20 Ağustos 2016 Cumartesi

BİR ADIM DAHA

19/08/2016 Cuma, Tire

Her sabah olduğu gibi kahvaltımızı yaptıktan sonra Zeytin'le birlikte demir kapıyı açmaya gidiyoruz. Hoplaya zıplaya koşarak bana yoldaşlık ediyor. Kapıyı açıp havuza su geldiğinden emin olduktan sonra geri dönüyoruz. Erkenden gelen elektrikçiler dün bıraktıkları yerden çalışmaya devam ediyor.

Bugün yapacaklarımın listesini hazırladıktan sonra ustalık belgesi için İbrahim Usta'yı arıyorum. Saat on birde buluşmak üzere sözleşiyoruz. Az sonra Hüseyin'in motor sesi duyuluyor. Dün zeytinleri sulasın diye erken göndermiştim. Bu yıl susuz kalmışlardı. Damlama borularla su ulaşmayan yerlere kovayla su taşımış. Bütün fidanları güzelce suladığını anlatıyor. Hatta kurudu dediğimiz fidanların köklerine bıçakla çizik atmış. "Bundan sonra güzel sulanırsa hepsi tekrar canlanır bunların." diyor. Bu habere çok seviniyorum. Çavuşlar köyünden teker teker sökmüştük o fidanları. Sonra traktörün arkasında köy meydanına, oradan kiraladığım bir pikapla Kaplan köyüne getirmiştim. Teker teker açtırttığım çukurlara özenle yerleştirilen iri gövdeli fidanlara ilk can suyunu verirken de oradaydım. Geçen sene köy çeşmesine gelen suyu kullanıp iyi kötü sulatmıştım ama bu sene köyün suyu iyice azaldığından Soner'in evinden aldığımız şebeke suyunu kullanıyoruz.

Şehre iner inmez ilk olarak yeniden yayımlanan zayi ilanını almak üzere yerel gazeteye gidiyorum. İlan istediğim gibi çıkmış. İki nüsha gazete veriyorlar elime. Muhasebecinin hazırladığı dilekçeyi alıp vergi dairesine götürüyorum. İstediğim zayii belgesini veriyorlar. Belgeyi alıp hızlı adımla Ozan'ın yanına giderken İbrahim Usta telefon ediyor. Noterin önüne gelmesini söylüyorum. Noterde hemen bir yazı yazılıp istediğim belge veriliyor.

Geçen hafta tanıştığım banka müşteri temsilcisinin yanına gidiyorum. Banka gerekli işlemleri yapıyor. Bir sürü evrak imzalıyor, eve uğrayıp yine birkaç parça eşya alıyorum. Yaylaya çıkıyorum. Bilgisayarımı açmadan önce terasta  pazardan aldığım acı biberleri ızgaralara diziyorum. Ufak oldukları için zor ve zaman alıcı oluyor. Güneş yakıyor. Birkaç günde kurur bunlar.

Elektrikçiler yol boyunca diktiğimiz aydınlatma direklerine kabloyu çekmiş, direklerin tepelerine fenerleri oturtmuş. Konteynırların elektrik bağlantılarını da yaptıktan sonra gidiyorlar.

Akşama yine hijyen kursu var. Eşim biraz daha domates alalım diyor. Erken çıkıp önce pazara uğruyorum, domates için. Kursun verildiği Anadolu lisesine tam saatinde varıyorum. İki saatlik kurs tamamlandıktan sonra bir kadın yaklaşıyor yanıma. Halk Eğitim müdürü bahsetmiş bizden. Taş Ev'in mutfağında çalışmak istiyormuş. Telefonunu alıp deftere kaydediyorum. Geç vakit dönüyorum yaylaya. Ben kursta iken Yücel Usta gelmiş, çay ocağı davlumbazının bacaya bağlantı borularını yapmış. Böylelikle ruhsat için başka bir eksikliğimiz kalmamış oluyor. Pazartesi günü önce itfaiyeye istedikleri her şeyi tamamladığımızı söylemek ve onlara bunu göstermek gerekecek. 

2 yorum:

  1. Yaylada yaşamak için atılacak ne çok adım varmış :)) Kurslar, belgeler... Farklı bir bakış ediniyorum artık oralardaki yaşamlara... Öyle git, bir ev edin ve yaşa gibi kolaycılığı yokmuş... Size ve eşinize selamlarımla...

    YanıtlaSil
  2. Yanlış anlamayın, yaylada yaşamak çok kolay aslında. Ancak biz çalışmayı seviyoruz. Çalışmak da zevkli yaylada. Yoksa bir ev yapıp sırt üstü yatabilirdik :)
    Kurslar, belgeler restaurant işletmeciliği için. İşin içine bir de alkollü içkiler girince ruhsat almak daha zor oluyor.
    Teşekkürler. Eşim yattı, selamınızı yarın iletirim :)

    YanıtlaSil