19 Ekim 2021 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 113

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm canlılığıyla devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusunu sevgili DeepTone / Sade ve Derin belirledi. Haftanın konusu şöyle:

"Kitapçılara, sahaflara ne sıklıkla gidersiniz?"

Kitapçıları periyodik olarak ziyaret etmem söz konusu değil. Fakat herhangi bir nedenle karşıma kitapçı çıktığında hemen kapısında içeri girer, gezerim. Emekli olduğumuzdan bu yana genellikle eşimle birlikte dolaşırız. İlgi alanlarımız farklı olduğu için kitapçı raflarını dolaşırken birbirimizden ayrılır, eğer hoşumuza giden bir ya da birkaç kitap bulabilirsek satın alırız. D&R gibi büyük kitapçıları gezmekten zevk alırım. Raflara dizilmiş binlerce kitabı görünce, kendimi bir masal ülkesindeymiş gibi hisseder, her bir kitabın içindeki fikirleri, olay ve kişileri düşünür, onların hepsini okumak için müthiş bir istek duyarken bunun mümkün olmayacağı gerçeği üzerine hüzünlenirim.  

Diğer taraftan evimizde her zaman okuyabileceğim türden kitaplar bulunur. Eşimin daha önce okuduğu kitaplara başlamadan önce kitap hakkında düşüncesini sorarım. Onun değerlendirmesi ne olursa olsun alıp okurum yine. Kitabı okuduktan sonra bazen kendisine hak verirken bazen onun hiç beğenmediği bir kitaptan büyük haz aldığım da kayda geçmiştir. Çok ev değiştirdiğimiz için güzel bir kütüphanemiz olmadı. Daha önce oturduğumuz, içinde çok sayıda kitabın bulunduğu bir odasını kapatıp o şekilde kiraya verdiğimiz bir evde henüz okumadığım çok sayıda kitabımız olduğunu biliyorum. Bir ara gidip o kitaplardan bir kısmını alma hayalini kuruyorum. Çok geniş evlerde oturduk, yer sorun değildi ama iki kişi kalınca daha küçük evleri tercih etmeye başladık. Bu bakımdan kütüphane kurulabilecek bir kitap okuma ya da çalışma odasına sahip değiliz. Bu yüzden diğer evden kitaplarımızı alıp halen yaşadığımız eve yığmak pek olası görünmüyor. 

Zaman zaman kızımın ve özellikle oğlumun kütüphanesinden yararlanıyorum. Oğlumun tercih ettiği kitaplar (Harry Potter kitapları dışında) bazen fazlasıyla ilgimi çekiyor. Yine eşimin ilgi alanına giren polisiye, cinayet türü romanları ara sıra okurum. Aynı türde film ve dizileri de pek sever eşim. Bazen üzerimde gizli plânları olduğunu düşünür ürperirim!

Yeri geldiğinde internetten, sokak sergilerinden ya da kitap fuarlarından kitap satın alırız. Ancak yayınevi ve yabancı kitaplar için çevirinin önemli olduğunu düşünüyorum. Dizgi ve baskı hataları, kötü çeviri en az kitabın konusu ve yazarı kadar önemli. Bazen ucuza aldığımız kitaplarda sayfa atlamaları, boş sayfalarla karşılaşınca neden doğru dürüst bir yayınevinin kitabını almadığımız için kızarım kendime. Hakkını vererek isim yapmış yayınevleri tarafından basılan ve usta çevirmenlerin elinden çıkan kitapları okumak büyük bir zevk elbette.

Sahaf konusuna gelince durum biraz farklı. Eşimin bana göre aşırılığa kaçan bir titizliği var. İkinci el eşya asla kullanmaz. Temizlik ve hijyen konusunda inanılmaz derecede tutucu. Bu bakımdan sahafları karşıdan severiz biz. Eşimin eski kitaplar hakkında neler düşündüğünü artık bilecek kadar tecrübe sahibiyim. O kitabı acaba kim okumuş daha önce, tuvaletten çıkıp elini yıkamadan kitabı eline almış olabilir mi, okurken bir yandan burnunu karıştırmış mıdır, yoksa o sarı lekeler çocuğunun çiş izleri mi, daha neler neler gelir aklına.  Bu yüzden emin olduğumuz bir dost, arkadaş, akraba dışında kitap alışverişi olmaz bizde. Sanki onlar yukarıdaki şeyleri yapamaz, Allah Allah. Neyse, işte bizdeki sahaf durumları böyle. Sahi sizde durumlar nasıl?

22 yorum:

  1. Ben sahafları, kitapçıları, özellikle kırtasiyecileri gezerken kendini kaybeden, tüm gün kalsa, kalabilen biriyim. İkinci el kitap alırım ama en sevdiğim ve güvendiğim biri değilse asla kitabımı vermem çünkü kitabıma nasıl bakılacağından şüphe duyarım ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de ikinci el kitap alma, okumayla ilgili bir takıntım yok. Fakat eşim ikinci el bir eşyaya dokunmak dahi istemez:) Kitap alıp verme konusunda da o kadar hassas değilim. Kitap okurken satır altlarını çizip sayfa kenarlarına not almam ama kaldığım yeri kıvırırım, bu huyuma özellikle oğlum kızar ve kitaplarını okumama izin vermez. Ama ben yine o yokken kitaplarını okurum:))

      Sil
    2. Ceren'in kitaplarını başucumda saklıyorum :) 2.el kitaba karşı değilim ama düzgün 2.el kitap bulmak çok zor maalesef. Kitabına gereken özeni gösteren insanlar kıyıp satamıyor kitaplarını. Genelde pek değer vermeyenler satıyor, öyle olunca da okuma zevkime gölge düşüyor gibi hissediyorum. Son yıllarda favorim e-kitaplar ama hâlâ arada basılı kitap alıyorum tabi ki :)

      Sil
    3. C. nin kitapları başucu kitaplarıdır, o kesin:) Sevdiğim bir kitap olduktan sonra isterse onuncu el olsun benim açımdan fark etmez, yeter ki okuduğuma değsin. Sayfası eksik, ya da yırtık, yazıları artık okunmaz hale gelmiş kitaplar elbette değerini yitirmiştir. Yeri geldiğinde e-kitap okurum fakat basılı kitap daha çok hoşuma gidiyor, alışkanlıktan olsa gerek:)

      Sil
    4. İyi bakılmış, çok defa okunmuş, içinde altı çizilmiş cümleler olan hatta sayfalarına notlar alınmış kitapları ayrı bir severim ben Mr. Kaplan. Bu okuyanın o kitaba değer verdiğini gösterir. O kitap çok sevilmiştir zamanında biri tarafından ve değerini kat kat arttırır yıpranmışlığı belki de. Ama ben genelde hunharca okunmuş kitaplara daha çok denk geldim sahalardan alışveriş yaptığım zamanlarda. Ben de basılı kitabı daha çok seviyordum ilk başta ama şimdi e-kitap taşıma ve her pozisyonda rahatça okuma açısından kesinlikle daha pratik ve daha cazip geliyor :))

      Sil
    5. Daha önce okuyan kişiye bağlı biraz da sanırım. Usta bir yazarın okurken altını çizdiği, notlar aldığı bir kitap değerlidir elbette. Hatta öyle bir okura sahip kitabın sahafa düşme hikayesi de ilginç olmalı. Araştırma yapan, ya da herhangi bir konuda kitap yazma niyeti olanların sahaflara çok yolu düşer. Kitapçılarda bulunmayan nice değerli kitapları bulmak mümkün o mekânlarda. Bu niyeti olup da sahafları dolaşan insanlara büyük saygım var Mrs. Kedi:)

      Sil
  2. D&R gibi yerleri dolaşmayı severim. Mekan geniş olmalı rahat dolaşmak için. Küçük kitapçılar sıkışık ve karanlık oluyor biraz. Bir de başında dikilip ne istediğini soruyorlar ya istediğin gibi bakamıyorsun. İnternetten alırım genelde, hem daha uygun oluyor.
    İkinci el ben de sevmem, temiz görünürse olabilir. Kitaplarımı başkalarına çok verirdim, geri dönmüyor sonra. Zaten en sevdiklerimi vermiyorum artık. Harry Potter kitaplarını hâlâ çok severim. Resimli baskıyı almayı çok istiyorum ama paraya da kıyamıyorum. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. D&R gibi kitapçılar sanırım daha kaliteli kitap satıyor. Küçük kitapçılar satılmayan kitapları ve baskı ve yazım kalitesi düşük kitapları bulunduruyorlar. İnternet bir alternatif ama orada da iyi seçim yapmak, yayınevini araştırmak gerektiğini düşünüyorum. Kitap alışverişi konusunda çok tutucu değilim. Dışarı verdiğimiz çok kitap oldu, alıp vermeyi unuttuklarımız da vardı elbette. Lâkin kitabı okuduktan sonra başkalarının da okumasını sağlamak benim hoşuma gidiyor. Harry Potter'ı sevdiğinizden asla kuşku duymam:) Umarım istediğinize kavuşursunuz:)

      Sil
  3. Sahafları karşıdan sevmek... :)
    Ben de yenisini almak isterim, ama sahaf gezmeyi çok severim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beş yıldızlı otelde kalmak için yanında çarşaf götüren biri için gayet doğal:)) Benim açımdan hiç fark etmez:)

      Sil
  4. Eşinizin ikinci el kitaplara dair hijyenik yaklaşımı üst düzey kesinlikle :) benim de yer yer düşer aklıma , kütüphanelerden faydalandığımda ama asla böylesi değil :) Korkarım ki kütüphane ziyaretimde bu fikirler üşüşecek aklıma:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendisi bunu son derece normal görüyor ancak üst düzey olduğu kuşkusuz:) İnsanın aklına düşmeye görsün, o zaman kapı dışına çıkmak dahi mümkün değil. Siz yine aklınıza güzel şeyler getirin:))

      Sil
  5. Sahafları çok severim ama eskisi kadar yoklar artık. Sizin gibiyim ben de. İlla kitapçıya gitmem ama gördüm mü hemen bakarım ne var ne yok. Hele sergilere dayanamam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden sahafların yeri başkaydı elbette. Nasıl ki bakkalın yerini süpermarketler aldı, sahaflar da yerlerini devasa bookstore'lara kaptırdı. Son olarak İzmir Fuarına gittiğimizde sadece yayınevlerinin stantlarını gezmiş, birkaç kitap almıştık.

      Sil
  6. Baskı hatalarına hiç tahammülüm yok.
    Hijyen konusunda kesinlikle eşin haklı, özellikle bu dönemde. Arkadaş, dost ve akrabalarınızın el yıkayıp yıkamadığına eminim dikkat etmiştir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman yayınevi önem kazanıyor. Bilinen yayınevleri baskı hataları olmamasına aşırı özen gösteriyor ama sıradan yayınevlerinin kitaplarında çok vahim hatalara rastlamak mümkün. Eşim adına böyle düşünmenize sevindim:) Kesinlikle:)

      Sil
  7. sahaflardan kitap alanlar kitapları temizleyebiliyorlar, bunun çeşitli malzemeleri var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eşimin temizlik konusunda tek bir malzemesi var; klorak! Diğerleri iyi temizlemiyor. Sanırım bu kitapların çözümünde pek uygun değil:))

      Sil
  8. Sahaflara çok sık gittiğimi söyleyemem. Eskisi kadar yaygın da değiller zaten. Eski kitaplar, taş plaklar nostaljik bir esinti çağrıştırıyor bende. Yine de birinci el okumayı/kullanmayı tercih ederim. Ama arayıp bulamadığım bir kitabı sahafta bulduğumda da çok mutlu olurum. Güzel bir "Ağaç Ev" konusu olmuş bu hafta. Yazanların yüreğine sağlık. Selamlarımla :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi özellikle bir konu üzerinde yoğunlaşan insanların uğrak yeri sahaflar. Bunun dışında sadece orada olmaktan müthiş zevk alan insanların olduğunu biliyorum:) Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  9. paylaşım için teşekkürler

    YanıtlaSil