17 Ocak 2024 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 230

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Ağaç Ev Sohbetlerinde bu haftanın konusu sevgili Sade ve Derin / DeepTone'dan.  

"Geleneksel kültürü korumak önemli midir?"

Kültür, bir toplumu diğer toplumlardan farklı kılan yaşayış ve düşünüş tarzıdır. Değişerek devam eden, toplumların asırlar boyunca oluşturduğu yaşam tarzlarını içine alan bir hafızadır. Doğuştan gelen bir özellik değildir, toplumun inançları, dili, tutum ve davranışları, bilgisi, sanatı, beceri ve alışkanlıkları, gelenek ve göreneklerine bağlı olarak bireylerin koşullanmasından ibarettir. İster Afrika'da ilkel bir kabile, ister gelişmiş bir ülke coğrafyasında olsun her toplumun kendine özgü bir kültürü vardır. 

Geleneksel kültürü korumak topluma ve bireye ne fayda sağlayabilir? Kültürü dış etkilere karşı korumak ne ölçüde mümkün? Yaşadığımız ülkenin her bölgesinde kültürel özellikler aynı mı? Kültürün var olması onun önemli olduğunu gösterir mi? Hangi kültürel özelliklerimiz korunmaya değer? İnsanın aklına bunun gibi bir sürü soru geliyor ardı ardına.

İlk bakışta geleneksel kültürümüzü korumak pek önemli değil gibi geliyor bana. Ne yalan söyleyeyim, kültür deyince aklıma ilk düşen Bursa'nın kılıç kalkan ekibi! Bir zamanlar memleketi tanıtacağız diye korkunç teneke sesleriyle turist karşılamak modaydı. Her millet kendi kültürüyle övünür övünmesine ama kültürün içinde hep iyilikler ve güzellikler mi var? Toplumu oluşturan bireyler, kültürel öğelere hep aynı gözle mi bakıyor?

Kültürün yurttaşlar üzerinde bağlayıcı etkisi olduğunu yadsımıyorum. Yabancı bir ülkeye gittiğimizde farklı bir kültürle karşılaşır, uyum sağlamakta güçlük çekeriz. Bulunduğumuz ülkenin insanları aralarına almak için kendi kültürlerini kabul etmeye zorlar bizleri. Diğer taraftan bu kadar önemli bir konuyu el üstünde tutup koruma noktasında pek bir şey yapılabileceğine inanmıyorum. Her kültür birbirinden etkilenip zaman içinde değişirken kurallara bağlı olamaz. Sözgelimi geleneksel kültürümüzün bir parçası olan Karagöz çocuklarımız tarafından ne ölçüde tanınıyor? Oysa telefon ekranlarından "kırmızı balık gölde kıvrıla kıvrıla yüzüyor" şarkısını bilmeyen ve hipnotize olmuşçasına kendini kaptırmayan çocuk yok gibi. Evet, işin uzmanları iki yaşına kadar telefondan uzak tutun çocukları diyor ama Karagöz o boşluğu doldurabiliyor mu? Ayrıca Karagöz, tarihin sayfaları arasında kaybolup gitse ne kaybederiz? Kişi başı milli gelirimiz mi düşer, hayallerimiz mi sona erer? Niye abartıyoruz bazı şeyleri, kendi haline, doğal akışına bırakmıyoruz?

Bütün dünyanın tek ve ortak bir dil konuşması mümkün olmadığı gibi kanaatimce global kültürden de bahsedemeyiz. Her ulusun kendine has kültürel özellikleri vardır. Siyasi ve ekonomik bakımdan güçlü devletler zayıf devletlere kültürlerini ihraç eder. İngilizce'nin uluslararası geçerli bir dil olması, ülkemizdeki fast food ve Starbucks türünden kafe alışkanlığı bunlara örnek gösterilebilir. Köy kahvelerini koruyup başka kültürlerden gelen benzerlerine kapıları kapatmak bize bir şey kazandırmaz. Zaten istesek de kültürler arası etkileşimi engelleyemeyiz. 

Aslında geldiğimiz coğrafyadan dolayı Bozkır kültürünün izlerini taşıması gereken Türk kültürü İslâm dininin etkisiyle Arap kültürüne teslim olmuştur. Bu nedenle halkımız bilimde yeterince kendini gösterememiş, resim, heykel, müzik gibi sanat dallarında pek söz sahibi olamamıştır. Yine dinin etkisiyle Arap toplumundan etkilenen örf, adet, anane, gelenek ve göreneklerimiz çağın gerisinde kalmıştır. Bütün bunlar modern çağda unutulmaya yüz tutmuş değerler. Halkımız milli kültür birikiminden yoksun olarak kendini var etmeye çabalıyor. Aslında üzerimize pek de uymayan bu değerlere saplanıp kalmanın bize kazandıracağı bir şey de yok bana göre. Hepsi zamanı gelince tarihin sayfalarında ya da etnografya müzelerinde yerini almaya mahkûm olacak zira.   

12 yorum:

  1. Ben biraz farklı düşünüyorum geleneksel kültür konusunda. Zülfü Livaneli'nin söylediği türkülerde kendimi buluyorum. Evet yabancı müzikleri de çok seviyorum ama "Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm" diyen Karacaoğlan türküsü yüreğimi delip geçebiliyor. Sabahat Akkiraz'ın billur sesinde kaybolabiliyorum. Neşet Ertaş türkülerini çok seviyorum. Ezel Akay'ın bir söyleşisine katılmıştım. Fantastik film çekmek için Anadolu'da ne kadar çok efsane olduğundan bahsetmişti, tutturmuşlar vampir vampir... Evet biz bazen işlemeyi bilmiyoruz. Şahmeran gibi nefis bir hikayeyi Netfliks için berbat bir şekilde çektiler. Ama Ezel Akay el atsaydı o işe bambaşka bir şey çıkabilirdi. Ezel Akay'ın Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü filmi bence müthişti. Evet bazı kılıç kalkan ekipleri gözümüze estetik gelmeyebilir, o konuda haklısınız. Peki ya Yaşar Kemal'in büyülü sözcükleri! Bunları bilerek kulaç atmayı bilen çocuklar bence evrensel ırmakta boğulmazlar. Sorsak Türk halkına, en enteli bile rakı masasında Pink Floyd yerine taş plak dinlemeyi tercih eder. Onun yeri başka, ötekinin yeri başka :) Yani demem o ki, kendi kültürümüzde evet şu an garip olan veya anlamsız olan şeyleri ayıklayabiliriz ama güzel olanlarını yaşatmalıyız. Şiirler, türküler, hikayeler, masallar yaşamalı diyorum ben.
    Sevgiler, selamlar 🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birbirimizden farklı düşünmek son derece güzel bir şey, sevgili Evde Yazar. Lâkin tanıdığım kadarıyla sizinle fikren ayrı düşmemiz pek olağan gelmiyor bana. Sanırım meramımı anlatamadım. Sadece geleneksel kültürümüzde değil, dünyanın farklı kültürlerinde de elbette çok sevdiğim, beni mutlu eden yaşama biçimleri, sanatsal özellikler, dil farklılıkları gibi kültür bileşenleri var. Yani ben ülkemizin kültürüne toptan karşı değilim. Bu ülke Nazım Hikmet gibi dehaları çıkarmış, yine sözünü ettiğiniz değerlere sahibiz. Ben sorulan soruya yoğunlaşarak kültürün korunması üzerine düşündüm. Kültürün korunmaya ihtiyacı yok. Güzel olan zaten ayakta kalıyor, içi boş olan da yenilerine yerini bırakıyor zaten.
      Prensip olarak bizimki de dahil olmak üzere hiçbir ülkenin kültürünü öncelemem. Her kültürde öne çıkan özellikler mevcut. Geleneksel kültürümüzü nasıl koruyabiliriz? Akşamları televizyonda köy düğünlerini göstererek mi?
      Benim olaya yaklaşımım, bazı soyut şeylere gereksizce anlam yüklenmesine itirazım ile ilgili sanırım. Her şeyin başına milli ekliyorlar ya. Neyse ki, sevgili Deep, bu kez milli yerine geleneksel ifadesi kullanmış. Sonuçta aynı kapıya çıkar ya. Ben evrensel değerlere daha yakın hissediyorum kendimi. Hiç unutmam, içkili lokantadaydık bir keresinde. Masasının önünde zeybek oynayan bir hanımefendi içimin yağlarını eritmişti. Yani bir kadın, efe oyununu bu kadar incelikle nasıl oynar diye geçirmiştim içimden. Fakat aynı heyecanı sirtaki dinlerken duyuyorum. Bu sebeple ne zeybek oyununun ne de sirtakinin özel bir korumaya ihtiyacı olduğuna inanmıyorum. Şehitlere, bayrağa, vatana da öyle. Olaylara farklı cephelerden bakmak bana akılcı ve adaletli geliyor. Vatan toprağı kutsal, bayrağımızın dalgalandığı bu toprakların her zerresi şehitlerimizin kanıyla sulanmış, diyeceğin yerde yabancılara satma, çevreyi koru, tarımına hayvancılığına önem ver, kirletme. Değer, lâfla bilinmez.

      Özetle geleneksel kültürümüzü korumak için manevi bir çabaya gerek olmadığını düşünüyorum. Bu amaçla kurulan dernek ve vakıflar lâf salatası yapacakları yerde tarihi kültür varlıklarımızı korumak için kolları sıvasınlar. Açık hava müzelerimiz, tarihi eserlerimiz son derece bakımsız ve korunmaya muhtaç. Diğer taraftan yazımda belirttiğim üzere bazı kültürel değerlerimiz ömrünü tamamlamış, onları hortlatmanın anlamı yok. Bazılarını da iptidai buluyorum. Sözgelimi yağlı güreşler bana itici geliyor. Ha keza başlık parası, görücü usulü evlilik, imam nikâhı, kan akıtarak kurban kesilmesi de öyle:) Bunları korumaya değer bulmadığım gibi hepsi çağ dışı. Sevgiler:)

      Sil
    2. Aslında dediğiniz gibi farklı düşünmüyoruz, azıcık nüans var :) Evet sözde geleneksel kültürü koruma amaçlı kurulan vakıflara şunlara bunlara ben de karşıyım. Ama ülkenin de bu işleri ciddiye alacak ve iktidarın bakış açısına göre değişmeyecek kültür politikası olmalı. Müzecilik geliştirilmeli, devletin resmi televizyon kanalı ya da çağa göre Youtube kanalı, taraf tutmadan gerçekten değerli olan kültürel değerlerimizi günümüze taşımalı. Modern meddah Ferhan Şensoy oyunlarını göstermeliler, uyduruk hamaset dolu tarih (!) dizileri yerine mesela Yaşar Kemal'in romanlarını dizi yapmalılar. Masallarımızı fantastik film yapmalılar. Elbette bunun için gerçekten işinin ehli insanlar gerekiyor. Devletin resmi kanalında saçma sapan yozlaştırıcı yayınlar olmamalı. Görgü kuralları güncellenerek anlatılmalı mesela. Sosyal medyada görgü kuralları nasıl olmalı konusu bile işlenebilir. Keşke Zülfü Livaneli gibi elimizde kalan son değerleri Kültür Bakanı, TRT Genel Müdürü falan yapsalar:)

      Sil
    3. Bu sözlerine katılmamam mümkün değil. Aramızdaki nüans belki benim kültürel değerlerimizden bazılarını biraz elemeye tabii tutmuş olmam. Kaldı ki, sizin de buna karşı çıkacağınızı sanmıyorum. Bize gelenek görenek, ya da ahlâk kuralları, adab-ı muaşeret diye anlatılanlar, söz gelimi büyüklerin elini öpme alışkanlığı gibi kültürümüzde yeri olan alışkanlıkları da bir kenara koymanın vakti geldi diye düşünüyorum. Siz hep kültür varlıklarımızın iyi ve güzel olanlarına dikkat çekmişsiniz, elbette bunlarla ilgili negatif bir düşüncem yok. Belki bir nüans da şurda var düşüncelerimizde:
      Ben zamana karşı korunmaya muhtaç mimari eserlerimizin ve arkeolojik alanların, müzelerin dışında kalan kültür değerlerimizi korumanın yersiz olacağına inanıyorum. Çünkü bunların pek çoğu Arap ve Fars kültürü temelli. Atatürk'ün medeniyet konusunda batıyı işaret etmesinden sonra batı kültürünün bizi şekle sokmasından rahatsız değilim. Elbette onların da yozlaşmış kültürleri var. Ne diyelim, güçlü olan kazansın. Ülkemizde gidişat liyakatli kişilerin başa gelmesine imkân vermiyor maalesef. Sevgiyle:)

      Sil
    4. Nüanslar ortadan kalktı sayılır. Elbette yolumuz medeniyet yoludur, ama özümüzdeki güzel kültürel değerlerin de farkında olarak; sevgiler 🌺

      Sil
    5. Kesinlikle:) Güzel olan tüm kültürel değerleri kucaklayalım. Sevgiyle:)

      Sil
  2. Evde Yazar ile aynı düzlemdeyim, sanırım nereye baktırıldığımız değil de nereye baktığımız önemli. Geçmişte, çocuk ve çocuk gençken tahammül edemediğim pek çok bizden şarkıya, şarkıcıya, rakıya su katmaya ve türkülere ve dahi yazarlarımızın önemli bir kısmına bayılıyorum, uzun zamandır ve şimdi.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Buraneros, yukarıda verdiğim cevap sanırım kendimi biraz daha iyi ifade ediyor. Ben kültürün müzik gibi enternasyonal bir dili olduğunu düşünüyorum. Beethoven'ı koruma ve yaşatma derneği olmadığı gibi mimari eserler dışında kalan, sözgelimi şarkıların, türkülerin, adet ve gelenek gibi kültür varlıklarının özel bir korumaya ihtiyacı olmadığı kanaatindeyim. Elbette bu benim düşüncem. Teşekkürler:)

      Sil
  3. yani korumak çok önemli değil diyosuun de mii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, aynen. Mimari eserleri ve müzeleri korumamız gerekir fakat diğer kültür varlıkları üzerinde korumanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Örneğin meddahlık stand-up (daha Türkçe karşılığını bile uyduramamışız) gösterilerine evrilmiştir. Ne kadar önlem alırsak alalım bu değişimin önüne geçmek mümkün değil bence. Bu yüzden geleneksel kültürü korumanın önemli olmadığını söyledim. Ne olur anla beni:))

      Sil
  4. Selamlar!

    Onca blogtan sonunda önemli değil diyen biri, hem şaşırdım hem sevindim. Çünkü karşı görüşü okumayı gerçekten çok istiyordum.
    Yazınızın sonuna baktığımda Araplaşmış kesimden bahsediyorsunuz. İyi ama o da bizim Kültürümüz değil ki. Şahsen ben onun benimsenmesine de karşıyım.
    Miss gibi kahvelerimiz var bizim neden sırf etiket uğruna Starbucks'a gidip onca para bayılalım ki bir kahveye? He onları içmeyelim demiyorum, zira kahve hayranıyım her türlü kahveyi zevkle içerim. Ben yenilikleri yoksayalım diyenleri kabul etmediğim gibi doğrudan kabul edilmesine de karşıyım açıkçası.
    Çocuklarımız neden robot gibi telefon ya da TV karşısında Kırmızı Balık izlesin ki Karagöz Hacivat varken? Bu arada Karagöz Hacivat tamamen örnek :)

    Sevgiler,
    MyReal.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, geç cevabım için özür.
      Karşı görüşler bana da daha cazip geliyor. Bildiğimiz şeyler bize bir şey kazandırmaz çünkü. Evet, esas gıcık kaptığım Arap ve Fars kültürü. Söz konusu ülkeleri ziyaret esnasında kültürlerini öğrenmek, bir süreliğine o kültürün içinde bulunmak güzel olabilir ama yaşadığım topluma egemen olmasına razı değilim. Hele bu tür kültürlerin mayasında bugün için çağdışı kalmış bağnaz inançlar söz konusu ise hoşnutsuzluğum bir kat daha artar. Evet, kahveye itirazım yok. Her ne kadar Yemen'den gelse de bizim dünyaya mal olmuş Türk kahvesi. Araplar kahveyi başka usulde yaparlar. Yunanlar bu kültürümüze sahip çıkmaya çalışıyorlar. Dünyaya egemen olmuş yoğurt kültürümüz var sözgelimi. Starbucks nedir ya? Göreceksiniz moda gibi beş on yıl sonra esamesi okunmayacak. Hambuger yerine de pide yiyelim ok, ancak pide bizim damak zevkimize uyuyorsa ayrıca korunmaya ihtiyacı var mı? Velev ki hamburger pideyi yendi ve herkes hamburger yiyor pide yerine. O zaman zaten hiçbir koruma tedbiri, pideyi yaşatma derneği bir şey yapamaz.
      Ok, çocuklarımız karagöz, hacivat izlesinler. Ancak bizim istememizle olmuyor bu işler. Artık hiçbir çocuk karagözle ilgilenmiyor. Bence artık tarih sayfalarında yerini aldı. Çocuklara zorla karagöz sevdimenin de anlamı yok bence:) Sevgiler...

      Sil