cazibesini en az huriler kadar arttırdığını düşünüyorum. 

LGBT bireyler seslerini duyurmaya başlayınca onlara karşı tepkiler de artmakta günümüzde. Özellikle din odaklı yönetimler bu davranışı sanki bir tercihmiş gibi değerlendirerek sapıklık olarak niteliyorlar. Bu konuda hakim devlet görüşü; LGBT'nin küresel şer odakları tarafından fonlanan bir sapıklar topluluğu olduğu ve bunların sosyal medya üzerinden Türk toplumunun ahlâk yapısını yerle bir ettikleri yönünde.

Yapılan bilimsel çalışmalar LBGT davranışlarının hastalık sınıfına sokulamayacağını göstermiş olmakla birlikte bu konuya tarafsız yaklaşan bilim insanları bu tür davranışların kaynağı hususunun hâlâ bilinmezliğini koruduğunu vurguluyor. Homofobi, Yunanca "homos phobos" yani eşcinsel ilişki olayına karşı gelişen toplumsal, dini, ideolojik ya da psikolojik korkuları içeren bir kavram. Zaman zaman homofobik bir yanım olup olmadığını düşünmüşümdür. Ancak bunun irrasyonel bir düşüncenin ürünü olduğunu hiçbir zaman göz ardı etmedim. LGBT bireylere karşı nefret duymadım fakat onların içinde bulundukları sosyal ve psikolojik durumlara acıdığımı söyleyebilirim. Bu tür bireylere karşı uygulanan şiddet ve ötekileştirmenin bir insanlık suçu olduğunu düşünüyorum.

LGBT ailelerinin kurmuş olduğu derneklerde evlâtlarına sahip çıkmaları, onları kabullenme aşamasında yaşadıkları süreç beni çok etkiledi, bu konuda izlediğim belgesel ve söyleşilerde göz yaşlarımı tutamadım. Herhangi birimizin çocuğu da LGBT olabilirdi. Düşünmek bile korkutuyor insanı. Hem bireysel olarak bunu kabul etmek hem de topluma karşı evladımıza kol kanat germek! Bugün ben dahil pek çok insan buna hazır değil. Çocuğu LGBT yerine kanser gibi felâket bir hastalığı olmasını tercih edecek ailelerin sayısının az olmadığını düşünüyorum.

Bazen LGBT, bireylerin cinsel tercihi olarak tanımlanıyor. Ben buna kesinlikle karşıyım. Kimse ailesinden ve toplumdan tecrit edilmesi sonucunu getirecek bir tercihte bulunamaz. LGBT, doğuştan ya da henüz bilinemeyen bir nedenden ötürü normal dışı cinsel bir yönelimdir bana göre.

LGBT insanları tanımak, onlarla sohbet etmek, dertlerini paylaşmak isterim. Bu insanlar ötekileştirilip toplumdan dışlanıyorlar. Bir kısmı yüksek eğitim görmüş, kültürlü kişiler. Ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar kendilerine iş verilmiyor. Bu yüzden fuhuş batağına itiliyorlar. Savunmaları son derece haklı. Yaşamak için başka bir iş kolum yok ki diyorlar. Bize alışın diyorlar, evet zor da olsa alışmamız lâzım onlara. Gördükleri işkence ve ötekileştirmeleri lânetliyorum. LGBT bireylerin aileleri arasında annesi ve babası profesör olanlar var. Hem kendileri, hem de evlâtları için psikolojik tedavi görüyorlar ve sonunda başlarına gelen bu durumu kabulleniyorlar. Bu insanların sayısı hiç az değil. Toplumun yüzde onu LGBT olduğunu söylüyor bazı kaynaklar. Elbette gerçek sayının tespiti mümkün değil. Pek çoğu yaşadığı bunalımı içine akıtıyor toplumdan dışlanmamak için. Söylenecek daha çok şey var ama kelimeler kifayet etmiyor. 

20 yorum:

  1. Mr.Kaplan, çok güzel bir konu seçmiş ve açık yüreklilikle, tüm samimiyetinizle açıklamışsınız hislerinizi ve fikirlerinizi.

    İnsan bilmediğinden korkar. Bildikçe, anladıkça korku yerini anlayışa bırakır. Kişi, bilmediklerinden ne kadar uzak durursa korkusu o kadar büyür. Oysa sizin dediğiniz gibi yaklaşıp konuşup anlamaya çalıştığımızda yaşanan acıları içimizde hissetmemek çok zor.

    Kesinlikle bir tercih meselesi değil. Kimse durduk yere "Ben kadın/erkek olmaktan sıkıldım, biraz da diğerini deneyeyim." ya da "Karşı cinsi denedim, biraz da hemcinslerime bakayım bari." diyerek bu yola girmez bence. Hatta tercih söz konusu olsa yaşayacakları onca zorluğu düşünerek kesinlikle o yola gitmemeyi tercih edecek bir çok kişi vardır.

    Mevzu uzun, ilk fırsatta ben de yazacağım bloga.

    YanıtlaSil
  2. Bu konu benim açımdan çok karışık Mrs. Kedi. Evet, bu insanlar kendi iradeleriyle bu yolu seçmiyorlar. Onlara karşı asla nefret duygusu beslemiyor, alay etmiyor, iğrenç bulmuyorum. Dediğiniz gibi aşırı davranışı olmayan LGBT bir arkadaşım olsa belki bu korkuyu aşabilirim. Korku ifadesi aslında tam karşılığını bulmuyor, belki çekinme diyebilirim. Size bir anımı anlatırsam beni daha iyi anlayabilirsiniz. Narlıdere İstihkâm Yedek Subay Okulundayken samimi olduğum bir arkadaşım vardı. Babası İzmirspor'un tanınmış antrenörlerinden biriydi. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Okuldan mezun olup kuralar çekilince benim görev yerim Tekirdağ, onunki de Sapanca çıktı. İkisi de güzel yerlerdi. Konuşup karar verdik. On beş günlük iznimizde önce onun askerlik yapacağı Sapanca birliğine gidip görecek, daha sonra da Tekirdağ'a. Her ikisine de gidip yerlerimizi gördük. Daha bir haftamız vardı. Tabii o zamanlar henüz cep telefonu icat edilmemişti. Üç beş gün birbirimizi görmemiştik. Annemlerin evinde kaldığım bu süre içinde telefon çaldı. O bahsettiğim arkadaştı arayan. Bana aynen şöyle seslendi. "Beni niye aramadın, nerelerde geziyorsun, sürtük?" Resmen dumura uğramıştım. Sürtük ne demek ya, bana biri nasıl bu şekilde hitap edebilir? Bozulup kapattım telefonu. Daha sonra aynı bölükten görüştüğüm diğer bir asker arkadaşımı aradım. Bu olaydan bahsettim. Bana ya sen nasıl fark etmedin, bu adamın komutana tekmil verirken kırıta kırıta "... emir ve görüşlerinize hazırdır komutanııım." deyişini hatırlamıyor musun? diye sordu. Sonra düşündüm. Gerçekten konuşması biraz kırıktı ama neticede öyle olsa askerlik yaptırabilirler mi böyle birine? Bazılarının kromozom yapılarındaki değişiklikler farklı davranışların sebebiydi. Ön yargım olmayınca rahatsız olmadan arkadaşlık ettiğim bir kişi sonunda bir kelimesiyle kendini benden uzaklaştırmış oldu.
    Şimdi düşünüyorum. Evet aklı başında olanlar var ama eşcinsel birinin dönüp bana "kız sen niye beni aramadın?" şeklinde konuşmasına acayip uyuz olurum herhalde:))
    Diğer taraftan benden yana onların hiçbirine zarar gelmez. Haklarını savunurum. Ancak içimde onlara karşı hissettiğim en güçlü duygu "acıma" olur sanırım.
    Bu konuda sizin ve diğer arkadaşların düşüncelerini gerçekten merak ediyorum. Sizler LGBT bireylerin yanında diğerleriyle olduğu kadar rahat hissediyor musunuz? Örneğin lezbiyen biri size karşı duygusal bir hareket içine girme riski aklınıza gelmez mi hiç? Konu hayli enteresan ve ben bu konularda hayli tecrübe yoksunuyum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız Mr. Kaplan, bahsettiğiniz türden konuşmalar insanı bir anda şaşırtıp ürkütebiliyor. Karşımıza çıkan kişilere göre algımız şekilleniyor. Benim ortaokuldan beri gay arkadaşlarım var. Tanısanız eminim hayran kalırsınız. Kişiliğimizin şekillendiği erken yıllar çok önemli. O dönemde kendini kabullenip kendini geliştiren kişiler cinsel kimlikleri ne olursa olsun hayranlık uyandıran kişilere dönüşüyor ama işte ülkemizde farklı kimliklere pek de hoşgörü gösterilmediği için en ufak yanlış tepki kırılmaya ve farklı yönlere gitmeye sebep oluyor. Benim arkadaşlarım şanslıydı sanırım. Anlatmak istediğim çok şey var, şimdi yazacağım bloga uzun uzun :)

      Sil
    2. Mr. Kaplan, "Örneğin lezbiyen biri size karşı duygusal bir hareket içine girme riski aklınıza gelmez mi hiç?" diye sormuşsunuz. Sorunuzu kendi blogumda üstü kapalı olarak cevapladım ama buraya uzun bir cevap yazacağım :D Daha önce 2 kez buna benzer şeyler yaşadım. Evrim'in kuzenlerinin sevgilileri ile gittiği bir dans kursundaydı. Kuzenlerle buluşmak için sözleştik ama buluşma yerine erken varmışız. Aradık, onlar da biz dans kursundayız, hadi siz de gelin burada beklersiniz dediler. Gittik. 2 çift dans ediyorlar, dans hocası bir kadın. Öyle aman aman muhteşem güzel bir kadın değil. Neyse hareketleri gösteriyor, direktif veriyor, biz de kenardan izliyoruz. Hoca birden "Durun böyle olmuyor, ben şimdi erkek rolünü alayım ve nasıl olması gerektiğini size göstereyim. Siz de benimle birlikte yapın." dedi ve sözünü bitirir bitirmez beni elimden tutuğu gibi dans pistine sürükledi. Dansın A'sını bilmiyorum ama anlatmama müsaade bile etmedi. Müzik başladı, kadın beni elimden tuttu, uçuruyor. İtiyor, döndürüyor, geri çekiyor. Elini belime atıyor, kendine çekiyor. Ayaklarımızın altında yer yok sanki. Anlatmak mümkün değil. Kadın dans ettikçe devleşiyor. Müzik sustu, alkışlar koptu. Benim başım nasıl dönüyor anlatamam. Orda kadın dese ki gel sonusuza dek dans edelim, hiç düşünmeden evet derdim :D KAdın ya da erkek olmasının hiç önemi yoktu o noktada. Kendine olan güveni, hareketlerinin keskinliği, elimi tutuşu, dans boyu ayaklarımın yerden kesilmesi... Bence olay tamamen kişiliğimiz ve kendimizi ortaya koyma şeklimizle "varoluş"umuzla ilgili :) İngilizce'de sevdiğim bir kelime "presence", ben kadının "presence"sına hayran kalmıştım o kısacık dans boyunca.

      Sil
    3. Bayılıyorum böyle uzun yorumlara Mrs. Kedi. Aşağıda Deep de ansiklopedik bilgiler vermiş, benim belki de en bilgisiz olduğum konuda:)))
      Benim LGBT ye karşı tepkisel değilse bile tutucu bir yanım var işin doğrusu. Şimdiye kadar böyle bir arkadaşım olmadı. Belki de bu yüzden ön yargılıyım. Örneğin mecbur kalsam iki yataklı bir odada LGBT bireyle aynı odada beni öldürsen kalamam. Bir şey olacağından değil ama yine de yapamam. Tanısam değişir mi? Olabilir, belki o zaman bir güven doğabilir aramızda. Ama her şeyden önce nasıl davranırım kendimden emin değilim. Yanlış anlaşılmasın, onlara saygısızlık etmek, hor görmek aklımdan geçmez, hiçbir zararım dokunmaz ama işte nedeni tanıma fırsatım olmadığı için olsa gerek. Yazdınız mı bilmiyorum, ilk fırsatta sizin yazınızı da okuyacağım.
      Yaşadığınız ikinci deneyimi merak ettiğimi belirterek ilki hakkında düşüncelerimi paylaşayım:) Gerçekten burada hiçbir ortamda konuşmaya cesaret edemediğimiz konuları içtenlikle paylaşıyoruz. Sizin dans hocasıyla kurduğunuz iletişim, kadının davranışı, sizin verdiğiniz reaksiyon benim için son derece şaşırtıcı. Şaşırtıcı bulmamın en büyük sebebi cinsiyet farkından ileri geliyor sanırım. Şimdi aynı şeyi ben hayal ettim:) Arkadaşlarla bir dans kursuna gittik. İki çift dans ediyor, buraya kadar güzel. Sonra erkek dans hocası kalktı, olmuyor dedi, öğrencilerine göstermek için "hadi ben meselâ kadın olayım" dedi. Kenarda duran beni çekip dansa kaldırdı. O kadar güzel ve kadınsı hareketler yapıyor ki değme kadına taş çıkartır. Yok, bu bana fazla:)) Ben sanırım konsantre olamazdım, içinde bulunduğum durumdan bir an önce çıkmak isterdim. A,aa yapamazdım Mrs. Kedi:)) Belki heteroseksüel kadınlar için o kadar olmasa da erkekler için fazla bir şey bu. Eğer ben yanılıyorsam çocukluğuma inmekten başka çare yok:))) Çünkü toplumsal baskı, adet, kültür gelenek, dini duygular bende çok yoğun değil, açık fikirli bir insanım. Hani psikolojik desem değil, emin olun ters bir durum yaşasaydım onu da burada çekinmeden söylerdim. Normallerimiz farklı bu konuda. "Presence" olayına giremedim. Sanırım bu konuyu biraz açmanız gerekecek. Belki başka bir yazıda bu konuyu biraz deşebilirsiniz. Çünkü ben aynı noktayı yakalayamadım ne yazık ki. Teşekkürler, harika bir tartışma:)

      Sil
    4. Sizi anlıyorum Mr.Kaplan. Özellikle bizimki gibi erkeklerin "adam gibi adam" olması gereken toplumlarda en ufak bir kadınsı davranış bile yadırganıyor, erkekliğe düşecek en ufak bir şüphe bile büyük sorunlara yol açabiliyor. En medeni ailelerde ve sosyal çevrede bile durum böyle. Bu algıyla büyüdüğümüz için hepimizin bundan etkilenmesi çok normal. Bir de karşımıza çıkan örnekler genelde en aşırı uçlarda olan, abartılı tarza sahip bireyler olunca işler daha da zorlaşıyor. Ama eminim ki benim tanıdığım birkaç gay ile tanışıp konuşsanız aynı odada kalmaktan çekinmeyi bırakın ömür boyu arkadaşlık etmeye hazır olursunuz. Aslında gay/lezbiyen vs. diye bakmayı bırakıp "Ben bu" insan"la arkadaş olabilir miyim" "Ben bu" insan"la aynı odada kalabilir miyim?" diye bakmalıyız her koşulda.

      "Presence" konusuna gelince; bazı kişiler vardır duruşuyla, tek bakışıyla, ağzından çıkan bir kelimeyle bir anda çevresindeki herkesi hayran bırakır, etkisi altına alırlar. Onlardan bahsederken "Hitabet gücü çok kuvvetli, liderlik vasıflarına sahip, kesinlikle bir karizması, bir aurası var, özgüveni yüksek" gibi cümleler kurarız. Kadın/erkek olmasına ya da yaşına başına, görünüşüne takılmayız bile. O gün o dans hocası da dans pistine, kendi bedenine ve dans pistinin herbir metrekarsine olan hakimiyeti ile karşısına çıkan herkesi avucunun içine alabilirdi. Aynı şekilde iş hayatında tanıdığım ve yazımda bahsettiğim Alp Bey de duruşu ve iş disiplini ile herkesi kendine hayran bırakıyordu. Öylesine güçlü bir varoluş sergileyen çok az tanıdığım var şu dünyada.

      Sil
    5. Benim babam da aynen sizin gibi bakıyor bu konuya sevgili Kaystros. Fakat şimdi benim ennn yakın arkadaşım hani şu ahretlik dediğim iki kişiden biri bizim İstanbul'daki eve kiracı oldu, kendisi gay. Babam da konuyu biliyor ama konuşulmayan iki tarafın da hani biliyorum ama çaktırmıyorum, ben de senin bildiğini biliyorum ben de onu çaktırmıyorum gibi davrandığı bir durumda. Fakat gel zaman git zaman tabii arada işleri düşüyor bir de benim ahretlik çok hakikaten iyi insandır benden çok arar sorar işlerine koşmak ister vs, bir nevi evlat gibi oldu kiracımız onlara da. Zaman içinde baktım babamda bu konuda bir fikirlerinde değişim olmaya başladı, ilk zaman "e o da insan.."dan başladı, sonra "çocuk çok iyi de işte etraftan tepkiye üzülüyorum"la gelişti, şimdi bakıyorum "çocuk ilginç çocuk, yazık çok temiz ve iyi insan, Allah yolunu açık etsin" kıvamına geldik, arada şaka olsun diye "bu huyundan da vazgeçse.." diyor ama kendi de gülüyor dediğine :)))) Şimdi inşallah ben geldiğimde bu yaz bize Bursa'ya ziyarete gelip bizde de kalacak biraz daha "yüzleştirme" deneyimi olur babam için de. Fakat bence babamı LGTBQ birey destek grubuna kazandırdık. İsterseniz sizi de İzmir'de ziyaret edebiliriz :))))
      Şaka bir yana, çok haklısınız kesinlikle tanımadığı şeyden korku ya da çekince duyan insan psikolojisi sizinkisi, çocukluğunuza inmeye gerek yok (terapist güvencesi vereyim size :) her şey normal). Belki çocukken bir iki ima ya da sataşma olmuştur erkek çocuklar arasında çok olur bu ilkokul döneminde, sonra bahsettiğiniz asker arkadaşın densizliği denyoluğu diyelim, üstüne yeni bir çizik atmıştır, o zaman çok tepki duymuş ve sinirlenmiş olabilirsiniz, o da ilerleyen yaşlarda unutulmuş bilinçaltında aslında gereksiz bir "ben gay değilim" tepkisinin atılmasına neden olmuş ve aslında bu sorgulanmadığı zaman bile bir yerden sızlama şeklinde ara sıra konu açıldıkça kendini hissettirmiş olabilir. Bu normal endişe etmeyin.
      Sonuçta LGBTQ karşıtı değilsiniz, onlara zarar veren bir davranış içinde değilsiniz, anlamaya çalışıyorsunuz, bu konuda sorguluyorsunuz, bunlar yeterli bence. Belki günün birinde başka bir belgesel, film, bir arkadaşlık / tanışıklık deneyiminiz olur, biraz daha empati duyarsınız, zaten onların da istedikleri bu: destek vermek zorunda değilsin ama zarar verme yeter..
      Çok güzel bir konu seçimi, tekrar teşekkürler..

      Sil
    6. Çok teşekkür ederim, beni epey rahatlattınız:)) Yok ya, aslında tam olarak açıklamam mümkün değil gibi. Yani fobi olduğunu sanmıyorum. Benimkisi her ne kadar toplum baskısından kendimi soyutlamaya çabalayan biri olsam bile yine de toplumdan kaynaklanan bir tepki gibi. Sanırım babanızla aynı level deyiz:) Şimdi düşünüyorum sözgelimi kiralık evimize bir LGBT ya da açıkçası gay bir birey talip olsa kişisel olarak hayır bu olmaz diyemem. Ancak eve giren çıkan insanlardan komşular şikayetçi olur ve sonuçta konu gelip yine beni bulur diye düşünebilirim. Bu durum mesleği ne olursa olsun bekâr biri için de geçerli. Fakat sıralamaya koyarsak en başta tepki toplayacak olan LGBT bireyler.
      Biraz konuya değinmişsiniz. LGBT bireylerin yanında olunca çevredeki insanlar tarafından a demek bu da onlardan imajını doğurması diğer bir baskı unsuru olabilir. LGBT bireylere karşı kişisel toleransım ne kadar fazla olsa da nedenini hala bilemediğim bir şekilde onlar gibi olmak benim açımdan en korkulu rüya. Bu böyle, doğru bildiğimi niye saklayayım. Bu yüzden onlara karşı hissettiğim en büyük duygu acıma. Biliyorum onlar bunu belki bir hakaret kabul edecekler, kalpleri bu düşüncemden dolayı kırılabilecektir ama başka türlü size kendimi doğru ifade etmiş olmam.
      Bakın ne diyeceğim:) Siz gelin o ahretlik arkadaşınızla İzmir'de beni ziyaret edin. Sizi ağırlamaktan onur duyarım. Bu şaka falan değil. Ama ne olur beni onunla yalnız bırakmayın. Biliyorum bu çocukça bir şey. Hani ufakken yabancı bir yere bırakılır ve ne yapacağınızı bilemezsiniz ya, benimkisi işte öyle bir şey. Ama zamanla o ufak çocuk yavaş yavaş ortama alışır, çevresindekilere güvenmeye başladığı takdirde reaksiyon verir, ben de onun gibi hareket edebilirim.
      Yazınızda benim en fazla önemsediğim LGBT nin bir cinsel tercih mi yoksa doğuştan ya da bir travmaya bağlı hormonsal değişiklikten doğan bir yönelim mi konusuna değinmemişsiniz. Bu benim açımdan önemli ve tercih olduğunu düşünmüyorum şu anki görgü ve bilgimle. Mrs. Kedi ile yorum alışverişlerimizde o da bunun bir tercih olmadığını belirtmekle birlikte aslında cinsel tercih konusunda da toleranslı olduğunu gördüm. Yani nedenini tam ortaya koyamıyorum ama zorunluluk değil de bir nevi merak ya da doyumsuzluk neticesinde isteyerek farklı cinsel yönelimlere meyletmek bana sapkınlık gibi geliyor. Belki de bu tür insanlarla arama koyduğum mesafenin nedeni bu. Doğrusunu Allah bilir:)))

      Sil
  3. dünya çok değişti, türkiye de. belki eskiden çeşitli farklı nedenler vardı ama şimdi 2020 lerde her şey değişti. lgbt nin psikolojik, hormonal, ailevi birçok nedeni de olabilir ama artık lgbt ler bir tercih olarak seçiyorlar. sevdikleri için böyle oluyorlar. izmir istanbul lgbt cenneti, hatay göztepe altıntaş örneğin, bol bol rastlayabilirsin yani, lezbiyenleri tanımak kolay, birbirlerine sarılış şekillerinden yolda, ellerinden gözlerinden, lezbiyenlik örneğin aşırı yaygın ülkemizde, öncelikle küçük şehirlerde yaygın, büyük şehirlerde ise artık iyice sıradanlaştı, örnekse modada lezbiyenleri kayalıklarda sarmaş dolaş hergün görebiliriz. genellikle ergen yaşta başlıyor lezbiyenlik, bir seçim olarak, ortam gereği de aynı zamanda, evlendikten sonra da devam ediyor, genelde türk erkeği zaten incelikten yoksun olduğu için evli kadınlar arasında da devam ediyor. ama erkekler bunu bilmez tabii. lgbt bireyleri çok eğlenceli, renkli kişilikler, ayrıca da şefkatli, sevecen, iyi kalpliler. ve hepsi de üniversite mezunu. öyle yollarda kimseye de asılmazlar. yani, dünya eskisi gibi değil. çoğunun lgbt olduğunu anlamak bile zor zaten. lgbt liler yanında olmak, lgbt olmayanlar yanında olmaktan daha rahat ve güvenli. arkadaş canlısı, komik, kültürlü insanlar. kızların en iyi arkadaşları gay lerdir. onlarla her yere gidilebilir, her şey konuşulabilir, kız arkadaş gibidirler. avrupada daha rahatlar tabii istanbula oranla. orda daha da özgür tercih oluyor :) keşke lgbt olmayanlar lgbt olsa da biraz insan olsalar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Deep, gerçekten senden yeni dünya üzerine öğreneceğim çok şey olduğunu fark ettim. Sen okuyup eskiyi öğrenemiyorsun ama benim yeniyi yaşama şansım yok. Bu yüzden yazdıkların benim için değerli.
      Sanırım tartışmanın temelinde "tercih" konusu var. Eğer LGBT bireylerde genetik ya da psikolojik bir sorun yok, bunu sadece tercihe dayalı bir nedene bağlarsak benim olayı daha farklı değerlendirmem gerekir. Bazı durumlarda doğuştan gelen bir özellik bazı durumlarda cinsel tercih olarak alalım. İkinci durum, yani tercih olayında bunun nedeni ne olabilir? Yani uyuşturucu gibi bir şey, insana zevk veriyor ama sonunda hem bağımlı oluyorsun hem de toplum seni bir şekilde cezalandırıyor ve dışlıyor. Eğer bu bir tercihse nedenlerine inmek ve insanı bu yöne iten sorunları anlamak gerek. Bu bir bakıma LGBT yi sapkınlık olarak niteleyen ve onlara her türlü şiddet uygulayan/cezalandıran, ötekileştiren muhafazakar kesimin yaklaşımını hafifletecek bir durum doğurur.
      İzmir, İstanbul hatta yaşadığım semt LGBT cenneti diyorsun. Benim dikkatimi o kadar çekmiyor. Hemen yanımızdaki dükkanda sanırım gay biri genç var. Otuz beş yaşlarında esmer, bıyıklı yakışıklı bir çocuk. Ama konuşması ve hareketleriyle kendini belli ediyor. Az önce Güzelyalı Parkındaydım. Etrafımda LGBT olabilecek hiç kimseyi görmedim. Belki ben bakar körüm:))
      Lezbiyenler en zor tanıyacağım insanlar sanırım. Sadece filmlerde gördüm. Eskiden daha fazla olurdu, düğünlerde kız kıza, kadın kadına dans ederlerdi, benim çok garibime giderdi bu durum:) Senin bu anlattıklarını okuyunca çok farklı bir dünyada yaşadığımı anladım.
      LGBT bireylerin eğlenceli, neşeli ve hoşsohbet olduklarını tahmin ediyorum. Sıkıntı yok benim açımdan:) Kızların en iyi arkadaşları gay ler olabilir. Ama erkekler için aktif bir lezbiyenden arkadaş olması sanırım mümkün değil:) Erkeklerin gay bireylerle arkadaşlığı da bana sorunlu geliyor. Böyle bir arkadaşlık gerçekte olmasa bile gay bireyin sevgilisi konumuna sokar insanı. LGBT konusunda kafam hâlâ hayli karışık anlayacağın. İnsanlık LGBT olan ya da olmayan kişiler içinde geçerli bir durum. Fakat LGBT bireyler yarın çoğalır da heteroseksüeller azınlığa düşerse durum kötü. O zaman azınlıkta kalan bizler normal karşılanmaz, toplum tarafından dışlanırız:) Teşekkürler Deep:)

      Sil
  4. genelde merak ilgi ile başlıyor, erkek gibi giyinmek istiyor kız, ceket pantolon filan, diğer kız da kız gibi giyinmek istiyor, biri kendini erkek gibi hissetmek istiyor, nasıl olur acaba filan gibi, diğeri de onun sevgilisi oluyor, yani.

    tersi durumda da, erkek, kız gibi giyinmek istiyor, makyaj, ruj, oje, sütyen filan, meraktan, kız gibi giyinmek daha zarif, kız giyimi daha çeşitli diye, kendini öyle hissetmek istiyor, merak, eğlence biraz da.

    lgbt lerin çoğu zaten biseksüel, yani evli lezbiyen kadınlar gibi, onlar da biseksüel, büyük şehirlerde çok yaygın, toplantıları, partileri filan, facebook grupları yolu ile tanışırlar genelde. erkekler de biseksüel.

    bu konuda önemli, eski bir film var. bunu anlatan, aynı zamanda da politik olan. eyes wide shut, filmin adı :) yani lgbt gibi film ama aslında değil. lgbt önde görünen, arkada bambaşka bir politika ve felsefe var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanın başına ne gelirse meraktan geliyor zaten. Bu bir nevi doyumsuzluk ya da tam aksi açlık olabilir. Bir tanıdığımız kız çocuğu özlemiyle yanarken oğlu oluyor. Akla ziyan, oğlunu kız gibi büyütüyor, kız elbiseleri giydiriyor, süslüyor, saçlarını uzatıyor, bebekler veriyor oynasın diye. Bu çocuk büyüyünce ne mi oluyor? Her şeye rağmen erkek olarak hayatına devam ediyor, evleniyor, çoluk çocuk sahibi oluyor. Yani eğer genlerde bir anormallik söz konusu değilse ne yaparsan yap bedensel cinsiyet ruhsal cinsiyetle aynı.

      Hele şu biseksüel bireyleri hiç anlamıyorum. Hem nalına hem mıhına. Garip ya, bana çok tuhaf geliyor ne yalan söyleyeyim. Sapıklık diyeceğim alınırlar diye söyleyemiyorum. Keşke blog arkadaşlarından birileri LGBT olsa da birinci ağızdan düşüncelerini öğrenebilsek:)

      Eğer bir aksilik olmazsa eyes wide shut filmini bu gece mutlaka izleyeceğim:)

      Sil
    2. eyes wide shut, önemli film, bu film yüzünden yönetmeni öldürmüşler, filmi bikaç kez ve dikkatle izlemek gerekiyor, önde cinsellik, partiler, tarikatlar var gibi gösteriliyor, sanki seks filmi gibi algılansın diye, filmin bununla hiçbir ilgisi yok, bu film abde de afaroz edilmiş, gerçekleri gösterdiği için, yani derin devlet, iktidar filan işte, aslında rotschild ailesini anlatıyor, bu yüzden adamı yaşatmadmışlar, kubrick spartacus filmi önemli bir de full metal jacket :) bütün konuşmalar ve bağlantılar çok dikkatli izlenmezse hiç bir şey anlaşılmıyor filmde :)

      Sil
    3. Eyes wide shut'ı şu anda izlemiş bulunuyorum. Çok dikkatli ve sakin bir ortamda izledim. Çok katmanlı bir film. ABD için normal, ülkemiz için değişik bir versiyonu olabilir. Ama yine doktorla karısının yüzleşmesi bizim memlekette pek olağan gelmedi bana. Evet, bu filmi beğenerek izledim. Rotschild ailesinin yaşamını bulabilirsem ilişki kurabilirim. Bana böyle filmlerle gel Deep:)) Teşekkürler.

      Sil
    4. ikarus'un İ'si (I Comme Icare)/1979/Henri Verneuil
      şahane cesetler (muhteşem cesetler/cadaveri eccelenti)francesco rosi/1976/italya
      konformist (il conformista/bertolucci/1970)
      ölümsüz (Z)/1969/costa gavras)
      itiraf (l'aveu)/1970/costa gavras)
      sıkıyönetim (etat de siege) 1972/costa gavras

      bu filmler tam senlik, hepsi de politik sinema başyapıtı, kaçırma, zamanla izlersin hepsini, hepsini iki üç defa izledim, müthişler :)

      Sil
  5. Konu çok ilgi çekici, buna değindiğiniz için teşekkürler Kaystros.
    Öncelikle "eyes wide shut" ile ilgili şu videodan başlayarak incelemenizi öneririm. https://www.youtube.com/watch?v=pOGAvQ-2Msg

    Felicity Huffman' ın oynadığı Transmaerica filmi de izlemeye değer. Bakış açısını değiştirecek bir film bence. KuyruksuzKedi' nin sayfasında da yazdım konuyla ilgili. Bu tür insanlar (tecavüzle değişimler hariç) böyle doğuyorlar. Onların da nasıl bir durum içinde olduklarını anlamak gerek. Onlara göre herkes "normal"ken onlar neden böyle olduklarını korkuyla anlamaya çalışıyorlar önce. Ah çok derin bir konu cidden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demek, ben teşekkür ederim:)
      Filmi dün gece izlemiştim. Sizin linkini verdiğiniz üç bölümlük videonun tamamını da izledim. Meğer ne kadar detay varmış. Ben o kadar detaya girmeksizin alacağımı aldım aslında. Elime büyüteci alıp incelemeye kalksam bir şey anlamayacağım ama film güzeldi gerçekten.
      Bahsettiğin arkadaşların yaşadıklarını az çok tahmin ediyorum. İşleri çok zor ve konu gerçekten derin. Tecavüz olayı onların yaşamını nasıl etkiliyor o da ayrı konu tabii. Zor, zor.

      Sil
  6. Bugüne kadar ki en ilginç konulardan birisini seçmişsiniz:) Sizinle çok yakın fikirlere sahibiz. Tek farkımız benim bu tercihlere sahip bir kaç arkadaşımın olması ve uzun yıllar sağda solda bu tercihteki insanlara rastlamış olmam. Her şeyden önce etrafımızda ki bir çok insana göre çok daha duyarlı, hassas, nazik ve eğlenceli insanlar olduğundan emin olabilirsiniz. Hatta kulağa ilk başta tuhaf gibi gelse de inanın bir çok insandan da daha ahlaklılar. Çünkü tercihleri aleni:))

    Tabi bu konunun doğuştan olması vs. gibi detaylarla ilgili çok bilgi sahibi değilim, açıkçası çokta ilgilenmiyorum bunun detayları ile ama bu konular gündem olduğunda aklıma ilk gelen konu irade oluyor. Aslında kapsamlı ve karışık bir konu:)

    Bu konuda üzüldüğüm konu ise fuhuş kısmı.. Toplumda yer edinemeyip bu yola sürüklenen bireylerin durumu gerçekten acı.. Tercih sonuçta ama zorunlu bir tercih...

    Bu arada yorumlara cevaplarınızdan birinde görmüştüm, ben tanıdıklarım olmasına, başıma birşey gelmeyeceğini bilememe rağmen, aynı odada kalmayı kesinlikle tercih etmem:)) Ben nasıl onları bu tercihleri ile kabul ediyorsam, onlarda sanırım beni tercihimle kabullenmeli:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, toplumumuzda tabu olarak görülen ve herkesin farklı açıdan baktığı bir konu:) Elbette ben bu konuyu seçerken özellikle şiddetin, ötekileştirmenin karşısındayım gibi kitabi cümleler kurulmasını istemedim. Amacım bireysel olarak konuya nasıl bakıldığıydı ve sohbete katılan arkadaşların gerek yazılarından gerekse yaptıkları yorumlarından beklediğimi buldum. Elbette bu yazılanlar hem kendimi tanımamı hem de konu hakkında farklı fikirleri öğrenmemi sağladı. Bu yüzden hepsine müteşekkirim.

      Elbette ben de gerek çevremde gerek televizyonda cinsel yönelimleri farklı olan kişileri görüyorum. Özellikle pasif gay olan kişiler el hareketlerinden, konuşmalarından, hal ve tavırlarından hemen dikkatimi çekiyor. Şüphesiz onların çoğu dediğiniz gibi ahlâk yönünden, insan olmaları, bilgi ve kültürleri bakımından üstün kişiler. Bu konuda hemfikiriz. Ancak davranış biçimleri onların tercihlerinden ziyade içlerinden gelen bir özellik olduğunu ve sadece kendilerini göstermek için özellikle kadınsı davranmadıklarına inanıyorum.

      Tecavüze uğrayan bir çocuk ileride cinsel yönelimi değişebilir mi bunu ben de bilmiyorum. Sadece mantık yürüterek toplumda karşılaşacakları baskı, şiddet ve ötekileştirmeyi göze alıp sadece merak ettikleri için LGBT olmayı tercih etmeleri bana inandırıcı gelmiyor.

      İnanın fuhuş kısmına takılmadım ben. Çünkü ne yapsın bu insanlar aç kalmamak için. Pek çoğu aileleri, çevreleri tarafından dışlanıyorlar, ne kadar kabiliyetli ve tecrübe sahibi olsalar da bütün iş kapıları yüzlerine kapanıyor. Transseksüel biri bize sadece bu alanı bırakıyor toplum diyor. Bazıları da fuhuş mesleğini severek yaptığını söylüyor ya da öyle olduğuna inandırıyor kendini, bilemem. Yine de başkalarına zarar vermedikten sonra ne yaptıkları hayatlarını nasıl kazandıkları beni ilgilendirmiyor. Bu açıdan fuhuş yapan kadına bakış açımla gay lere bakış açım aynı. Her ikisini de kaderin onlara açtığı bir yol olarak görüyorum.

      Evet, her ne kadar onlara karşı toleranslı olsam da gece aynı odayı paylaşamam. Bu davranışımın onlardaki bir arızadan ziyade kendi arızam olarak kabul edebilirim ama. Hani belki samimi bir arkadaşlık geçmişim olsa belki bu tutumum değişebilir ama henüz erken:)) Teşekkürler.

      Sil