29 Temmuz 2017 Cumartesi

HAYAT BİZE GÜZEL

28/07/2017 Cuma, Tire

Bu kez eşimle birlikte çıkıyoruz küçük pazara. Köylü kadınlardan kabak çiçeği bulmak hala mümkün. Aslında bir derin dondurucu da onun için almak lazım. Bu aralar talep "Kabak Çiçeği Dolması" na. "Fellah köfte" ve "Sikordaki" 'ye meydan okuyor. Eşim sarmalık taze yaprak arayışında. Sonunda bir yerden aradığını buluyor. Sapları mor, damarlı, tüylü olmayacakmış. Her işin bir uzmanı var. 

Haftanın ikinci, hatta Toplu Konut'un pazartesi pazarını da sayarsak üçüncü pazarı olmasına rağmen yüklü bir alışveriş yapıyoruz. Havada yağmur taşıyan bulutlar her an bize sürpriz yapabilir. Terasta kurumakta olan domatesleri içeri aldığımızdan dolayı içimiz rahat.

Yayla rüzgarlı bugün. Güneş çıkınca kuruyan domatesleri, güneşlenen reçelleri yeniden terasa almayı düşünüyoruz. Henüz işe başlamadan avluya bir kaç yağmur damlası düşüyor. Hemen vazgeçiyoruz. Gün boyunca yağmur yağmıyor ama biz cesaret edip kurumakta, güneşlenmekte olan zerzevatı dışarı çıkartamıyoruz. 

Dünün aksine misafirlerimiz akşama doğru gelmeye başlıyor. Oysa dün gündüz ve akşam misafirleri daha dengeliydi. Önümüzdeki günlerde askere gidecek bir gence arkadaşları yemek vermek istemiş. Alışveriş yaptığımız mandıralardan birinde hemen hemen hergün yüz yüze geldiğimiz bir genç, saygılı ve efendi. Hatay'a çıkmış görev yeri, denizci. Şanslıymış yine. Hatay güzel memleket, bol bol künefe yer artık. Yine de Suriye'ye sınır. Ateşin sönmesi için silah tüccarlarının kana doymaları gerek.

Öğleden sonra kendimiz için en güzel sofralarımızdan birini hazırlıyoruz verandada. Çünkü masamızda balık var. Üstelik ustamız da bu işin erbabı olunca keyfimize diyecek yok. Böylesine güzel sofrada en azından soğuk bir bira aranıyor. Öyle de güzel gidiyor ki meret ızgara balığın yanında. Birbirimize teşekkür ederek bize bu imkanı bahşeden, yerin göğün sahibi, Ömer dostumun "Tengri" sini minnetle anıyoruz.  

Öğleden sonra Ertuğrul Şefin yaptığı irmik helvasının nefis kokusu burnumun direğini sızlatıyor. Hemen önüme bir tabak geliyor. Balığın üzerine tatlı ne güzel yakışıyor. Her kaşığı daldırışımda tabağımdaki güzelliğin bir kaşık eksildiğini düşünüp hayıflanıyorum. Tabağın sonu geliyor, bir tabak daha mı istesem acaba? Şimdi "Sende şeker var, yeter o kadar yediğin." diyecekler. Bırakıyorum peşini, dağınık kalıyor.

Gece saat 23'ü geçmiş. Bir kaç masa sohbetlerine devam ediyor ama diğerleri sanki bir yere yetişmek için yemeklerini yedikten hemen sonra kalkmışlar. Alkollü içki tüketimi de az bugün. Halbuki dün daha fazla alkol tüketilmişti. Cuma akşamlarının yerleri mi karıştı ki. Bir araba giriyor bahçeye. Servisimiz sona erdi demeye hazırlanıyorum. Sonradan Torbalı'dan geldiklerini öğrendiğim üç beyefendi iniyor arabalarından. Mekanı ilk kez gören diğer misafirlerin verdiğine benzer tepkiler alıyorum. Merak edip gelmişler görmeye Taş Ev'imizi. Hayretler içinde kalıyorlar. "Hep aşağıya giderdik, bize böyle güzel bir yer açıldığını söylemediler ki." Arkadaşı lafa karışıyor. "Hiç insan evine gelen misafirine, bak komşumuza da gidebilirsiniz, hem onun evi daha müsait, ağırlamaları da daha güzel." der mi? 

4 yorum:

  1. Bir haftadıor Kıortepe'de idim. Tire'ye mekik dokudug gide gele doğrusu. Köydeki evimizin tapusuyla ilgili sorunumuzu da çözmüş olduk böylece. Bir haftadır da bloğuma hiç girmedim. Tekrar İstanbul'a döndük acil bir işimiz çıkınca. Aslında biraz daha kalarak köy havası teneffüs etmek isterdik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşinizi halletmenize sevindim. Memleketi görmeniz için güzel bir fırsat olmuş. Sizi bir haftadır göremeyince merak ettim ben de.

      Sil
  2. Anlatım tarzınız yaşadıklarınızı o denli güzel anlatıyor ki. Buna doğanın huzuru derler herhalde. Hele bir de taş ev söz konusuysa her şeye değer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizlerden böyle güzel yorumlar aldıktan sonra yazdıkça yazası geliyor insanın:)

      Doğa ve Taş Ev benim ilham kaynaklarım...

      Sil