23 Ocak 2023 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 179

Sevgili 
DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm heyecanıyla devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusu Sade ve Derin / DeepTone tarafından belirlendi. 

"Katilleri idam cezası ile cezalandırarak toplum da cinayet suçu işlemiş olur. Bu nedenle, müebbet hapis, katiller için iyi bir cezadır."

Bu konuyu empati yaparak değerlendirmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Eğer mağduru ve katili tanımıyorsak, nedeni ne olursa olsun verilecek idam cezasını hem evrensel hukuk hem de çağdaşlık adına doğru bulmayabiliriz. Fakat sevdiğimiz bir insanı öldüren kişinin yaptığı bu eylemin karşılığını canıyla ödemesinin içimizi bir nebze soğutabileceğini düşünmeden edemiyorum. Sevdiğimiz insanı geri getirmese de katilin bu şekilde cezalandırılması içlerimizi biraz olsun soğutmuş olur. Ayrıca bir mikrobun ortadan kalktığına için için sevinirken cinayete teşebbüs edecek diğer mikropların üzerinde caydırıcı bir etki bırakacağını da söylemek mümkün. 

İdam cezası yerine katilin müebbet hapisle cezalandırılması bir çözüm müdür? Yukarıda empati kurmaya çalışarak konunun duygusal etkilerini bir tarafa bırakıp meseleye rasyonel açıdan bakılması taraftarıyım. Bu yüzden konunun enine boyuna değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sağlıklı düşünebilen, eğitimli bir insan cinayet işleyebilir mi? Bence bu mümkün değil. Meydana gelen her cinayette işin kolayına kaçıp baş sorumlu olarak katili hedef alırken ailenin, toplumun ve devletin sorumluluklarını görmezden geliyoruz. Kültürümüzden gelen kan davaları, ideolojik sapkınlıkların sebep olduğu kıyımlar, dini inanışların getirdiği cihat, kâfirlerin öldürülmesi gibi çağ dışı yaptırımlar varken tek suçlu elini kana bulayan katil midir? 

Eğer suç ve cezadan bahsediyorsak önce adalet sistemini sorgulamalı. İşlenen her suç lâyıkıyla cezalandırılıyor, gerçek suçlular tam manasıyla ortaya çıkarılabiliyor mu? Sözgelimi kadın cinayetlerini ele alalım. Sıklıkla haberlere konu olan genç bir kadının kocası tarafından bıçaklanarak öldürülmesi durumunda verilecek cezayı tartışalım. Öncelikle, toplumun ataerkil yapısı bu cinayetin önemli bir sebebi değil midir? Bu yapıyı ortadan kaldırmak yerine dini ya da geleneksel değerleri baş tacı edip kadını erkeğin yanında değersiz kılıcı kural ve davranışları yücelten devletin, bu yapıyı normal gören ve çocuklarını yanlış yönlendiren ailelerin hiç mi suçu yok? Bir örnek daha vererek devam edeyim. Alacak verecek davalarında ortaya çıkan cinayet haberlerini duyuyoruz. Eğer güvenilir bir adalet sistemi olsa, hakkını devletin koruyacağından ümidini keserek her türlü riski göze alıp adaleti kendi başına sağlamaya kalkışır ya da mafyaların eline bırakır mı insanlar? 

Diğer taraftan insanın ruhsal sağlığına dikkat çekmek istiyorum. Ekonomik sebepler ve muhtelif sağlık sorunları nedeniyle başkalarına zarar verebilecek, hiç tanımadığı insanları öldürebilecek hasta ruhlu birçok insan dolaşıyor aramızda. Bunların bir kısmı adam yaralama ya da benzeri bir suçtan kısa süre hapis yatıp dışarı salınmış kişiler. Bazıları mafya tetikçileri. Bazıları hayattan bir beklentisi kalmamış dini ve ideolojik tetikçiler. Bu tür insanları kontrol altına almak, eğitmek yerine sırası geldiğinde kirli çıkarları için kullanan devlet kurumlarının, mafya ve ideolojik örgütlerin payı yok mu bu cinayetlerde?

Yukarıda bahsettiğim ya da olası diğer nedenlerle vuku bulan cinayet olaylarının gerçek faillerini sadece katillerle sınırlandırmak yerine ihmali bulunan kişi ve kurumların cezalandırılması da hem adaletin gereği hem de bu tür fiillerin tekerrür etmemesi için caydırıcı etkiye haizdir. Hiç ilgisi yokmuş gibi görünebilir fakat kanaatimce her cinayetin temel nedenlerinden biri de devletin liyakatsiz kişilerin yönetimine bırakılmış olmasıdır.

Prensip olarak hiçbir insanın bir başka canlıyı öldürmesine, gerekçesi ne olursa olsun yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı devlete idam cezası yetkisinin verilmesine karşıyım. Ayrıca daha önce bölümler halinde blogumda yayımladığım "Masum Bir Adamın İtirafları" adlı çeviri romanımda konusu geçen, bütün deliller aleyhine olmasına karşın hiçbir suçu olmayan adamın idam cezasına çarptırılması gibi olayların bu düşüncemde etkili olduğunu eklemek isterim. Elbette katil cezalandırılmalı ama nasıl? 

Şimdi gelelim müebbet hapis cezasına... Biliyor musunuz, ülkemizde müebbet hapsi ya da onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmayı göze alıp birkaç bin liraya adam öldürebilecek binlerce kiralık katil var. Bunlar her seçim döneminde bir af çıkarılacağından son derece eminler. Dışarı salıverildiklerinde yeni müşteriler arayacakları da şüphe götürmez bir gerçek. Öyle ki bu tür insanlar, hapishaneleri kendilerine mesken tutmuş, içeriden her türlü yasa dışı faaliyetlerini sürdürebiliyorlar. Bunları müebbet hapisle cezalandırmanın ne faydası olabilir? Katile öyle bir ceza verilmeli ki, hiçbir aftan yararlanamasın. Elbette önce o kişinin katil olduğundan emin olmak şart! Nasıl bir ceza? Söz gelimi eskiden kürek mahkumiyeti vardı. Günümüzde böyle bir ceza yok. Yeraltı madenlerinde çalıştırılabilir ömür boyu meselâ. Çalışmaz kaytarırsa azıklarından kesilir. Ağır işlerde karın tokluğuna öylesine çalıştırılır ki adam, idam cezasını arayacak hale gelsin. İyi hali görülenler, devlet adına tarlalarda mahsul yetiştirilmesinde değerlendirilebilir örneğin. Darbeci Kenan'ın meşhur sözü geldi şimdi aklıma. Gencecik çocuklar için "asmayıp besleyecek miyiz?" demişti bir zamanlar. Katiller asılmasın ama beslenmesin de. Devlet adına çalıştırılsın köle gibi. Böylelikle biraz olsun hak yerini bulmuş olur. Mağdurların birinci derece yakınlarına devletin elde ettiği bu kazancın bir kısmını dağıtmak da makul geliyor bana. Neticede devletin bu cinayetlerin tamamında az ya da çok sorumluluğu var. Ayrıca cinayetlerin önüne geçilebilmesi için devleti yönetenlerin, görevlerinde ihmalkârlık gösterenlerin de cezalandırılması gerektiğine inanıyorum.

10 yorum:

  1. Madenlerde çalıştırılması konusunda hem fikirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaçmasınlar diye ayaklarına zincir bağlanmasına da gerek yok, tak bir chip koordinatı gelsin:)

      Sil
  2. hımm dünya geneli olarak düşünmüştüm yazarken, bizim ülkede durum yazdığın gibi demek ki, bizim ülkede idam var mı acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla ülkenin halini düşünmekten dünyayı unuttuk. Bizim ülkede adaletin zerresi yok, biliyorsun. İdam cezası kâğıt üzerinde kaldırıldı ama yasa dışı yollardan istediklerini suikast yoluyla ölüm cezasına çarptırabiliyorlar.

      Sil
  3. Çok iyi açıklamışsınız, bir tek şey hariç tüm söyledikleriniz düşüncemde eksik kalan parçaları tamamladı, tamamıyla hak verdim.

    Bir tek "Sağlıklı düşünebilen, eğitimli bir insan cinayet işleyebilir mi?" sorunuza yanıtım olumsuz... "You Don't Know" filmindeki gibi doktor olsa bile öldürmekten geri durmayanların dünya yüzünde tespit edilebildiğinden fazla olduğuna inanıyorum, eğitimle kendilerini gizlemeyi ve yaptıklarına kılıf bulmayı daha iyi başarıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Karşı olduğunuz konuda ise sanırım tam anlatamadım. Bir insanın cinayet işlememesi için ortaya iki kriter koydum. Bunların her ikisinin de aynı anda geçerli olması gerekir. Bunlardan birincisi sağlıklı düşünebilmesi, yani psikolojik bir problemi olmaması. Sözgelimi halk arasında cinnet getirmek diye bir tabir var. Ne kadar eğitimli olursa olsun cinnet geçiren bir insanın ruh sağlığı bozulmuş, mantıklı düşünmesi imkânsız hale gelmiştir. Diğer taraftan insanın ruh sağlığı yerindedir ama cehaletten ileri gelen bazı inançlara körü körüne bağlı hisseder kendini. Buna örnek kan davası verilebilir. Her iki durumdan birisi söz konusu olduğunda kişi cinayet işleyebilir. Oysa ruh sağlığı yerinde eğitimli normal bir insanın sebebi ne olursa olsun cinayet fikrine sıcak bakabileceğini düşünmüyorum.

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Adaletin olmadığı yerde her zaman gerginlik vardır.

      Sil
  5. Ben idam cezasına, bir canlının hayatının sonlandırılmasına ilke olarak karşıyım, ''ama'' ; idam cezası caydırıcı olması açısından kaldırılmamalı, bir kenarda durmalı, olur olmaz kolayca verilmemeli.. sadece tasarlayarak ve acımasızca işlenen cinayetlerde kılı kırk yararak uzun aşamalardan geçerek verilmeli.. sık sık da af çıkarılmamalı.. adalet de tamamen tarafsız olmalı ve hızlı işlemeli.. ütopik geliyor değil mi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sondan başlayayım, evet ütopik geliyor:) Fakat yazdıklarınızla aynı fikirdeyim. Fakat idam hangi koşulda uygulanabilir üzerinde iyice düşünmek lâzım. Bir kere katilin ruhsal durumunda bir sakatlık olmaması gerekir. Bu durumun tespiti kesin olarak mümkün mü bilmiyorum. Eğer psikolojik bir sorunu yok ise bir insanı öldürebilen kişinin bence de yaşamaya hakkı olmamalı. Eğer bir psikopat üç beş yıl cezaevinde kaldıktan sonra tedavi edilmesi ya da gözlem altında tutulması gerektiği halde toplum içine salınıyor ve o kişi gidip yeni bir cinayet işliyorsa bu durumun müsebbipleri de cezalandırılmalı bence. Devletin çıkardığı aflar cinayetleri teşvik edeceğini düşünüyorum. Bu yüzden affa ben de karşıyım. Tarafsız bir adalet düzeni mümkün olmadığı sürece pek çok idam kararı tartışmaya açık bir durum arz edecektir.

      Sil