1 Eylül 2016 Perşembe

SALI PAZARI


16/08/2016 Salı, Tire



Çocukken hep pazar günleri kurulurdu bizim semt pazarı. Pazar günü ile pazar zihnimde özdeşleşmişti. Oysa ülkenin en güzel pazarlarından biri salı günleri kurulur burada. Bu yüzden salı günleri pazar havasında geçer buralarda. Hiçbir şeye ihtiyacınız olmasa bile şöyle bir dolaştıktan sonra illa ki alacak bir şeyler bulursunuz.

Aşağı indiğimde korkulu rüyam başladı. Camiler bölgesinde park edecek yer buluyordum eskiden. Bugün orası da dolmuş tamamen. Sonunda zor bela bir yer buldum. Emniyetli bir yer değildi. Bir başka araba tarafından çizilebilirdim. Ama başkaca çarem yoktu. Son aldığım domatesler biraz çakır diye pazardan bol bol domates almamı istemişti eşim. Bunun dışında pazardan alacak başka bir şey yoktu. Zaman içinde teker teker aklına düşmeye başlıyor. “Köylülerden domates ve biber salçası da al.”

Pazarda domates çok ama hemen hemen tamamı çakır. “Yerli domates fazla kızarmaz.” diyor pazarcılar. Madem eşim kırmızı domates istedi yerlisi yabancısı beni ilgilendirmez artık. Ben yine en kırmızıya yakın olanlardan alıyorum.

Hüseyin’i sabah gördüğümde üzerinde iş elbisesi vardı. Çevre temizliği ile başladı çalışmaya. Çevrede atılacak, düzenlenecek çok şey var daha.

Elektrik parasını yatırdıktan sonra arabanın yanına dönerken bir tırmık aldım. Taşları ayıklamak için. Görünen her yer toprakla örtülsün istiyorum.

Evden bazı eşyalar alıyorum. Matbaaya telefon edip şansımı deniyorum. Bu sefer telefonu çabuk açıyor İbrahim. Yarın teslim edecekleri menü ve kartvizitin hazır olduğunu söylüyor. “Hemen almaya geliyorum.” diyorum.

Menü tam istediğim gibi olmuş ancak kartvizitin üzerinde telefon numarası yok. “Sizin onayınızı almış olmalı” diyor İbrahim’in ortağı. Benden onay alan falan olmadı diyorum. İki gün sonra yenisinin hazır olacağını söylüyorlar. Kartvizitin fonu siyah. Kırtasiyeciye gidiyor, menü içine koyacağımız kâğıdı tutacak şeffaf plastik alıyorum. Bir de siyah üzerine beyaz yazan keçeli bir kalem. Yeni kartvizitler gelene kadar mevcutlarına telefon numaramı yazarak kullanırım.

Karadut aldığımız köylüyü görüp ona ödeme yaptıktan sonra dönüyorum. Bahçeye girip Taş Ev’in önündeki avludan aşağı bakıyorum. Hüseyin aşağıda orakla otları biçiyor. Arkamı dönüp baktığımda beyaz lüks bir arabanın Taş Ev’in önüne geldiğini görüyorum. İki genç adam iniyor arabadan. İzmir’den geliyorlarmış. Buyur ediyoruz. Verandaya geçip oturuyorlar. Artık öğlen kahvaltı saati geçmiş. ne arzu ettiklerini soruyoruz. Siparişi verdikten hemen sonra “Kredi kartı geçerli, değil mi?” diyor birisi. Yok henüz pos makinemiz gelmedi diyoruz. Yanlarında nakit taşımıyorlarmış. Bir dahaki sefere deyip kalkıyorlar.

Hüseyin aydınlatma direklerinin çukurlarını kazmış. Ona yardım ediyorum. Harç karıyor. Bütün direkleri yerlerine dikiyoruz. Elektrikçi Ali artık adamlarını gönderebilir. Arıyorum. Yarın geleceğini söylüyor.

Direkler dikildikten sonra Hüseyin’e beni Soner’in evinin önünde beklemesini söylüyorum. Zeytinliği gösterip geçen sene diktiğimiz fidanları sulamasını isteyeceğim. Suyu bağlayıp aşağı iniyoruz. Zeytinliğin durumu hiç de iyi değil. Fidanların yarıdan fazlası kurumuş görünüyor. Damla sulama yaptırınca her iş bitmiyor. Borular bağlantı yerlerinden kopmuş, bazı yerler katlanmış ya da memeleri tıkanmış oluyor. Ama hangi birine yetişeyim bilmiyorum. Suyu açmamıza rağmen borularda su yok. Yine kim bilir nereden patladı? Ana boruyu takip ediyoruz. Bu bizi Soner’in evine kadar çıkaracak. Yokuş yukarı tarlaların arasından tırmanırken karşımıza bizi görünce huysuzlanan bir kır at çıkıyor. Atı bağladıkları yer su borusunun geçtiği yer. Yani hayvanın ayağı boruya takılsa fidanları suladım zannedeceğiz. Biraz daha yürüyünce Soner’in evinin önüne çıkıyoruz. Boru hortum bağlantısından ayrılmış meğer. Hüseyin’in motosikletinin arakasına biniyor ve yol üzerinden giderek zeytinliğin girişine dönüyoruz. Ağaçların bir kısmında zeytin az görünüyor. Her yerde rekolte düşük olacak bu yıl diyorlar. Bu da bizim şansımız artık.

Hüseyin siz gidin amca, burayı artık ben kollarım diyor. Nereden çıktı bu çocuk karşımıza? Umarım ileride bozulmaz. Yarın da yengesini getirecek mutfağa yardımcı olarak. Eğer anlaşırsak bir problem daha çözülmüş olacak.  

4 yorum:

  1. Herşey yoluna giriyor yavaş yavaş ne güzel.
    Hala iyi insanlar var. Aferin Hüseyin'e.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, yavaş da olsa ilerleme kaydediyoruz :) Hüseyin eğitimsiz ama zeki bir çocuk. Umarım onu kazanırız.

      Sil
  2. Meşhur pazarınızı da görmüş oldum. Dar sokaklara mı kurulu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, yıllardır devam eden bir gelenek. Sabah belediye hoparlörlerinden dualarla açılır. Tire'nin köylerinin yanı sıra Bayındır, Ödemiş köylüleri de akın eder bu pazara. Ayrı bir pazar meydanı yoktur. Caddeler sokaklar o gün her yer pazarındır. Esnaf önüm kapatılıyor diye rahatsız olmaz. Çünkü onun da en fazla iş yaptığı gündür salı pazarı günü.

      Sil