19 Temmuz 2021 Pazartesi

SON DANS BÖLÜM 42 (FİNAL)*

Selmin yola çıkmadan önce Esther'in normal kıyafetlerini yanına almakla ne kadar isabetli karar verdiğini düşünüp kendisiyle gurur duydu. Zira hanımı Esther'in eski haline döneceğine dair umutlar iyice azalmıştı artık, yavaş yavaş Prenses Nora'ya kendini alıştırmaya başlamıştı herkes. Önceki gece hanımının Kemal'le dans ederken bayılıp dünyaya yeniden geldiği o mutlu anda, üzerindeki prenses kıyafetiyle Szentendre caddelerinde boy göstermesi kuşkusuz bütün meraklı gözlerin hedefi olacaktı. Hiç kimsenin beklemediği bir zamanda normal yaşamına kavuşan Esther, artık o süslü kıyafetlerle dışarı çıkmayı asla kabul etmezdi zaten. Herkesin huzura kavuştuğu gecenin sabahında Selmin erkenden kalkmış, Esther'in oda kapısını hafifçe tıklatmıştı. Birden karşısında Kemal'i görünce çok utanmıştı genç kadın. Oysa -o vakte kadar hiç uyumamasına rağmen- neşesi gayet yerindeydi Kemal'in. Selmin'in uzattığı Esther'e ait kıyafetleri içeri almış ve içtenlikle gülümseyerek kendisine teşekkür etmişti.

Kemal ve konukları bir hafta boyunca doyasıya tatilin tadına vardılar, yeşilin ve mavinin buluştuğu bu cennet köşesinde. Gündüzleri Esther’in çocukluğunu ve gençlik yıllarını geçirdiği Szentendre sokaklarını gezdiler, kafelerinde oturup sohbet ettiler, hava kararmaya başlayınca şatonun Tuna nehrine kadar uzayan geniş bahçesinde hep birlikte mangal partisi yaptılar. Martin şakalarıyla herkesi güldürmeye devam ederken, Daniel ile Timur türlü oyunlar oynadı çimenlerin üzerinde. Kendini bildi bileli başkalarına hizmet eden Selmin, hayatında ilk kez önüne papyon kravatlı şefler tarafından servis edilen nefis yemeklerin keyfini çıkardı. Jale ile Hasan her fırsatta reenkarnasyon konusunu tartışmaya devam ettiler. Esther'in yeniden sağlığına kavuşmasına en çok sevinenlerden biri de en yakın arkadaşı Selmin'di. Kemal’den fırsat bulduğu sınırlı zamanlarda Esther’in yanına gidiyor, onun elini avuçları arasına alıp ne kadar büyük bir felaketten döndüklerini düşünürken gözleri doluyordu. Hasan, zamanının büyük kısmını Cevdet Bey’le golf oynayan Martin'i izlemekle geçirdi. Cevdet Bey’in karısı ve onu bir an olsun yalnız bırakmayan Lilla arasında güzel bir dostluk kuruldu. Bazı geceler salona geçip müzik eşliğinde coştular, şarkılar söylediler, dans ettiler.

Sayılı günler çabuk geçti. Eve döndükleri günün akşamına doğru Esther, balkona çıkmış güneşlenirken temizliği bitiren Selmin, mutfakta yemek hazırlığına başlamıştı. Kemal, son kez iş yerine gidip arkadaşlarına veda edecek, istifa mektubunu verecekti. Telefon sesini duyan Selmin elindeki işi bırakıp doğruca salona koştu.

- Esther Hanım, telefonunuz çalıyor.

Selmin elindeki telefonu balkon kapısından Esther’e uzattıktan sonra yeniden işinin başına döndü. Cevdet Bey’in adını görünce sevinçle açtı telefonu Esther.

- Merhaba Cevdet Bey, nasılsınız? Oturduğu yerden geriye doğru bakıp Selmin’in mutfağa girdiğinden emin olduktan sonra rahatladı.

- Ben de şimdi sizi arayıp teşekkür edecektim. Gerçekten size çok şey borçluyum.

Geniş balkondaki sandalyeye otururken ayaklarını önündeki tabureye uzattı. Aralık balkon kapısından sızan rüzgâr tül perdeyi nazlı nazlı havalandırıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı. O kadar heyecanlanmıştı ki, Cevdet Bey'in konuşmasına izin vermeden devam etti.  

- Muayenehanenize son geldiğim günü hatırlıyorum, "Şimdi seninle bir oyun oynayacağız." dediğinizde neden bahsettiğinizi anlamamıştım.

Dairenin dış kapı kilidi sessizce döndü. Kemal elinde kocaman bir gül demeti ile içeri girdikten sonra doğrudan mutfağa geçti.  Bir anda onu karşısında görüp şaşıran Selmin’e gülümseyerek işaret parmağını dudaklarına götürdü ve sus işareti yaptı. Ayaklarının ucuyla balkon kapısına doğru yaklaştığında Esther’in telefonla konuştuğunu fark etti. Ona sürpriz yapmak için kapının arkasına gizlendi ve konuşmalara kulak kabarttı. Esther coşkuyla birine bir şeyler anlatıyordu.

- Evet, haklısınız Cevdet Bey, ben de rolümü güzel oynadım. Nasıl böyle bir işe kalkıştığımıza hâlâ inanamıyorum. Neyse ki Kemal oynadığımız oyunun farkına varmadı. Sadece Kemal değil, diğerleri de, hepsi inandılar. Hipoterapi merkezi, hastane, Jovica, Sofia, Martin… Bütün bunların hepsini birden nasıl ayarladınız, hem de o kadar kısa zamanda. Neyse, şimdi Selmin evde, bir şeylerden şüphelenirse kötü olur.

Başını hafifçe geri çevirip salona baktı. Selmin'in konuşulanları duymadığından emin olmak istiyordu. Selmin, salonun mutfağa açılan kapısının önünde ellerini bağlamış dikiliyordu. Aralarındaki mesafeye bakılırsa konuşmaları duymuş olamazdı ama hizmetçinin gözlerini kocaman açmış, adeta donmuş bir vaziyette put gibi durması tuhaf geldi. Birden heyecanlanıp eli ayağına dolaştı. Kemal, elinde kocaman gül demeti olduğu halde kapının arkasına gizlenmiş konuşmanın bitmesini bekliyordu.

Esther, panikleyerek elindeki telefonu masaya bıraktı. Ayağa kalkmaya çalıştığı anda kapının yanında, elindeki güllerle birlikte bekleyen Kemal'le karşılaştı. Ne yapacağını bilemedi. O an başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissetti. İnkâr edemezdi. Her şeyi duymuş, bütün foyası ortaya çıkmıştı işte! Bulunduğu yerde çakılıp kalmış, büyük bir suçluluk kompleksiyle gözlerini yere indirdi yavaş yavaş. Suçüstü yakalanmıştı. Ağzını açamaz, bir söz söyleyemezdi. Sessizce yanaklarından süzülen gözyaşlarına mani olamadı. Büyük bir pişmanlık ve tarifsiz bir hüzün çöktü içine. Oyun esas şimdi bitmiş, gerçeklerle yüzleşme sırası gelmişti. 

Zaman durmuştu adeta. Dakikalarca kararsız bir halde hareketsiz kaldılar. Sözlerin tükendiği bir andı bu. İkisi birden büyük şok yaşıyorlardı. Biri masum bir aldatmanın diğeri aldatılmış olmanın ağırlığı altında eziliyordu. Yaşadığı bu büyük hayal kırıklığı üzerine gözleri doldu Kemal’in. Hayatını bağladığı kocaman bir dal kulakları sağır eden çatırtısıyla gövdesinden ayrılmış uçsuz bucaksız bir boşluğa bırakmıştı kendini. Ama aldatılmasına, dostları, arkadaşları arasında küçük düşürülmesine rağmen tuhaf ve anlaşılmaz bir şekilde kızgınlık duymuyordu Esther'e. Üstelik bütün bu yaşananlara karşılık yine de karısını affetmeye hazır hissediyordu kendisini. Çünkü bütün bunların yaşanmasına sebep tamamen kendisiydi. Evet, sevdiği insan tarafından kandırılmıştı, deliler gibi sevdiği karısı tarafından hem de. Kulaklarıyla duymasa asla inanmazdı böyle bir şeye. Ama bu sayede gözleri açılmış, kendini bulmuştu. Çaresizlik içinde kıvranan karısının onu küçük düşürmek gibi bir niyeti olmadığından emindi. Neyse artık olan olmuş, ikisi de gereken dersleri almıştı.

Büyük kırmızı gül demetini yavaşça koltuğa bıraktı Kemal. Kollarını açıp gözü yaşlı Esther’i kucakladı. Birbirlerine sarılıp tek vücut oldular. Söylenecek tek bir söz bulamadılar birbirlerine. Hafiften esen rüzgârın kabarttığı tül perde çiftin aralarına girip sicim gibi akan gözyaşlarını silerken batan güneş kötü günlerin artık geride kaldığını müjdeliyordu.     

Selmin mutfaktan ara sıra başını çıkarıyor, aynı tabloyu görünce gerisin geriye dönüp duruyordu. Kemal Bey'in olgunluğu onu da duygulandırmış, gözleri buğulanmıştı. Ağır havayı dağıtma görevinin kendisine düştüğünü anlamıştı Selmin. Genç çift birbirlerine yapışmış halde sonsuza kadar asla ayrılmayacaklar gibi duruyorlardı. Sesini kontrol ettikten sonra salona çıkıp gözlerini kapattı ve her zamankinden daha duyulur bir ses tonuyla seslendi.

- Yemek servisine başlamamı ister misiniz, efendim?

- SON - 

* Not: Bu yazdığım ilk roman yolculuğunda beni yalnız bırakmayan, hatalarımı düzelten ve fikirleriyle katkıda bulunan tüm blog dostlarına teşekkürlerimle... Hepinizi seviyorum.



24 yorum:

  1. Aaaaaa. Vallahi hiç beklemiyordum fena gol yedik hepimiz :)
    Ellerinize sağlık bence çok başarılıydı. Ben açıkcası romanın gidişatına dalıp yanlışları eksiklikleri de görmediğim için fazla yardımım olmadı, fakat çok keyif aldım, tebrik ederim sizi ve darısı nicelerine derim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Güzel bir tecrübe oldu benim için. Şöyle ki, ilk yazmaya başladığımda yazım ve anlam hatalarına aldırmaksızın, çala kalem dediğimiz şekilde konuya yoğunlaştım ve benim için çok kısa sayılabilecek şekilde tamamladım. Daha sonra bölümler halinde yazarken daha detaylı olarak, hataları düzelterek, bazen ekleyip çıkarmak suretiyle son şeklini verdim. Aksi takdirde bu işin altından kalkmak çok daha zor olacaktı. Desteğiniz ve verdiğiniz moral için tekrar teşekkürlerimi sunuyorum:)

      Sil
  2. Mutlu son, oley. 😀
    Başlangıçta oyunu planlasalar da sonra oyun kontrolden çıktı sanmıştım. Ester fazla iyi oynamış o zaman, şaşırtıcı. :) Kemal' in öğrenmesi iyi oldu, sonuçta Esther ya bir gün öğrenirse korkusu ile yaşardı ya da vicdan azabı çekebilirdi. Kemal' in durumu olgunlukla karşılaması güzeldi. Sondaki not da güzeldi, böyle güzel bir romanı paylaştığın için biz teşekkür ederiz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, benim gibi realist birinden ben de böyle bir mutlu son beklemezdim açıkçası:) Esther'in böyle bir rolü kabul etmesi, aslında dönüm noktası oldu. Bunun nedeni doktoruna sonsuz güven duyması. Bunun hasta-hekim ilişkisinde son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Haklısınız, eğer Kemal tesadüfen bu durumu öğrenmeseydi, ya da başka bir kaynaktan duysaydı büyük felâket olurdu. Belki de olayın gözden kaçan en riskli tarafı buydu. Dediğiniz gibi gizli kalsaydı bu durum Esther için ayrı bir travma konusu olabilirdi. Diğer taraftan başka yoldan öğrenseydi bu kez Kemal bunu içine sindirebilir miydi acaba. Ayrıca olayın hemen sıcağı sıcağına ortaya çıkması iyi oldu. Aradan zaman geçip daha sonra Esther vicdanını rahatlatmak için söylemeye kalksaydı, belki de ortaya çıkan sonuç farklı olabilirdi. Beğenmenize sevindim, teşekkürler:)

      Sil
  3. Mr. Kaplan, aramızdaki hukuka, arkadaşlığa güvenerek küçük bir eleştiride bulunmak istiyorum. Siz okuduktan sonra bu yorumu silebilirsiniz gönül rahatlığı ile :) Okuduktan sonra aklıma gelen ilk cümle "Benim bildiğim Esther (?!) bu rölğ bu kadar süre devam ettirmez, Kemal'e kıyamazdı" oldu. Romanın başından beri Esther için çizdiğimiz karaktere bakarak bu son fazla şaşırtıcı. Evet işin içinde bir oyun olduğunu hemen hemen hepimiz düşündük okurken ama bu oyunun baş rolü Esther değil de Dr. Cevdet olmalıydı. Başından geçen olayları eşine anlatamayacak kadar ketum olan, kocasıyla birçok şeyi paylaşmayan, onu üzmemek için ihmal edildiğini belli bile etmeyen Esther nasıl bu oyuna ikna oldu? Hadi oldu diyelim, nasıl sonuna kadar sürdürdü? Kemal'in üzüntüden kahrolduğu anlarda Esther kesinlikle oyundan vazgeçerdi sizin en başta anlattıklarını bakarsak. Belki de Esther'in ikna olma noktasını daha detaylı anlatmalısınız ya da Dr. Cevdet'in isteği ile gerçekten hipnoz altına girmeyi kabul etmiş olsun sadece. Yani yine ortada bir oyun olsun, Esther de kabul etsin ama bir kez hipnoz olduktan sonra bilinçli olarak rol yapmış değil de hşpnozun etkisi ile öyle davranmış olsa daha uygun olur gibi geliyor bana. Ama tabi ki eser sizin eseriniz, benimki nacizane bir okur yorumu sadece :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette eleştirebilirsiniz, bu beni bilakis mutlu eder Mrs. Kedi:) Sizlerden talep gelmediği sürece ben kendi adıma hiçbir yorumu ya da silmek istemem. Eleştiriye değer bulmanız yazımın sadece değerini arttırır:) En sert eleştirilerinizi asla çekinmeden yapabilir, fikirlerinizi yazabilirsiniz. Elbette, ben de kendi düşüncelerimi paylaşıp güzel bir tartışma ortamı yaratabiliriz.

      Öncelikle, Esther'in karakterini güzel yansıtmışım ve siz de zaten bunu açık bir şekilde ortaya koymuşsunuz. Esther, Kemal'e aşık ve onu aslında suçlayacak hiçbir nedeni yok. Bütün sorunun kendisinden kaynaklandığını düşünüyor. Ayrıca Kemal'i kaybetmekten korkuyor. Bu yüzden geçirdiği kaza sonucunda anne ve babasını kaybetmesi, kendisinin aylarca hastanede yatmasının sonucunda ruhsal bakımdan izler taşıması, psikolojik tedavi görmesini saklıyor. Kafasında öyle bir kanaat oluşmuş ki, psikolojik tedavi gördüğünü Kemal öğrenirse onu terk edeceğini düşünüyor. Bunu bir saplantı olarak hastalığın onun zihninde yarattığı bir endişe olarak değerlendirmek mümkün. Yani bir yandan kocasının ilgisizliğiyle diğer yandan kendi ruhsal sorunlarıyla tek başına mücadele ediyor.
      Bildiğiniz gibi Prof. Dr. Cevdet Bey'le tanışması en yakın arkadaşı, Selma'nın önermesi sayesinde oldu. Bunu Esther kurtuluşu için son çare olarak görmüş, en önemlisi doktoruna güvenmiş, adeta ona kendini teslim etmişti. Elbette romanın heyecanını kaybetmemek için Dr. Cevdet Bey ve Esther arasındaki anlaşmayı yüzeysel geçtim. Aslında uygulayacakları bu oyun sadece ikisi arasında sır olarak kalacaktı. Yaşadığı yoğun depresyon ve belki de onu intihara kadar sürükleyecek sorunlar, doktorun önerisini kabul etmek zorunda bıraktı Esther'i. Bu arada Cevdet Bey süreç içinde devamlı yayında oldu Esther'in. Yani hastaneden kliniğe alınacağını, Jovica, Sofia ve Martin'in oyunun birer parçası olduğunu Esther'e haber vermişti doktor. Hatta bir keresinde Kemal konuşmalarını az kalsın yakalıyordu. Diğer taraftan Esther'in aslında Alman değil de Macar olduğunu sadece doktorla paylaşmıştı Esther. Macaristan'da tatil fikrini Martin vermiş olabilir. Yani aslına bakarsanız Esther'i n bu rolü oynamasına ikna eden Doktor Cevdet Bey, titizlikle her detayı değerlendirdiğini anlıyoruz.
      Gelelim Esther, Kemal'i üzmek pahasına böyle bir rolü nasıl kabul etti meselesine. Vallahi bilemiyorum. Zor da olsa çaresiz kabul etti doktorun teklifini. Belki doktor başka türlü ne kadar severse sevsin Kemal'in işini bırakıp sana dönmesi mümkün değil dedi ona. Hem senin için bir fırsat olur bu dedi mesela. Eğer gelip yanında seninle ilgilenirse bil ki seni çok seviyor dedi belki. Zaten hipnoterapi seansında işlerin ters gitmesi üzerine Kemal'in telaşlanıp gelmesi, onu hiç yalnız bırakmaması için için hoşuna da gitmiş olabilir Esther'in. Kocasının ilgisine kavuşmak değil miydi amaç? İşi öylesine sıkı tutmuşlardı ki, uyguladıkları senaryodan Selma'nın bile haberi yoktu. Bu yüzden istenen elde edildi.

      Yukarıda bahsettiğim üzere Esther'in bu projeye ikna olma konusunu daha fazla açabilirdim ama özellikle açmadım ki heyecan kaybolmasın. Aksi takdirde hikaye sıradanlaşırdı sanki. Evet, ya da hipnoterapi esnasında, dediğiniz gibi Esther'in gerçekten de hipnozdan çıkamadığı alternatif bir senaryo olabilirdi. O zaman şimdiki kadar sürpriz bir sonuç beklenmeyeceği gibi, olaylar tamamen farklı bir seyir izlerdi. Örneğin sonradan devreye giren Jovica, Sofia ve Martin gibi karakterlere gerek kalmaz, belki de Kemal böyle bir durumda Cevdet Bey'e karşı hukuki bir mücadele başlatır, Esther'i onun elinden alır, başka doktorlara gösterir, derken olay basına sızar vs. olayların gidişatı bambaşka bir boyuta taşınabilirdi. Elbette, bunların hepsi mümkün:)
      Çok teşekkürler Mrs. Kedi:))

      Sil
    2. Nazik ve açıklayıcı cevabınız için teşekkürler Mr. Kaplan :) Dediğiniz gibi farklı yollardan gidip bambaşka sonuçlara varılabilir elbet. Sıradaki hikayenizi merakla bekliyorum :)

      Sil
    3. Ne demek, benim için zevk. Okuduğumuz kitap ya da izlediğimiz filmlerde bazen "yok artık, bu kadar tesadüf olamaz" der, bazen de olayların gelişimini abartılı buluruz. Sanırım benim bu romanda da benzer aşırılıklar var ve bu sizin dikkatinizi çekmiş olabilir. İlk bölümdeki yorumlara vermiş olduğum cevaplarda açıklamıştım yanlış hatırlamıyorsam, roman aslında fantastik öğeler barındırıyor bir miktar. Her ne kadar tarzım bu olmasa da, böyle bir öykü çıktı ortaya işte. Çok teşekkür ediyorum:)

      Sil
  4. Ben bunu kaçırmışım, ilk fırsatta okuyacağım :(
    Ama sizi yürekten tebrik ediyorum. Bu kadar üretken oluşunuzu, yazmayı yaşamın vazgeçilmezi haline getirişinizi, blog dünyasında parlayan yıldızınızı...
    Çok çok tebrikler, selamlar, sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha önce "Anadolu Hayaletleri" adında bir roman çevirim vardı. Şimdi çalınmasın diye taslağa aldım. Gerçekten müthiş bir romandı. Ona denk geldiniz mi bilmiyorum. Tarafsız bir gözle yazılmış, Ermeni tehcirini konu alan bir romandı. Eşim bazı kesimlerce tepki görebileceğini söyledi. Bir de telif konusu var tabii. Şu anda en çok istediğim şey bu "Anadolu Hayaletleri" çeviri romanı bastırmak. "Son Dans" ilk roman deneyimim oldu. Bir yerden başlamak lazım elbette:) Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Sanırım blog dünyasındaki en keyifli, meraklı ve özel bir heyecanı olan, bir tür Arkası Yarın'dı. Öncelikle verilen emek ve daha ötesi sabırla ve vazgeçmeden yazmak, daha da ötesi bunun bir mecburiyetle ya da zorlamayla değil de heyecanla, sevgiyle ve samimiyetle yapılıyor olması, altını çizmeliyim ki imrenilesi ve alkışlık. En başlarda yorum olarak yazdıklarımın boş olmadığını bütün roman boyunca görmenin de şahsen bana biraz kasılma hakkı veren tadı, şahsım adına pek sevindirici ve gülümsetici oldu. Ne diyeyim... Ellerinize sağlık ve iyi bayramlar:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için sonsuz teşekkürler. Kaleminizden bu harika sözleri okumak benim için müthiş bir motivasyon kaynağı. İlk bölümlerde yaptığınız yorumda sarf ettiğiniz cümlelerle gururumu okşadınız. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Henüz yolun başında olduğumu düşünüyorum. Size ne kadar teşekkür etsem az, sağ olun:) İyi bayramlar, sağlıkla...

      Sil
  6. keyifli bitti. hafif yumuşak bir hikaye idi. başta demiştin zaten, pembe dizi gibi. öyleydi evet :) yeni bir hayat gibi bişi yazsana yaa, ne bileyim, tesla, fatih sultan, churchill gibi birinin gerçek yaşamını inceleyip o yaşamdan bir kurgu çıkarabilirsin belki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son Dans, evet yumuşak bir hikaye, normalde bildiğin üzere benim tarzım değildi. Yeni bir işe başlamak istiyordum aslında. Daha önce bir yerde denk gelmiştim. İzmir'deki Levantenlerin yaşamına ilişkin bir kurgu olabilir mesela. Bahsettiğin konularda çalışılmıştır muhtemelen. Ancak farklı bir tarz da olabilir belki. Dur bakalım ne çıkacak, İnşallah iyi bir şeyler çıkar. Umarım iyi şey bulacağım diye süreç uzamaz, göreceğiz. Yeni Bir Hayat benim için kolaydı ama kurgu ağırlıklı olunca biraz daha emek istiyor:) Teşekkürler.

      Sil
    2. izmir levantenleri üzerine internette ve şehir kütüphanelerinde çok kaynak bulabilirsin :)

      Sil
    3. Evet, teşekkür ederim. Kendimi çok iddialı gösterip sonra mahcup olmak istemem:) Benimki amatörce çalışmalar. Şimdilik:))

      Sil
  7. Kaleminize sağlık. Tahmin ettiğim gibi bitti :) Çok sevindim. Daha nicelerine efenim. Bizler de sizi seviyoruz. Sağlıkla nice yazılarınızı okumak dileğiyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sizin de uzunca bir aradan sonra kelime keşifleri ve eşsiz müziklerinizin yanı sıra yazı dizilerine başlamanıza sevindim:) Bu yolculuklarımızda birbirimize destek vermemiz muhteşem bir duygu:)

      Sil
    2. Sizin yazı dizilerine müptela olunca ben de heveslendim :)) bloglar birbirimize ivme kazandırıyoruz, harika bir şey dediğiniz gibi. İyi ve daimi sağlıklı pazarlar :)

      Sil
    3. Teşekkür ederim:) Size de sağlıklı ve mutlu pazarlar:)

      Sil
  8. Esther'in birşeyler karıştırdığını düşünüyordum. Çok da yanılmamışım Ama ele başı doktormuş. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esther'in aklının ucundan geçmemiştir. Doktor kaçın kurası:)) Esther çaresizlik içinde son şansını kullanmak istedi, riskli bir tecrübeydi tabii. Çok teşekkürler:)

      Sil
  9. bu konuya benzer bir film izledim, adı, on a clear day you can see forever, 1970, vincente minelli, barbara streisand, yves montand, eğlenceli, bir kadın psikologa gidiyor, hipnozda belli oluyor, victoria çağında yaşamış, şimdi yeniden doğmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel:)) Aslında benim etkilendiğim sanırım bir Şili filmiydi. Fakat epey değişiklik yapmıştım. Filmi nereden buldum, adı neydi falan unuttum gitti:)

      Sil