12 Ekim 2016 Çarşamba

KABAK ÇİÇEĞİ

11/10/2016 Salı, İzmir

Geciken günlükleri tamamlamak için son fırsatım bugün. Tatil günümüz bundan böyle salı günleri olacak. Böylelikle rahat rahat salı pazarında alışveriş yapabileceğiz. Yazın Tire pazarını gezmeye gelecek misafirleri düşünerek yeniden tatil günümüzü çarşamba gününe alabiliriz. Bu şekilde yaz ve kış sezonunda tatil günümüz farklı günlerde olacak.

Eşimin zorlamasıyla kalktım, düştüm pazar yoluna. "Gecikirsen kabak çiçeği bulamazsın." Haklıydı. O olmazsa diğerlerinin önemi yoktu. Pazar yerinin etrafını dört döndüm park yeri bulmak için. Alışveriş yapacağım yerlerin biri pazarın bir ucunda diğeri başka ucunda. Ev yapımı karadut reçeli yapan bir aileden reçelleri aldım ama taşınacak gibi değil. Bir dükkana emanet bıraktım. Pazarın bir kısmını dün yaptığım için alışveriş hafifler sanmıştım. Bu işin zor yanlarından biri de bu olmalı. Kilolarca malzemeyi pazar boyunca taşı. Arabayı mecburen uzak bir yerde bırakmış olmam nedeniyle bu iş daha da zorlaşıyor. Otlar pazarda yavaş yavaş boy gösteriyor. Bu hafta ilk kez cibez görüyorum. Dün bulamadığım ısırgan otundan alıyorum. Kabak çiçeği bol.

Pazar alışverişinde beni tanıyanlar her geçen gün artıyor. "Lokantaya alıyorum" sihirli kelime. O zaman satıcı hem uygun fiyat veriyor hem de malın iyisini seçiyor. Bir de hava atmayı ihmal etmiyorlar. "Kaplan'daki lokantalar hep benden alır." Kaplan'ın lokantaları hepsinin referansı olmuş.

Eşim pazar alışverişi sırasında evde kalmayı tercih etti. Benim İzmir'den soba borularını almam lazım. Ayrıca grup yemekleri için eksik tabakları tamamlayacağım. Pazar yükünü yaylaya bırakıyorum. Zeytin'in suyu bitmiş, havlayarak beni uyarıyor. Tatlı Kaplan suyunu koyuyorum önüne. Kana kana ağzını şapırdatarak içişini seyrediyorum. Önüne yemek koyuyorum. Taş Evin önündeyken kocaman bir kangal köpeği geçiyor önümden. Bu bizim Marko. Evvelsi gün George Bey getirmişti arabasıyla. Bizim Hüseyin'inmiş köpek. Sabah kimseyi görmeyince zincirini koparmış, bahçede keşfe çıkmış. Hemen Hüseyin'e haber veriyor, demir kapıyı kilitleyip çıkıyorum.

Dönüşte eşimi alıp İzmir yoluna çıkıyorum. Soba borularını alıyoruz ilk olarak. Birkaç yere uğruyor, alışveriş yapıyoruz. Dönüşümüz yine geç oluyor.       

10 yorum:

  1. kabak çiçeği kızartması sanırım hayatımda yemekten en zevk aldığım şeylerden biridir. nasıl özledim nasıl. ankarada ara ki bulasın, bir fethiyeli olarak denizden sonra özlemini en çok çektiğim şey eski evimizin bahçesinde büyük bir umursamazlıkla büyüyen ve bahçeyi kaplayan kabaklarımızın bu çiçekleridir =) sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz de Ankara'da uzun yıllar bu güzelliklerden mahrum yaşadık. Kabak çiçekleri Tire pazarlarında bol miktarda bulunuyor. Hem de sudan ucuz:) Kalın sağlıcakla.

      Sil
  2. Neden pazar arabası kullanmıyorsunuz acaba? Eşim de sırf bu yüzden pazara gitmez.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ankara'da ben de gitmek istemezdim pazara. Ancak Tire pazarında dolaşmak bir zevk. Burada şikayet edilebilecek tek şey park yerinin olmayışı. Neden pazar arabası kullanmıyorum? Pazarın kurulduğu sokaklar daracık. Sağlı sollu tezgah kuruyor köylüler. O sıkışıklıkta pazar arabası dışında çocuk arabalarıyla pazar alışverişine geliyorlar bir de. Yetmedi bir de yolu kapatıp ayak üstü süren sohbetler... O keşmekeşin içinde pazar arabası kullanmak gerçekten zor.

      Sil
  3. Kabak çiçeğinin dolmasını yapar annem. Çok özel bir lezzettir bence..

    YanıtlaSil
  4. O ne güzel yemektir... Çoook nefistir.

    YanıtlaSil
  5. Pazar arabası kullanın, çok işe yaradığını göreceksiiz ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kusura bakmayın yorumunuzu atlamışım. Pazar arabası kullananlara kızıyorum. Dar sokakları tıkıyorlar. Kızdığımı ben nasıl yaparım:) Belki geniş semt pazarları için uygun olabilir ama Tire Pazarları için ömür törpüsü:)

      Sil