Yazar: Kristin HANNAH
Çeviren: Esra Kılıççı
Sayfa Sayısı: 512
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Kış Bahçesi, Kaliforniya doğumlu yazar Kristin Hannah (1960-...) ile tanışmamı sağlayan ilk kitap oldu. Özellikle seçip almadım, oğlumun kitaplığından aşırdım. Hannah, sekiz yaşında annesiyle birlikte Washington'a taşınmış. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukatlık yapan yazar, annesinin kansere yakalanıp ölümüne kadar geçen süreçte yazmaya başlamış. Bebeği dünyaya geldikten sonra eskiden yazdığı yazıları çıkartıp eşinin yardımıyla yazarlığa başlamış. Başlangıçta kitaplarını bastıracak yayınevi bulmakta zorlanmasına rağmen sonraki yıllarda popülerlik kazanarak pek çok ödülün sahibi olan bir yazar, Kristin Hannah.
Kış Bahçesi, Amerika'da yaşayan ve karakter bakımından birbirine uymayan iki kıza sahip Whitson ailesinin yaşamını konu ediyor. Babaları Evan'ın ölümünden sonra evcimen, ailesinden devraldığı işi götürmeye çalışan Meredith ile dışa dönük, dünyayı gezen acar bir foto muhabir olan Nina, anneleri Anya'nın rahatsızlığı üzerine bir araya geleceklerdir. Anya kaybettiği kocasına aşırı derecede bağlı olmasına rağmen kızlarına karşı son derece ilgisizdir. Baba Evan bu açığı kızlarına olan sevgisi ve bağlılığıyla kapatmaya çalışırken, son nefesinde onlara annelerini sevmelerini ve ona ısrarla masal anlattırmalarını vasiyet eder. Anne Anya ve kızlarının arasında tek bağ bu masal anlatma işidir zaten. Meredith garip hareketlerinden Alzheimer olduğuna kanaat getiren annesini huzurevine yatırır. Ancak tesadüfen bu durumu öğrenen Nina, görevini bırakır ve Anya'yı huzur evinden kaçırıp baba evine getirir. Bu arada iki kızı dışarda yatılı okula giden Meredith'in yaşadığı stresten dolayı kocasıyla arası açılmıştır. Babalarının vasiyetini yerine getirmek için annelerine her akşam masal anlattırmaya başlar kızlar. Masal önce kara şövalye, prens, ejderhalar gibi fantastik öğelerle başlayıp ilerleyen günlerde Leningrad'da yaşanan büyük bir savaş dramına evrilir. Kızlar, annelerinin anlattığı masala sığınıp acılarını bastırmaya çalıştığının farkına varınca onun kendilerine niçin soğuk davrandığını öğrenebilmek için geçmişindeki izleri sürmeye başlar ve sonunda yolları Alaska'ya düşer. Orada beklenmeyen bir son kendilerine kucak açmıştır. Yapılan sürpriz ziyaret bilinmeyenleri açığa çıkarır.
Romanı okuduktan sonra kafamda oluşan olumlu ve olumsuz eleştirileri ve kendi değerlendirmelerimi kaleme almadan önce her zaman yaptığım gibi yazar ve kitap hakkında başkalarının yazdıklarına göz gezdirmek istedim. Yüzün üzerinde yorum okudum. Hemen herkesin ortak fikri, romanın ilk yarısının sıkıcı olduğu ancak ikinci yarısını ise çok beğendikleri, Anya'nın yaşadığı dram karşısında göz yaşlarını tutamadıkları yönündeydi. Benim gibi düşünen sadece bir okur gördüm onca okurun arasında. Yazar, oldukça üretken ve birçok ödül almış. Okurlarının % 95'i kadın. Sanırım bu yüzden duygusal konuları derinlemesine işleyip geniş bir okur kitlesine ulaşmış.
Romanda aşk, sevgi, aile bağları temaları işlenmiş olsa da esas konu Hitler'in Leningrad'ı muhasara altına aldığı dönemde yaşanan acılar, soğuk, kıtlık, hastalık, açlık, ölüm ve çaresizlik. Öyle ki çocuklarının karnını doyurmak isteyen anne, çorba niyetine duvar kâğıtlarını, hatta kocasının deri kemerini kaynatıyor. Bu kadarı olur mu, abartılmış olabilir mi demeksizin savaşın getirdiği içler acısı ortamı güzel yansıtmış değerlendirmesini yapacağım. Kızlar, Meredith ve Nina karakterleri güzel oturtulmuş. Kurgu genel olarak iyi fakat mantık dışı bulduğum birkaç hususun altını çizmeden geçemeyeceğim.
Öncelikle anne Anya'nın kızları Meredith ve Nina'ya yıllar boyu neden düşmanca tavırlar sergilediğinin akla uygun bir nedeni yok. Tamam, bunun sebebi Anya'nın yaşadığı büyük travma olarak açıklanıyor ve okurun çok büyük kısmı buna ikna olmuş görünüyor fakat ben pek mantıklı bulmadım. Anya Leningrad kuşatması sırasında kocası Sasha ve iki çocuğuyla büyük acılar yaşamış, ailesinin bütün bireylerini kaybetmiş. Savaşın bitmesinden sonra karşılaştığı görevli bir Amerikalı olan Evan, onu Alman toplama kampından alıp memleketine götürmüş ve orada evlenmişler. Romandan anladığım kadarıyla on beş yıl kadar çocuk yapmamışlar. Daha sonra Meredith ve Nina gelmiş dünyaya. Be kadın, sen bu çocuklara niçin düşman oluyorsun, onlardan teselli bulacağına. Birinci eleştirim bu.
İkinci eleştirim kitabın sonunda yapılan final ile ilgili. Leningrad'da kocasının ve kızının öldüklerine dair okurda en ufak bir şüphe bırakmayan yazar Alaska'da onların yıllarca yaşadıklarını öğreniyor. Elbette okur için beklenmeyen bir durum bu. Bazı okurlara zorlama geldiği gibi bende de aynı hissi uyandırdı. Yazarın pazarlama tekniği, mutlu son, ama olmamış. Eğer küçük bazı şüpheler bıraksaydı daha gerçekçi olurdu bu hikaye.
Kitabın edebi bir değeri yok bence. Popüler edebiyattan bir örnek sadece. Kitabı okurken hem günümüzü hem de geçmişi anlatması güzeldi. Fakat, masala fantastik öğelerle başlayıp gerçek bir drama dönüşmesinin mantığını da anlayamadım. Çevirmen Esra Kılıççı hakkında internette hiçbir bilgiye rastlamadım. Pagasus yayınlarından bir kaç kitap çevirmiş. Çeviride beni fazlasıyla rahatsız eden cümleler vardı. Romanın ilerleyen sayfalarında bunlara biraz alıştım sanırım.
Özetle St. Petersburg (Stalin dönemindeki adı Leningrad) kuşatmasında bir Rus ailenin yaşadıklarının güzel bir dille aktarılmasının dışında yukarıdaki olumsuzluklar nedeniyle tavsiye edebileceğim bir kitap değil. Yeni bir Kristin Hannah kitabı okur muyum? Sanmıyorum. Pek çok kişinin ağladığı kitap beni ağlatamadı. Kesinlikle okumayın diyemem, sevenleri vardır, olacaktır, ancak realizmi önemseyenler için pek uygun değil.
Çok detaylı bir kitap eleştirisi. Her yazınızı gerçekten hakkını vererek yazıyorsunuz :) Son 2 paragraftaki yorumlarınız hoşuma gitti.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu kitap hakkında yazılanları okuyunca epey yalnız kaldığımı hissettim ama yine de kitabın bana hissettirdiklerini içtenlikle yazmak dışında başka bir şey yapamazdım. Burası serbest kürsü:))
SilEtrafımda yazarı seven çok😊
YanıtlaSilSizin de bahsettiğiniz gibi okur kitlesi daha ziyade kadınlar. Bu kitabı okumadım ama Hannah seven bir kız arkadaşıma hediye ettiğimi hatırlıyorum. Çok güzel analiz etmişsiniz. Emeğinize sağlık
Biliyorum:) Bu yüzden olumsuz eleştiride bulunmak biraz cesaret gerekiyordu. Elbette beklentilere göre değerlendirmeler farklı olabiliyor. Tamamen kötü bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarını da seven çok, dizileri yapıldı, beş kitabını okudum ama olumsuz eleştirdiğim çok yönü vardı. Her ikisi de biraz ticari yönünü öne almış geldiler bana. Teşekkür ederim:)
SilSeverek okuduğum bir kitaptı, tekrar hatırlattığın için sağol.
YanıtlaSilSizin blogtaki değerlendirmeniz de okuduğum yorumlar arasındaydı:) Severek okuduğunuzu biliyorum:) Dediğim gibi beklentilere göre değişebilir sevip sevmemek. Ben okuduğuma pişman değilim ancak yazımda belirttiğim konuları yazmadan edemezdim. Teşekkürler:)
SilAy o kadar güzel anlatmışsınız ki, bu kitabın özellikle kadın okurlar tarafında çok sevilmesi benim aklımı da çok kurcalamıştı. Ayrıca kadının makine gibi peşpeşe kitapları sıralaması da beni bi tık rahatsız etmişti, böyle durumlarda içeriğin kalitesinden şüpheye düşüyorum. Aşırı popüler olması genelde hakkında pek olumsuz yorum bulunmaması da aklımı kurcaladı, annemin kitaplığında olmasına rağmen hiç elim varmadı. Okumayı pek de düşünmüyorum. Yazınız da bana gayet yetti, benden pas. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Kitap hakkında en ufak bir eleştiriye rastlamamam beni de deli etmişti. En kaliteli romanları dahi beğenmeyip eleştirenler olmasına rağmen ilk kez karşılaştığım bir durumdu bu. Popüler kitaplarda pazarlama önemli bir faktör. Bir de bilmiyorum o kadar kişi beğendikten sonra insan kendisinden şüphelenip olumsuz bir şey söyleyemiyor belki. Tekrar söylemek gerekirse, çok daha kötü kitaplar okudum. Değerlendirilecek boş vakti olanlar ya da dolduruşa gelip ağlamak isteyenler için uygun olabilir. Bir aşk romanı değil, kuşatılan şehirde yaşananları özellikle insanların yüreği burkulsun diye anlatmış fakat çok da kötü bulmadığımı belirteyim. Teşekkürler...
SilBen bu tarz kitapları çerez diye nitelendiririm. Genelde insana birşey katmıyor, yorgun ya da yoğun olduğum zamanlarda okumadan uzak kalmamak için elime alırım.
YanıtlaSilBen de onu demek istedim. Çerez niyetine okunabilir. Dediğim gibi Leningrad kuşatması hakkında yazdıklarını, orada yaşanan felâketi bilmiyordum, bu bakımdan okuduğuma pişman değilim fakat eleştirilerim geçerli.
SilYazarı ilk defa duydum. Bir kenara not alıyorum! 🧡
YanıtlaSilBen de bu kitap sayesinde öğrenmiştim. Popüler edebiyat meraklılarının çoğu tanıyor sanırım:)
SilBen de sizin gibiyim, Best Seller sevmiyorum :)
YanıtlaSilSizi gördüğüme ne kadar sevindim bilemezsiniz:) Evet, bu tür kitapların amacı ticari olunca pek istekli olmuyorum. Kitap insanı biraz yormalı, diliyle, felsefesiyle, verdiği bilgilerle entelektüel açıdan yükseltmeli bence.
SilHmm bu yazarı duymamıştım. Güzel inceleme olmuş fakat belki de sizin olumsuz değerlendirmelerinizden dolayı pek okumak istediğimi sanmıyorum ya da çok merak etmedim. Normalde fantastik türünü o kadar sevmem. Sevdiklerim vardır ama çok nadir, bir de buna dram ekleniyorsa beni çok bayacağını düşünüyorum. Teşekkürler inceleniz için! Bunu es geçeyim ben:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim:) Romanın türüne fantastik diyemem. Sadece Anya'nın kızlarına anlattığı masalın ilk bölümü fantastik. Böyle olması doğal, çünkü zaten masal. İlginç olan masal ilerledikçe gerçek olayların hikayesine dönüşüyor. Bu da garip! Sonuna yaklaşırken drama dönüşüyor. Popüler kitaplardan biri. Elbette kitaptan ne almak istediğinize bağlı. Masalda fantastik kahramanlar, olaylar olabilir. Ancak roman bana göre belli bir mantık çerçevesine oturtulmalı, hayatın olağan akışına aykırı olmamalı, aynı zamanda insana bir şeyler kazandırmalı, dili düzgün olmalı. Bütün bu şeylerin kırpıntılarını bulduğum kitap, genel olarak beklentilerimi karşılamadı. Okurun nabzına göre yazılmış, ilk plânda ticari gayeler güden bir kitap. Okumaya yeni başlayanlar için cazip olabilir ancak kitapta çok şey arayanlar için vasat bir kitap diyebilirim. Yazar, buna benzer çok roman yazmış, hepsi aynı mantıkla yazılmış. Bu yüzden bir kitabı okunabilir belki ama ikincisine hiç niyetim yok:)
SilKitabı çok görmüştüm, kapağa bakınca nedense romantik konulu olduğunu düşündüm. O yüzden yakınlık hissedemedim.
YanıtlaSilDramı ben severim ama başkalarından farklı hissettiğim oluyor. Mesela herkesin duygulandığı yerde hiçbir şey hissetmediğim olduğu gibi kimseyi etkilenmeyen fantastik, gerçeküstü bir yerde ağladığım olabiliyor. 😅
Aydınlatıcı bir tanıtım olmuş, annenin soğuk olmasının nedenini ben de anlamadım, galiba karakteri öyle. Teşekkürler.
Salt romantik ya da aşk romanı diyemem. Masal kısmı fantastik ama devamı aynı şekilde gitmiyor, bir süre sonra gerçeğe dönüyor ki, bu geçiş bana tuhaf geldi. Popüler kitaplardan biri. Annenin davranışını kitabın sonuna doğru bir nedene bağlasa da aslında bu bağlantı havada kalıyor. İkinci dünya savaşında bir şehrin kuşatılması sonucunda yaşanan acı olaylar biraz abartılı gelse de yansıtılmış diyebilirim. Elbette savaş sırasında çok daha acı olaylar yaşanmıştır muhtemelen ama benim gerçekçi bulmadığım bazı noktalar da oldu. Yine de kitabın belki de tek beğendiğim bölümüydü bu. Ben teşekkür ederim:)
Silçok severim bu teyzeyi, her kitabında ağlarım yaaa :) bu türün edebiyat olanı da var, alice munro, saf edebiyat, nobel aldı :)
YanıtlaSilNormalde benim de ağlamam lâzım ama nedense bu kitap ağlatmadı beni:) Alice Munro ile Hannah arasında nasıl bir ilişki kurdun anlayamadım. Hangi tür? Alice Munro da tanıdığım bir yazar değil.
Silgenelde kadınların hayatları :)
SilIşık hızından hızlısın:)) Teşekkürler aydınlattığın için:)
Sil