Gelecekte insanın nasıl bir hayat süreceği hepimizin merak konusu. Fütürizm 1909-1920 yıllarında ilk kez ortaya İtalya'da çıkmış bir akım. Bu hareketin kurucusu İtalyan şair Marinetti'ye göre "sanat şiddet, zulüm ve adaletsizlik dışında hiçbir şeydir. Çalışma, zevk ve isyanla coşan kalabalıkların şarkısı söylenmelidir." Marinetti, faşizm yanlısı ve İtalyan Faşist Partisinin ilk üyelerinden biriydi. Ona göre müzeler ve kütüphaneler dahil geçmişi hatırlatan ne varsa hepsini yok etmek gerekirdi.
Elbette bu akım sadece edebiyatla sınırlı kalmadı, diğer tüm sanat dalları ile birlikte özellikle de mimaride ilgi çekici tasarımlarla kendinden hayli söz ettirdi. İtalyan fütürist mimar Antonio Sant'Elia önderliğinde başlayan fütürist tasarımlarda dinamizm temalı birçoğu ilgi çekici ve uçuk kaçık projeler geliştirildi ve geliştirmeye devam etmekte.
Fütürizmin felsefi boyutu transhümanizm olarak çıkıyor karşımıza. "Transhümanizm zeki yaşamın mevcut insan formu ve kısıtlamaların ötesinde sürdürülebilmesi ve evrimleşmesinin hızlandırılmasının yaşamı yücelten prensip ve değerler ışığında, bilim ve teknoloji vasıtasıyla sağlanmasını öngören felsefeler bütünüdür." diyor İngiliz filozof ve fütürist Max More. Öncelikli hedefleri, insanlar arasında ayrım gözetmeden yaşam süresini uzatmak, insan zekasını yüceltmek ve sağlık kalitesini arttırmak.
Gerek edebiyat, gerekse mimari dahil diğer sanat dallarının tamamında fütüristik yaklaşımlar hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Pek çok yönüyle eleştirilerime hedef olabilecek ürünler ve tasarımlar çıkıyor karşıma zaman zaman. Diğer taraftan tamamen katılmasam da transhümanizm düşüncesini önemsiyorum. Zira bu düşüncenin tam aksi olan "slow living" yani yavaş yaşam etkisinden de kurtulmuş hissetmiyorum kendimi. Bir tavernada Akdeniz mezeleri ve Yunan müziği eşliğinde rakımı yudumlamak yerine bir hap yutup karnımı doyurmak asla istemem.
Geleceği hayal etmek, insanın sağlık ve refah düzeyini yükseltecek her türlü araştırma ve geliştirme beni heyecanlandırıyor elbette. Bazen geleceğin insanlara ne getireceği ve ne götüreceği konusunu düşünürüm, ütopik tasarımları ilginç bulur, olası olumsuz ve olumlu durumlarını değerlendiririm.
Gelecek konusunda endişelerim ve umutlarım başa baş gidiyor. İnsanın türünün tasarımında bile nedenini çözemediğim bazı hataların olduğunu düşünüyorum. Kin, nefret, yalan, egoizm gibi bazı kötü huy ve duygulardan kendimizi arındıracak bir duruma gelecek miyiz acaba? Eğer bunu başaramazsak dünyanın sonunu görmeden insan nesli tükenecek gibi geliyor bana. Yani işin doğrusu uçan araba beni o kadar heyecanlandırmıyor. Yerdeki trafiği halletmeden havadaki trafikle uğraşmak niye? Yapay zekanın insanı ne ölçüde mutlu edeceğini de kestiremiyorum. Bütün bunlar adaleti, eşitliği, huzuru sağlayacak mı insanlar arasında, savaşları, işkenceleri, tecavüzleri, cinayetleri önleyebilecek mi?
Gelecek hakkında pek umudum olmasa da tek hayalim şu: Öyle bir aşı, cihaz ya da her ne ise bulunsun ki yalan, sahtekarlık, kötü niyet cascavlak çıksın ortaya. Çünkü artık öyle bir hale geldik ki insanlar ne kötülük yaparlarsa yapsınlar yüzleri kızarmıyor. Hiçbir kötülüğün cezası öbür dünyaya kalmasın istiyorum. Örneğin siyasetçinin niyeti ülke çıkarına hizmet etmek değil de sadece kendi menfaatini düşünecek olursa yüzü yeşile dönsün. Mahkemede işlediği bir suçu inkar edenin yüzü kapkara olsun. Yalan söyleyen, birinin hakkını yiyen, başkasını kandıranın yüzü kan kırmızısı olsun. İnsanlar görsün dost bildiklerini, kime inanıp kime inanamamaları gerektiğini. Yöneticilerini seçerken yüzü boyasız, lekesiz olanları tercih etsinler. Yüzlerini örtenler ya da maske takanların yüzüne bakılmasın.
Yakın dönemde en büyük teknolojik sıçrama internet ve bilişim teknolojisi sanırım. Büyük faydalarının yanı sıra zararlarını da tartışabiliriz belki. Ama benim için önemli olan internet insanlığa ne kadar fırsat eşitliği verdiği, sömürüyü ne kadar azalttığı, toplumun geniş kesimlerinin refah payını ne ölçüde yükselttiği. Belki eski bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz ışınlanma olayı bir devrim yaratacak. İnsanlık bunu da başarabilecek belki. Eşya ve yolcu taşımacılığı, yollar, havaalanları, demiryolları tarihe karışacak. Yollarda trafik ve park sorunu ortadan kalkacak. Bir kabine gireceksiniz mesela, gideceğiniz yerin koordinatlarını yazıp, düğmeye basar basmaz bir anda başka bir şehirde yaşayan Mehmet dayınızın evindesiniz. Bu konuda yıllar önce "Sinek" adlı bir film izlemiştim. Kabinin içine habersiz giren bir sinek adamın genleriyle karışıp onu yarı sinek yarı insana dönüştürüyordu. Tabii o zaman gelince bu tür aksiliklerin önüne geçilir, kabinin içi dezenfekte ettirilmiş olur önceden. İyi güzel de bu ve buna benzer ütopik icatlar insanı yine de mutlu edebilecek mi? Sanmıyorum.
Lisedeyken bir kompozisyon yazmıştım. Başka bir dünyada, başka bir zamanda yaşayan bambaşka insanlar hakkında. Su gibi tamamen şeffaf vücutları olan o insanların tüm duygu ve düşünceleri vücutlarından farklı renklerde yansıyordu. Hüzünlü olanlar mavi; kırgın, hasta, yaralı olanlar sarı, kızgın olanlar kırmızı ışınlar saçıyordu etraflarına. Her duygunun, düşüncenin bir rengi vardı. Yüzyıllar içinde bu duruma o kadar adapte olmuşlardı ki zamanla duygular saflaşmış ve zararlı olabilecek boyutlara ulaşan hiçbir duygu kalmamıştı. Telepati ile anlaşan bu ırk doğanın içinde, doğayla bir bütün halinde yaşıyordu. Fazlasıyla ütopik olan bu hayalim zaman zaman gelir aklıma. Keşke bizim de düşüncelerimiz öyle apaçık yansısa yüzümüze de herkes mecburen dürüst olsa, kimse kimseyi kandıramasa derim kendi kendime. Ama mevcut dünyada o kadar çok kötülük var ki... Korkarım tüm insanlar birbirinden uzaklaşıp izole hayatlar sürer gerçekler ortaya çıktığında.
YanıtlaSilAynı şeyleri düşünmüşüz:) Eğer böyle bir transformasyona uğrama imkanımız olsa, dediğiniz gibi dünyada yaşayan insanların çoğunun yüzü kararırdı. Belki tam tersini de düşünmek gerekir. Yani iyi insanların, iyilik yapanların, iyi düşünenlerin yüzü aydınlanmalı.
SilKötüler izole hayat sürsünler zaten, kötülükleriyle baş başa kalsınlar:)
Lisedeyken yazdığın hikaye bana da "aura" muhabbetini hatırlattı Kediciğim, hani diyorlardı ya herkesin aurasının bir rengi var vs. Çok ilginç.
Silİyi insanların yüzünün farklı bir ışık saçtığını söylerler, bilmem doğru mu? Belki bu ışığı okuyabilmek de bir tür yetenek.
Üniversitede ücretsiz bir Brahma Raja Yoga merkezine gidiyordum her hafta. Orda öğrenmiştim "aura"yı ve aura okumayı/görmeyi. Gerçekten gevşeyip, zihni serbest bırakıp odaklanınca görülüyor insanların aurası ama çok ciddi bir çalışma ve sebat gerektiriyor. Keşke daha kolay olsa, zorlanmadan görebilsek.
SilMrs. Kedi, yoga ve diğer Hindu geleneklerinde insanın ruhunu dinginleştirici bir etki olduğunu, en azından başkalarına hiçbir zararı olmayan faaliyetler olduğunu biliyorum. Ancak insanların "Aura" sını anlayabilmenin mümkün olabileceğini sanmıyorum. Mesela "aura" sını geliştiren kişilerin negatif etkilerden korunması, hastalıklara karşı daha dirençli olabileceği konusuna karşı değilim, olabilir. Fakat benim nasıl biri olduğumu, aklımdan neler geçirdiğimi, size ya da topluma zarar verip veremeyeceğimi yüzüme bakarak anlamanız bence olanaksız. İyi dediğiniz, güvenip inandığınız kişilerin gizli planlarını açığa çıkaracak bir güç ne yazık ki yok bana göre. Hani buna inansam, ne yapar yapar, çalışır sebat eder ona ulaşırdım muhtemelen.
SilMesela "aura" dedikleri kişinin kendine özgü oluşturduğu manyetik bir alan. Buna karşı değilim, olabilir. Fakat insan herhangi bir enstrüman kullanmadan ya da kullanarak bunu deşifre etmesi çok zor. Elbette bugün için böyle. Keşke böyle bir durum açığa kavuşsa da dostumuzu düşmanımızı tanıyabilsek, yöneticilerimizi buna göre seçebilsek:)
Mr. Kaplan öylece yüzünüze bakarak anlayamam ama auranıza odaklanarak dışarıya taşan enerjinizi ve o anki ruh haliniz görülebilir. Öyle "Aaa baktım, senin auran çok parlak canım" tarzı bi'şeyden bahsetmiyorum. Mesela vücudumuzun bir bölgesinde yara ya da rahatsızlık varsa o bölgenin etrafında aura kirli sarı ışıma yapıyor. Aynı zamanda baş çevresinde kirli sarı ışıma olduğunda kurnazlık ve ihanet belirtisi sayılıyor. Auradan yansıyan parlak sarı ise yaratıcılık ve zihinsel parlaklığı simgeliyor. Auraları görebilmek gerçekten yoğun bir çaba ve odaklanma gerektiriyor. Ben yoğun baş ağrılarına sebep olan uzun uğraşlar sonucu birkaç kez de olsa görmeyi başarmıştım ama kazancım kaybımı karşılamayınca vazgeçtim denemekten :)
Silİnanç gerekiyor mu? Gerçekten böyle bir şey olduğuna inanmadığında aynı şeyleri görebilir misin? Halüsinasyon gibi bir gerçek var. Çok fazla materyalist mi düşünüyorum bilmiyorum. Size inanmamam için hiçbir sebebim yok ama bu ışığı eğitim yoluyla inanan inanmayan herkes kesin olarak görebiliyorsa merakım daha da artar. Benim bir iş arkadaşım vardı. Hanımefendi sağ olsun beni çok sever, önemli iş toplantılarına giderken arkamdan çakra gönderirdi. Belki kişisel bir rahatlama sağlayabileceğinden söz etmiştim ama bir başka kişinin düşüncelerini, ruh halini ya da iyiliğini, kötülüğünü anlamak kanaatimce çığır açacak bir şey. Falcılar, büyücüler de bazen on ikiden vurabiliyor, şaşırıyorum. Mesela senin iki çocuğun var, adları şu, şu diyenini biliyorum. Fakat yanıldıkları da oluyor. Biraz inanabilsem denemek isterim. Çünkü muazzam bir şey bu bahsettiğiniz...
SilMr. Kaplan ne desem boş şu anda :) Ben geleneksel anlamda inançlı biri değilim, Deistim, yani tüm dinleri gereksiz buluyor ve reddediyorum, zaten biliyorsunuz. Meditasyon ve yogaya bakış açım pozitif, yani bir dinginlik, sakinlik veriyor insana. Sakinleşince de hayata bakışımız olumlu yönde değişiyor. Auraları görmek için sakinleşmek, odaklanmak ve bazı alıştırmalar yapmak gerekiyor. Peki bu alıştırmalar sonucunda halisünasyon görmek yani aura gördüğümüzü sanmak ama aslında sadece hayal görmek mümkün mü? Öyle bir olasılık var tabi ki, inkar edemeyiz. Ben birkaç kez gördüğümü söyledim ama size kesinlikle böyle bir olgu %100 var ve ben kesinlikle deneyimledim desem bile çok da bilimsel bir şey demiş sayılmayacağım :D Sadece ön yargısız olarak denemek gerekli belki de :)
SilEvet, sizi tanıdım ve fikirlerinizi önemsiyorum:) Stresli durumlarda genellikle kendimi idare ediyor ve kontrol altında tutabiliyorum. Benimkisi ihtiyaçtan çok merak. Bakın yedi yıldır görüşmediğim DSİ Barajlar ve HES Daire Başkanlarından biri aradı beni bugün. İyi bir adam, birbirimizi severiz ama aramızdaki tamamen iş ilişkisi. Ne için aradı, nereden aklına geldi bilmiyorum. Aradan yedi yıl geçmiş en azından. Sesimi duymak istemiş. Bu kadar basit. Emekli olmuş, bir şirkette müşavirlik yapıyormuş. Eşim neden aramış diye sordu. Bilmiyorum dedim, sesimi duymak istemiş. Belki sana iş konusunda teklif getirmek için aramıştır dedi. O zaman bunu söyleyebilirdi dedim. İşte bu saygıdeğer kişi hiç aklımda yokken hiçbir neden yokken beni arıyor. Hatta garip bir tutukluk var. Bir süre sessiz kalınca soruları ben soruyorum, emekli oldunuz, şimdi nasıl geçiyor vaktiniz falan. O benim ne yaptığımı sormuyor bile, ben anlatıyorum konu olsun diye durumumu. Ve son cümle, "sesini duymak istedim." Onun beni aramasının gerçek nedeni ne merak ediyorum, sadece sesimi duymak istemesi biraz tuhaf geliyor nedense...
SilGerçekten ilginçmiş. Okurken ben de bir an "Neden aradı acaba?" diye düşündüm sizin gibi. İnsanlara olan güvenimizi ne kadar yitirdik değil mi Mr.Kaplan? Çok da yakın olmadığımız birinin bizi sadece sesimizi duyup hal hatır sormak için arayabileceğine inanamıyoruz. Keşke insanların niyetlerini seslerinden, bakışlarından anlayabilsek, varlıklarından sezebilsek kolayca. Mümkün olduğunca iç güdülerimize güvenmekten başka çaremiz yok gibi şimdilik :)
SilSanırım güvenle ilgili bir sorun yok bu özel durumda. Sadece merak:) Belki bir an aklına düştüm, o da beni merak etti. Fakat ben onu merak etsem, arayabilecek kadar cesaret bulamazdım. Çünkü dediğim gibi tek ilişkimiz işle ilgiliydi. İş olmadığına göre arayıp hal hatır sorduktan sonra ikinci cümleyi getiremezdim. Hoş, o da aynı şekilde ne var ne yok dedi ve sustu. Bilmiyorum, kendisi tanıdığım kadarıyla çok iyi bir insan. Ankara'ya geldiğinde beklerim bile dedi. Keşke aklından neler geçirdiğini bilebilseydim.
SilBir noktada haklısınız, çok fazla yakınlığımız olmayan bir kişinin hal hatır sorması bile garip geliyor bize. Çünkü sıradan, alışık olmadığımız bir davranış bu. Şimdi sadece öğretmen-müdür resmi ilişkisi ötesinde bir yakınlığınız olmayan fakat karakterini, çalışkanlığını sevdiğiniz okulun müdürü yedi yıl aradan sonra ilk kez sizi arayıp hatırınızı sorsa nasıl karşılarsınız bilmiyorum.
Ay bana çok olur o... Birden aklıma gelir, gelince ararım. Ne yapıyor ne ediyor merakından da olabilir tabii ama benimki genelde "hadi aklıma geldi bir arayayım nasılsın diye sorayım"dan oluyor. Ama evet 7 sene sonra ilginç, Tibet'te 7 sene geçirip dönmüş olmasın :P
SilKediciğim ben bu Aura meselesine inanıyorum, fiziksel bir şeymiş galiba, metafizikten ziyade. Hani çiçek deneyi gibi, iki çiçeğin tamamen aynı koşullarda yetiştirilen birine devamlı bağırılıyor, diğerine sevgi veriliyor ve bağırılan çiçek ölüyor vs. klasikleri vardır ya, bence bu da öyle br şey. İnsanın karakteri mesela neşeli olması ya da sinirli, stresli, onun dışına taşıyor bence, bir aura yaratıyor. Bunun rengi vs görülüp görülmemesi beni aşar tabii, ben bilimsel olarak hesaplanamayan herşeye kuşku duyan biriyim bilirsin ama bu 6. his olayı da bununla alakalı gibi geliyor bana. Yani bazen biriyle tanışır tanışmaz seviyorum, bazen de birşeyi gıcık ediyor ama neyi bilmiyorum, sanki tüm bedenim "uzak dur" mesajı veriyor.. Bu auradan kaynaklı olabilir..
Ay beni auram ne renk acaba... Kesin kırmızıdır :D çünkü insanlara enerji veriyormuşum, motivasyon ara gazı falan hakikaten iyi beceriyorum ama ben mavi isterdim ya, şöyle sakin, rahatlatıcı bir etkim olsaydı keşke :)
Mr. Kaplan, beni 7 yıl sonra arayacak o müdürün kızının/oğlunun, olmadı bir yakının İngilizce çeviriye ya da özel derse falan ihtiyacı vardır kesin :)))) Bana gelen telefonlar hep o minvalde çünkü :D Rüyacım, şunu bir çevirebilir misin?, Rüyacım acil İngilizce öğrenmem lazım!...
SilCanım C., senin auran bence tam da istediğin gibi mavi çünkü canlı ve parlak bir mavi anlayışın, sezgisel yeteneklerin ve ufku geniş bir zihnin göstergesidir. İletişimleri kuvvetli olan insanların auralarında da mavi renk çokça görülür. Bak tam sen işte! ❤️
Mrs. Kedi, bir talebi olsa aradan yirmi yıl bile geçmiş olsa elimden geleni yaparım. Bu sohbetin konusuna dahi girmez öyle olsa. Sadece sesimi duymak olunca, ne bileyim garip geldi işte. Sadece C. nin dediği gibi Tibet'te yedi yıl kalmış olması lazım ki, ben Ankara'dan ayrılalı beli o hala o şehirde:)
SilMr. Kaplan zaten sizi arayan kişinin günahını almak istemedim, ben beni arayanlar için demek istedim :) Yakın arkadaşlarımla zaten sık sık görüşürüm ama ne zaman böyle maziden biri arasa işin ucu kesin İngilizce'ye çıkıyor o yüzden öyle yazdım :D Sizin mevzuda ise tamamen canım C'ye katılıyorum :)
SilBiliyorum:)
SilTranshümanizmi ilk kez duydum ben. Yavaş yaşam bana daha çok hitap ediyor. Aynı sizin gibi düşünüyorum, klasik biriyim sanırım. Gelecek, Mars'ta yaşam falan bana göre değil. Daha dünyada görülebilecek bir dünya güzellik varken kapkaranlık bir yaşama özenmek...gelecek illa birşeyler getirecekse insanlara biraz akıl-fikir getirsin. Cehalet, düşüncesizlik, ahlaksızlık, bencillik, pislik... ne bileyim o kadar arttı ki bugünün dünyasında.
YanıtlaSilAynı benim gibi düşünmenizden ötürü sevindim. Biraz daha ileri gideyim:) Transhümanizmin bir hedefi insanın yaşam süresini uzatmak. İnanın bu bile bana cazip gelmedi. Yirmi yıl daha uzun yaşasan ne olacak. Yıllar geçmesine rağmen arkasından övgüyle söz ettiğimiz nice düşünür, yazar, müzisyen, devlet adamı kısacık ömürlerine neler sığdırmışlar. Bahsettiğiniz özelliklere sahip bir dünyada daha fazla zaman geçirmek ne fayda...
SilVallahi konuyu duyunca ilk sizin ne yazacağınızı merak ettim :)
YanıtlaSilBilimsel gelişmelerin yanında sosyal ve felsefi bilimler malesef aynı hızı yakalayamadı bu çağda, etik, neoliberter, transhümanist felsefe anlayışı vs. çok geriden geliyor kabul etmek lazım. O nedenle ben de gelişmelere korkarak bakanlar arasındayım. Konunun felsesi yanı tartışılmadan ışık hızıyla geçiyor.. Bilim bu kadar ilerlerken, ilerleyen bilimle ne yapacağını bilemeyen insanoğlunun dramı..
Ben aslında yazmayacaktım bu hafta ilk kez. Deep'i bir de Ağaç Ev Sohbetlerini gücendirmek istemedim. Çünkü sohbet konusu tartışılabilir olmalı. Ben de biraz evirdim, çevirdim tartışılır hale soktum. Çünkü internetten araştırıp insanların sözde yaratıcılığına sığınarak çoğu saçma sapan tasarımları bana garip geliyordu. Bir başkasının ilgisini çekebilir, çelmiştir de. Nazım Hikmet bile etkilenmiş ve belki de en saçma şiirini yazmış bu konuda. Fikret Kızılok da cazip bulup bir saçma beste yapmış, insanın dinlerken siniri bozuluyor:)
SilFelsefe konusunda dediğiniz gibi bu akımda geri kalmış. Böyle olunca benim edecek sözüm de sınırlı kalıyor doğal olarak. Moda defilelerinde o uçuk kaçık, hiçbir yerde giyilemeyecek kıyafetlerle bir yığın mesaj anlamı çıkartmalar... Zaten bu akım kübizme dönüşerek miadını tamamladı sanırım.
gelcem yine iyimser pembe düşüncelerineee, ama son yazımı oku, ilgini çekecek bi konu :)
YanıtlaSilSen bana yorum yazarken muhtemelen ben senin yazını okuyordum:)
SilSnowpiercer filminde de hap işlevi gören küçük kalıp şeklinde hazırlanmış şeyler ise alt sınıf insanların karnı doyuruluyordu.İçinde insan için gerekli her şeyi barındırıyordu.Sonra isyan çıkınca o yiyeceğin neden yapıldığını gördü yiyenlerden biri,mide bulandırıcıydı.Velhasıl hap ile doyma fikri kesinlikle ürkütücü:) Teknolojinin gelişimini ürkütücü bulanlardanım ben de. Bahsettikleriniz ile hemfikirim .Öte yandan ne yapılırsa hemen belli olan ve bedeninde yansımasını gösteren insan ister miydim? Sanırım hayır.Zaten insanlar utanmazca yaptıkları her türlü şeyi ifşa ediyor.
YanıtlaSilHap konusuna karşıyım. Nedenini soracak olursanız, birincisi suni olan gıda ürünlerinin vücudumuza zarar verdiğini biliyoruz. İkincisi yaşam için gerekli olması bir tarafa yemek bence yaşamın en güzel şeylerinden biri. Diğer taraftan niyetin bedene yansımasında bir sakınca görmüyorum. Kötü niyetli ve utanmaz insanlar yaptıklarını çoğu zaman ifşa etmiyorlar maalesef. Hatta yaptıkları kötülüklerin bir kısmında kendileri bile farkında değiller. Dürüst bir insanın mesleği ne olursa olsun, ister maaşlı çalışsın isterse kendi işini yapsın birilerinin hakkını yemeden büyük maddiyata sahip olması ya da liyakatı olmaksızın hak etmediği makamlara gelmesi bu dünya düzeninde mümkün değil bence.
SilAyrıca sizin bu konuda çekincelerinizin neler olabileceğini de düşündüm. Fakat herhangi bir olumsuz etkisini bulamadım. Bir ihtimal yaradılıştaki kusursuzluğa atıfta bulunuyor olabilirsiniz. O zaman düşüncenize saygı duymaktan başka yapılabilecek bir şey yok tabii.
Evet , yaradılıştaki kusursuzluk temel gerekçem ama bu gerekçeyi konunun dışında tuttum.
SilGelecek öngörüsü konu ve olmuş ile ölmüşe çare yok,eldeki malzeme de insan :)
Bahsettiğiniz gibi bir icadın yapıldığını düşünelim.İyi niyetli bir yaklaşım olduğu ve olayın ilk sıcağında fayda sağlayacağı da aşikar.Fakat şairin dediği gibi cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir.İnsanda ki sınır tanımazlık,doyumsuzluk bu icadın bahsettiğiniz haliyle kalmasına engel.Bu geliştirilecek , daha donanımlı hale getirilecektir.Bunun önünü almak mümkün değil, alamazsınız:) Sadece kötü eylemler ile değil insanın her türlü eylemi, duygusu için kullanılan renkler olur önümüzde. Önce insanlar ,sonra arkadaşlar, en sonda aile üyeleri birbirlerinden uzaklaşır. Herkes bir robinson crusoe olur konacakları bir toprak parçası bulmak için de neler olur artık düşünmek istemiyorum.Bitişik yaşamda bile paylaşamıyoruz dünyayı.
Bu icat ile insanlar kendine bir çeki düzen verir, nihayetinde ideal ,arzulanan insan profili ortaya çıkar mı? çıkmaz bence,ilk gerekçem dediğim gibi malzeme bu. İkincisi rengi değişecek diye insanları sürekli baskı altında tutmaya zorlamak ,dayatmak olur ki bu ,bu gün şikayet ettiklerimizden çok farklı kılmayabilir bizi bu toplum mühendisliği.
Sizi anlıyorum:) Sonuçta malzeme insan diyorsunuz ve bence de haklı olarak malzemeye güvenmiyorsunuz. Olacaklar konusunda endişelerinize hak veriyorum bu yüzden. Daha başından alırsak bile, velev ki böyle bir imkana kavuştuk, bir kısım insanlar buna karşı çıkacaklardır. Öncelikle niyetlerini göstermek istemeyenler ve aklındaki negatif düşünceleri ortaya çıkarmak istemeyenler başta olmak üzere muhtelif nedenlerle bir fikir birliği sağlanamayabilecektir. Sizin karşı çıkmanız entelektüel bakış açınızı yansıtıyor. Atomun parçalanması nükleer enerji gibi büyük bir fayda sağlamış, başta tıp olmak üzere diğer teknolojilerde önemli roller üstlenmiş ama insanoğlu bununla yetinmeyip korkunç bir silah olan atom bombasını üretmiş ve kullanmışlardır. Eğer niyetin okunması imkanı yaratılsa insan yine bunu türlü kötü amaçlarına alet edecektir diyorsunuz anladığım kadarıyla. Bütün sorun malzemede, malzemeyi değiştirmek ise mümkün değil.
SilSon paragrafta neler olur tam bir bilim kurgu konusu aslında:)
Şu icinde bulunduğumuz çağda ki insana evet güvenmiyorum :) ama insanin potansiyelini ve insanlikta erisecegi seviyenin ne olabilecegini ,nasil evrilip devrim yapabileceğini inancim gereği biliyorum fakat Dünya o insani duyarliliktan çok çok uzak.
SilVerdiğiniz atom bombasi örneği bu sohbet kapsamında benim de verdiğim örneklerden biri :) Doğanın dengesi muhafaza edilip , sınırların asilmamasi gibi bir çizgi , bilim ahlakı mı denir yoksa başka bir şey mi bilemem, böylesi bir teminat gerekli.Bu da su an için hayal.
Geleceğe dair her fikir bilim kurguya pek bi müsait.Distopyalar bu yüzden rağbet görüyor:)
Renklenen yüzlere dair tek diyecegim ,utaninca kizaran yanaklarin aldigi pembemsi renk olsun bir tek :)
Anlaşmak değildir önemli olan. En önemlisi birbirimizi anlayabilmek, empati yapmak. Ben sizi anladığımı düşünüyorum. Umarım iyiler kazanır gelecekte:)
Siloooo sondan bi önceki paragrafta hayal kurmuşsun benim gibi oooo :) en güzel o paragraftııı :) hihi insan arızalı eveey eksik malzemeee, malzemeden çalmışlar o zaman başlamış yolsuzluk kikiki o zaman belki ilk insanlar türktür ha ha haa :)
YanıtlaSilAllah neşeni arttırsın deep:) Eee, senden etkilenmemek ne mümkün:))
SilMalzemenin niteliğinde fazla bir eksiklik olduğunu zannetmiyorum ama nicelik fena:))) Yolsuzluğu kim yaptı, tövbe tövbe. Bak yamulacak şimdi ağzın. Yolsuzluk Türklere mahsus değil ki, beynelmilel yani enternasyonal, yani internazionale.
füristik fikirler bana yapary, gri dünyayı hatırlatıyor. tarihini okumamıştım, yazınızdan öğrendim ve italyan faşistlrden çıkmasına şaşırmadım. bunlara kalsaydı fütüritik insan diye ari ırkı yaratırlardı. neyse ki başarısız olmuşlar.
YanıtlaSilinsanların kötü niyetlerini tespit eden cihaz çıksın da tüm duygularını, içinden geçenleri yansıtanı çıkmasın bence. kesgin netlik de güzel değil bence, o da çok robotik olurdu.
Ya bu felsefeyi savunanlar o kadar uçuk ki. Savaşlara övgü yağdırıyorlar, şehirleri her sene yıkıp yeniden inşa edelim gibi sapık fikirleri var. Evlerden ırak olsun:)
SilBak bu konuda anlaşabiliriz. Tamam güzel duygular içimizde bize kalsın kötü niyetler açığa çıksın, anlaştık mı?:)
çok güzel bir yazı olmuş kalemine sağlık :) teknoloji mimari sağlık vs alanlarda oldukça inanılmaz gelişmeler yaşanabilir çok da faydalı olur fakat zeka geliştirme ve yalan sahtekarlık kötü niyet bulucu bir şeyler geliştirmenin hayal kalacağını düşündüm şimdi okurken çünkü yönetenler zeki toplum istemiyor ve sahtekarlık yalan dolan vs şeylerin pat pat ortaya çıkması da işlerine gelmez bütün ülkeler için böyle diye düşündüm bi an :D insan geliştirme diyince acayip şeyler geldi aklıma :D mesela kızılötesi görebilen gözler, kendi kendine renk değiştirebilen saçlar falan fantastik şeyler izlediğimden herhalde :D
YanıtlaSilTeşekkür ederim öncelikle:) Haklısınız benim de tek kaygım o. Sömüren güçler insanlardan gerçek niyetlerini saklayıp onları kandırmayı sürdürmek isteyeceklerdir mutlaka. Hani böyle bir şey ortaya çıkmış olsa bile yok edeceklerdir muhtemelen. Fakat bu düzen yıkılmaya mahkum. Gelirde adaletsizlik, açlık, savaşlar sonuçta bir yere kadar. Toplum bilinçlendiği zaman hayalim gerçekleşir belki. Orta çağ karanlığını düşünün. Böyle bir ortamda baskıların artması sonucu Rönesans hareketleri başlamadı mı? Şimdi günden güne insanlık kötüye gidiyor. İşte Rönesansa benzer bir ortam yaratılması lazım ki insan artık kandırılmasın.
SilDeep gibi sizin de hayal dünyanız geniş. Kapitalist düzen kötü niyetini ortaya koyacak şeffaf bir ortam istemez elbet. Bu yüzden insanları daha kolay kandıracak, onları birbirine düşürecek icatların peşinde olacak uzun bir süre daha.
Çok derinlemesine, düşündürücü, zihinleri kurcalayan bir yazı olmuş. Elinize, yüreğinize sağlık. Yazılarınız insanda bir beyin jimnastiği yaratıyor. Aslında bilim-kurgu filmleri sevmiyorum. Bir renk, ışık ve ses bombardımanı altında çarpıcı etkiler yaratılıyor diye düşünürüm çoğu zaman.
YanıtlaSilGene de geleceği hayal etmek güzel. Yüzlerin renklere bürünmesi fikri harka. Kırmızı ve sıyah hemen tükenirdi herhalde.
Adalet sisteminde yalan makinesi uygulaması da çok cazip gelir bana. Ama ah, sağlıklı uygulanamadı ki.
İnsanlık için İNSANCA bir gelecek dileyerek...
Çok teşekkür ederim. Düşünmek, düşündürmek güzel şeyler. Her birimizin ilham aldığı, bizi düşünmeye iten o kadar çok şey var ki... Shakepeare Hamlet'e şunu söyletir: “İyi veya kötü diye bir şey yoktur, ama düşüncelerimiz öyle yapar.” Düşüncelerimde iyiyi arıyorum. Keşke herkes düşünebilse, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilse.
SilYüzlerdeki renk sanırım dünyayı kökten değiştirirdi. Yalan makinesi hatasız hale getirilip adalet sisteminde uygulansa müthiş bir şey olur herhalde. Evet, tek dileğimiz bu olmalı:)
Ağaç Ev Sohbetleri'nin bu soyut konuları bana çok uzak kalıyor nedense. O alanlarda yazmakta maharetli değilim hiç. Bu kadar uzun süre devam etmesi ise takdire şâyân!
YanıtlaSilAğaç Ev Sohbetleri'nde her türlü konu seçilebiliyor. Siz de kendi görüşlerinizi paylaşmak ve başkalarının düşüncelerini öğrenmek amacıyla konu önerebilirsiniz. Bana da bazı konular ilk bakışta ilgimi çekmiyor ancak kaleme sarılınca ilginç düşünceler çıkıyor ve buna kendim bile şaşırıyorum. Quora adında İngilizce yayın yapan bir site var. Herkes soru sorup isteyen konu hakkında genelde belgelere dayalı detaylı cevaplar verebiliyor. Ben bu Ağaç Ev Sohbetlerini biraz o platforma benzetiyorum. İyi bir organizasyon ve alt yapıyla daha fazla yaygınlaşıp iddialı bir şekle getirilmesi mümkün bence:)
SilQuora'yı aktif kullanırım. Blog yazılarımda da çok faydalanmışımdır. Turkish Things adı altında bir de space'im var. Beklerim. :)
SilOk, teşekkürler:)
Sil