Yan taraftaki iki katlı evin hatırası büyüktür bende. Kapıdan içeri girildiğinde beton zeminli holün karşısında mutfak olarak kullanılan yerde, taştan bir eviye ile ocak, buraya açılan kapının arkasında da sokağa cephesi olan küçük bir odası vardı bu evin. Holün karşı kapısı merdivenle üst bahçeye çıkar ve oradan bir kapıyla yukarıdaki iki odaya geçilirdi. Evin ön cephesini kaplayan iki pencereli oda misafirlerin ağırlandığı yerdi. Arka taraftaki oda ise sadece Hatice Nineye aitti. Onu geniş bir yer minderinin üzerine bağdaş kurmuş, elindeki kahve cezvesini önündeki mangalın külüne gömmüş haliyle hatırlarım. Hatice Nine, doksan yaşının üzerinde kara kuru bir kadındı. Başında siyah başörtüsü, siyah giysiler içinde kurudukça küçülmüştü sanki. Girit adasında doğmuş, mübadeleden önce ailecek Türkiye'ye göç etmişlerdi. Anneannemle anneleri ayrı, babaları birdi. Birinci sigarası içerdi. Hiç unutmam, henüz ilkokula başlamamıştım. Elime beş lira verip beni Orhan Bakkal'a sigara alamaya göndermişti. Bakkalın önüne geldiğimde sımsıkı tuttuğum avucumu açtığımda paranın yerinde yeller estiğini görmüştüm. O zamanlar beş lira büyük paraydı tabii. Çok fazla sorun olmadı herhalde ki ondan sonra neler yaşandı hatırlamıyorum. Hatice Nine, doğum yaptıktan kısa bir süre sonra kızını kaybetmişti. Damat da sırra kadem basınca torunu Fatma'yı büyütmek yaşlı Hatice Nine'ye düşmüştü. Bildiğim kadarıyla hiçbir gelirleri yoktu, muhtemelen dedemler destek olurdu onlara. Hatice Nine öldükten sonra Fatma, anneannemin üzerine titrediği bir çocuk olarak büyüdü. Adeta annemin küçük kız kardeşi, bizim hakiki ablamızdı. Benden on yaş büyüktü, on yedisinde Ahmet adında Diyarbakırlı bir komiserle evlendi, eşi emekli olana kadar görevleri gereği yurdun değişik yerlerini dolaştılar. Üç çocukları oldu. Ayşegül, Belgin ve Cengiz. Anneannemin bütün çocukların doğumlarında Fatma Ablamın yanına koştuğunu hatırlıyorum. Fatma Ablamız böbrek yetmezliğinden genç yaşta aramızdan ayrıldı.
19 Aralık 2020 Cumartesi
ÇOCUKLUĞUMUN KOMŞULARI # 9
Karşı sıramızda birbirine sırtını dayamış iki katlı evlerin hepsinin planı birbirinden oldukça farklıydı. Fatma Teyze, her akşam başından eksik etmediği beyaz başörtüsüyle kapısının önündeki merdivenlere oturup gelen geçeni seyreden, sessiz, sakin, yalnız ve yaşlı bir kadındı. Kırışık yüzündeki sıcak gülümseme kendisiyle bütünleşmişti adeta. Beş altı basamakla çıkılan giriş kapısının altında kışlık yakacağını koyduğu ahşap kanatlı küçük bir bodrumu vardı. Kapıdan içeri girildiğinde beton tabanlı bir hol arka bahçeye açılırdı. Bahçenin yarısını kaplayan iki katlı küçük daire bozuntusunu kiraya vermişti. Oradan elde ettiği gelir sayesinde ele güne muhtaç olmadan yaşamını sürdürmekteydi. Bahçeye sonradan ilave edilen bu yapının altında küçük bir mutfak, dışarıdan merdivenle çıkılan üst katta ise tek gözlü bir oda vardı. Kiracısı Niğdeli bir aileydi. Babaları İsmail Efendi, Kore gazisi, emekli polisti. Kısık sesle konuşan efendi bir adamdı. Ayşe Abla, kocasının tam aksine anlaşılmayacak derecede hızlı konuşan fakat içinde hiç kötülük barındırmayan bir kadındı. Üç kızından en büyüğü Gülşen biraz safçaydı, siyah tenli biriyle evlendi eski Mabel çikletlerinin üzerindeki Arap kızına benzeyen şirin bir kızı oldu. Serpil benden bir yaş büyük, zeki bir kızdı ancak bir süre kendi sağlık sorunlarıyla uğraştı ve bu yüzden liseye giderken bir yıl rapor almak zorunda kaldı. Daha sonra bir bankaya girip oradan emekli oldu. Eşimle ve kız kardeşimle iyi anlaşıyorlardı. Eşime talip olduğum vakit memleketten çok uzaklardaydım, bu niyetimi kendisine ulaştıran kişi olması bakımından hayatımda önemli bir yer tutar. Ancak sonradan öğrendiğime göre eşimle arkadaşlığı bozulacak diye arada kalmaktan çok korkmuş o zaman. "Ben sadece aracıyım, yanlış anlama" deyip durmuş eşime. Serpil de iyi bir evlilik yapabilirdi fakat bekar kalmayı tercih etti. Halen annesi ve kız kardeşi ile birlikte başka bir semtte yaşıyor. Ailenin en küçük kızı Sevgi, saf, garip bir kızdı. Küçük yaşlarından beri ezberi çok iyiydi, güzel dedikodu yapardı. Her eve girer, dedikoduluk malzeme toplar ve büyük marifetmiş gibi duyduklarını yaymaktan çok hoşlanırdı. Boğazına düşkündü. Komşu evlere dalar hoşuna giden, canının çektiği ne varsa çekinmeden isterdi. Temizlik hastasıydı. Günde elli kez sabunla yıkardı ellerini. O tuhaflık halleri halen devam ediyor, bu durumda evlenemezdi, evlenmedi.
mabel serpil önemliiii :) bu başörtülü teyzeler ne tatlı olurlar hep yaaa :)
YanıtlaSilMabel 'in Arap'ı Gülşen'in kızı, eveet:))
Silbugün gözlerim ağrıdı ama bu seriyi okumaya geleceğim yakınlarda inşallah, yetişemiyorum bir türlüü :)
YanıtlaSilYormayın güzel gözlerinizi:) Yazılarımı silme gibi bir adetim yok nasıl olsa, istediğiniz zaman gelebilirsiniz:)
SilBu öykü serisini kişisel olarak planladınız sanırım. Ne iyi etmişsiniz. Söylemek isterim; Bu yönünüzü çok takdir ediyorum. Başladığınız işi son derece istikrarlı ve düzenli biçimde sürdürüyorsunuz. Belki de bu güzel çalışmadan bir kitap çıkabilir.
YanıtlaSilEsenlikler diliyorum.
İşin doğrusu nereden nasıl geldi aklıma bu iş bilmiyorum. İlk başladığımda bir yazıda anlatmayı düşündüm. Fakat deep sürekli beni frenliyor kısa yaz, beş yüz kelimeyi aşma, okur sıkılır, okumaz falan diyordu. Ben de ona uydum:) Bu kadar uzun süreceği hiç aklıma gelmemişti ama iyi ki yapmışım diyorum şimdi:) İnanın kitap çıkacak çok yazı oldu ama bir de onu yapabilecek ilham gelse, her an aklımda ama kendimi hazır hissetmiyorum henüz, inşallah ileride yaparım dediğinizi, teşekkürler:)
SilFatma ablaya Allah rahmet eylesin. Eşinizle evlenme hikayenizi de okumak isteriz bay Kaplan. Haber göndermeli falan, bayağı romantik bir hikayeye benziyor. Sağlıkla..
YanıtlaSilAllah sizlere uzun sağlıklı ömür versin. Daha önce 50 Bölüm halinde yayınladığım "Yeni bir Hayat" adında bir dizide anlatmıştım:) 20 ve 21. Bölümünde geçiyordu okumak istediğiniz hikaye:) On yaşındaki çocukluğuma gelecekte yaşayacağı olayları anlattığım güzel, ilginç bir diziydi. Bütün hayat hikayemi orada bulabilirsiniz. Bulamazsanız linkini veririm:) Teşekkürler:)
SilAA, tamam, harika, bulamazsam yazarım size.
SilOK:)
SilBöyle güzel eserler insana ilham veriyor 😊
YanıtlaSilNe güzel:)
SilKıskandım bir ara bende yazacağım.
YanıtlaSilTabii yazın, insan yaşarmış gibi oluyor o güzel günleri:)
SilMerhaba
YanıtlaSilBloggerlar olarak telegram grubunda buluştuk, yazılarımızı ordan paylaşıyoruz, daha fazla kişiye ulaşıyoruz. Telegramda kimseye numaranızı vermiyorsunuz zaten google plus grupları gibi düşünün. Grubun adı Blogger Türkiye. Eğer katılırsanız çok sevinirim.
Merhaba:)
SilTelegram konusunda fazla bilgim yok. Davetiniz için teşekkür ederim. Öncelikle araştırmam gerek, bir de zaman sorunu var. Takip ettiğim blog arkadaşlarına dahi yetişmekte zorlanıyorum. Instagram ve diğer sosyal hesaplarım var ama pek aktif olduğum söylenemez:) Yine de müsait bir zamanımda bakarım, ok:)
Çok hızlısınız. Ben 7'de kaldım dönüp onları okuyayım önce.
YanıtlaSilPazartesi ve salı günlerim biraz yoğun geçecek. Bu nedenle bu seriyi bir an önce bitirmeyi hedefledim, teşekkürler:)
SilBu seriyi merak ettim baştan okusam daha iyi olacak :))
YanıtlaSilEvet, güzel bir seri oldu, iyi okumalar:)
Sil"Güzel dedikodu yapardı" :)))
YanıtlaSilFakat asıl yazacağım şu; insanlar ne güzelmiş. Bizde de var böyle hikayeler başkasının çocuğunu alıp kendi evladı gibi (hatta büyük ihtimal daha fazla titremiştir üstüne) büyütmek yetiştirmek. İkinci çocuğumdan sonra ben çok korkmuştum bir dönem eşimle bana bir şey olsa çocuklarımız ne olacak diye çünkü ikimizin de ne kardeşi var ne ailemiz genç artık.. Bir de en güvendiğim insanlar bambaşka ülkelerde. Baya aklımı yormuştu bu konu, neyse ki eşimin kuzeniyle aramızda anlaştık, biz ölürsek bizimkilere onlar, onlar ölürse onlarınkine biz bakacağız. O zamandan beri içim rahatladı (uykularım falan kaçıyordu çok takmıştım kafaya).
Eskiden kimsenin böyle dertleri yokmuş, aileler geniş, aileler yakın.... oooof of.
Huyunu bilenler, o yanlarından gidene kadar ağızlarını açmazlardı. Fakat o inatla birbiri ardına gelişigüzel sorular sorar, hasmının gardını düşürürdü:)))
SilKadınlara özel bir durum bu sanırım:) Eşim de ölümden korkmaz, ölürse benim evlenip çocukları ortada bırakacağımdan korkardı hep. Sırf içi rahat olsun diye her şeyi üzerine yaptım da biraz olsun rahatladı:)))
Evet, eskiler başka tabii:)
Yazdıklarınızı gözümde canlandırabiliyorum. Detaylar çok güzel:)
YanıtlaSilEyvallah:) Mutluluk böyle bir şey olmalı, teşekkürler:)
Sil