31 Ocak 2022 Pazartesi

İSTANBUL BİR MASALDI - MARIO LEVİ

Kitabın Adı: İSTANBUL BİR MASALDI

Yazar: Mario LEVİ

Sayfa Sayısı: 741

Yayınevi: Remzi Kitabevi 

Türü: Roman

"İstanbul Bir Masaldı" yazarın okuduğum ilk kitabı. Uzun bir süredir elime yapışan bu roman sevgili DeepTone'un tabiriyle tam da "tuğla" gibi. Yazar Levi, aile kökeni Sefarad Yahudilerine dayanan, İstanbul aşığı bir insan. Romanın konusu da Yahudi bir ailenin 1920-1980 yılları arasındaki yaşamından bahsediyor zaten. Hem geldikleri yere hem de yaşam mücadelesi verdikleri bu vatana her daim kendilerini yabancı hissetmiş insanlar, alt kimlikleri ne olursa olsun bu toprakların birer rengi, kültür mozaiğimizin birer parçası olarak gördüğüm azınlıklar oldum olası ilgimi çekmiştir. İşte tam da bu yüzden büyük bir heyecanla başladığım ancak beni fazlasıyla yoran bu romanı okuma serüvenim sona erdiğinden dolayı kendimi son derece mutlu hissediyorum.

Kitabın yorucu olduğunu söyleyen sadece ben değilim elbette. Birçok kişi romanı tamamlayamadan teslim bayrağını çekmiş öğrendiğim kadarıyla. Bunun nedeni yazarın kullandığı yer yer ağırlaşan bir dil, uzun cümle ve paragrafların yanı sıra karakter sayısının çok fazla olması. Romanın bir anlatıcısı var. Muhtemelen aileden biri... Sayfalar ilerledikçe anlatıcının kim olduğunu keşfetme çabalarım boşa çıktı. Öyle bir anlatıcı ki, bütün karakterlerle ilişkisi var ve onların adeta içlerine girip duygu ve düşüncelerini, hayallerini okuyor. Şimdi size aşağıda tadımlık bir bölüm vereyim, ne anlatmak istediğim çıksın ortaya.

"O gecenin o kadar 'özel', 'sıcak' ve 'dışa kapalı' yaşanmasında, hayatımın, çok büyük bir olasılıkla da hayatımızın en unutulmaz gecelerinden biri olarak bir yerlere kazınmasında, o anlara, birbirimizden ayrı kaldığımız o iki yıl içinde, gizliden gizliye, biraz da ayırdına varmaksızın hazırlanmamızın büyük bir etkisi vardı hiç kuşku yok ki. Bir geceye, gerçek anlamda yaşayabileceğinize, paylaşabileceğinize, doğurabileceğinize inandığınız bir geceye, bir yerlerde biraz da sizin için durduğunu, ayakta kalmaya çalıştığını bildiğiniz iki insanla uzaktan uzağa da olsa hazırlanmak...Sınırları her zaman zorlanamayacak, ölümle ilintili bir duyguyu gizliyordu sanki bu bekleyiş. Bekleyiş sanki bir kez daha kendi bekleyişinizdi. Bekleyiş bir kez daha, isteseniz de, istemeseniz de karşı karşıya kaldığınız dünyanın sizden esirgediklerinin, hiç kimseye anlatamadığınız kâbuslarınızın, ya da o kâbuslardaki sessiz, içinizde kalan çığlığınızın izlerini taşıyordu. O bekleyiş, o gecelerde, o yatakta, o uykuyu arayışınızdı, o güneşten, o sabahlarda kaçmak isteyişinizdi. Bir hikâyede yitirdiğiniz bir insanı yeniden arayışınız, aramayı göze alışınız demekti biraz da...." (S.437)

Roman boyunca o kadar çok zamir kullanmış ki, okurken insanın başı dönüyor. Yukarıda alıntıladığım uzun bir paragrafın küçük bir bölümü sadece. Bazı cümlelerin sonuna gelinceye kadar başını unutuyorsunuz. Bir sürü karakter, bir sürü olay birbirinin içine geçmiş. Kısacası okunması zor bir roman. Bazı bölümlerde konuya daha kolay girilebiliyor fakat genellikle pek çok yeri, aklınızda bir şey kalmamacasına okuyup geçmek durumunda kalıyor ve akıştan kopuyorsunuz. Öyle ki üç dört sayfa sonra yorulup bıraktığım günler oldu. Kitabı elime aldığımda en çok kırk sayfa ilerleyebildim. 

Diğer taraftan cümle yapıları son derece güçlü. Edebi niteliği yüksek bir kitap. Nitekim roman 1999 yılında Yunus Nadi Roman Ödülünü kazanmış. Muhtelif yayınevleri tarafından basılan kitap bazı baskılarında 920 sayfayı bulmakta. Belki hakkı da en az o kadar olmalı. Zira sayfalar boyunca, paragraf arası bile vermeksizin sıkış tepiş satırların içinde boğuluyorsunuz. 

Mario Levi hakkında biraz bilgi sahibi oldum bu arada. Bazıları yazarı ve kitaplarını tanımak için "İstanbul Bir Masaldı" romanından başlamak gerektiğini söylüyor. Yazar ve romanla ilgili yazılıp çizilenler hakkında kitabı bitirdikten sonra epey bir araştırma imkânı buldum. Yazar, TRT 2 de "Muhayyelat" adında üç bölümlük bir program yapmış. İstanbul'u anlattığı belgeselin üç bölümünü de Youtube'dan severek izledim. Şiir Akademisi websitesinde Denizcan Karapınar'ın yazarla yaptığı "ŞU" söyleşi romana ilişkin güzel ipuçları veriyor. Ayrıca, ismini burada zikredemeyeceğim Rize'deki bir üniversitede, Neşat SAMAT tarafından hazırlanan "Mario Levi'nin Roman ve Hikayeleri Üzerine Bir İnceleme" adını taşıyan yüksek lisans tezinde "İstanbul Bir Masaldı romanında aile, Jülyet'lerin evinde, Madam Estreya'nın cenaze töreni sonrasında geleneksel yemekte bir araya gelir." cümlesiyle başlayan olay örgüsü detaylı bir şekilde anlatılmakta. Bunu okuyunca pek çok karakter ve olayın hafızamda yer etmediğini fark ettim. Söz konusu makaleden önceden haberim olsaydı benim için güzel bir rehber olabilirdi aslında. İlgilenen bu güzel çalışmayı "ŞURADA" bulabilir. 

Bütün zorluğuna rağmen okumaktan pişmanlık duymadığım bir roman oldu "İstanbul Bir Masaldı". Öyle ki, bazen yeni baştan okusam mı dediğim olmuyor değil. Fakat yine de, en azından uzun bir süre, göze alamam bunu. Yazar romanı altı yedi yılda yazmış. Belki basit bir anlatımla daha anlaşılır hale getirilebilir ve böylelikle sayfa sayısı bu kadar şişirilmeyebilirdi. Ancak aynı tadı verir miydi, bilemem. Romanın içine tam olarak giremememin sebebi yazarın üslûbundan ziyade kendi yetersizliğimden olabilir belki de. Zira kullandığı cümleler beni zorlasa da dile hakimiyeti ve anlatma kabiliyetine şapka çıkartıyorum. Tavsiye eder miyim? Kendine güvenen okusun tabii.     

26 yorum:

  1. Mario Levi Kadıköylü, hatta sevimli köpeğini gezdirirken kendisine rastlamışlığım da var. .bu sebepten ötürü bir ara Kadıköy Gazetesi'nde de köşesi vardı, hala vardır belki de. Ben de komşumuz olması ve bu kadar ünlü bir yazar olması sebebiyle bir kez romanını okumaya kalktım, birkaç sayfa sonra maalesef vazgeçtim. Çok karamsar bulmuştum. Hatta ne yazık ki gazete yazılarını bile ilk paragraftan sonra okuyamadım.
    Bu nedenle sizi ayrıca tebrik ediyorum :) Kitabı bitirmek gerçekten de büyük başarı. Bu arada edebiyatçı olarak eşinizin yazar hakkındaki görüşlerini de merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul'da yaşamanın da bu güzelliği var işte:) Kitabın ulaşmam ayrı bir hikâye konusu aslında. Ankara'dayken eşimin okulunun güçlendirme çalışması için bir başka okulla birleştirilmesi esnasında okul müdürünün "kütüphanedeki bütün kitapları yakın koyacak yerimiz yok" demiş. Oysa o kitapların hepsi eşimin ve diğer öğretmenlerin kapı kapı dolaşıp kütüphaneye bağış yoluyla temin ettikleri kitaplardı. Bu kararın alınmasından sonra kurtarabildiği kitaplardan biriydi Mario Levi'nin bu kitabı. Eşim daha önce kısa bir süre okumaya başlamış ama sonra araya bir şeyler girmiş bırakmış. Hoşlandığını söylemişti. Ben kitabı okuma sürecimde eşimle okuduklarımı paylaşır, hatta bazen bu konuda aşırıya kaçarım. İstanbul Bir Masaldı, benim eşimin başını epey ağrıttığım bir roman oldu. O benim kadar sabırlı değildir bu konuda:) Sıkar seni bu kitap, okuyamazsın dedim. Etkilediğini sanıyorum sözlerimin. Fakat bir gün okursa onun görüşlerini en az sizin kadar ben de merak ediyorum:) Prensip olarak okumaya niyetlendiğim bir kitabı bitirmeye çalışırım. Yarım bıraktığım tek kitap Milan Kunderra'nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, ki bugün olsa onu da bitireceğime inanıyorum. Çünkü kitap hakkında iyi ya da görüş bildirmek için zamanımı çalsa da tamamını okumak gerektiğini düşünüyorum. Belki yanlış bir düşünce ama şimdilik böyle:)

      Sil
    2. Kitapları yakmak nasıl bir mantık. Cümleyi ilk okuduğumda (kitapları yakmak imkansız ya) yakın yerlerde saklamak olarak algıladım hatta.

      Sil
    3. Ben de anlayamadım. Değişik bir tipti müdür, ben de tanışıyordum kendisiyle. Birkaç yere müracaat etmiş, kimse yardımcı olmayınca kafası atmış olabilir diye düşündüm. Ya git başka bir okulun ya da kurumun kütüphanesine armağan et, değil mi?

      Sil
    4. Çocuklara bile dağıtabilirdi. İlgilenen mutlaka olacaktır. Ya da ne bileyim köy okullarına kampanyalar oluyor. Ben kitaplarım konusunda hassasım. Genelde bulundurmak istediğim kitapları alırım, diğerlerini kütüphaneden edinip okurum. Ama çocuk kitapları pek saklanmıyor. Onları toplayıp bir hastanede çocuklara hediyeler veren bir derneğe götürmüştüm mesela. Bu tarz şeyler epey var.

      Sil
    5. Ya bu adam oldukça eksantrik bir tip. Müdür ama küfürbazın teki. Fakat öğretmenlerine çok sahip çıkıyor, bu yüzden seviliyordu. Ne olursa olsun yaptığına akıl sır ermiyor tabii.

      Sil
  2. Kitabı okuyup bir de üzerine yazılmış tezi bulmak ve makaleyi okumak, söyleşileri incelemek, dinlemek size gerçekten helal olsun.. Kitaplığımda var ve üstüne tarih atmış yani okumuşum ama hiç hatırlamıyorum..
    İstanbul üzerine Abdülhak Şinasi Hisar'ın yazılarını okuyordum geçen yaz, çok etkileyici.. Salah Birsel Tarihi kitaplarını nasıl buluyorsunuz? Hafif, keyifli okumalar aslında ama dönem ve şehir bilgisi vermesi açısından hoş buldum ben.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Romanın yazarı beyefendinin Yahudi kökenli olması ona olan ilgimi arttırmış olmalı:) Köklerini ülkemiz toprakları dışından alan insanlara karşı hassasiyetimi saklamaya lüzum yok. Özellikle Sefarad Yahudilerinin, Rumların, Ermenilerin tarihlerine, yaşantılarına ve kültürlerine dair merakım fazla. Abdülhak Şinasi ve Salah Birsel'i biliyorum fakat onları değerlendirebilecek bilgi sahibi değilim ne yazık ki. Ancak muhtemelen zevkle okuyacağım türden eserleri var. Bu sanatçıları tanımam adına işaret fişeğini de siz atmış olun:) Teşekkür ederim:)

      Sil
  3. Çok kalın bir kitapmış. Son zamanlarda odaklanma sorunu yaşadığım için okumak benim için zor olabilir. Ders kitaplarını hep hızlıca okuyup geçme alışkanlığımdan elimdeki roman kolay okunamıyorsa, hızımı kesiyorsa devam etmekte zorlanıyorum.
    Güzel bir tanıtım olmuş, kitabın çok detaylı olduğu belli. Okur muyum bilmiyorum ama en azından bilgi sahibi olmuş oldum, teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanın ki, kalınlığı göründüğünden fazla:)) Cümleler şiir gibi, sanatkârane ancak evet, okuması zor, yorucu. Belki bahsettiğim tez çalışmasıyla birlikte not alarak okumak faydalı olabilir okur açısından. Ama yine de zor yani:) Ben teşekkür ederim:)

      Sil
  4. zor bir romanmış, sayfa sayısı değil de alıntıladığınız kısım korkuttu biraz :) bitirdiğiniz için tebrik ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet zor. James Joyce'un Ulysses'i kadar olmasa da okuru yoran bir kitap. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Bazı kitapları okumak çok zor. Okumadan yarım bırakmak da zor. Eskiden olsa illa ki okuyup bitirirdim ama artık çok da zorlamıyorum. Yine de okuduğunuz için pişman olmamanıza sevindim Mr.Kaplan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kolay okunan kitaplar da sabun köpüğü gibi insanın hafızasından hemen silinip gidiyor Mrs. Kedi. Aslında hedefime Ulysses'i koymuştum ama daha ona ulaşmam için epey fırın ekmek yemem lâzım:) Şimdi Ayşe Kulin'in bir kitabına başladım. Mario Levi'den sonra bana şimdi "Ali top at." gibi geliyor:)))

      Sil
  6. istanbul özellikle eski istanbul ilgimi çeker

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul, tarihin ve sanatın sonsuz kaynağı:)

      Sil
  7. Yazarın iki kitabını okudum ''Karanlık Çökerken Neredeydiniz''i çok çok sevmiştim (ki o da tuğla gibi bir kitaptı) ''Size bir Pandispanya Yaptım''ı (blogumda var) hem pek sevemedim hem de çok karamsar geldi zorla bitirdim. Yazarın bu ikinci kitabı anlattığı bir söyleşisine de katılmıştım çok hoşsohbet ve konusuna hakim biri. Bu kitapta listemdeydi ama kaldı bir şekilde, bakalım belki okurum vakti gelince:) Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakın sizin bu yorumunuz benim işime yarayacak:) Yazarın diğer kitapları da aynı tarzda mı yazılmış acaba diye merak ediyordum. Siz çok sevdiyseniz mutlaka güzeldir. Belki İstanbul Bir Masaldı da sizin hoşunuza gidebilir ama ben dilini ağdalı ve konuyu biraz dağınık buldum. Evet sohbeti tatlı biri, dilimizi bu kadar kıvrak ve düzgün kullanan başka birini tanımadım şimdiye kadar. Romanı okudum, bitirdim ama beni bir kez daha oku, seveceksin diyor kulağıma adeta:) Teşekkür ederim:)

      Sil
  8. Ender yarım bıraktığım kitaplardan biridir bu. Aslında yazarı ve kitabın ismine bakınca bir solukta okuyacağımı düşünmüştüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben inat ettim bitirdim:) Yazar, kitabın ismi, konu kitaba çekiyor insanı ama kitabı okurken, konuyu anlamaya çalışırken resmen savaşmak durumunda kalıyorsunuz.

      Sil
  9. uzun roman evet, uzun cümleli, bol karakterli, çok kişi sıkıcı bulabilir, iyi roman tabii, aslında hatta dert kitabı gibi bir roman, levi zaten öğretmen yazar, örneğin, yazmak isteyen bir insan bence bu romanı ve levi yi mutlaka okumalı, nasıl yazılır görmek için, bu romandaki dil ve anlatım çok etkileyici ancak bu roman bence edebiyat değil, edebiyat diliyle yazılmamış yani, edebiyat olmayan çok başarılı bir roman olduğunu düşünüyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Romanın edebi yönü kuvvetli bence:) Ben bu yazar kadar sağlam ve uzun cümle kuran pek az kişi hatırlıyorum. Sıkıcı mı evet. Ama sanatsal yönden hakkını yememek lâzım. Ben okurken zorlandım, anlamaya çalıştım, bazı bölümler arasında bağlantı kuramadım fakat buna rağmen çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Ayrıca, şimdi ben oturup bir roman yazsam bana Yunus Nadi Roman Ödülünü verirler mi? Vermezler. Ama o almış, bence bunu hak etmiş, olayda bir torpil olduğunu sanmıyorum:)

      Sil
  10. Bazı kitaplar hevesle, bazıları ise zoraki nefesle okunur. Bazı insanları bu kitabı (yazarları-şairleri) severiz ama akıcılık önemli. O örnek olarak verdiğiniz paragrafa baktıktan sonra birden bu kitabın nasıl seslendirileceğini düşündüm, zor iş cidden. Ben yine de sizi tebrik ediyorum, çünkü "artık" beni sarmayan hiç bir şeye zamanımı harcamamaya karar vermiş biriyim :))
    Yazar zaten ödül almış ama okurlara da (mesela size) ödül vermek gerek bence. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son cümlenize çok güldüm:))) Yukarıda alıntıladığım bölüm sözgelimi, on kez okusam ve yarın bana sorsanız yazar ne anlatıyor size diye, ne diyeceğimi bilemem. Kitabın yarıdan fazlası bu şekilde uzun, ağdalı ve yorucu cümlelerle dolu. Kimden, neden bahsediyor anla anlayabilirsen. Yazar bu kısımları çıkarıp belli bir plan çerçevesinde yaklaşık üç yüz sayfalık bir roman yazsaydı muhtemelen çok daha fazla ilgi görürdü. Fakat deli gibi başa dönüp yeniden okumak arzusu var içimde ama o cesarete sahip değilim. O ana kavuşmanın bende uyandıracağı heyecanı beklemekten umudumu kesmeyeceğim. O bekleyiş, o gecelerde, o boş zamanlarda, o yaz tatili arayışımda, o güneşten, o kumsaldan, o denizin sıcaklığından kaçmak istediğim bunaltıcı anlarımdan bir çıkış olabilecek kuşkusuz... İçime Mario Levi kaçtı:)))

      Sil
    2. Bugün okudum yanıtınızı :))) Aman Allahım, gerçekten de okumaktan fazlası olmuş, cümleler aynen o paragraftaki gibi :)) yok yok size kesinlikle büyük bir ödül vermeleri gerek.
      Elinize sağlık, cidden güzel bir yazıydı yine.

      Sil
    3. :))) Çok teşekkür ederim:)

      Sil