21 Ağustos 2016 Pazar

MASKOT

20/08/2016 Cumartesi, Tire

Sabahları doğal olarak bir yoğunluk yaşanıyor burada. Eşim sabah erkenden kalkmış ve bir sürü hazırlık yapmış. Bana sadece domates ve salatalık söğüşlerin hazırlanması kalmış. Çay ocağının altının yakılmadığını görünce hemen düğmeyi çeviriyorum. Bugün değişik bir kahvaltı yapmaya karar veriyoruz. Değişik derken bize göre değişik elbette.
Aylardır kahvaltılarımızdan ekmeği kaldırmıştık. Eşim nohut mayalı ekmeği tercih ederken ben normal ekmek yemek istiyorum. Ekmekleri tost makinesinde ısıtıyoruz. Yine aylardır her sabah menemen, omlet gibi yumurtalı yemekler yerken bu kez yumurtayı menümüzden çıkarıyoruz. Bu değişikliğin arka planında eşimin "Bir an önce kahvaltı faslını bitirelim." kaygısı mı var acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Hüseyin gelir gelmez teşhir dolabını temizlemesini istiyoruz.

Kahvaltıdan kalkar kalkmaz kapıdan sesler geliyor.  Çoluk çocuk kalabalık bir grubun bize doğru yaklaştığını görüyoruz. Çay henüz demlenmemiş. Ufak çaplı bir panik yaşıyoruz ama eşimin tedbirli davranıp ön hazırlık yapması sayesinde kolayca durumu kurtarıyoruz. Çocuklar uzakta bir ağaca bağladığımız Zeytin'e büyük ilgi gösteriyor. Anlaşılan onun sayesinde epey müşteri çekeceğiz. Çocuklar gidene kadar yaptığı maskaralıklarla onları eğlendiriyor.

Öğleden sonra hiç beklenmedik bir anda yağmur atıştırmaya başlıyor. Terasta kurumakta olan biberler geliyor aklıma. Hüseyin'e seslenip biberleri içeri almaya çalışıyoruz. Neyse ki tam zamanında kurtardık diye sevinirken yağmur birden kesiliyor. Onca telaşımız boşa gitmiş oluyor. Akşama doğru Taş Ev civarında temizlik ve düzenleme işlerine girişiyoruz. Mesai bitiminde Hüseyin'i gönderiyoruz. Eşim yine mutfakta yarına hazırlık yapıyor. Ben de ona katılıyorum. Yarın çay ocağının altını yine yakmayı unutmazsak önceden hazırlanabileceklerin hemen hemen hepsi hazır.

Ne kadar yoğun olsam da günlük yazmayı ihmal etmiyorum. Bir de Ahmet Ümit'in "Elveda Güzel Vatanım" kitabından en az bir bölüm okuyorum. Kalın bir kitap. Bu okuma hızıyla uzun bir süre elimde kalacak gibi.

2 yorum:

  1. O yazarı okumayı çoktan bıraktım :)

    Yağmur sonrası kokuyu düşündüm de etrafı saran. Gökkuşağı filan. Kafkaslarda görmüştüm öyle etrafta , uzakta dağ silsileleri uzanırken ortalık yemyeşil, leylekler her yerde ve yukarıdan her rengi apaçık belirgin gök kuşağı. Buralarda neredeyse hiç rastlamadığımız bir görüntü olduğundan gözlerimiz kocaman izlemiştik.

    YanıtlaSil
  2. Ne büyük hata yapmışım? Öğleden sonra kızım ikaz etti. Elveda Canım Vatanım'ın yazarı Ahmet Ümit olacaktı. Nereden aklıma geldiyse Orhan Pamuk yazıvermişim sehven.

    YanıtlaSil