Yazar: Ahmet ALTAN
Sayfa Sayısı: 218
Yayınevi: Everest Yayınları
Okuduğum ilk Ahmet Altan kitabı. Kısa zamanda okunabilecek, yer yer güzel betimlemelere ve diyaloglara sahip. Özellikle üniversite hocalarının ders anlatım tarzları son derece ilginç. Kitabın adını ilk kez Mrs. Kedi'den duymuştum. Hemen baştan söyleyeyim, Mrs. Kedi'nin Hayat Hanım ile Hayati Bey adlı öyküsü çok daha güzeldi. Altan'ın Hayat Hanım'ını pek beğenemedim. Nedenlerini anlatacağım:
Ailesi çiftçilikle geçinen bir gencin yaşadığı dramatik bir olayla başlıyor roman. Rusya'ya ihracatın durması sebebiyle tonlarca domatesi tarlada kalan Fazıl'ın ailesi ekonomik çöküş yaşıyor ve çektiği sıkıntıya dayanamayan baba kalp krizinden ölüyor. Önceleri rahat bir hayat süren delikanlı, ilk kez yoksullukla tanışıyor, okuduğu üniversitenin edebiyat bölümünü bitirebilmek için artık çalışıp para kazanmak zorunda. Yine benzer şekilde varsıllıktan yoksulluğa düşen bir genç kızımız var, adı Sıla. Sıla'nın babası başarılı bir işadamı, siyasal bir nedenden ötürü, (muhtemelen yakınlarının Fetö'yle bağlantılı olması gerekçesiyle) devletin malum kişi ve kurumları hapisten azat edilmesine karşılık adamcağızın fabrikalarına çöküyor. İki gencin yolları çalgılı çengili kadın programı yapan bir tv stüdyosunda kesişiyor. İkisi de yetmiş lira yevmiye karşılığında seyirci koltuğunda oturup pistte göbek atıp gerdan kıran dekolte giyimli hatunları alkışlıyorlar. Tesadüf bu ya Sıla da başka bir üniversitede edebiyat bölümü öğrencisi.
Önce gençlerin şu edebiyat bölümü öğrenciliğinden başlayayım. Fazıl'ın iki değerli hocası var. Romanda değinilmiyor ancak delikanlı muhtemelen İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde. Zira eşimin bana anlattığına göre ülkemizdeki üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde yabancı yazarlara hiç yer verilmiyormuş. Fakat o da ne, Fazıl'ın hocası Prof. Dr. Nermin Hanım, Faulkner (A.B.D.), Proust (Fransız), Henry James (A.B.D, Büyük Britanya), Flaubert (Fransız) hepsini birbiri ardına sıralıyor. Ülkemiz sınırları içindeki üniversitelerde tüm dünya edebiyatını müfredatına alan bir bölüm var mı, bilmiyorum. Ayrıca romanda anlatıldığı gibi, ülkemizde ezbercilikten uzak, Avrupai tarzda eğitim veren bir eğitim kurumu olduğunu da hiç sanmıyorum. Geçelim.
Peki Hayat Hanım romanın neresinde? Hayat Hanım, aynı tv stüdyosunda bal rengi dekolte elbisesiyle raks eden bir hatun. Romana bir ad verilecekse bu, onun adı olmamalıydı bence. Zira eserde Hayat Hanım, Sıla ile birlikte ikinci plâna itilmiş. Romanın baş kahramanı Fazıl görünüyor ve buna göre kitabın adı "Fazıl" olsaydı bana daha makul gelirdi. Hayat Hanım, bir gün stüdyodan çıkarken, Fazıl'ın yanından geçiyor, tam merdivenlerden çıkarken her nedense aniden geri dönüyor ve delikanlıyı heykelli meyhaneye götürüp karnını doyuruyor. Yani demek istediğim, kurguda derinlik yok. Bunun gibi pek çok soru cevapsız kalıyor. Yazarın anlattığına göre Hayat Hanım, hoşlandığı şeye hemen sahip olabilen, sahip olduğu bir şeyi anında gözden çıkarabilme iradesine sahip, yarınını hiç mi hiç düşünmeyen, günlük yaşayan güzel, olgun ve de dolgun bir kadın. Fakat kapalı bir kutu kendileri. Geçmişine dair hiçbir şey anlatılmıyor. Evi var, arabası var, istediğini alabilecek kadar parası da var. Fakat bu değirmenin suyu nereden geliyor bilen yok. Bir ara mafya kılıklı biri ile karşılaşıp stüdyoda selamlaşıyorlar. O mafya reisi dostu mu? Aralarındaki ilişki nedir? Eski bir ilişki olduğunu anlıyoruz ama böyle bir kadını üniversite öğrencisi genç bir çocuğa bırakırlar mı? Yoksa Hayat Hanım, reisin gözünü mü korkutmuş?
Bir de Fazıl kardeşimizin yoksulluğa düşünce arkadaş çevresinden tamamen uzaklaştığından bahsediliyor. Hiçbir arkadaşının gözüne bu haliyle görünmek istemiyor. Fakat ne yaman bir çelişkidir ki, para karşılığında katıldığı kadın programında kameraların seyircileri yakın çekime almalarını bildiği halde tv'de arkadaşlarına görünmekten çekinmiyor!
Hayat Hanım, edebiyattan hiç hoşlanmayan bir tip fakat gece gündüz belgesel izliyor! İzlediği belgeselleri hafızasına öyle bir kazıyor ki, insan hayretler içinde kalıyor. Hayat hanımın Fazıl ile sürdürdüğü dostluğun bir ayağı izlediği belgeselleri anlatmak diğeri ise Fazıl'ın seks ihtiyacını gidermek!
Romanda olaylar genellikle birkaç mekânda geçiyor. Fazıl'ın konakladığı, her cins insanı misafir eden bir han, heykelli meyhane ve üniversite. Rusya'nın domates alımını durdurması ve devletin, çiftçinin zararını karşılamaması, Sıla'nın babasının fabrikasına çökmeleri dışında güncel olaylarda iktidar baskısına üstünkörü değiniliyor. Bir bakıyorsunuz üniversite öğrencileri iktidarı eleştiren pankart taşıdıkları için yaka paça polis tarafından göz altına alınmak isteniyor, sonra kahraman hocamız Nermin, polisin önüne çıkıp racon kesiyor ve görevimizi yapıyoruz diyen polislere benim görevim de çocukları korumak diyor. Polisler korkuyor, acaba Nermin Hoca'nın bir dayısı var mı diye. Bırakıp gidiyorlar. Ama Fazıl biliyor ki iki gün sonra gelip hocalarını göz altına alacaklar. Oradan geçiyor handa kalan şair lâkaplı muhalif gazeteciye, adam polis baskınında kendini bilmem kaçıncı kattan atıyor. Yetmedi, LGBT olayına parmak basmadan olmaz, handa kalan, 44 ayakkabı numaralı travesti Gülsüm'ü eli sopalı yobazlar darp edip kan revan içinde bırakıyorlar. Ve tabii ülkeden kaçış, ülkede gelecek görmeyen Sıla, kapağı yurt dışına atmakta buluyor çareyi. Stüdyoda tanışıp derin edebi sohbetler yaptığı delikanlı Fazıl'ı da götürmek istiyor yanında ama bizim Fazıl, fıstık gibi kızı bırakıp Hayat Hanım'ı tercih ediyor. Aşık mı oldu bu çocuk, yaşlı şuh kadına derken tam o esnada Hayat Hanım arazi oluyor. Bunun sebebi birlikte gördüğü Sıla'ya duyduğu kıskançlık mı yoksa bu beraberliğin sonunda delikanlının geleceğine ipotek koymasından dolayı duyduğu vicdan azabı mı, belirsiz. Sorgusuz sualsiz Fazıl'a tahsis ettiği arabasıyla Sıla'yı gezdirdiğini gören Hayat Hanım o kadar iyi bir insan ki, delikanlı Sıla'yla beraber yurt dışına gidebilsin diye 100.000 TL ateşliyor. Şimdi gel de işin içinden çık. Hayat Hanım, Fazıl'a aşık mı? Aşıksa Sıla'yla birlikte onu yurt dışına göndermesi hayatın doğal akışına uygun mu? Hoş, bu durum benim aşk tarifime uyuyor biraz. Fakat son kertede buharlaşıp yok olmasının sebebi ne peki?
Kısaca kurguyu zayıf buldum Hayat Hanım'da. Siyasi mesajların altı doldurulabilirdi. Konunun ele alınış tarzını basit bulduğumu söyleyebilirim. Ayrıca romanın üç karakteri, Fazıl, Hayat Hanım ve Sıla libidosu ne kadar yüksek varlıklar, bir an boş kalsalar hemen seks geliyor akıllarına.
Diğer taraftan Ahmet Altan'ın sosyal içerikli böyle bir roman yazmasını yadırgadım. Bir zamanlar Habertürk tv kanalında tartışma programlarını izlerdim. Altan, Nagehan Alçı'yla birlikte Fetö'ye övgüler düzüp iktidarın tutumuna alkış tutarlardı. Ergenekon, Balyoz gibi uydurma davalarda Ordunun Atatürkçü çizgiden saptırılıp tarikatların ocağı haline getirilmesinde büyük rol oynadılar. Büyük bir olasılıkla A.B.D yeşil kuşak projesi kapsamında fonlandığını düşünüyorum. Bu sebeple, şimdi kalkıp iktidarın şirketlere çökmesinden yakınmasını, adaletsiz uygulamaları dile getirmesini samimi bulmadığımı söylemeliyim. Başladığım gibi bitireyim Mrs. Kedi'nin Hayat Hanım'ı çok daha gerçekçi ve güzeldi.
Öncelikle benim hikayemi daha iyi bulduğunuz için çok teşekkürler Mr. Kaplan :) Yazınızı yer yer kahkaha atarak okudum :))
YanıtlaSil"... Fakat ne yaman bir çelişkidir ki, para karşılığında katıldığı kadın programında kameraların seyircileri yakın çekime almalarını bildiği halde tv'de arkadaşlarına görünmekten çekinmiyor!" demişsiniz, Fazıl'ın eski çevresi hele ki üni. arkadaşları o kanalı ve o programları hayatta izlemezler :) Tutalım ki izlediler Fazıl'ın derdi düştüğü hâlin bilinmesi değil aslında eskiden tanıdığı biri ile bu yeni haliyle karşılaşıp yüzyüze gelme, durumu anlatma/ acınma ile karşılanma endişesi daha çok bence. Yani herkes bilebilir ama Fazıl onlarla yüzleşmek istemiyor sadece.
Kitapta birçok şeyin yüzeysel kaldığını kabul ediyorum. Haklısınız. Çok daha derin ve çok daha uzun bir roman olabilirdi. Yazar kolaya kaçmış, zorlamamış kendini. Üstünkörü yazıp bitirivermiş. Sizin cevapsız, belirsiz olarak gördüğünüz bir çok konuyu ben okurken kendim doldurdum hatta bana belirsiz gibi gelmedi birçoğu. Bu durum benim kadın bakış açısı ile sizin de erkek bakışı açısı ile okumanız ile ilgili sanırım :)
Sadece Fazıl mı? Sıla da o programa katılmayı içine sindirebiliyor. Bilmiyorum ama ben gider Şadırvanaltı Caminin önüne mendil açar yine o programlardan birine katılmazdım. Aslında olmaz, olmaz biri çıkar zapping yaparken karşısına çıkabilir. Bunlar okumuş çocuklar, evde can sıkıntısına çare arayan teyzeler değil ki Mrs. Kedi:))
SilDemek istediğim, ideolojisini adeta sloganlarla empoze etmeye çalışıyor. Yazdıklarının hepsi doğru ve bildiğimiz, duyduğumuz şeyler. Aynı fikre sahip olsak bile bu olayları altını doldurmadan dile getirmiş olması beni rahatsız etti. Hayat Hanımla Fazıl ilişkisinin temelinde cinsellikten başka ne var? Aşk var mı? Kim kime aşık? Diğer taraftan Sıla olan ilişkisi de öyle. Bir araya geldiklerinde edebiyat konuşuyorlar. Başka? Yine seks dışında bir şey yok. Bu üç karakter nasıl bir psikoloji içindeler? O kadar boşluğun doldurulmasını okura bıraktığında geriye kalan gazete haberleri sadece.
Gelecek ay kitap kulübümüz start alıyor. İlk hafta kitap seçimini ben yapacağım. Yukarıdakine benzer tartışmalarımız olacağını düşünüyorum. Bu bakımdan sizinle olan bu tartışma bana ısınma hareketi gibi geldi. Siz boşlukları nasıl doldurdunuz ayrıca merak ettim:)
Hemen doldurayım sizin için boşlukları Mr. Kaplan :) Hayat Hanım ve Fazıl ilişkisinde Fazıl'ın o güne kadar korunup kollanmış, pek bir şey düşünmek / yapmak zorunda kalmamış olduğu günlere bir özlem var. Hayat Hanım annelik-babalık ediyor gibi biraz. Fazıl düşünmek zorunda kalmıyor, Hayat Hanım'a bırakıyor kendini. Sonra Fazıl'ın yeniden kendini bir şey / "biri" sanma ihtiyacı var. Hayat Hanım, Fazıl'ı yediriyor, içiriyor bakıyor, besliyor, koynuna alıyor. Hem koruyup kolluyor hem de Fazıl ona sahip olurken kendini yeniden gücü eline almış biri gibi hiseediyor.
YanıtlaSilAşk var mı bu ilişkide? Aşka bakışımıza bağlı. Hayat Hanım seviyor Fazıl'ı. Arabayı da sevdiği için veriyor, Sıla'yla gitmesini de sevdiği için istiyor. Sevdiği için ortadan kayboluyor. Fazıl'ın Sıla'yla bir geleceği olur diye düşünüyor, benimle olmaz diyor sessizce. İlişkileri seksten çok daha fazlası aslında. Hatta evli gibiler bakarsanız. Beraber yiyip içip belgesel izliyorlar. Sohbet ediyorlar. E tabi ki sevişiyorlar. Sizin bakış açınızla kitapta cinsellik fazla gibi ama aslında tam da gerçekte olduğu kadar. Artık üniversiteli gençler sürekli birlikte sevgilileri ile. Yani sevgilisi olup da bulduğu fırsatları değerlendirmeyen yok artık Mr. Kaplan :)) Biz de - ve şimdi evli olan çoğu arkadaşımız da - üniversite yıllarımızdan beri birlikteyiz - her anlamda :))
Sıla ile Fazıl arasında aşk var mı? Bence yok. İkisinin yolu yaşadıkları durum sebebiyle kesiliyor ve ortak sorun çevresinde yakınlaşıyorlar. Yaşları ve bölümleri de ilişkilerinin devam etmesini sağlıyor. Aralarında büyük bir turlu, aşk yok. Bir çeşit kader ortaklığı. Mevcut koşullarda ikisi de başkaları ile ilgili kuramayavaklarını düşünüyorlar. Ne eskisi gibi zengin arkadaşları ile ne de eskiden yüzlerine bakmadıkları orta halli ya da fakir arkadaşları ile ilişki kuramıyorlar.
Kısacası kitapta yazılandan çok daha fazlası varmış gibi geldi bana ve yazılmadyanları da okudum sanki :) Özellikle Hayat Hanım'ın belgesel aşkına ve bildiklerin bayıldım. Edebiyat sevmeyişi ise bende aşırı bir sevinç oluşturdu. Neden mi? Hatırlarsanız benim Hayat Hanım redaktörsü. Hayati Bey'd3n sonra edebiyata küsmüş bambaşka biri olmuş gibi düşünerek okudum bu kitabı. Yani benim Hayat Hanım hikayeme alternatif bir devam gibi :)
Hızla yazarken bir sürü yanlışlık yapmışım Mr. Kaplan. En azından bazılarını düzelteyim: *turlu değil "tutku" yok aralarında -
Sil*ilgili değil "ilişki" kuramayacaklarını düşünüyorlar :D
Çok teşekkür ederim Mrs. Kedi:) Yazarın yanına sizin adınızı da eklemem gerekecek:) Tamam, baştan başlayayım. Fazıl diğer arkadaşları gibi normal bir hayat sürerken, beklenmedik bir olay neticesinde boşluğa düşüyor. Eski günlerine özlem duyuyor, yalnızlık en büyük problemi, birinin ona elini uzatmasını bekliyor. Hayat Hanım onun için kaçırılmayacak bir fırsat. Fazıl o kadar yakışıklı bir çocuk mu ki Hayat Hanım yolundan dönüp onu yemeğe götürsün. Hayır, onu kıskandığımı sanmayın:)) Diyelim ki Hayat Hanım ilk görüşte vuruldu bu gence. Gerek Hayat Hanım gerekse Fazıl, damdan düşer gibi böyle bir ilişkiye girmeden önce onların psikolojileri ve duygusal durumlarına ilişkin bir alt yapı oluşturulabilirdi bence. Ayrıca Fazıl'ın (sizde bıraktığı izlenime göre) sadece Hayat Hanım'dan değil, o stüdyoda bulunan her hangi bir kadından gelecek davete açık olacağını düşünüyorum. Birlikte yedikleri yemeklerden sonra hangi ortak noktalarda buluşmuşlar?
SilHayır, cinsellik beni asla rahatsız etmez. Haklısınız, sevgililer bir araya gelince ilk akıllarına gelen şey sevişmek. Ancak olaylar her seferinde dönüp dolaşıp bu noktaya geliyorsa onu da yadırgıyorum. Okuduğumuz erotik bir roman olsa eyvallah. Ancak konuda sıkışınca bir sevişme sahnesi patlatmak eski seks filmi furyasında araya parça koymak gibi bir şey oluyor:)
Hayat Hanım Fazıl'a aşık oldu diyorsunuz. Yine nikâh masası şarkısı geliyor aklıma. Bu benim karşı çıktığım bir husus değil biliyorsunuz. Kadın arabasını veriyor, yediriyor, içiriyor, kız arkadaşıyla aralarının olması için yurt dışında harcamak üzere büyük paralar veriyor, hatta onun mutluluğu için kendi izini kaybettiriyor. Hepsi olabilir bence de:) Fazıl'ın Sıla'yı bırakıp Hayat Hanım'ın peşine düşmesini aşk olarak değil, bir minnet borcu olarak değerlendiriyorum.
Diğer taraftan Sıla'nın Fazıl'a aşık olma yolunda olduğunu düşünüyorum. Elbette mantık tamamen ortadan kalkmamış henüz. Çünkü kendi geleceğini önceliyor ve yurt dışına gidiyor, Fazıl'ın gelip gelmemesini önemsemeden.
Hayat Hanım'ın belgesele olan ilgisi bana biraz suni geldi. Ansiklopedi ya da belgesel filmlerden derlenip konu edilen şeyler. İlginç mi, evet ilginç ama roman bu kadar çok belgesel konusuna yer verince hedefini şaşırıyor. Sadece bir konuyu ele alsa tadından yenmezdi ama her fırsatta bir canlı davranışını okura sunmak garip bana göre:)
Bence siz kendinizi küçümsemeyin sizin Hayat Hanım daha gerçekçi. Onu okurken duyguları bana geçti ama Ahmet Altan'ın Hayat'ı bana biraz zorlama geldi. Siz iyisi mi Hayat Hanım serisine devam edin bence:))
Son yorumunuzu cevapladıktan sonra gördüm. Önemli değil, hepsi anlaşılır durumdaydı:)
SilKitabı okuduktan sonra benim de içimden Hayat Hanım'a geri dönmek, hikayeyi bir yerlerden bölüp başka bir yoldan devam etmek geldi. Hatta hikaye olmaktan çıkarıp yan karakterlerle yeni hikayelerle besleyip roman haline getirmek istedim. Ama ah şu üşengeçlik yok mu 😅
SilBir yerden başlamak lâzım Mrs. Kedi, sonra su gibi gider. Ben bu fikri sonuna kadar destekliyorum, biliyorsunuz:) Sabırla bekliyoruz:)
SilBu kitabı Manxcat'te görüp instagram kitap okuma kulübümüz için önermiştim ama Mahir Ünsal Eriş kazandı. Benim Hayat Hanım deneyimim de bir başka bahara kaldı. :)
YanıtlaSilMrs. Kedi ile kitap hakkında kitap kulübündeymişiz gibi güzel tartışmalarımız oldu. Farklı fikirleri tartışmak çok güzel oluyor. Özellikle klasik bir romandan sonra güncel bir roman okuduğumda sanırım daha eleştirel gözle bakıyorum. Teşekkürler:)
Silsiyasetle ilgilenmeyip kendini edebiyata verseymiş keşke belki yazardı iyi romanlar :)
YanıtlaSilTek kitabına göre kesin bir yargıya varamam. Haklı olabilirsin. Thank you:))
Sil