11 Mayıs 2016 Çarşamba

KOKOREÇ KOKO KOKO

10/05/2016 Salı, İzmir

Dün gece döndüm İzmir'e. Oğlum gelecek ya, o bakımdan. İşler duruversin azıcık.
Sabah 8.30 da havaalanında olacak diye mesaj çekmiş. Başka bir bilgi yok elimizde. Hani bir aksilik çıksa havayolu şirketini bile bilmiyoruz. Gençler hep böyle şimdi, "Bir şey olmaz" diyorlar... Aslında ben de hep olumlu düşünürüm ama konu evlat olunca her şeyi düşünmek zorunda kalıyoruz. Neyse ki bir şey olmadı ve aslan parçamız tam zamanında geldi. Annesiyle birlikte karşıladık havaalanından. Annesi ilk defa çayını içmedi, kahvaltı etmedi oğluşu gelene kadar. Normal şartlarda tahammül etmesi mümkün değildi.

Birlikte kahvaltı ettik. Hasret giderdik, sohbet ettik. Sekiz ay dile kolay. Sonra gitti odasına, uyudu biraz, yol yorgunu malum. Annesi sabah serinliğinde üşürsün diyecek oldu, "Ben zaten üşüyecek yer arıyorum." diye cevap verdi. Umman'da çoktan sıcaklar başlamış, üşümeyi özlemiş!

O uyurken, blog dünyasına daldım. Yeni yazarlar keşfettim. Çok güzel yazanlar var aralarında. O yazı, bu yazar derken nereden geldiğimi, nereye gittiğimi unuttum. Okuyamadıklarım ise içimde ukde kaldı.

Akşama doğru kızım geldi. Çekirdek aile tamamlandı. İki kardeş birlikte sinemaya gittiler. "Sana göre değil bizim seyredeceğimiz film" dediler, beni almadılar yanlarına. Böyle işte hayat. Bir anda tersine döner. Hoş, ben de istekli değildim çok. Eşim evde rahatsız belinden. Ne olur ne olmaz, yalnız bırakılmaz.

Eskiden beri her İzmir'e gelişimde, en azından bir sefer, ya midye dolması yerdim ya da kokoreç. Bu aralar pirinçle arayı soğutturdu eşim bana. Ona ve kızıma göre bende şeker başlangıcı varmış. Yani şeker hastası olabilirmişim dikkat etmezsem yediğime, içtiğime. Ben inanmıyorum tabii bu dediklerine, hepsi tevatürden ibaret. Ama yine de kokoreç yemeyi tercih ediyorum midyenin yerine. Hem midye dolma yersem eğer, nerede duracağımı bilemeyebilirim, kendimi kaybeder çok fazla yiyebilirim. 

Çıktım evden dışarı, sadece kokoreç yemek için. Her yerden yenilmez böyle şeyler tabii. Sabit bir yerin olacak! Birkaç sefer yerinde görememiştim adamımı. Bu akşam da yerinde yok. Acaba ne oldu ki? Son günlerde bırakacağını söylüyordu bu işi. Hiç işime gelmedi bu düşüncesi. O kadar güzel yapıyor, hakkını veriyor ki! Baktım sağıma soluma, adamın ne kendisi ne de üç tekerlekli motoru var yerinde. 

Kafaya taktım ya, ben bu akşam kokorecimi yerim arkadaş. Eskiden sigaram bittiğinde gece yarısı, nöbetçi büfe arardım Ankara'da. Sigarayı bıraktım, kurtuldum ama aynı isteği şimdi kokoreç için duyuyorum. Ta Üçkuyular Meydanından aşağı kadar yürüdüm. Gözlerim caddenin iki yanında, sokak aralarında boşuna bir kokoreç arabası aradı. Derin derin kokladım havayı, ama hiç kokoreç kokusu yoktu havada. Naçar döndüm gerisin geriye.

Oturdum bilgisayarın başına. Viyana gezimizin resimlerini bloğumda yayımlamak için çalışmaya başladım. Çocuklar geldiler, uyudular ve ben hala buradayım... Blog yazmak kokoreç, midye dolması yemek gibi bir şey oldu benim için artık. Kötü bir şey mi bu?   

4 yorum:

  1. Gözünüz aydın, insanın sevdiklerine kavuşması ne güzel bir duygudur. Kokoreçse benden uzak dursun, en kötü alışkanlığımız blog yazmak olsun :)

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim :) Dediğim gibi bildiğiniz yer olması lazım kokoreç aldığınız yer. Yoksa bir daha hiç yememe riski de var. Kendinize iyi bakın :)

    YanıtlaSil
  3. kokoreç kelle paça kavrulmuş beyin alayını yerim. :)

    YanıtlaSil
  4. Yarasın:) Benim favorilerim İzmir klasikleri: midye dolması, kokoreç ve sokak turşucusu

    YanıtlaSil