2 Ekim 2016 Pazar

MENEMEN

Hülya Yorulmaz Hanımefendiye teşekkürlerimle...


MENEMENLİ YAĞIZ DELİKANLI İLE GİRİTLİ TÜRK FİDAN KIZIN AŞKINDAN DOĞAR MENEMEN ...


Tilda’nın rivayetine göre, Menemenli yağız delikanlı ile Giritli Türk fidan kızın aşkıdan doğar Menemen...
Mübadele sonrası doğduğu topraklardan kopartılırken, sadece çocukluk hatıralarını ve ipek mendiller içerisinde verimli topraklarında yetişen binbir türlü lezziz otun tohumlarını sandığına katıp limandan yola çıkan fidan kız, yaşamın güçlüklerle dolu acı yüzüyle genç yaşta tanışır.
Yaşamının son gününe kadar hafızasından silmeyi başaramayacağı uzun yolculuğundan sonra ailesiyle Menemen'e yerleşir ve işte orada, kasabanın yerlisi yağız delikanlıya aşık olur.
Yağız delikanlı da ona. Farklıdır fidan kız bildiği tüm kızlardan.Günün doğumundan batımına kadar çalışır, hiç durmaksızın.
Doğaya aşıktır,bağ da bayır da bulduğu tüm otları toplar, haşlar, salatalar yapar, rakı sofralarına eşlik mezeler yapar otlardan. Güleryüzlü, sevecen, neşelidir.
Sessizdir, şikayet etmez, dedikodu sevmez, sadece çalışırken Rum türküleri mırıldanır bazı bazı, işte bir tek o zamanlarda dalar uzaklara, ipek yanaklarından bir iki damla yaş süzülür usulca.
Sözlerini anlamasa da, en çok bu türküleri duyduğunda çarpar yağız delikanlının kalbi, sanki yerinde duramaz, koşup sarılmak ister, sevgisiyle acısını, özlemini dindirmek ister fidan kızın.
Zamanında öyle algılanmasa da, şimdilere göre, o yıllarda insanlar daha mı yakın birbirine, ayrımcılıklar daha mı uzak çoğu gönülden, fikirler daha mı aydınlık, bilinmez. En azından bizim düşlerimizde, Menemen çevresinde öyle. Ailelerinin desteğiyle kavuşuverir aşıklar.
Kurdukları yuvayı severler, hele hele mutfaklarını en çok… Günbatısı yelleri Ege'nin kendine has kokusununu kucaklayıp evlerine getirirken, pencerenin altındaki tahta masalarında kurulmuş çokça Girit lezzeti dolu sofralarında saatler geçirirler.
Bir çok yemek denerler birlikte, birbirlerinin mutfak kültürlerini tanırlar. Yağız delikanlı otları sevmeyi öğrenir fidan kızdan, fidan kız dana etini haşlar zaman zaman…Zeytinyağı zaten ortak kökleri…Az biraz vakit alır damak tadlarının kavuşması ya, kavuştuğunda destan olur hikayeleri...
Yağız delikanlı domatesli et bilir patatesle güveçte pişirilen, fidan kız et sevmez. Günlerden bir gün, fidan kız çıkartır eti, patatesi domatesin içinden, zeytinyağına ekler soğanı ve yumurtayı, koyar yanına bir taze somunu, yaratır aşk ile sofrasında "domatesli yumurtayı" Menemen'nin Giritli Türkler mahallesinde...
Öyle bir sevilir ki bu “domatesli yumurta”, hem lezziz hem hesaplı, kalpten kalbe, sofradan sofraya, mahalleden mahalleye yayılır. Misafirlere ikram oldur.
Günler günleri, aylar yılları kovalar ve bu aşk-ı lezzet, "menemenlilerin yemeği" diye bilinerek once Ege'yi, Akdeniz'i fetheder sonra tüm Türkiye'nin vazgeçilmezi olur. Derler ki, Giritli Türkler, ilk yerleştiklerinde yeni topraklarına, önce mutfaklarıyla bilinip bir kimlik edinmişler, yemekleriyle sevilmişler. Hakikatten doğrudur.
O günlerin üzerinden neredeyse bir asır geçmiş. Bugün halen, iki kişilik sahanlarda, taze ekmeği kaşık edip, menemeni paylaşır aşıklar. Menemende aşkın lezzetini tadarlar.
Dünyanın tadına en doyulamaz meyvesi domates, gözlerimizin bir damla yaşı soğan, yüreğimizin tatlı acısı biber ve ruhumunuzun üretkenliği yumurtanın sevgi ve barış dolu zeytinyağında kavuşmasıdır menemen, en sade, en doğal haliyle.
Her tadına bakanın vazgeçilmezi olur, zengini de bayılır fakiri de; ırk, soy, yaş, dil, din gözetmez. Sanırım müzik gibi, yemeklerin de lisanı olmayan, birleştirici büyüsü buradan gelir.
“There are clothes that last longer than love” demiş bir şair…
Bazı lezzetler, aşklardan, savaşlardan, hasretlerden, mübadelelerden de uzun sürerler. Gün gelir, her şey geçer gider, değişir, geriye bu lezzetlerin, nesilden nesile, sofradan sofraya, yürekten yüreğe, özenle, sevgile taşınan, insanları birleştiren ebedi reçeteleri kalır.
Yarın, kahvaltınızda aşkın tadını menemen ile hatırladığınız bir sabaha uyanmanız ve lezzetleri her daim paylaşmanız dileğiyle…

Tilda'nın Menemeni
2 orta boy soğan, ince doğranmış
3 sivri biber, ince doğranmış, ben birini acı seçiyorum
4 orta boy tarla domatesi, kabuğu soyulmuş,küp küp doğranmiş
bir avuç fesleğen (opsiyonel)
4 yumurta
2 kaşık sızma zeytinyağı
Deniz tuzu, karabiber
Soğan ve biberi zeytinyağında, üzerine az tuz ekerek 5-6 dakika sote edin. Sonra domatesleri ekleyip, domatesler pişene kadar orta ateşte pişirin. Çatalla çırpılmış yumurtaları ilave edip, karıştırın. Yumurtaların pişmesine bir kaç dakika kala, incecik doğranmış fesleğeni ekleyin. Yumurtalar pişince, menemen halen biraz suluyken ateşten alın. Menemeni çok fazla pişirip, kurutmayın. İsteğe göre öğütülmüş karabiber ve taze ekmek ile servis yapabilirsiniz, lütfen tabağa almayın, olduğu gibi sahandan yiyin... Afiyet, şeker olsun.

Kaynaklar – Menemen Tarihi, Oktay Özengin…Şiir- Mary di Michele, Poem beginning with a line by Roberto Juarroz, Debriefing the Rose: Poems

6 yorum:

  1. Öykük, kızın doğa aşkına bayıldım. Tohum toplamasına filan. Akrabalığımız yok onunla; ama nasıl da benzermişiz doğa , toprak, tohum konusunda.

    Benim de bir değişik menemen tarifim yazılı bir kağıtta. Artık bilgisayarda dosyalandığı ya da link tıklandığı için onu etraflıca arayıp hangi kağıtta bulmalıyım. O zaman yapacağım şey paylaşmak...

    O menemenle Taş Ev'deki kahvaltılara bir öykü tadı esip geliyordur eminim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Girit'in mutfağı da türküleri de güzeldir. Hikaye çok dokunaklı geldi bana. Bunun gibi ne öyküler vardır kim bilir? İstanbullular soğan yerine peynir koyarlar menemene ama ben o usulü sevmem. Sizin menemeninizi merak ettim doğrusu:) Bir an önce paylaşırsınız umarım. Günler Taş Ev'e şekil ve ruh verecek.

      Sil
  2. Çok güzel bir hikaye menemenin böyle bir geçmişi olduğunu bilmiyordum yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yeni öğrendim. Oktay Özengin Bey de güzel anlatmış doğrusu.

      Sil