13 Aralık 2021 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 121

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm canlılığıyla devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusunu sevgili Duygu'nun Mekânı / Duygu Emanet belirledi. Güçlü kalemiyle yazdığı fantastik romanlarıyla okurlarının beğenisini kazanan arkadaşımız bu kez bizlere okuduğumuz roman ve filmlerin kurguları ve senaryoları üzerinde değişiklik yapma yetkisini verirken ilginç sorular sormuş. Haftanın konusu şöyle:

"Elinizde olsa kitap, film, anime, dizi, vs. herhangi birinin finalini ya da belli bir bölümünü değiştirmek ister miydiniz? Nedenleriyle birlikte nasıl bir değişiklik yapmak istediğinizi yazınız."

Okuduğu kitapların ya da izlediği filmlerin bir bölümünü değiştirmeyi aklından geçirenlerin hayal dünyaları hayli geniş olmalı. Hayal kurmak konusunda pek iyi sayılmam. Ama varsayalım, telif meselesini çözüp bildiğim bir eser üzerinde kurgusal bir değişiklik yapma yetkisi geçti elime. Kullanır mıydım bu gücümü? Yavaş yavaş tuhaf duygular sarıyor bedenimi. Düşünüyorum, olaylar, karakterler, hayal ürünü de olsa yapacağım değişikliklerle onların kaderlerine müdahale etmiş olmayacak mıyım? Sanal, manal ne fark eder. Sözgelimi o alemdeki kader de sanal. Sanal karakterlerin sanal kaderlerini değiştirmeye hakkımız var mı?  

Hayır, şaka yapmıyorum. Yazar dediğin Tanrı gibidir. Öyle değil mi? Öyküleri, romanları ve senaryoları üreten yazar, eserinin içindeki olayları ve karakterleri bizzat kendisi yaratır, yoktan var eder, varken de yok eder. Ol der olur, bu kadar basit. Bütün yazarlar bir bakıma sanal birer Tanrı rolüne soyunurlar. Elbette farkında olmazlar bu değişimin. Biraz düşünürseniz, edebiyat dünyasının çok Tanrılı bir sistemi vardır. Bu sistem dahilinde yer alan yazar Tanrılar Yüksek İstişare Konseyinin ilk toplantısında önemli hususlardan biri "telif" başlığı altında ele alınmıştır. Buna göre yazar Tanrılar, yarattıkları edebi alemin ve içinde yer alan canlı cansız her türlü nesnenin sahibidir. Kurdukları düzen ne maksatla olursa olsun bir başka Tanrı yazar tarafından kopyalanamaz, düzeltilemez, değiştirilemez. 

Büyük toplantının sonuna doğru beklenmeyen bir şey olmuş, gerçek Tanrı kendini göstermişti. Salonun çatısı açılmış, mavi bulutlar arasında, ağzından alevler saçarak konuşuyordu. "Ey kendini Tanrı sanan miskin yazarlar! Hele durun bakalım, size bu ilhamı veren kim? İçinde yaşadığınız gerçek evrende size göstermeseydim güneşi, söyleyin bana, ne işe yarardı o velfecri okuyan gözleriniz?" Bütün yazarlar ağızlarını açmış, hepsi Tanrı'nın bu sözlerini duyunca dona kalmıştı. Bir yandan da hak veriyorlardı ona. Öyle ya kurdukları en uçuk hayallerde bile Tanrı'nın payı, alnı terlememiş olsa bile fikirsel bir emeği vardı. Yüksek İstişare Konseyi Başkanı, saygıyla başını eğip sağ elini Tanrı'ya doğru uzatırken "Tanrı haklı," dedi, yanındakilere. "Onu da aramıza almalıyız. Başka çıkar yolumuz yok. Hiçbirimiz altından kalkamayız bu külfetin. İyisi mi başkanlığı ona devredelim. Kendisi durumumuzu görsün, elini vicdanına koyup bizden ona göre telif hakkı istesin."

Gök gürültüsüne benzer bir patırtı koptu. Salon parlak bir ışıkla aydınlanırken yazarlar korkudan birbirlerine sokuldular. İlâhi bir ses deldi sessizliği. Tanrı konuştu: "Bre cühelâ ordusu. Hepiniz okumuş yazar olmuşsunuz ama kafanızda kuş kadar beyin yok. Beni uyduruk konseyinize başkan yapıp aklınız sıra durumu kurtaracağınızı mı sandınız?" Büyük salonda hazır bulunan bütün edebi erkân zangır zungur titrerken hep bir ağızdan yalvarıyordu. "Estağfurullah, ya Rabbimiz! Estağfurullah!"  Tanrı, öfkeyle meclise seslendi, gür sesi ortalığı inletmişti. "Neyiniz var, bana telif ödemek cüretinde bulunuyorsunuz? Haddinizi bilin! Sizden bir şey istemiyorum. Sadece birbirinize saygı gösterin yeter. Işık olun bütün insanlara, paylaşın bildiklerinizi, örnek olun, önder olun halkınıza... Hepsi bu kadar."

O toplantıda ben de vardım. Yok, davetli olarak değil, o zamanlar küçük bir çocuktum daha. Hatta gerçek miydi, rüya mıydı tam olarak hatırlamıyorum. Aradan epey zaman geçti tabii. Yazarların arasına sızmış, bir pundunu bulup kapının arkasına saklanmıştım. Bütün konuşmaları dinlemiştim o zaman, hiç sesimi çıkarmadan. Hâlâ tüylerim diken diken olur o anları düşündüğümde. Bu yüzden roman olsun, film olsun hiçbir eserin kurgusunu değiştirmeyi aklımın ucundan bile geçirmem. Sanki, bilmem ki nasıl söylesem, sanki kadere müdahale etmişim gibi gelir bana. Korkarım tabii bu durumlardan. Siz de şahit olduğum o olayı birebir yaşasaydınız hak verirdiniz bana. Fakat, türü gereği içinde gerçeküstü karakter ve olaylar barındıran masal, mitoloji ve fantastik öyküler dışında kurgularda karşıma çıkacak bütün absürd olaylara el atmak, onları mantık çerçevesinin içine almak isterim. Amacım bütün taşların yerli yerine oturması ki Tanrıların buna ses çıkartacağını pek sanmıyorum.  

33 yorum:

  1. Biraz önce Deeptonenun yazısına da yorum yaptım ve bence de değiştirmek çok da doğru olmazdı diye düşünüyorum.Birisi gelip bize bu hikâyeyi neden böyle yazdın diye sorsa bozuluruz ve "sanane" demek isteği gelir içimizden...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşamımız boyunca türlü insanlarla karşılaşıyoruz. Bir yanda hırlısı, hırsızı, katili, dolandırıcısı olduğu gibi diğer yanda doğru yoldan ayrılmayan, merhametli, sevgi dolu insanlar da var çevremizde. Kurgu metinlerde de geniş bir karakter yelpazesi olması gerektiğini düşünüyorum. Bütün kötülükleri, kötü insanları iyi hale çevirmeye kalkarsak gerçeklikten uzaklaşırız. Bugüne kadar aklımdan böyle bir şey geçmedi hiç ama izledikleri bir filmden, ya da okudukları bir kitaptan etkilenip keşke şöyle olsaydı, böyle olmasaydı diye hayal kuranlar olabilir. Bu durumda yazarın oyununa gelmek mümkündür. Kurguda bir mesaj vardır sözgelimi, ya da yazarın vermek istediği kendi düşüncesi. Yazar bilerek canınızı yakmak, üzmek istemiş olabilir sizi. Kim bilir, bir takım duygularınızı harekete geçirmek, düşüncelerinizi farklı bir yere getirmektir amacı. Bunu değiştirmeye kalkarsanız eseri amacından saptırmış olursunuz. Bu yüzden sahibinden izin almaksızın yazılı eserlerde değişiklik yapılması yasal olmadığı gibi etik de değil aynı zamanda. Hayal kurmak serbest, istediğiniz kadar hayal kurabilirsiniz ama başkalarının hayalini değiştirmek anlık bir arzu, duygusal bir kıpırtıdan öteye geçmez sanırım. Yazara gizliden gizliye haksız bir sitemdir bu. Teşekkür ederim.

      Sil
    2. Ben şiir yazmaya çalışıyorum ve o yüzden bu konuda sizinle tamamen hemfikirim.Yazdıklarimizla hepimiz bir yerlere mesaj göndermek, birilerini mutlu etmek, ya da üzmek, okurken "aaa ne kadar ben" demesini sağlamak. Av mevsiminde Cem Yılmaz'ın canlandırdığı karakter ölürken çok üzülmüştüm ama filmin vermek istediği mesaj ordaydı.Yine de isteyenler istediği hayali kurşun,bu da güzel birşey:)

      Sil
    3. Tam de demek istediğim bu işte. Belki içimizden keşkeler, ah'lar geçiyor ama onları törpülersek ne anlamı kalır? Hayal kurmak başka hayallere müdahale etmek başka. Aslında bunu en iyi Duygu Emanet anlar. Onlarca kahraman yarattı romanlarında. Hepsini farklı karakterler giydirdi. Ben onun bir romanını okurken onun hayal dünyasına giriyor, onun düşündüklerini anlamaya çalışıyorum. Ha çizdiği karakter mert, düzgün bir karakterdir ama yamuk bir iş yapar. Duygu bunun nedenini açıklamak durumundadır. İkna olmadığımız zaman bak arkadaş deriz, bu işte bir terslik var, bana anlattığın adam bu yamukluğu yapmaz. Yazımın son kısmında dikkat çekmeye çalıştığım husus buydu:)

      Sil
  2. Güzel açıklamışsınız yine de ben olandan farklı hayaller kurmaktan vazgeçmeyeceğim. Gerçek hayatta bile çok şeyden şikayet ederiz şu niye oldu, niye böyle olmuyor vs. Kurgunun da gerçeklikten pek farkı yok. Çünkü izleyince, okuyunca o bizin dünyamız olur ve bir şeyleri yine değiştirmek isteriz. Bunun kötü bir şey olduğunu hiç düşünmedim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayâl kurmak kötü birşey değil Duygu, hayâllere devam:)

      Sil
    2. Duygu Emanet;
      Kötü bir şey değil sonuçta bir tercih meselesi. Var olan bir şeyden rahatsız olup onu değiştirmek mi yoksa olanı koruyup yanına hoşlanacağımız yeni bir eser meydana getirmek mi? Sözgelimi ben Ayasofya'nın camiye çevrilmesini istemezdim. Kim ne derse desin Ayasofya isminden tutun, tarihinden mimarisine, tefrişatına kadar bir kilise. Sen kalkıp o veya bu nedenle kiliseyi cami yapamazsın, benzer şekilde camileri de kiliseye dönüştüremezsin. Bu yüzden düşünce aşamasında kalsa bile kurgunun başkalarınca değiştirilme fikri bende ister istemez benzer tepkiler doğuruyor. Diyelim bir film izledik ya da bir kitap okuduk. Oturup eleştirebiliriz, beğeniriz ya da beğenmeyiz. Çok iyi diyebiliriz, berbat diyebiliriz. Ama orasını burasını değiştirmek suretiyle ondan zevk alacak hale getirmemiz bana biraz ters geliyor. Belki ondan ilham alıp istediğiniz değişiklikleri yapmak suretiyle yeni bir eser ortaya koyabilirsiniz. Beni yanlış anlamayın lütfen. Bence eser orijinal şekliyle muhafaza edilmeli. Zira sansür denilen bir gerçek de var. Meselâ bir eser yaratmışım ama bazı bölümleri başkalarının ideolojileriyle uyuşmadığı için şurasını şöyle değiştir, burasını çıkart diyorlar. Hiçbir yazarın, sanatçının hoşuna gitmez sanırım böyle müdahaleler:)

      Sil
  3. two worlds diye bir kore dizisi var. Oradaki çizgi kahraman, gerçek dünyaya kanlı canlı bir insan olarak geçiyor. Bu kahramanın tüm ailesi katledilmiş, haksız yere hapislerde yatmış, kendisini suçluları bulmaya adamış ve bu amaçla televizyon programları yapmış, kendi ailesinin katili bir tek bulamamış kişi. Gerçek hayatta kendisinin kurgu yaşadıklarının da yazarın fantezisi olduğunu öğrenince bir nevri döndü haliyle ve geçip karşısına hesap sordu. Sen kim oluyorsun da bana bu acıları yaşatıyorsun diye. Buradan bakınca hikayelere mutlu sonlu olsun diye küçük eklemeler yapanlara , sanal karakterler baya baya minnettar olur gibi geliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son derece ilginç bir diziymiş. Sanal dünya ile gerçek yaşamın kesişmesi. Gerçek kişiler hikayeleri ile sanal dünyaya geçiş yapabiliyorlar fakat tersini duymamıştım:) Böylesi daha da ilginç tabii. Bakın bunun gerçekleşmesi durumunda fikirlerim tamamen değişebilir:)

      Sil
    2. Ah gerçekten çok ilginç bir diziymiş "two worlds" ilgimi çekti. Teşekkürler Vakt-i Dem :)

      Sil
  4. Kendi düşüncelerini açıkça ve güzelce belirtmişsin. İşte bu yüzden hepimiz farklıyız. Bir konuda herkesin çok farklı fikirleri çıkabiliyor ortaya. Açıkçası şunu söylemeliyim, biri benim yazdıklarımı değiştirmek istese benim de hiç hoşuma gitmezdi fakat insanlar okurken çok farklı duygulara kapılıyor ve yazarın karakteri anlatma biçiminde bile herkesin zihninde başka bir suret başka bir beden belirebiliyor. Bizler de okurken veya izlerken bazen keşke bu karakter şöyle yapmasaydı da böyle yapsaydı ya da şunu yapmasın diyebiliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer başarabildiysem ne mutlu bana:) Yazdıklarımı tekrarlamak istemiyorum. Kurguda kısmen yapacağımız değişiklikler bizi bambaşka bir mecraya sürükler diye düşünüyorum. İstediğimiz değişiklikler genellikle adaletin yanında, iyiye, doğruya doğru olur. Hitler'in Yahudi soykırımını konu alan bir kurguda Hitleri öldürüp Yahudileri kurtarırdım demenin anlamı yok sanırım. Hayatta güzel şeylerin yanında kötüleri de var. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler yaşamımızdan birer kesit değil mi? Biz insanlar, hep güzel şeylerin hayalini kuruyoruz ama gerçekler gün gibi ortada. Bazen üzgün bazen mutlu, bazen acılı bazen de neşeli günlerimiz oluyor. Bu gerçeği kabullenmek yerine hayallerimize bile rötuş yapma ihtiyacı duyuyoruz. Bu bana biraz tuhaf geliyor:)

      Sil
  5. Tam size göre bir yazıydı bu ve seslendirerek gümbür gümbür okudum :))) İnanılmaz keyif aldım. Biz niye hep iyi sonlara alıştırıldık, beklentimiz niye hep o yönde diye düşündüm :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız:) Bazı konuları anlamakta zorlanırım. Şimdiye kadar aklımın ucundan geçirmediğim bir konuda düşüncemi açıklayacağım öyle mi? Nasıl olacak bu? Demek bazı insanlar okudukları kitapların ve izledikleri filmlerin sonunu ya da bir bölümünü değiştirmeyi geçiriyorlarmış akıllarından! Olabilir. Kurguyu değiştirmeyi hayal edenler hayatı değiştireceklerini düşünüyor olmalılar. Ki bu da son derece olası. Kişisel gelişimcilerin başarısı mı bu? "Sen değişirsen, dünya değişir." Oldu canım:) Kendinin matah bir şey olduğuna inandırılan insan, üstesinden gelemeyeceği bir sorunla karşılaşınca sudan çıkmış balığa dönüyor. Mutluluğa açılacağını zannettiği kapılar teker teker kapanıyor yüzüne.
      Oysa mutluluk yanı başımızda. Ne kendimizi ne de dünyayı değiştirmemize gerek var. Sakin olmak lâzım. Sürekli huzur, mutluluk diye bir şey yok, bunu kabul edelim. Acılarımızla, hüzünlerimizle, üzüntülerimizle yüzleşelim, onları yok edemeyiz fakat varlıklarını kabul etmek zorundayız. O zaman hiçbir şeyi değiştirmek zorunda değiliz. Doğa hem kendini hem de bizi yeterince değiştiriyor. Hayat bize kötülüklerin yanında iyileri de getiriyor. İşte önümüze gelen güzel günlerin tadına varalım. Kötülükleri, acıları üzüntüleri kabullenip bir an önce başımızdan savuşturmaya bakalım. Bence mutlu olmanın tek yolu bu.

      Adamım Arthur Schopenhauer'in dediği gibi “Mutluluğu içimizde bulmak zordur, başka bir yerde bulmak ise imkânsızdır. Tüm sınırlamalar mutlu eder. Görüş, etkileşme ve dokunma alanımız ne kadar darsa o kadar mutluyuzdur."

      Sil
  6. Yazılan bir kitabı, çekilen filmi-diziyi severiz sevmeyiz. Sonu olmamış, karakterler uymamış gibi yorumlarda bulunuruz. Ben de yaparım. Çok heyecanlı giden bir dizinin sonu hüsrandır (Taht Oyunları mesela) Ama sonunu değiştirmeyi hiç düşünmedim ben. Olmamış der geçerim. Sonuçta zevk meselesi birez da. Benim sevmediğimi bir başkası çok güzel de bulabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi? Yazar eserini ortaya koyar, okur ya da izleyici kendine göre değerlendirir. Ancak sonunu ya da bir bölümünü değiştirdiğinde eser özünü kaybeder. Kurgusal hatalar ayrı ama düzgün yazılmış bir metinde yazar olay ve karakterleri bir bütün halinde baştan alıp sona kadar getirmiştir. Dolayısıyla ister beğenelim ister beğenmeyelim yazar bizi istediği yollardan geçirip istediği sonla buluşturur. Mükemmel yazılmış bir romanın kurgusu üzerinde yapılacak küçük bir değişikliğin az ya da çok bütünlüğü bozacağına inanıyorum. Neticede yazarın hayal dünyasına giriyor, düşünce yapısını öğreniyoruz. Eseri kendi kalıplarımıza göre değil yazarın kalıplarına göre değerlendirmeliyiz. Kendimize uyduramıyorsak, değiştirmek yerine bırakıp gitmek zorundayız. Falan karakteri çok sevmiştim ama yazar onu öldürdü, keşke öldürmeseydi diye düşüneceğimize kitaptaki akışa vermeliyiz kendimizi. Onun ölümü ne sonuçlar getirdi, neler değişti vs. Gerçek hayatta da öyle değil mi? Keşke şöyle olsaydı, keşke böyle olsaydı deyip zaman harcıyoruz ama hayat bildiği gibi yoluna devam ediyor:)

      Sil
  7. Çok eğlenceli anlatmışsınız Mr.Kaplan fikrinizi :D Ama sizle aynı fikirde değilim bu kez. Aklıma "Selvi Boylum, Al Yazmalım" filmi geldi yorumumu yazarken. Evet, filmin sonu tam da olması gerektiği gibi. Çünkü "Sevgi neydi? Sevgi emekti." Ama ben yine de filmin sonu farklı bitsin diye filmin ortasına geri dönüp büyük hatalar yapılmadan gidişatı değiştirmek istiyorum. İlyas o büyük hatayı yapıp Asya'sını yalnız bırakmasın, Asya, İlyas'tan hiç ayrı düşmesin. Sevgi, için gereken emeği birbirlerine sıkıca tutanarak versinler. Filmin, kitabın, hikayelerin sonuna giden yol çok daha öncelerden beliriyor. Sonu değiştirmek için ortalara hatta belki de en başa dönmek gerek. Tabi ki elimizde sihirli değnek yok, değiştiremeyiz hiçbir eserin sonunu ama hayal kurmak serbest bence :) Hep mutlu son olsun demek istemiyorum. Bazen de tam tersine yapılan hatalar affedilmemeli, böyle bitmemeliydi dediğim filmler/kitaplar da oluyor. İki yönlü, arsız bir değiştirme isteği bu benimki :)) Ben kim oluyorum da yazarın böyle yazdığı şeyi değiştirmeye kalkacağım diye bir düşüncem hiç olmuyor. Ben okuyucuyum, ben izleyiciyim, ben dinleyiciyim. Sonuçta işler bir noktada arz talep dengesine dayanıyor :D Sanat, sanat için yapılmalı ama benim de o sanatı beğenmeme ve değiştirmek isteme hakkım var sonuçta :D Tabi yazarın/çizerin umrumda bile olmaz benim isteğim ama olsun. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayal kurmamıza engel yok tabii:)) Bir şeyi değiştirdiğiniz zaman o eskisi olmuyor ki. Bak meselâ remix parçalar üretmek mümkün. Hatta bazen remix aslından daha iyi oluyor. Eserin sonunu veya bir bölümünü, kahramanlardan bazılarının kaderini ya da karakterini kafamıza göre değiştirdiğimiz zaman remix gibi olmuyor işte. Başı başka, sonu başka bir durum çıkabiliyor ortaya. Düşünün ki, orijinal parça devam ederken on saniyelik bir remix girmiş araya. Ya da kemanı çıkartmışsın olmadık bir yerine klarneti koymuşsun. Bütün bu değişiklikleri yerli yerine anlam bütünlüğünü bozmaksızın kurallarına riayet ederek yapmak mümkün olamaz mı? Olur tabii, ama ortaya çıkan eskisinden tamamen farklı bir üründür. Demek istediğim daha iyi ya da daha kötü oluşu değil eserin aslından ayrılması, farklı bir hüviyet kazanması olayı. Sözgelimi Mona Lisa tablosunda kadının bakışı bana boş geliyor diye üzerine birkaç fırça atıp resme farklı bir anlam kazandırmak mümkün. Fakat ben yaptım oldu dersiniz, asla orijinal halinin yerini tutmaz.

      Yani sözün kısası Mrs. Kedi, ben bir eserin herhangi bir yerini değiştirmeden anlamaya çalışırım. Şöyle olsaydı daha güzel olurdu bile demem. Gerçek hayatta yapacağımız bir değişiklik kim bilir ne kadar farklı sonuçlar doğurur. Demek istediğim eğer okuduğumuz kitap yada izlediğimiz bir filmde kurgu bile olsa, yazarın hayal dünyasından uzaklaşmak istemem. Eseri beğenip beğenmeme hakkına sahibiz. Orasını burasını da eleştirebiliriz. Bu da tamam. Ancak elimizdeki eseri alıp bazı yerlerini koruyup bazı yerlerini kafamıza göre değiştirmek bana ters gelir. Özellikle bu konuda çok katı kuralları olan mimarlar var mesela. Yaptığı bir projeden asla en ufak ödün vermezler, en küçük noktasını değiştirmeye asla toleransları yoktur. Siz istediğiniz kadar öneri getirin, hepsi boşunadır. Hayal etmek mümkün ama anlıktır o iş, aklımızdan uçar gider bir süre sonra. Ama eser orada orijinal şekilde durmaya devam eder.

      Bu fikre karşı durmamın sebebi ne bilmiyorum açıkçası. Belki şimdiye kadar okuduğum kitap ve izlediğim filmlerde kurgusal bakımdan ya da karakterler üzerinde bir değişiklik yapma fikri aklıma gelmemiş olabilir. Belki gerçekçi yanım hayalciliğimi esaret altına almıştır. Belki de bana göre doğru olanı seçmişimdir. Güzel olan, düşündüklerimi burada açıkça dile getirebilmek:) Siz Selvi Boylum, Al Yazmalım" filmine kafanızda tamamen farklı bir senaryo çizmişsiniz mesela. Bırakın onu öyle kalsın, sizin senaryonuz da bir alternatif olarak yanında alsın yerini. Sonuçta bir yere ulaşmak için yüzlerce yol var:)

      Sil
  8. konuyu kendi kulvarına çekmişsin :) kitapların, filmlerin gidişini sonunu değiştirmek kişisel, muzip, oyuncu, çocuksu, ergence bir eylem, mutlu olma şekli. ciddi bir durum değil tabii ki. herkes elbette serbest kitapların sonunu değiştirmeye kendi kişisel dünyasında, kurgusunda, hayalinde. bundan söz ediyoruz. sen ciddiye almışsın bunu :) gerçekleri bilip (burda somut bir roman) imkansızı istemek (sonunu değiştirmek) durumu bu. gerçekleri hepimiz biliyoruz, farkında oluyoruz, tümümüz gerçekçiyiz, gerçekleri yaşıyoruz ve gerçekçi yaşıyoruz, ama zihnimizde istediğimiz her kurguyu kurabiliriz, gündelik yaşamda hiç gerçekleşmemiş bir olayı kurgulayıp gerçekten daha gerçekçi hale getirebiliriz, var olanı görüp anlayıp var olmayanı hayal etmek insanın en büyük itici gücü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hay Allah yorumuna cevap yazdıydım, yayınla tuşuna basmamışım, uçtu gitti:)
      Haklısın konuyu kendi kulvarıma çektim:) Yalnız ciddiye aldığım doğru değil. İsteyen istediği gibi hayal kurabilir, okuduğu kitabın kurgusunda ya da izlediği filmin senaryosunda farklılık düşünebilir. Benim şimdiye kadar böyle bir şeyin aklıma gelmediğini söylemek istedim. Bana sorarsan yine de garip geliyor. Bir romanı, filmi beğenirsin, beğenmezsin, eleştirebilirsin. Fakat onun üzerinden bazı kısımlarını değiştirmekle ne kazanabilirim. Böyle yapınca kendimi daha iyi mi hissederim, bilmiyorum. Eğer kurguda hata varsa eleştirebiliriz, düzeltilmesini istemek de normal karşılanabilir. Ben, kurguda olayları ve karakterleri değiştirmek yerine onları anlamaya çalışırım. Her olay ya da karakter benim hoşuma gitmek zorunda değil bence:)

      Sil
  9. Aynı fikirde olmadığım yazilari okumak zevk verici...
    Benzetmelerinize ve kadere bakış açınıza katılmamakla birlikte , yorumlardaki muhabbeti çok beğendim. En az yazınız kadar güzel.

    “Mutluluğu içimizde bulmak zordur, başka bir yerde bulmak ise imkânsızdır. Bu sözün özümsemek gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de farklı fikre sahip yazılardan yararlanmayı severim. Bakış açılarımız farklı olabilir. Zaten olaylara farklı açılarından bakmak geliştirir insanı. Evet, yorumları ben de en az yazının kendisi kadar önemserim.
      Hiçbir zaman mutluluğun peşinden koşmadım. Canı istediğinde o gelir bulur beni:)

      Sil
  10. bak şimdi, senin ne bileyim en azından 5-10 kez okuduğun bir roman var mı veya 50 kez izlediğin bir film. potter, geleceğe dönüş, momo, sidarta, yüzüklerin efendisi, şeker portakalı gibi kitapları filmleri sürekli izliyoruz örneğin, her yıl her mevsim değişiminde izlediğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar var, gelenek olarak, örnekse geleceğe dönüş adlı filmi en az 50 kez izledim, üç renk mavi filmini en az 50 kez izledim, veya vedat türkalinin bir gün tek başına adlı romanının en az 10 kez, hesse sidarta en az 10 kez okudum. veya potter filmlerini sürekli izlerim, yani kitaplarla kahramanlarla müthiş bir bağ kurarız, ailedendir onlar, bazı kahramanlarla özdeşleşiriz, veya çok severiz, fotolarını kitaplara yapıştırırız, duvara asarız, örneğin tolstoy ve çehov birlikte bir fotoları var benim onlarla hep konuşuyorum, dedelerim onlar. bu duurmda böyle bir yürek bağı oluşuyor kitaplarla kahramanlarla, duygu emanet in naruto yu defalarca izlemesi gibi, o zaman dizilerin kitapların her tarafını istediği gibi kendince değiştiriyor izler okur kişi, çünkü artık o yazarın ve yönetmenin değil o eser, bizim, dilediğimixi yaparız :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır yok. İkinci kez okuduğum roman sayılıdır. En çok izlediğim film Amelie. Onu da beş altı kez izlemişim olmalıyım. Bu film müziğine kadar derinden etkilenmişimdir. Amelie'nin o cin bakışları beni heyecanlandırır. Müziğiyle kendimden geçerim. Kahramanlarıyla özdeşleşme konusunda sizlerden biraz farklıyım sanırım. Evet izlerken ben filmdeki olayların içine girerim, karakterlerin nefesini dahi hissederim hepsinin yeri bende özeldir. Onları olduğu gibi severim, değiştirmeye çalışmam, değiştirmeye çalışan olursa tavrımı koyarım:) Size böyle ikinci bir film ismi söyleyemem. Ergen olsam Amelie'nin resimleri odamın duvarlarında, defterlerimin kapaklarında olurdu. Hatırlarsan bir blogger arkadaş vardı, epeydir izini kaybettim. Her yazısına Amelie'nin bir gif'ini koyardı.
      Bak yine söylüyorum. Okuduğum kitap ya da filmle aramda bir gönül bağı oluşması o kitabı ya da filmi değiştirmek, onları istediğim düzene sokmak arzusu uyandırmaz bende. Tam aksine en ufak detayını, tek bir sahnesini değiştirmek istemem. Tepkilerimiz farklı Deep:) Eserin yazarının ya da yönetmeninin yerine geçmemiz ya da eserle bütünleşmemizin ötesinde bir durum. Bu gece oturup bir kez daha Amelie izleyeyim. Biliyorum ki onun hiçbir detayını değiştirmek geçmeyecek yine aklımın ucundan. İyisi mi siz dilediğiniz değişikliği yapın ama beni Amelie ile yalnız bırakın:))

      Sil
  11. bir dee, iki yazım akımı var, birinde, yazar, bir romana başlıyor, bikaç sayfa veya bir chapter yazıyor, sonra okurlara soruyor, nasıl devam etmemi istersiniz diye, ona göre sürdürüyor romanı, bunu nette yapıyor tabii, daha kolay olsun diye, ikincisinde, bir kitabın veya hikayenin hayranları o kitabı veya öyküyü yeniden, keyfine göre değiştirerek yazıyor :) tutkulu insanlar tabii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir. Biz de birer bölümle paylaştığımız bir öykü yazmıştık blogta. Bu başka bir şey. Her bölümü yazan arkadaş bağlantıyı koparmadan yeni aksiyonlar, yeni kahramanlar ilave ediyordu. Ben o etkinlikte de ya falanca arkadaş şöyle yapmış, bana göre şöyle yapsaydı daha iyi olurdu diye düşünmedim. Farklı metotlarla yeni öykü oluşturmak başka tamamlanmış ve okura sunulmuş bir öyküde değişiklik yapmak başka bir şey. Bu tutkulu olmanın ölçüsü değil bence, abartmayalım:)

      Sil
  12. farklı bir konu için farklı bir bakış açısı geliştirmişsiniz, anlatınız akıcı, keyifle okudum ...

    YanıtlaSil
  13. Tanrı insana kendi yaratıcılık vasfını da eklemistir, konu güzel seçilmiş, sizin yazdıklarınız da güzel, bazı şeyler mantık bulamıyorum ben de sadece eserlerde değil, yazık bu güce sahip olmamamız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaratıcılık sanatın vazgeçilmez bir özelliğidir. Tanrı yaratıcılık vasfını eşit olarak dağıtmamış insanlara. Ben sanatkârların Tanrı'ya daha yakın olduğuna inanıyorum. Sanatta estetik aranır ama herhangi bir sanat eserini sadece mantık dahilinde değerlendirmenin doğru olmayacağına inanıyorum:)

      Sil
  14. yorumları gmailden izler okursan sen de deep momentos un yaptığı gibi yorumları görebilirsin (manxcat te gördüm de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, muhtemelen öyledir. Ben iş hayatındayken e-mailimi sık kullanıyordum. Bilgisayarımda her zaman açık bir pencereydi o zamanlar. Ama şimdi o alışkanlığım yok. Dur bakalım, yetişmeye çalışıyorum işte:)

      Sil