1 Şubat 2022 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 128

Sevgili 
DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm canlılığıyla devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusu da Sevgili DeepTone/Sade ve Derin den. Soru kısa ve öz. İşte tartışmamız istenen haftanın konusu:

"Geçmişi öğrenmek, şimdi yaşayan bizler için önemli midir?"

Soruyu okur okumaz başka bir soru canlanıyor zihnimde. Hangi "geçmiş"? Öyle ya hangi geçmişimiz gerçeği yansıtıyor. İnsan türünün ortaya çıkışına dair ana tartışma konularından biri, belki de ilk akla geleni, geçmişimizle ilgili. Ben ve benim gibi düşünenler diyoruz ki, atalarımız "maymun" türünden evrimleşerek gelmişler bugüne. Toplumun önemli bir kısmı ise bu bilimsel gerçeği kendilerine hakaret kabul ederek inançları gereği bedenlerinin kuru çamurdan şekillendirildiğini iddia etmekte. Hangisi "gerçek"? En temel konularda geçmişin gerçekliğinin izini sürüyoruz. Bu yüzden tarih adı altında bize öğretilenler, geçmişe ait bilgilerin gerçekliği, ezelden beri tartışılagelmiş. Geçmişi öğrenirken gerçeği öğrenemiyoruz. Her toplumun, her inancın, geçmişe dair birbirinden farklı bir duruşu var. Siyaset kurumu, geçmişte yaşadığımız olayları ve milli tarihimizi belirleyen tek kaynak. 

Gerçek tarihin izini sürebildiğimiz takdirde, ki bu bana göre sadece bireysel bir iş, neyin nasıl olduğunu öğrenir, geçmişten ders alma imkânına kavuşabiliriz. Bilimsel tarihi bundan ayrı tutuyorum. Zaman zaman aklıma şu soru düşer; dünyanın başına büyük bir felâket gelse ve bütün bilgi birikimi yok olsa acaba ne kadar süre içinde bugün sahip olduğumuz teknolojiye ulaşabiliriz? Elbette böyle bir şey mümkün değil. Bilgiler birbirine eklenerek, gelişerek, yanlışları elenerek nesiller boyunca aktarılmakta. Özellikle bilgisayarın keşfiyle birlikte bilgilerin işlenmesi ve korunması çok daha basit hale geldiği için bilimde gerçek olmayan geçmişten bahsetmek yersiz.

Geçmişin ne önemi var? Yaşadığımız dünyanın bizlere dayattığı bir kavram belki bu. "Tarihini bilmeyen bir millet yok olmaya mahkumdur." Evet, bu söz Mustafa Kemal Atatürk'ün. Tarihe baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu'nun nasıl çöktüğünü, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yıldız gibi nasıl parladığını görürüz. Atatürk, otoriter devlet ve ümmet anlayışını terk edip demokratik, lâik bir devlet kurmaya çalışırken dönemin şartları gereği halkın ulus bilincini harekete geçirmek istemiş olabilir bu ve buna benzer sözleriyle. Fakat bugün işlerin tam aksi istikamette seyrettiğini görüyoruz. Yani tarihten ders alan yok ne yazık ki. Çünkü tarih, yöneticilerin elinde istendiği gibi eğilip bükülebilen bir şey. Geçmiş döneme ait gerçeklere ulaşmak büyük çaba gerektirir. Bununla birlikte vatandaşın sorgulama gücü, akıl sahibi olması da lâzım. Dünya genelinde bu konularda alt sıralarda yer alıyoruz. Beceriksiz ve sadece kendi çıkarlarını düşünen yöneticiler toplumun geçmişten ders almasını, sorgulamasını, düşünmesini engellemek amacıyla halkı oyalamakla meşgul.  Atatürk "Türk  Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir." derken amacı savaştan perişan hale gelen halkına sadece moral aşılamaktı. Oysa diğer milletlerden ne üstünlüğümüz, ne de aşağı kalan özelliğimiz var. Geçmişe önem atfetmek istiyorsak sadece milli tarihimizden, okullarda okutulan kitaplardan, gazete ve dergilerden değil, diğer ülkelerin kaynaklarından da yararlanmalı ve okuduklarımızı kendi akıl süzgecimizden geçirmek durumundayız. Aksi halde gözlerimizin önüne sürülen tarih sadece gururumuzu okşayacak, yanlış olmasa bile en azından eksik kalacaktır.    

Evet, önemli olan, geçmişi doğru bir şekilde öğrenmek. Bu sayede hatalarımızı görebilir, kendimizi geleceğe hazırlayabiliriz. Atatürk'ün hayatıyla ilgili hafızama kazınan ilk şey nedir diye soracak olursanız, çocukken dayısının evinde eline aldığı değnekle tarlada kargaları kovalaması derim. Buradan hareketle tarihten ders almaya çalışalım. Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Yurdumuzu her türlü dertten, belâdan, terörden, Fetö Hoca Efendiden,  pahalılıktan, dış güçlerden kurtarmak istiyorsak eğer, çocukluğunda, dayısının tarlasında, elindeki değnekle karga kovalayan yöneticileri ülkemizin başına getirmek zorundayız.

14 yorum:

  1. Tarihi kazananlar yazarmış. Dediğiniz gibi gerçek tarihi öğrenmek için çok uğraşmak gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen, tarih her zaman kazananlar tarafından yazılır. Öğrenmek inanmaktan daha zor bir iş, haklısınız:)

      Sil
  2. sonunu siyasi gündeme bağladın yine :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yapayım ya, içimiz dışımız siyaset olmuş. Hiçbir partiye üye değilim, falanca parti iyidir dediğim de yok. Ama okumuş bir insan olarak ülkenin durumunu gördükçe insanın içi yanıyor.

      Sil
  3. yabancı kaynaklardan araştırıldığında da bu ülke ve ecdad için gurur okşayıcı bilgilere ulaşmak mümkün, özellikle atamızın zekasına yönelik bir sürü belge ve övgüye ulaşabiliyoruz, ne yazık ki bunları hala inkar edebilecekler var :) video gelmiş doğalgazı bedava mı yakacağız diyor bir tane amca :) :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her milletin geçmişinde gurur duyacağı ve mahcup olacağı olaylar vardır mutlaka. Falanca millet şöyledir, böyledir demek pek gerçeği yansıtmaz sanırım. Her milletin içinde iyi insanlar ve kötü olanlar çıkabilir. Önemli olan tarihimizle gurur duyduğumuz kadar yaptığımız yanlışlardan da ders çıkarmasını bilmek. Bu yüzden bilgiye farklı kaynaklardan ulaşmak esastır. Teşekkür ederim:)

      Sil
  4. Ben de konuyu görünce "Peki ama hangi geçmiş?" diye sormuştum Mr.Kaplan :) Bence de tarihin büyük kısmı eğilip bükülmüş masallardan ibaret.

    Barbaros Hayrettin Paşa'nın anılarında bir bölüm var. Barbaros ve leventleri bir adayı ele geçiriyorlar. Barbaros adanın kilisesindeki rahibeleri rızalarını bile almadan leventlerle evlendiriyor ve bir de üstüne "Zavallı kızları bizim leventlerle baş göz ettik, biz olmasak kız kurusu olarak ölüp gidecekti zavallılar" diyerek aklınca kendini haklı çıkarıyor. Acaba o rahibelere sorulsa nasıl anlatacaklardı başlarına gelen bu iyiliği (?!) Bunun gibi bir sürü örnek verebiliriz olayların anlatanın bakış açısı ile nasıl çarpıtıldığına dair. Bu yüzden, yani kesinlik ve nesnellik içermediği için, bir bilim dalı olarak göremiyorum tarihi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarihte bir ülkenin zaferi diğerinin hezimeti oluyor. Özellikle savaşlarda en kahraman, en merhametli, en cesur bizim askerimiz diye gurur duyar, düşmanları nasıl hezimete uğrattık diye böbürleniriz. Yenildiğimiz savaşları ise bahaneler bulup geçiştiririz. Aklıma Yunanı denize döktüğümüz 9 Eylül geliyor bunları düşününce. Onlar bizim bu büyük zaferimize "büyük felâket" diyorlar, Türk askerinin İzmir'e girmesiyle birlikte yaptığı zulmü anlatıyorlar. Bence doğru olan her iki tarafın yazdıklarını alıp akla mantığa uyanı ayıkladıktan sonra doğrusunu ortaya koymak.

      Verdiğiniz Barbaros Hayrettin Paşa öyküsü de bu olaya güzel bir örnek. Tarihin bilim dalı olması için birilerinin çıkıp tarafsız bir gözle geçmiş olayları, nedenleri ve sonuçlarıyla irdelemesi gerekir Mrs. Kedi. Bir insan ne kadar tarafsız olabilir ya da tarafsız bir tarihi hangi koşullarda yazabilir. Bütün mesele bu işte. Örneğin, Ermenilere soykırım yapıldı demeye kalksan halin nice olur? Nobel Ödülü bile kurtarmaz insanı. Medeniyete ulaşmak için kat etmemiz gereken daha uzun yollar var.

      Sil
  5. Atatürk demiş ki: "Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir! Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız?" Öyle tarih yazarları gördüm ki kitaplarını hiçbir kaynağa dayandırmıyor, sanarsınız masal yazıyorlar. Yazınızı okurken de hep aklıma bu geldi. Öğrenilen tarih ne ölçüde doğrulara dayanıyor, amaç okuyucuyu manipüle etmek mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel demiş Atamız. Çok doğru bir söz bu. Hatta bana göre tarih yapmaktan daha mühim bir iştir gerçeğe sadık, doğru tarih yazabilmek. Tarih hoşumuza giden olayları öne çıkarıp ayıplarımızı gizlemek değildir. Her ulus tarihinde iyi şeyler ve kötü şeyler yapmıştır. Eğer tarih bize ders çıkarma imkânı veriyorsa bu tarihin gerçekleri olduğu gibi yansıtması zaruridir. Teşekkürler:)

      Sil
  6. Dediklerinizin hepsine katılıyorum. Bence tarihin en önemli özelliği şu an'ı değiştirebilecek yapıda olması. Dediğiniz gibi yalan yanlış kısımlar, değiştirilmiş kısımlar olabilir. Ama yine de keşke tarihi güzelce okuyup, anlayıp, değerlendirme yeteneğimiz olsaydı milletçe de şu an olanlar olmasaydı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarihimiz hep gururumuzu okşayacak şeyleri anlatıyor bize. Bunun geleceğimiz konusunda vereceğimiz kararlara olumlu bir etkisi olmayacaktır. Esasen hatalarımızın öğretici bir yanı vardır. Bu yüzden mevcut tarih anlayışımızdan ders almak mümkün olmuyor. Tarih tekerrür ederken bizim sürekli olarak aynı hatalara düşmemizin nedeni de ifade ettiğiniz gibi ülkemizin bir adım ileriye gidememesinin sebebi de bu. Teşekkür ederim:)

      Sil