1 Kasım 2022 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 167

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm heyecanıyla devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusu, Sade ve Derin / DeepTone'dan geliyor: 

"Uzaylılar dünyaya gelmiş midir?"

Uzaylı derken bizim gibi kanlı canlı yaratıklardan bahsediyorsak, hayır, gelmemiştir. Bununla birlikte sonsuz kabul ettiğimiz evrende bize benzeyen ya da benzemeyen canlıların olma ihtimali var mı diye soracak olursanız, evet, bu hayli büyük bir olasılık. Gözlenebilir evrende Samanyolu ve Andromeda gibi büyük 225 milyar civarında galaksi mevcut. Daha ufak galaksilerin sayısı ise en az yedi trilyon. Sadece içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisinde yaklaşık 400 milyar yıldız ve trilyonlarca gezegen yer alırken bunlardan yaklaşık 10 milyar tanesi dünyamızla aynı büyüklükte. Rakamların büyüklüğü akıllara durgunluk veriyor. Güneşimize en çok benzeyen HD186302 adlı yıldızın dünyamıza mesafesi 184 ışık yılı, dünyaya en çok benzeyen Kepler 438b adlı gezegenle aramızdaki mesafenin 475 ışık yılı olduğu hesaplanmış.  Bir ışık yılı yaklaşık 9,5 trilyon kilometre olduğuna göre, bir canlının söz konusu mesafeleri aşması mümkün değil. Dolayısıyla uzaylı bir canlı varlığın dünyaya gelmesi imkânsızdır. Ölüme çare bulunur ve sonsuz bir yaşam icat edilirse bu konuyu tekrar masaya yatırabiliriz. Yani bir uzaylının dünyamıza gelememesinin görünen tek nedeni, canlı yaşamın hüküm sürdüğü herhangi bir gezegene uzaklığımızın milyonlarca ışık yılı mesafede olması. Bizden daha ilerideki bir medeniyet, ışık hızına yakın hıza sahip araçlar üretebilir, teknoloji bakımından çok ileride olabilirler. Fakat milyonlarca ışık yılı mesafeden dünyamıza gelmeleri için ömürleri yetmeyecektir. 

Karayipler'de yaşayan, 4-5 milimetre çapında bir denizanası türü olan "Turritopsis Nutrica" dışarıdan canına kasteden bir etki olmazsa sonsuza kadar yaşayabiliyor. Bunun nedeni canlının öleceğini hissettiğinde tüm hücre yapısını yenileyebilme yani bir nevi yeniden doğma becerisi. İnsanın ve diğer canlıların sahip olmadığı bir özellik. Dünyamızı ancak bu özelliğe sahip bir canlı çok uzun yıllar süren bir yolculuğu göze alıp ziyaret edebilir. Elbette yolculuk esnasında yaşam koşullarını da, (yani neyle besleniyor, hangi ortamda canlı kalabiliyorsa) sağlamış olması gerekir. Daha da önemlisi bu tür bir canlının karada yaşamaya, kendisini uzak gezegenlere ulaştırmaya elverişli bedensel özelliklere sahip olması ve her şeyden önce düşünebilmesi olmazsa olmaz koşuldur. Dünya dışında evrenin bir köşesinde böyle bir canlı, yani tüm hücre yapısını yenileyebilen aynı zamanda insan gibi hareket etme imkanına sahip, düşünebilen bir canlı olabilir mi? Olabilir! En azından mevcut bilgilerimizle bunun olmayacağını söyleyemeyiz. 

Günümüzden yaklaşık 130 yıl önce ilk radyo sinyallerini uzaya gönderdik. Bu 130 ışık yılı yarı çapında bir küre içinde bulunan yaklaşık elli bin yıldıza sinyallerimizin ulaştığı anlamına geliyor. Bunların içinde akıllı yaşam bulunduran bazıları bize yanıtlarını göndermiş olabilir. O vakit, elli ya da yüz yıl sonra onlardan bir yanıt alabiliriz! Öyle mi gerçekten? Kısmen doğru olabilir. İşin aslı, bu sinyallerin uzun mesafelerde büyük ölçüde sönümlenmesi. Şöyle ki dünyanın bir ucundan diğerine ulaşacak güçte bir sinyal, bir ışık yılı ötede milyar kere milyar kez zayıflayacaktır.

Dünyamıza uzaylıların geldiğine dair birçok film yapılmış, kitaplar yazılmış. Bazıları UFO gördüklerini hatta uzaylıların kendileriyle temasa geçtiklerini iddia etmeye devam ediyor. Uzay ajansları, NASA benzeri kurumlar uzaylılarla haberleşmeye çalışıyorlar. Zaman zaman uzaydan dünya dışı sinyaller geldiğini ve gizli tutulan bazı gelişmelerin olduğunu medyaya sızdırmakta bu kurumlar. Şahsen gerçeği yansıtmayan bu bilgilerin amaçlı olduğunu düşünüyorum. Zira uzaylılarla bir temas kurulması halinde bunun saklanmasının mümkün olmadığına inanıyorum. Peki uzaylı o kadar uzun yolculuğa neden katlansın? Merak mı sadece, yoksa yaşadığı gezegende kaynaklarının tükenmesi mi? Canlı yaşamın olduğu diğer gezegenlerin koşullarının dünyamızdan farklı olacağını düşünürsek oralardaki evrimsel sürecin de farklı şekillerde ilerleyeceğini söylemek mümkün. Dolayısıyla evrende canlı bir hayat mevcut olabilir ama ne tür bir canlı olacağına dair bir fikrimiz yok henüz. 

Elbette bütün bunları varoluş ve evrim teorisi ekseninde düşünüyorum. Canlıların gelişim süreci, ilk meydana gelişleri nasıl bir tesadüfe bağlanıyorsa sonsuz sayılabilecek bir kainatta benzer ya da farklı tesadüfler birtakım canlıların oluşmasına imkân verecektir. Dini açıdan olaya bakacak olursak, kutsal kitapta geçen "alemlerin rabbi" ifadesini dünya dışı varlıkların mevcudiyetine yoruyor İslam alimleri. Hıristiyanlık da evrende başka hayatların olduğuna itiraz etmiyor. Yani bir uzaylı dünyamızı ziyaret ettiğinde kutsal kitaplarda yazıyor deyip şimdiden kapısını yapıyor dinler. Dünyada diğer canlıların yanı sıra cinlerin, meleklerin ve insanların bulunduğu, bunların arasında en gelişmiş olanının ise insan olduğu iddia edilmekte. Hatta tartışmayı daha da ileri götüren bazıları diğer alemlerde (gezegenlerde) yaşayan akıl sahibi varlıkların da iman sahibi olduklarını ve onlara da peygamber, kitap gönderildiğini iddia ediyorlar. Ancak insan akıl yönünden hepsinin üzerinde bir seviyede olduğuna göre bizim uzaylılara gitme yeteneğimiz olmadığı sürece onların bizi ziyaret etme olasılığı yok görünüyor.

Elbette bilimden yanayız. Bilim hata yapsa da kendini düzeltebilir. Bilimin cevap aradığı daha pek çok husus var. Mısır piramitleri gibi binlerce yıl öncesinin insan aklı ve teknolojisiyle yapılması olanaksız görünen yapılar söz konusu. Mevcut bilimsel araştırmalar herşeyi açıklamaya yeterli olmayabilir ancak bilim kanıt ister. Bugüne kadar uzaylılar dünyada bulunduklarına dair geride hiçbir iz bırakmamıştır. Ancak, uzak mesafelerden dolayı pek olası görmesem de şöyle bir ihtimali dışarıda bırakmak istemem: Milyarlarca yıl önce, henüz canlı yaşamın olmadığı dünyamıza başka bir gezegende yaşayan uzaylılar tarafından biyolojik yaşamı başlatan bir müdahale yapılmış olabilir. Burada söylemek istediğim ilk insan değil, ilk canlı, tek hücreli... Sonra evrimsel süreç içinde türler çoğalıp mutasyona uğrayarak bugünlere gelmiş olabiliriz. Durum böyleyse biz de uzaylı sayılırız belki. Bu düşünceyle varoluşu uzayda, başka gezegenlerde aramak daha mantıklı olabilir.

18 yorum:

  1. o sinyale cevap verildi mi bilmiyorum ya da dünyaya geldiler mi emin değilim ama bir yerlerden bizi izlediklerini düşünüyorum yani en azından bizi bildiklerini :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizi bilip bilmediklerini bilmiyorum ama bence olmamaları olasılık dışı:)))

      Sil
  2. Bende uzaylıların varlığına inanıyorum ama henüz temas kurulduğunu zannetmiyorum. Temas kurulsa gizlenemeyeceğini düşünüyorum. Gerçek olamasa da bilim kurgularda bu konuları işleyen kitaplar okumayı seviyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı fikirdeyim:) Uzaylılarla ilgili bilim kurgular eğlenceli olabilir fakat aramızda çok uzun mesafeler var, kurgularda bunun nasıl üstesinden gelineceğine dair yeni bir düşünce ilginç olabilir. Örneğin ışınlama gibi bir şey:))

      Sil
  3. Çok ilginç, merak uyandırıcı bir konu, yazınızı ilgiyle okudum, doğrusu uzaylıların bizi ziyaret ettiğine, hatta bedenen de dünyaya geldiklerine inanıyorum ben:) elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bu inancın ötesinde bir şey. Uzaylıların dünyamıza geldiklerine dair elimizde hiçbir kanıt yok. Anlayamadığımız, açıklayamadığımız şeyleri ya tanrıya ya da uzaylılara bağlıyoruz aslında. Ne tanrı ne de uzaylılar hakkında doğru dürüst bilgimiz var. Sadece inanıyoruz. Teşekkür ederim.

      Sil
  4. ufo lar genelde abd ye iniyorlar, topraklar geniş diye sanırım bir de amerikalılarla iletişim kolay olduğu için, hem teknoloji hem de dillerle anlaşma yolu bulabiliyorlar. kardeşim de kaç defa ufo gördü abd de. yaygın orda ufolar. iletişim kısmını sanırım hükümet ayarlıyor ve gizliyor abd de, yani olay çıkar filan diye :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapay zeka uzaylılar olabilir belki fakat kanlı canlı bir uzaylı beklemiyorum. ABD yi tercih etmeleri de ilginç:) Gelsinler bizim ülkeye, bizim ülke cennet, hem de çok ucuz. Onlara ucuza yerler de satabiliriz:)))

      Sil
  5. "Turritopsis Nutrica" bilmiyordum, bilgi için sağol.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sohbet konusunu araştırırken karşılaştım. Siz de sağ olun:)

      Sil
  6. Hemen gidip o denizanasına baktım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence canlıların en gelişmişi olabilir kendileri:))

      Sil
  7. Ama biz çocuk gençken Erich Von Daniken efsane kitabı Tanrıların Arabaları'nda ve sonraki kitabı Yıldızlara Dönüş'de kanıtlarıyla var, çok kere geldiler demişti, bütün dünya buna inanmıştık, hatta Sinematek'de belgesel filmini izlemiştik.

    Oldu mu şimdi Sevgili Kystros Tyrha, ne gerek vardı bu kadar gerçekçi ve mükemmel bir yazıya, bizleri rüyalarımızdan uyandırmaya, oysa masallarla yaşıyorduk. Bu biraz sert bir iniş oldu, biz inanmışlar için ama yazı çok güzeldi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmez miyim?:)) Biraz şaşkınlık, biraz merak biraz da dehşetle Daniken'in kitaplarını ve buna benzer belgeselleri izlemiştik. Kitapları dünya çapında altmış milyondan fazla satınca birden zenginleşmiş işleri iyice büyütmüş adam:)
      Sevgili Buraneros, bu kadar kolay inandıktan sonra bizi yaşatacak masal mı yok tanrı aşkına:))) Teşekkürler...

      Sil
  8. Bunca gezegen güneş sistemi hatta bazı görüşlere göre birden çok evren varken yalnız olamayacağımızı düşünüyorum mikropları ve hücreleri yeni denecek kadar kısa süreden beri görebiliyoruz, bize gelen uzaylıların farklı frekans veya formda olmadığını bilemeyiz ki... dünya üzerinde yaşayan canlı türlerinin içinde keşfedilmemiş olanlar hala varken neden görme kriterlerimize uymayan canlılar ve onların kalıntıları imkansız olsun? marihuana çukurunda yaşayan canlılar bile bizde muamma...

    inançlar üzerinden gidilirse en üstün varlığın insan olduğu doğru fakat en eski ve en uygar olanı biz değiliz, bilinç seviyesi bizim kadar geniş olmasa da bizden daha çalışkan ve savaşlarla didişmelerle vakit kaybetmeyen uzun ömürlü süreğenliğe ve bilime önem veren bilinçli varlıklar mümkün hatta bizden farklı ve bizim vahşiliğimize karşı avantajlı yeteneklere sahip olmaları da, şeytanın insanı bu kadar bariz küçümsemesine bakılırsa gayet olası bir durum, görünmek istemedikleri sürece göremediğimiz uzaylılar, her dönemin her medeniyetin masallarında var, amerika'nın masalı da ufolar, bizde cin düğünü yapılır gelin olur gider, onlarda ufo kaçırır...

    Uzayda yaşayabilen "tardigradlar" var , ısıya ve soğuya dayanıklı canlılar, düşen göktaşlarıyla dünyamıza ulaşmış mikro organizmalar olmadığını kim bilebilir... ben aile kütüğümde 300 yıl öncesine gidebiliyorum, yaşadığım coğrafyanın tarihinde en eski kalıntı 5000 yıl öncesinin, uzaylıları görenler olduysa bile kaydı ne denli tutulabilirdi bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun yorumları severim:) Zaman ayırdığınız ve görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkürler. Günümüz teknolojisi, beş duyumuzun fark edemediği şeyleri ortaya çıkarmasına rağmen tespit edemediğimiz canlı varlıkların ya da onların kalıntılarının olabileceği yönündeki görüşünüze karşı çıkamam. Bununla birlikte materyalist bir yaklaşımla söz konusu canlı varlıklar ya henüz keşfedilmemiştir ya da maddesel boyutlarından söz edilemez. Maddenin en küçük boyutu olan atomun, ya da genlerin yapısını çözmüşken, teknoloji, kulaklarımızın duyamayacağı frekansları kaydetme ve işitebilir hale getirmişken bugüne kadar başka gezegenden gelen bir canlının tespit edilememesi bana pek inandırıcı gelmiyor. Fakat kesinlikle karşı da çıkmıyorum. Sözgelimi uzaylı canlılar kendilerini dışarıdan tespiti mümkün olmayan bir görünmezlik perdesiyle gizleyen bir teknoloji geliştirmiş olabilirler. Bilimin henüz keşfetmediği ya da açıklayamadığı pek çok şeyin var olduğuna inanıyorum. Fakat kimse cinlerin uzaylı olduğuna beni ikna edemez.

      Dinler en üstün varlığın insan olduğunu söylese de ben o kadar emin değilim. Bir takım efsaneler tarih boyunca değişik coğrafyalarda türemiş ve dilden dile dolaşmıştır. Uzaylıların dünyamıza ziyaret etmiş olma olasılığını ve arkalarında hiçbir iz bırakmadan döndüklerin varsaysak bile onların ne amaçla geldiklerini, insanlarla neden iletişime geçmedikleri gibi bir dizi soru cevapsız kalıyor. Yazımda belirttiğim üzere farklı türde bir canlı varlığın sonsuz evrenin bir köşesinde var olacağı ihtimalini yüksek görüyorum fakat onlarla karşılaşma durumumuzu imkânsıza yakın görmemin temelinde fizik yasaları ve aramızdaki akıllara durgunluk veren mesafeler yatıyor.
      Dünyada canlı kalıntıları çok daha öncelere gidiyor. Sözgelimi Rocky Dağları'nın Kanada kısmında yer alan mikrofosilleri 4.28 milyar yıl yaşında olduğu söylenmekte. Bu arada, tardigradlar hakkında epey video izledim sayenizde:) Öğrendiğim bilgilere göre onların da evrimin bir parçası. Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. BBC yapımı "everything nothing" belgeseli var -şiddetle izlemenizi tavsiye ederim- yapımda yer alan bilimsel araştırmalar bende aydınlanma yaşattı... binlerce yıldır üzerinde düşünülen hatta kendi bilim dalı bulunan "varlık" konusunda bile yıldan yıla yeni şeyler keşfedebiliyorsak maddenin farklı yapısal formlarıyla ilgili de açık görüşlü olabiliriz gibi geliyor, zaten bilimin olayı bu değil mi, hep yeniyi aramak, genel geçer kabullerden sıyrılmak vs... atomu bulmakla iş bitmiyor, kesinlikle keşfedilmemiş pek çok şey var.

      Cinlerin uzaylı olduğuna ben de kani değilim, aynı peygambere inanıyorsak dünyanın yerlisi olmalılar, uzay/boyut seyahati konusunda bizden daha gelişmişlerdir belki onu bilemem. İşin bambaşka bir boyutu da; Arapça'da cin'in "gizlenen, saklanan, örtülen" gibi anlamlara gelmesi ve Araplar tarafından bilinmeyen yabancı milletler için de kullanılıyor olması... farklı yaşam formu düşünüyoruz ama kendini izole etmiş gizlenen, gözümüzle göremediğimiz teknolojilere sahip bir insan topluluğu da olabilir cinler (wakanda forever mı musallat mı? ne çıkarsa bahtımıza ;))

      Diğer dinlerdeki insan kavramına pek hakim değilim ama İslam'da; en üstün olabilme kapasitemizin yanında adilikte sınır tanımayacağımız esfeli safilin tabiriyle belirtilmiş... sebepsiz öldüren bir tane hayvan yok bizde seri katiller tarih yazmış... uzaylılar iletişime geçmek istediyse bile bilmediğinden korkar ya insan, siyahi insanları köleleştiren beyazlar, albinoları öldüren siyahiler, renkli gözlüleri şeytani varlık olarak gören uzakdoğulular vs. farklı olanı kendi arasında barındırmadılarsa uzaylılara neler yaptılar kim bilir?!

      'Neden dünyaya geldikleri' konusunda tek düşünebildiğim "merak"... bizim gibi onların da keşfetme arzusu olamaz mı? ne de olsa merak kediyi öldürür :)

      Bana göre, insanı üstün kılan zeka değil akıl yürütme yani bilinç durumu ki bilincimizi bulandıracak maddelerin yasaklanması bu nedenle zaten; dahi bile olsa kişi bilinçli kararlar alacak durumda değilse dinen yükümlü değil... uzayda bizden teknik yönü daha güçlü daha zeki varlıklar olabilir fakat akıl yürütme, kavrayış, özümseme gibi konularda insanın üstünlüğü ele geçirmesi mümkün... en nihayetinde insanı insan yapan tabi ki seçimleri; kötülerin kötüsü müsün yoksa gerçek bir insan mı? bunu belirleyen bilinçli seçimlerimiz.

      4.28 milyar yıl yaşında fosillere rağmen belirsiz kalan kanıtlanamayan çok şey var, milyonlarca yıl yaşayan dinozorların kuşlar gibi tüyleri olduğu kanıtlanalı daha
      20 yıl oldu... belki kalıntıları okumada hata yapıyoruz, biz fosil bakarken ölen bedenler mikro organik parçacıklara ayrılıp canlılığını koruyor zerreler halinde belki de... insana çok benzer bedende oldukları için dikkatimizi çekmiyor da olabilirler bunlar benim aklıma gelenler, Yazının sonundaki gibi belki biz de uzaylıyız, tüm ilahi dinlerde insan cennetten kovuluyor, dünya ikinci durak, hiç de mantıksız sayılmayacak bir teori... kim bilir hiç ummadığımız nasıl bir açıklama söz konusu, bilme isteği alabildiğine insancıl ve güzel...

      Mars'ta olağandışı oksijen düzeyi dalgalanmaları gözlenmiş, bunu "soluyan canlılar olmalı" diye yorumlayanlar var, gördüğümüz, bildiğimiz hiçbir şey yok... merak etmiyor musunuz?

      Sil
    3. Filmin her iki bölümünü de ilgiyle izledim. Çok teşekkür ederim. Yüzeysel bildiğim ya da bilmediğim pek çok hususa değinilmiş kaliteli bir yapım. Yalnız filmde ilgimi çeken kara deliklerden ve solucanlardan hiç bahsedilmemesi. En çok ilgimi çeken ve merak ettiğim konulardan biri de boşluk/uzay/hiçlik konusuydu. Daha önce iki konu kafamı ziyadesiyle meşgul ediyordu, biri zaman diğeri mekân. Mekân olarak uzay akla gelse de benim ilgimi çeken bir cismin bulunduğu yerdi mekân. Herhangi bir referansa göre ortama bakmaksızın net olarak tarif edilebilen konum. Keşfedilmemiş pek çok şey olmasının yanında keşfettiğimizi sandığımız fakat sonraki araştırmaların neticesinde yanlış bilip bir kenara attığımız şeyler de az değil. Bilim zaten bu tür değişimlere açık. Her buluş öncekilerin üzerine bir tuğla ekliyor. İnsan geldiğimiz noktada duyularımızla fark edemediğimiz hatta deneysel olarak kanıtlayamadığımız bir takım olayları matematiksel yoldan çözebiliyor. Fiziğin bile ters yüz olduğu bazı olayları matematik yardımıyla ortaya koyabiliyoruz. Öyle ki böyle durumlarda filmdeki gibi, yeni bir buluşa imza atan bilim adamları ortaya çıkardıkları gerçeğe inanmakta zorluk çekiyorlar.

      Cinlere inanmıyorum. Onlar da süper kahramanlar gibi insanın efsaneye dönüşmüş hayali kurgular bence. Evet biraz dini bilgim var ve dini konuları araştırmayı seviyorum. Cinler İslâm dinine göre uzay değil dünya varlıkları. Bilimsel bakımdan hiçbir temeli olmadığı için üzerinde tartışmanın anlamı yok benim açımdan.

      Farklı fikirlerimizin olması güzel. Ben insanın kıskançlık, bencillik, hainlik vs. doğuştan bazı kötü özelliklerle donatıldığını düşünüyorum. Kişiye bağlı olarak insan iradesiyle, kendine zarar gelmemesi için ve çevre koşullarından dolayı bu kötü yönlerini az ya da çok bir kısmını kontrol altına alabilir. Oysa kutsal kitabın esfel-i safilin'in geçtiği Tin suresi, sizin de belirttiğiniz üzere insanın en güzel biçimde yaratıldığından bahseder. Esfel-i safilin dini bir terimdir ve kâfirleri yani tanrıya ve onun dediklerine inanmayanları bu şekilde tanımlar, dolayısıyla onların gideceği yer cehennemin dibidir.

      Merak olabilir. Dediğiniz gibi sadece insan türüne mahsus değil, kedide de var. Fakat bir merak uğruna milyonlarca km yol gidip ömrünü harcar mı bir varlık?

      Kainat hakkında bu kadar az bilgimiz varken insanın akıl yürütme yönüyle en üstün yaratık olduğuna inanmıyorum. Kaldı ki yeryüzünde bile kendimi diğer canlılardan üstün görme kibrine sahip değilim.

      Tek ilahlı dinlerin temeli Sümer efsanelerine dayanıyor. Cennetten mi kovulduk yoksa uzaydan mı geldik henüz ne din ne de bilim tarafından kanıtlanabilmiş bugüne kadar. Dini inanışa göre Adem'le Havva'nın cennetten kovulup dünyaya atılması toplam on bin yıllık bir süreden fazla değil. Bilimsel açıdan insan türünün gelişimi milyonlarca yıla dayandığı kanıtlanmış durumda. Fakat bilimsel gelişmeler gerçekten insanı hayrete düşürüyor.

      Merak ediyorum tabii fakat Mars'ta su olsa bile insanın yaşayabileceği bir iklim ve teneffüs edebileceği hava şartları yok. Mars'ın atmosferini yaklaşık %96 karbondioksit, %1.9 argon ve %1.9 oranında azot ve serbest oksijen, karbonmonoksit, su ve metan içermektedir. Belki bu ortama dayanabilen canlılar vardır ve milyarlarca yıl sonra evrimleşerek insan benzer türler ortaya çıkar. Elbette ortamın da benzer şekilde değişerek insan için yaşanabilir hale gelmesi şart. Neyse biz göremeyeceğiz nasıl olsa:)

      Sil