9 Mayıs 2016 Pazartesi

ÖRTÜ

09/05/2016 Pazartesi, Tire



Bu aralar uykuyu lüzumsuz görüp, çok az uyuyorum. Yazmak istiyorum. Yazarken hatalarım olsun. Hatalarım bana ders versin istiyorum. Yazmak için yaşamak lazım. Yaşamak derken sırça köşklerde bir elim yağda bir elim balda değil yaşamak maksadım.

Sabah kızçem bıraktı beni Gaziemir'e. İlk vasıtada yer olmadığı için yarım saat daha beklemem gerekecekti. Sabahın yolcuları fazla, servisin yeri azmış meğer. 8.00 otobüsünde şoförün arkasındaki ilk koltuğa yerleştim. Hemen doldu minibüs. Sonradan gelenler ayakta gitmeye razı. Şoför gelen yolcuları ne yer yok deyip geri gönderiyor ne de ileride trafik çevirmesinde ödeyeceği cezayı göze alıyor. Öyle yarım ağız yerimiz yok derken ayakta yolculuk etmek üzere binenlere sesini çıkartmıyor.

Orta yaşlı bir kadın sokuyor hantal gövdesini kapıdan içeri, üzerinde pardösü, başında hangi kültürün kalıntısı olduğunu hala çıkaramadığım bir bez örtü. Saçları görünmüyor, tek kılı bile... Şoföre soruyor "Oturam mı buraya?" Şoför sesini çıkarmıyor ama başıyla veriyor onayı. Yerleşiyor orta kapıda merdivenin yanına, plastik su şişelerinin konulduğu sandığın üzerine...

Az sonra sıcak basıyor muhteremi. Aslında yok o kadar bunaltıcı bir sıcak. Ama giymiş ya pardösüyü, sarmış ya kafasına naylon boneyi... Hele bir de günü özelse bilmem, basıyor işte ateşler birden. Rahat da durmaz, ister ki herkes ona uysun. "Kardeş, şu camı açar mısın biraz?" 

Şoför anlam veremiyor kadının bu talebine. Sarı kısa kollu bir tişört giymiş. Motorun sıcaklığından bile rahatsız değilken dönüp arkasına, soruyor bizimkine. "Sıcak mı oldu?"
"He, sıcak oldu!"
Yaz gelmedi henüz, o kafalarınızla daha çok sıcaklanacaksınız...

İşte budur yaşamak. Tahammül etmek bazı şeylere... Atatürk'ün çağdaş Türkiye'sinde...

Bana mı ne oluyor? İsteyen istediğini giyer mi? Birbirimize tahammül etmek zorunda mıyız? İşin doğrusu ben kabul edemiyorum bunları hala. Ağır geliyor bu görüntüler bana, bu iki yüzlülük, yalakalık... Kardeş, madem örttün kafanı niye giyersin daracık pantolonu kıçına. Kıldan tahrik olan sizin takım oranızdan tahrik olmayacak mı şimdi?

Ülkemiz insanının hangi görüntüsüne bakıp tanıyacak yabancı? Hangi imaj canlanacak kafalarında "Türk" ve "Türkiye" denilince... İşte budur benim rahatsızlığım. Yabancılar Anadolu kadınını kenarları oyalı yemenisiyle, yazmasıyla bilsin. Dünyaya entegre olmuş modern giyimleri olsun şehir kadınlarının. Ne çok yakışmıştı onlara Atatürk'ün yanında o çağdaş kıyafetler... Çıkaralım ulusal kimliğimizi, kültürel zenginliğimizi dini kaygılar kuyusundan... Sökelim içimizden Arap kültürünü, dönelim aslımıza...

Yaylaya çıktım bu duygularla. Su deposu, bahçenin kayrak taşı döşemeleri tamamlanmış. Yakup Usta, Kadir'le birlikte ağaç budamaya ve bahçenin tanzimine girişmişler. Haftalıklarını verdim. Ağaç testeresinin benzini bitmiş. Dönüp onu aldım şehirden. Erikler olmuş, kirazlar da öyle. Ama çoğunu kuşlar götürmüş.

Oğlum geliyor yurt dışından bu sabah. Aylardır görmedik onu. Çok özledik... Bir an önce kavuşmayı bekliyoruz birbirimize...
   

2 yorum:

  1. Ben de üzülüyorum, 70'lü yılların fotoğraflarına bakıyorum ve içim titriyor. İran'da da eski fotoğraflar bizimki gibi, Allah korusun...

    YanıtlaSil
  2. ABD nin Yeşil Kuşak Projesi. Düşünen ve ulus bilincini taşıyan bir devlet her zaman başlarına bela olacak, sömüremeyecekler o zaman tabii.

    YanıtlaSil