Kitabın Adı: ELVEDA SELANİK
Yazar: LEON SCIAKY
Çeviren: Ünsal Eriş - Osman Çetin Deniztekin
Sayfa Sayısı: 264
Yayınevi: Varlık Yayınları
Elveda Selanik, roman tadında büyüleyici bir anı kitabı. Yazar Leon Sciaky (1896-1954), kökeni 1492 yılında İspanya'dan sürülen Sefarad Yahudilerine dayanan, varlıklı, tüccar bir ailenin çocuğu. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Selanik'te, farklı din ve millete mensup insan topluluklarının huzur içinde kendine yer edindiği bu güzel şehirde, mutlu bir yaşam sürüyor. İnsanların birbirini sevip saydığı, herkese yeten bu verimli topraklarda, kırsaldaki ziraat işleri, kentin canlı yaşamı ve ticari ilişkileri, evleri, sokakları, dükkanları muhteşem bir anlatımla tasvir edilirken, insanların geleneklerine bağlı kalarak, bir arada mutlu bir yaşam sürdüklerini görüyoruz. Avrupa'nın doğu kapısı olarak bilinen ve yeniliklere kucağını açmış bu özgür şehirde isteyen camiye isteyen kiliseye ya da havraya gidiyor, kendi okullarında eğitim görebiliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte ortaya çıkan çalkantılı döneme de şahitlik eden Sciaky yaşamını değiştiren önemli olayları tarafsız bir gözle okuruna aktarıyor.
"Makedonya denen cadı kazanı dinamitten daha patlayıcı idealler sessiz sedasız mayalanıyordu. Batı'daki insanlar daha telaffuz bile edemezken, Makedonya "hürriyet" kelimesini öğrenmişti."
Kitapta bu karışık dönem bildiklerimizden biraz daha farklı olarak, tarafsız ve yumuşak bir dille, sıkmadan anlatılırken, Bulgar, Sırp ve Hırvat komitacıların hürriyet davasında ülkeyi bir dönem katı istibdatla yöneten Osmanlı padişahına karşı Jön Türklerle yaptıkları işbirliğinden, Birinci ve İkinci Meşrutiyetten, Kızıl Sultan II. Abdülhamit'ten, Enver Paşa'dan, Hareket Ordusu'ndan bahsediliyor. O yıllarda Enver Paşa'nın gölgesinde kalan Mustafa Kemal Atatürk'ün adı geçmiyor. Ayrıca Batı'nın Osmanlı devletiyle ilişkileri, Çarlık Rusya'sının etkileri, Girit'in kaybedilmesi, Makedonya topraklarının paylaşımı sırasında yaşanan suikastlar, atılan bombalar, kanlı işgaller sebep ve sonuçlarıyla birlikte ele alınıyor.
Selanik şehrinin olağan üstü yıllarında Yahudi bir ailenin gerçek yaşam öyküsü ana konuyu oluştururken kitabın içinde dönemin sosyal ve siyasal olayları ile yazarın kendi gözlem ve tespitlerini de bulmak mümkün. Yazar, genel olarak toplumun farklı kesimleriyle ev halkının gelişmelerden nasıl etkilendiğini edebi bir dille aktarıyor, dedesinin sık sık yaptığı köy ziyaretlerini, esnaf ve köylülerle saygı ve sevgiye dayalı ilişkisini ve kendi okul hayatını, ticari bakımdan gelişmekte olan şehirde babasının işinde yükselişini, annesini, kardeşlerini, yanlarında çalışan insanları, farklı din ve kökene sahip arkadaşlarını anlatıyor.
Selanik'in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesiyle birlikte o canım şehirden eser kalmamış her taraf yakılıp yıkılmıştır. Bulgar silahlı kuvvetleri şehrin kapısında pusuda beklerken her an bir çatışma olasılığı huzursuzluğu arttırmaktadır. Leon ve ailesi evlerini, işlerini, topraklarını geride bırakıp bir İtalyan gemisiyle Newyork'a doğru yola koyulurlar. Kitabın son bölümünde Leon'un Amerika'daki hayatı ve ölümüne kadar geçen ilginç yaşam öyküsü özetleniyor.
"Uygarlık incecik bir kabuktan, insanın güvenmeye cesaret edemeyeceği kadar narin bir tabakadan başka bir şey değildi. Bu tabakanın altında ise hâlâ altın buzağılar önünde yerlere kapanan, kendi kendine oluşturduğu zincirlerin ağırlığı altında tökezleyen o ilkel insan vardı. Eski fetişlerine ve adetlerine korkakça sıkı sıkı tutunurken, bir yandan da bilimin yeni dilini kekeliyordu.
Neyin peşindeydi insan? Uzayın sonsuzluğunda dönüp duran dünyanın o uçsuz bucaksız enginliğinde ne arıyordu? Toprak, zenginliğini herkese avuç avuç vermişti. Gezip tozacak yerler herkese yeter de artardı bile.
Duru gölün dibinde atıl yatan balçığı karıştıran bu nefretler, bu kardeş kavgaları niyeydi? Açgözlülük ve bencillik kötülükleri doğurmuş, cehalet de bunu görmezden gelmişti."
Kitap ülkemizde yeterince bilinmiyor. 1946'da yazılmış olmasına rağmen ilk çevirisi Varlık Yayınları tarafından 2006 yılında yapılmış. Çeviriyi yapan iki kişinin adı geçiyor. 2014 yılında hayatını kaybeden Osman Çetin Deniztekin Varlık Yayınlarının sahibi. Muhtemelen başladığı çeviriyi rahatsızlığı sebebiyle Ünsal Eriş'e devretmiş. Çeviri tek kelimeyle mükemmel. O kadar mükemmel ki, eğer yazarı bir Türk olsaydı daha güzel yazamazdı kendi dilinde. Ben çok severek okudum, hem bilgilerimi tazeledim, yeni şeyler öğrendim hem de Selanik'in eski huzurlu yaşamını, güzel insan ilişkilerini, sosyal hayatını yakından tanımış oldum.
Elveda ile başlayan cümleler, daima içimi titretmiştir. Bu kitabın da beni hem dili, hem geçtiği coğrafya sebebiyle etkileyeceğini biliyorum. Tanıtım için çok teşekkürler. :)
YanıtlaSilGerçekten de öyle sevgili Momentos. Gerek Balkanlardan ve Girit'ten Anadolu'ya, Anadolu'dan Yunanistan'a, İspanya'dan doğu ülkelerine gerekse Ermeni tehcirinde evlerini bırakıp zorunlu göçe zorlanan bütün masum insanlara AYNI derecede üzülürüm ben de. Onların hayat hikâyeleri daima yüreğimi sızlatmıştır. Okuduğum kitap duygusal sömürüden uzak ve fevkalade bir dil kullanarak gerçekleri tüm ayrıntılarıyla göz önüne sermekte. Ben teşekkür ederim:)
SilYazı fazlasıyla kışkırtıcı; sabah okusam kesin siparişe eklemiştim kitabı, şu durumda bir sonraya kaldı:) Çevirinin altını çizmişsiniz, Ünsal Eriş'in Mahir ön adlı yazar olduğunu düşündüm, eğer yanılmıyorsam... Macarca dahil çok dili bilir. Dil koleksiyoneri diyebilirim. Ve ne yazık ki İngilterede yaşamaktadır artık.
YanıtlaSilHaklısınız, Ünsal Eriş Mahir ön adlı yazar. Kitapta çevirmen olarak Mahir ön adı yazmadığı için kullanmadım. Yazarın yabancı olduğunu bilmeden okusaydım kesinlikle çeviri olduğuna ihtimal vermezdim. Sadece küçük bir detay var ki çevirinin bütünündeki mükemmelliği lekelememek için konu etmedim. O da muhtemelen aslına sadık kalındığından olmalı. Şöyle ki, 1923 tarihinden önceki olaylarda bazen Osmanlı yerine Türkiye deniliyor.
SilKitapta yazar, ülkenin siyasi durumunu anlatırken yaşananlara felsefi boyut katarak insanı düşünmeye sevk ediyor ayrıca. Kısa bir paragraf daha alıntılayacaktım, yeri gelmişken yapayım bunu:) Mahir Ünsal Eriş'i bu kitap sayesinde tanımış oldum, zaten değerli ne kadar insan varsa ülkeyi terk ediyor maalesef. Özellikle sizin de kitabı severek okuyacağınızdan eminim:) Teşekkürler.
Çok güzel bir yazı olmuş. Sayenizde bu kitabı öğrenmiş olduk. Denk gelirsem alıp okumayı düşündüm.
YanıtlaSilTeşekkür ederim:) Güzel bir kitap, umarım siz de beğenerek okursunuz.
Silİhtiyacım olan tavsiye, teşekkürler.
YanıtlaSilİşe yaramasına sevindim, ben teşekkür ederim:)
Silselanikten anadoluya gelcekler sandım. böyle göçmen çok, selanikten gelen. selanik ne güzel bir şehir yaa, izmire benziyor :)
YanıtlaSilAnadolu karışık o zamanlar, Amerika ise gelecek için umut vadeden bir ülke. Osmanlının çöküş döneminde herkes canını kurtarma telâşında. Evet, ölmeden görülmesi gereken bir şehir:)
Sil