27 Ocak 2016 Çarşamba

26/01/2016 Salı, İzmir


Akşam Lise arkadaşları ile buluşacak olmamızdan dolayı bugünü de İzmir'de geçirdik. Sabahtan dışarı çıkıp biraz çarşı pazar dolaştık. Mudo'da gördüğümüz masa konsept leri çok hoşumuza gitti. Fotoğraflarını çektim. Benzer tasarımların bizim Taş Eve yakışacağını düşünüyorum. Masaların ayakları metal, tablası ise yaklaşık beş santimetre kalınlığında kesilmiş ağaçtan oluşuyor. Ahşabın üzerini kalın camla tamamlamışlar. Ağaç bizde bol nasılsa. Metal ayakları da Cumhur Usta'ya kutu profilden imal ettirip siyaha boyadık mı geriye sadece üstünün camı kalacak. 

Mudo'dan sonra Paşabahçe mağazasını gezdik. İlgi çekici çok fazla ürün var burada. İnsan alışveriş yapmasa bile müze gibi gezebiliyor.
Dışarı çıkınca hafiften kar atıştırıyordu. İzmir karı bu tabi. Minicik kar taneleri, nazlı nazlı havada uçuşarak yere doğru iniyor. Bu manzara bile  İzmir için sıra dışı. Uçuşan karımsı taneler yere düşmeye fırsat bulamadan eriyip gidiyorlar.

Akşama doğru heyecanım arttı. Tam kırk yıl sonra liseyi birlikte okuduğumuz arkadaşlarla birlikte olacaktık. Böyle bir günde içilmez de ne zaman içilir. İçkili araba kullanmak istemiyordum. Bunu düşünürken kızımdan gelen telefon bu sorunu da çözmüş oldu. Akşam yemeğe o da  katılabilir ve daha sonra hep birlikte  eve dönebilirmişiz. Bu harika bir fikir dedim. İşletme sahibi Naci Beyi arayıp kızım için bir kişilik yer daha ayırttım sadece. Kızımızın arabasıyla döneceğimizden dolayı ben arabayı bırakacaktım.

Saat yediye doğru eşimle evden çıktık. Kalimera Restaurant'ın bulunduğu sokağın başında kızımızla buluştuk.
Dönem arkadaşım, aynı zamanda işletmenin sahibi olan Naci Bey  tarafından karşılanıp  bir üst kata yönlendirildik.

Mekan eski bir Rum evinden bozma oldukça şirin bir yer. U şeklinde çevrilmiş masaların her iki tarafına sandalyeler dizilmiş. Üst kata çıktığımızda salonun yarısı dolmuştu. Katılım fazla değil sanki. Salona şöyle bir göz gezdirdiğimde bir sürü yaşlı adam, dört beş tane de orta yaşlı bayan görüyorum. Adamların pek çoğu benim gibi kel, geri kalanların saçları iyice aklaşmış. Herkese selam verdikten sonra gösterilen yerimize oturduk.

Keşke diye aklımdan geçti, keşke o dönemde bizi okutan hocalardan birini de bulup getirselerdi buraya. Ne yazık ki salonda hiçbir hocamız yoktu. Gözlerimi soldan sağa doğru bütün masalarda gezdirdim, tanıdık bir yüze rastlarım diye. Yok, hiçbirini hatırlamıyorum. Yanımda oturan top sakallı İngilizce Öğretmeni Yaşar bey, Merzifon'dan kalkıp gelmiş. Hangi sınıftaydın diye soruyorum. 76 mezunuyum diyor. O tamam da şuben neydi diye üsteliyorum. Hatırlamıyorum diyor. Ben hiç unutmam. Belki de benimkisi en kolayıydı şansıma. Liseyi bitirene kadar beş okul değiştirdim ama şubem her zaman A oldu. Liseden de 3-Fen A şubesinden mezun oldum. Aynı şubeden arkadaşım Erdal'ın da ameliyatı uzun sürdüğünden gelemedi. Yok, yok ameliyat olmadı. Ameliyatı yapan o, doktordur kendisi. Mecliste öğretmen boldu ama masanın karşı tarafında oturan bir doktor arkadaşımla tanıştık sonrasında. Lisemizin marşını bile unutmuşlar. Ben hatırlattım hepsine... "İlim ve bilgi yuvası, yükselmektir hep çabası, Eşrefpaşa Lisesi, İzmir'in güzel sesi".


Geçen yıl bizim sınıftan üç arkadaş katılmış. Zaten o da ilk toplantılarıymış. Şaşırdım. 39 yıl boyunca neyi beklediniz diye. Olmadı işte dediler. Geçen toplantıya katılan sınıf arkadaşlarımdan biri Çin'deymiş. Diğer ikisi neden gelmedi, kimse bilmiyor. Bol bol sohbet ettik gelenlerle. Hocalarımızı andık. Ölenlere rahmet okuduk. 

Organizasyonu yapan arkadaşlardan Hasan bir konuşma yaptı. Farklı etkinliklerde bir araya gelmek için herkes istekli göründü. Umarım öyle olur. 1976 yılı mezunları, fen ve edebiyat şubeleriyle kaç kişiydi bilmiyorum ama topu topu 20 dönem arkadaşıydı geceye katılan. Sayı çok az ama aradan da koca 40 yıl geçmiş yani. Az mı?       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder