28 Aralık 2021 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 123

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm canlılığıyla devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Yılın son haftasında soruları yine sevgili DeepTone/Sade ve Derin belirledi. Yeni yılı karşılamaya hazırlandığımız şu günlerde arkadaşımız doğal olarak yeni yıl hakkında neler düşündüğümüzü sormuş. Haftanın konusu şöyle:

"Yeni yıla girmekle ilgili düşünceleriniz, duygularınız nelerdir? Heyecan duyuyor musunuz? Beklentileriniz var mı? Eskiden girdiğiniz yeni yıllarla ilgili, yeni yıl gecesi ile ilgili anılarınız var mı? Hazırlık yapacak mısınız? Yoksa herhangi bir gece mi sizin için? Yani bu konularda istediğinizi yazabilirsiniz. Herhangi bir soruya cevap verebilirsiniz. Aklıma gelmeyen konu da olabilir?"

Bazılarının "gâvur" bazılarının ise "Beyaz Türk" olarak tanımladığı bizler, yeni yıl olayına inanç temelinden bakmayız. O günlerde camiye, havraya ya da kiliseye gidip ibadet etmek aklımızın ucundan dahi geçmez. Jesus Hazretlerinin Aralık ayının 25'inde doğduğuna dair Hıristiyan söylentilerinin ise aslı astarı yok. Noel'i dinin gereği olarak gören inanç sahipleri, önünde saygıyla eğilip mum yaktıkları ilâhi figürün Jesus değil, Hint ve Perslerin pagan Tanrısı Mitra  olduğunun farkında bile değiller. Ama olsun, onları mutlu ediyorsa buna hiç itirazım yok. Bana gelince, yeni yıl, benim nazarımda 365 sayfalı boş bir defter. Ömrüm kifayet ettiği takdirde defterimi son sayfasına kadar doldurur ve yeni bir defter almaya hak kazanırım. Elbette gönlümden geçeni yazamam bu  deftere. Her zaman olduğu gibi yine bazen elem bazen neşe içerecek bu sayfalarım doğanın kaçınılmaz bir sonucu olarak.

Bu duygu ve düşüncelerle karşılarım yeni yılı her sene. Önce, son sayfalarını yazmakta olduğum defterime bakar, o yıl başıma gelen acı ve tatlı olayları düşünür, yaptıklarımı ve yapamadıklarımı gözden geçiririm. Kısa bir değerlendirmeden sonra üzerinde fazla durmam, olan olmuş, geçen geçmiş der, önüme bakarım. O esnada kaçınılmaz olarak bir hüzün çöker üstüme. Aslında giden koca bir yıldır ömrümden. Geri dönüşü olmayan bir şekilde gitmiştir giden, bilinmeze doğru. Sonra, yeni bir defter açılır önüme...

Eskiden, aklımın ermediği çocukluk yıllarımda yeni yıla girerken heyecan kaplardı içimi. Hedefime bir yıl daha yaklaşacak, bir yaş daha büyüyecektim çünkü. Gelecekte her şeyin iyi olacağını düşünürdüm, işlerin kötü gitme ihtimalini getirmezdim hiç aklıma. Gece, saat tam 12.00'yi vurduğunda, yakınlarımıza sarılır, birbirimize iyi dilekler dileyerek kutlardık yeni yılın evimize girişini. O gece, çerez ve meyve (özellikle de muz) atıştırmak, tombala oynamak ve gece yarısı tek kanallı, siyah beyaz TRT ekranında dansözün çıkmasını beklemek başlıca eğlencelerimizdi. 

Güzel, eğlenceli geçen yılbaşı gecelerim oldu ama yalnız başına bir otel odasında geçirdiğim bir yılbaşı gecesi var ki onu hayatım boyunca asla unutamam. Üniversiteyi kazandığım seneydi. Puanım yetmediği için yurtta yer bulamamıştım. Basit bir oteldi. Televizyon salonunda Anadolu kırsalından gelen birkaç kişi vardı. İlk kez evimden, ailemden ayrı ve hiç kimseyi tanımadığım bir şehirde tek başımaydım. Saat sekiz sularında odama çıktım. Yatağıma uzandım ve battaniyeyi çektim başıma. O zamanlar yılbaşının sıradan bir gün olduğunu hiç düşünmemiştim. Anlatması zor buruk bir geceydi.

Gençlik yıllarımda ve sonraki dönemde mezeler, alkol ve benim açımdan yılbaşı gecesiyle özdeşleşen pastırma girdi sofralarımıza. Sonraları bu özel geceyi dışarıda geçirmenin ve fazla alkol almanın keyiften çok eziyet verdiğini fark ettim. Bu yüzden uzun zamandan beri yeni yılı ailecek evimizde karşılıyor ve gece boyunca az miktarda alkol alıyorum. Çocukluğumuzun yeni yıl heyecanı kalmadı artık. En son hangi yılbaşında heyecanlandığımı sorarsanız, cevabım Milenyum olur. Milenyumu yaşamak her nedense büyük bir ayrıcalıkmış gibi gelmişti o zaman bana. Bu ayrıcalıklı durumun hiçbir işime yaramadığını anlamam fazla sürmedi. Şimdi yeni gelen yıllar beni heyecanlandırmıyor artık. İyi dileklerde bulunmak adet olmuş ancak bunun hiçbir yararı yok, biliyorum. Karamsar değilim, umutlarım var. Diğer taraftan karşılaşacağım bütün olumsuz sonuçları kabullenmeye de hazır hissediyorum kendimi. Bu bana büyük güç veriyor. 

Yeni yıldan beklentim ne olabilir ki. Noel Baba'nın çuvalında oyuncaktan başka bir şey yok, o da yaramaz artık işime. Bireysel olarak büyük beklentilerim yok. Evet yok, şanslı sayıyorum kendimi, çünkü büyük hayal kırıklığı yaşamayacağım bu yüzden. Ama ülkem adına güzel şeyler bekliyorum. İnsanlarımızın artık akıllarını başlarına toplamaları, doğruyu görmeleri gerekiyor. Zengin fakir arasında gelir farkı inanılmaz ölçüde açılmış, adalet ve eşitlik kavramları ortadan kalkmış, ellerine aldıkları diplomalarıyla gelecek umutları sönmüş gençlerin. Toplumun en yoksul kesimi cellâdına aşık olurken, ekonomik durumu nispeten daha iyi, sorgulayan, batı kültürünü benimsemiş insanların yoksulların yanında saf tutması ne tuhaf! Kendisine kulluk etmeyen halkı eşek olarak gören vampir kanı seviyor. Bu yüzden beklediğim değişimin kanlı mı, kansız mı olacağı müphem. Ama umut içindeyim bu yıl. Defterlerimizin bir sayfasına yazacağız. "Sonunda kurtuldu vatan, Osmanlının son kalıntılarından. Özgürlüğü seçti, kurtuldu insanımız kölelikten." Büyük uyanış! Evet, bu benim büyük umudum. Umarım bu yıl şans getirir, hayallerimiz yeşerir yeniden. 

Evet, yeni yılda yeni bir defter açılacak her birimizin önümüze. O defterin sayfalarına neler yazacağız, hangimiz sonunu görecek defterinin, bilinmez. Umudumuzu koruyarak alacağız kalemi elimize, şansımız kılavuzluk edecek bize. Umudumuz sağlık olsun, şansımız bol olsun, huzurumuz yerine gelsin, kötülükler son bulsun.  

23 yorum:

  1. Yıllar fırtına gibi akıp gittiğinde insan belli bir yaşa gelince sanki her şey daha normalleşiyor gözünde. Gençken yılbaşına, alkole bakışım çok farklıydı, şimdi ise daha farklı. Ama sizin de yazdığınız gibi o gecenin baş konuğu idi çerez, meyve ve özellikle muz. :))
    Şimdi ise basit bir yemek ve yine çerez ve bir kadeh şaraptan sonra, sahile inip havai fişek gösterilerini ve sokak müzisyenlerini izlemekten ibaret olacak. :)
    Sağlık ve ülkem için sağduyu istiyorum ve artık gözleri açılmış bir halk. İnşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten emin değilim; eskiden geleceğe umutla bakışımız yaşımızdan dolayı mıydı yoksa bir şeyler mi değişti? Dar gelirli bir çocuk olduğum halde ben ve benim durumumda olanlar eskiden gelecek hakkında sanki daha umutluydu. Fakat şimdi bakarsanız, gençliğin geleceğe dair umutları tamamen tükenmiş. Bizim zamanımızda muz en pahalı, en lüks meyveydi. Şimdilerin ejder meyvesi, avokadosu:)
      Yılbaşında yemek bile aramıyorum. Atıştırmalıklarla tıka basa doyuyor zaten insan. Umarım gözünü açar zavallı halkım:)

      Sil
    2. Bu arada ailenizin ve sizin yeni yılınızı kalpten iyi dileklerimle kutlarım. :)

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim. Ben de size yeni yılda ailenizle birlikte sağlıklı ve güzel günler dilerim:)

      Sil
  2. Bazı tartışmalar ne kadar saçma ve ne kadar gereksiz. Kim neyi istiyorsa, nasıl istiyorsa, ne zaman istiyorsa kutlasın! İster yeni yıl, ister Noel, ister Nardugan, ister cadılar bayramı isterse kurban bayramı. Kimse kimseye dert anlatmak zorunda olmamalı. Herhangi bir şeyi kutlayıp güzel vakit geçirmenin kime ne zararı olabilir ki deli gibi karşı çıkıyoruz bir şeylere. Dünyada o kadar çok üzülecek şey var ki... Sevinecek, kutlama yapılacak en ufak bir fırsatı bile kaçırmamak gerek bence. Ama bu yıl içimden hiç yeni yıl kutlaması yapmak gelmiyor orası ayrı. İçinden gelene köstek değil destek olmak lazım :) Bu haftaki soru vesilesiyle sizin ve ailenizin yeni yılını kutlarım Mr.Kaplan :) Yeni yılda size ve sevdiklerinize sağlık, mutluluk ve huzur dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı fikirdeyim. Ne yazık ki insanların bir kısmı kendi düşünce ve inanışları doğrultusunda yaşamak zorunda olduğumuzu sanıyor. Bugün izlediğim bir sokak röportajında dayının biri, "Müslüman bir ülke burası, o yılbaşı süsleri de neymiş, adamı günâha sokuyorlar." diye "Cumhurbaşkanından öğrendiğim ifade tarzında aktarırsam) "anırıyor". Dayım ülkenin tapusunu cebine koymuş, ağalığını ilân etmiş çoktan. Ülkenin kurtuluşu için şu altmış beş yaş üstü bir an önce ölsün gerçekten. Dayım sana ne? Bu hakkı kim verdi sana? Biraz kalbin kırılacak ama puta tapanla sen aynı haklara sahipsin bu ülkede. O fındık beyninle hiç kimseye yol gösteremezsin.
      İnanır mısınız, bu tiplerin inadına çam süslemek, hindi dolması yemek ve çatlayana kadar şarap içmek geliyor içimden.

      Kusura bakmayın lütfen Mrs. Kedi. Bu en hassas olduğum konuların başında geliyor. Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Ben de sizin aileniz ve sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmenizi dilerim:)

      Sil
    2. Sonuna kadar haklısınız Mr.Kaplan. Biz her sene süslüyoruz çam ağacımızı, oh canımıza değsin :D Canımın çektiği tüm içkilerden de aldım, içip keyfime bakacağım o akşam :) İsteyen istediği kadar yırtınsın, günahtı, gavur adetiydi falan diye, zerre umrumda değil :D

      Sil
    3. Ohh ne güzel yapıyorsunuz:) Afiyet olsun. O kadar!

      Sil
  3. iyi yıllar medeeem :) belki seneye, 2020 pandemi dönemindeki gibi bir daha aktif olabilirsin blogunda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep, ülkenin durumu beni hasta etti. Gündemden kurtaramıyorum kendimi. Umarım erken seçim falan olur da bırakırım bu işleri ve bloguma dönerim. Ağaç Ev Sohbetleri benim tek kurtarıcım bu aralar, onun sayesinde en az haftada en az bir yazım oluyor. Bir de James Joyce'un Ulysses, Mario Levi'nin "İstanbul Bir Masaldı" kitapları resmen beynimi uyuşturdu. Ulysses'i okudun mu sen?

      Sil
    2. levi, istanbul bir masaldı, okudum, güzel tabi, bi daha okuyum bi ara :) levi severim zaten, ulyssess okudum, zor roman, erkmen çatıya kapanıp dört yılda çevirdi, özel bir roman, yani bulmaca gibi, roman içinde roman var, bu kitap için erkmen ayrıca bir sözlük kitabı yazdı, dedalus ve bloom :) joyce günü var her sene, kitabı sevenler her yıl toplanıp kitapta adı geçen yerleri ziyaret ediyorlar, ulyssess için bayağı bir çalışman lazım :) yani içinde oyunlar var, bunun için nette rehberler var, onlardan yardım alabilirsin, okuma teknikleri yani, birçok yerde bulmacalar var, oyunlar var, bitmeyen cümleler, tersten okunan cümleler, yani işte her şey başka birşey anlatıyor romanda :) YKY kazım taşkent baskısı iyi, başka baskısından okuma yani, uliseyi okumak aylar sürebilir :) levinin kitabı kolay sadece kalın, tuğla gibi :)

      Sil
    3. Kitap güzel ama Levi Amca biraz uzatmış sanki. Kullandığı uzun cümleler yapısal yönden sağlam olsa da sayfalar boyunca birinden, birilerinden, bir şeylerden bahsediyor, neden bahsettiğini anlamak zorlaşıyor, yoruyor insanı yani. Konu ve olaylar son derece güzel, karakterler de öyle. Neyse bitirdiğimde izlenimlerimi yazarım:)

      Ulysses'i sadece birkaç sayfa okudum. Hakkında neler yazılıp çizilmiş, bu konuda daha çok bilgi edinmeye çalıştım. Yazdıklarını biliyordum zaten. Erkmen, çeviriyi yaparken bir de o zorlaştırmış. Sarman, Babaç Buck Mulligan ne yahu? Evet, kitabı anlaşılsın diye sanırım iki yüz sayfanın üzerinde bir de Ulysses sözlüğü yazmış adam. Aslında benim niyetim, orijinalinden (anladığım kadarıyla) daha basit bir çeviri yapmaktı. Zira dediğin gibi anlaşılması zor bir roman ve her çevirmen kendi anladığı şekilde çeviriyor. Avrupa'da ana dili İngilizce olanlar bile anlayamamışlar bu kitabı. Evet, her bölümünde ayrı bir teknik denemiş yazar, Homeros'un Odysseia'sından, İrlanda tarihine ve kültürüne kadar nice bağlantılar, kelime oyunları var. İnternet bu konuda iyi bir rehber, evet. Biliyorum konu beni aşıyor. Kitabı okuyup bir şey anlamayan, alt yapısı kuvvetli pek çok insan var. Kitabı okuduktan sonra hepsinin durumu ringde nakavt olmuş boksörlerden hallice:) Ha, uğraşmaya değer mi? İşte ben bu konuda kelimenin tam anlamıyla, Araf'tayım:)

      Sil
    4. levi, iyi edebiyatçı, edebiyat dersleri de iyi, öğrencileri tarafından çok seviliyor, kendi yazdığı kitaplar ise bence roman değil de daha çok gezi yazıları veya tarih yazıları gibi, çok kitabını okudum, kendisi de pek şeker biri :) ulise, ben gündelik yaşam kitabı olarak okudum, günlük hayattan kesitler :) uğraşmaya değmek konusu, daha önce demiştim, bu konular bir tutku konusu, tutkuyla başka bir dünyaya giriyorsun, kelimelerin büyüsüne kapılıyorsun, atmosferin içine girip günlerce aylarca o kitapla yaşıyorsun, kitabın içindeki bir kahraman oluyorsun, yazarı önemli değil, yani kendini tamamen unutuyorsun okurken, sen yoksun artık, sadece kitap var :)

      Sil
    5. Evet, Levi hayatın hakkını vermiş, görmüş, geçirmiş bir amca. Sohbeti ve dersleri de tatlıdır mutlaka. Kitabını bitireceğim. Bazı bölümleri çok hoşuma gitti ama bazı bölümleri uykumu getiriyor:)) Ulysses, dediğin gibi. Zor olması ilgimi çekti, bakalım üzerinde biraz duracağım ama sonunu getirme garantisi vermiyorum:)

      Sil
  4. Evet ummaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Her şeyin elimizde olduğu, istersek her şeyi yapabileceğimiz kocaman bir aldatmaca. İnsan buna inanırsa ve sonunda karşılaştığı olumsuz durumlarda kendisine söylenenlerin doğru olmadığı gerçeği ile yüzleştiğinde büyük yıkıma uğruyor. Umut edelim, defterimizin güzel şeylerle dolacağına inancımız tam olsun. Fakat büyük beklentiler içine girmeyelim. Zira ne güzelliklerin en güzeli ne fenalıkların en fenası davet bekler bizden. Sadece güzelliklerin tadını çıkarmasını bilelim, kötülüklere karşı sabretmesini ve mücadele etmesini öğrenelim. Mutlu yıllar size de, ailenizle birlikte:)

    YanıtlaSil
  5. Benim de benzer bir durumum vardı:( Mezun olduktan sonra ki ilk yıl hem yeni yıl, hem de ailemle geçiremediğim ilk bayram günü hafızamda büyük yer etmişti.. Şimdi ayrı geçirdiklerim ise birşey ifade etmiyor:) Yeni yılınız şimdiden kutlu olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ilk defa şehrimin dışına çıkmışım, henüz on gün geçmiş. Boykot nedeniyle 20 Aralıkta açılmış okullar ve on gün sonra yılbaşı. Zor yani, sizi de anlıyorum:) Evet artık önemi yok elbette. Çok teşekkür ederim, ben de sizin ve ailenizin yeni yılını en içten dileklerimle kutlarım:)

      Sil
  6. (sizin anınız üzerine) Yılbaşlarını o kadar da önemsemeyen ben bu yıl İstanbul'da olan oğlumu fena halde anıyorum. Büyük ihtimal yalnız olacak, program yok mu arkadaşlarınla diye sordum "çok pahalı" diyor. Artık çocuklar da ekonomi derdine düştü. Eğlenmek lüks onlar için. Düşünüyorum, öyle varlıklı bir ailem yoktu hatta daha üniversitenin ilk yılında çalışmaya başladım ama bu dönemki kadar öğrencilerin zorluk yaşadığını anımsamıyorum. En çok onların yiten yılllarına-anlarına üzülüyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oğlunuzun arkadaşları varmış yine. Ben Ankara'ya ayak bastıktan on gün sonra yılbaşıydı. Yurtta yer bulamadım, geçici olarak uyduruk bir otele yerleştirmişti babam. Henüz 17 yaşında, ilk defa İzmir dışına çıkmışım. Henüz cep telefonu bile yok tabii o zamanlar. Yazdırmalı telefondan ailemi aramak ciddi paraydı. Muhtemelen onlar da aynı nedenden ötürü aramadılar. Ama eminim akılları hep bendeydi.
      Sanırım ekonomik bakımdan daha kötü durumdayız. O zaman dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak tutunabilmişiz. Şimdi şartlar çok daha ağır gençler için. Hepimiz gençlerin durumuna üzülüyoruz. Umarım gelecek günlerimiz feraha çıkar. Oğlunuza başarılar. En azından görüntülü arayabilirsiniz birbirinizi. Ailenizle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yıl geçirmenizi temenni ederim:)

      Sil
  7. Bilgilendirme için çok teşekkürler. Mutlu yıllar:)

    YanıtlaSil
  8. Yılbaşı hakkında başta bahsettiğiniz konu hakkında hiçbir fikrim yoktu sayenizde bilgilenmiş oldum :) Yeni yılı heyecanla beklemenin olayı belki de psikolojik açıdan sıfırlamak, sil baştan başlamakla ilgili. Umarım 2022 sizin ve aileniz için harika geçer mutlu yıllar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Aslında pek çok ritüel dini ve kültürel bakımdan toplumların birbirinden etkilemesi sonucunda ortaya çıkmış. Ben de sizin ailenizle birlikte güzel bir yıl geçirmenizi diliyorum:)

      Sil