23 Kasım 2019 Cumartesi

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 12

Kahramanımız üniversitenin son günlerini yine fırtınalı bir şekilde geçiriyor. Bu bölümün sonunda bir dönüm noktası olacak. Artık 24 yaşında genç bir mühendis o. Sessiz Umman'ın başlattığı ve Deeptone-Sade ve Derin'in beni mimlediği "Çocukluğuma Mektup" konusunda yazımı yazdıktan sonra  Manxcat-Kuyruksuz Kedi'nin bloguna yaptığım bir yorum bu seriye başlamamda ilham kaynağım oldu. 10 yaşından bu yana 14 yılını tamamladığım "YENİ BİR HAYAT" adındaki öykümü tamamlamak için 36 yıllık bir birikimim daha var. Geçmişi düşündüğümde, hafızamda iz bırakan olayların bir sahnesini bir bölüme sığdıramazken bazen, bazı yıllar hiç iz bırakmadan geçip gitmiş gibi geliyor. Özellikle belli bir yaşa gelmiş okurlar, yirmili yaşların başlarına kadar yaşadıkları dönemi çocukluğun bir parçası olarak görürler. Bu dönemde yaptığım hataları ben de çocukluğuma veriyorum. Bir nefeslik aradan sonra eğer bir mani çıkmazsa "Bir Mühendisin Hatıra Defteri" şeklinde akacak mektuplar. Bu bölüme kadar yazdıklarımı okuyan ve eşsiz yorumlarıyla değer katan arkadaşlara teşekkür ederim. Olayların geçtiği dönemin popüler parçası "The winner takes it all" hem sözleri hem de müziğiyle eşlik etsin o günlerimin hatrına. 


YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 12 ***

Bir keresinde "Annem her zaman der, sen sevdiğinle değil, seni sevenle mutlu olursun" deyince Gülen, aklın başına gelecek. Sevilmek, birinin seninle özel olarak ilgilenmesi güzel bir duygu. Ancak, aklından atamadığın başka biri varsa neye yarar. Hem sen ona ümit verecek bir davranışta bulunmuyorsun ki. Tam aksine bir Zeynep'tir tutturmuşsun gidiyor. Varsa yoksa o. Hayır evlât bu iş mümkün değil, olmaz, ondan hoşlanmayacaksın. Bir dost, bir arkadaş olarak evet, ama daha ilerisi için hiçbir şansı yok.

İlk defa gelip senden bir şey isteyecek günün birinde. Adana'da yaşayan erkek kardeşlerinden biri gelecekmiş daha önce hiç görmediği. İki yaş daha küçükmüş ondan. Heyecan içinde, ne olur beni yalnız bırakma diyecek. "Kardeşimi gördüğüm anda ne tepki vereceğimi bilemiyorum, ne olur destek ver." Peki, diyeceksin. Sonra ekleyecek, "Bizimkilerin değişiktir adetleri, gider birlikte bir yemek yeriz ama sakın elini cebine atma, gurur meselesi yapar, çok alınırlar." Tamam, diyeceksin sessizce ama şaşıracaksın biraz söylediklerine.

Aralık ayının soğuk bir kış günü Gülen'le birlikte üniversitenin nizamiye kapısında misafirinizi beklemeye başlayacaksınız. Gülen, heyecan içinde bacakları titrerken sokuldukça sokulacak sana. Onu sakinleştirecek söz bulamayacaksın. Derken karşıdan kara yağız bir delikanlı ürkek adımlarla yanınıza doğru gelecek. Sana bir bakış attıktan sonra "Gülen, sen misin?" diye soracak. Birbirini ilk kez gören iki kardeşin birbirine sarılıp mutluluk gözyaşlarına boğulmasını bir film seyredermişçesine izleyeceksin sessizce. Onların heyecanı seni de saracak. Dakikalarca kucaklaşacaklar, yüzlerini avuçlarının arasına alıp buz kesmiş yanaklarını okşarken yılların verdiği özlemle tanımaya çalışacaklar birbirlerini.

Gözlerinde biriken yaşları sildikten sonra Gülen dönüp seni kardeşiyle tanıştıracak. Şehirdeki lokantalardan birine gideceksiniz birlikte. Kulağına fısıldadığın "Sizi istersen başbaşa bırakayım" teklifini "Olur mu hiç" dermişçesine takındığı bir yüz ifadesiyle geri çevirecek. Giyimi, tavırları, ağır hareketleriyle bir aşiret reisinin oğluna benzeyen genç adam, sessizliğe bürünecek. Aralarında konuşacak konuları olmadığı belli. Yemekten sonra hesabı ödemek isteyeceksin tembihlenmene rağmen, e ne de olsa gelen misafiriniz. Delikanlı sana bir bakış atacak ki sanki anasına küfrettin. Korkacaksın o bakıştan, ısrar etmeyeceksin. Hesap gelecek, seninki cüzdanını ağır ağır çıkaracak cebinden. Kurum kurum kasılarak, sağ elinin baş parmağını tükürükleyip büyük bir gururla sayacak paraları, hesabı ödedikten sonra keyfi yerine gelecek.

Yine yağmurlu bir gün çalıştığın proje firmasına bir elinde bir demet mor menekşe, diğer elinde bir şemsiye olduğu halde gelecek seni almaya Gülen. Artık cebinde para bol. Cinnah Caddesinde müzikli bir restaurant'a gideceksiniz. Giriş katında güzel bir yemek yedikten sonra hemen alt katta canlı müzik çalınan yere ineceksiniz. Alkolün etkisiyle her şeyi unutup geç vakitlere kadar dans edecek, daha sonra bir taksi çevirip yurda döneceksiniz. Hoşuna giden keyifli bir gün olacak bu senin. Bir yandan da nereye gidiyor bu iş diye kendi kendine sormaya başlayacaksın. Tam olur mu diye bir esinti geçtiğinde kafandan Zeynep düşecek aklına. Hep kaçan sen olmaya devam edeceksin.

Ankara'da üniversiteye ilk başlayacağın günleri, geçireceğin ilk yılbaşını hatırla evlât. Küçük bir otel odasında, yalnız başınaydın hani. Erkenden yatıp uyumuştun. Üniversiteyi bitireceğine yakın günlerde Ankara'da geçireceğin son yılbaşı  ise muhteşem olacak. İstanbullunun kız arkadaşı tanıdığı bir yere davet edilecek. Tek başına gitmek istemediği için yanında senin ve Gülen'in de gelmeni isteyecek. Ev sahibi, evdekileri sepetlemiş. Kızlı erkekli yaklaşık on kişi olacaksınız. Gün boyu yapılacak hazırlıklarla büyük salonun bir kenarında yer alan geniş masanın üstü türlü meze, meyve, çerez, içkilerle donatılacak. Salonu hep birlikte düzenleyecek, süsleyecek, teypte çalmak üzere sevdiğiniz kasetleri getireceksiniz. Ev sahibinin bir kız arkadaşı yok. Eğlence başlayacak. Müzik eşliğinde çiftler dans edip eğlenecekler. İstanbullu'nun kız arkadaşının kâbusu olacak o gece. Hoşlanmadığı ev sahibinin ısrarlı dans tekliflerinden kurtulmak için sürekli seninle dans etmek isteyecek.

Gülen'in ortadan kaybolduğunu fark etmeyeceksin bile. Gülen rahatsızlandı, diyecekler, yan odada. Gideceksin yanına. Odadaki karyolanın üzerinde, sırt üstü uzanmış yatıyor bulacaksın onu, gözleri kapalı. "Ne oldu, neyin var?" diye soracaksın. Midesinin bulandığını, başının döndüğünü söyleyecek sana. Gözlerini açacak, ama şimdi daha iyiyim diyecek. Birlikte salona dönüp eğlenceye katılacaksınız. İçkiler su gibi akacak, gece yarısını geçtikten sonra herkes sarhoş olup boş buldukları odalara çekilecekler birer, ikişer. Sen de salonda bir köşede ayaklarını uzatıp televizyon izlemeye koyulacaksın. Gülen gelip yanına sokulacak. Kolunu omzuna atacak içkinin tesiriyle. Salonda sadece ikiniz kalacaksınız. Nefesleriniz karışacak birbirine, bilinmez bir güç birleştirecek dudaklarınızı.

Sabahın ilk ışıklarında gözleriniz açılacak, "Ne yaptık biz?" diyecek sessizce. Suskun kalacaksın bu soruya. Biraz toparlandıktan sonra "Her ne olduysa, sevdiğimden bir şeyimi sakınmam ben." diyecek duyabileceğin bir sesle. İçerideki odalardan sesler yükselirken millet yavaş yavaş ayaklanacak. Gecenin misafirleri hep birlikte ortağı topladıktan sonra ev sahibine teşekkür edip ayrılacaksınız. O gece hiç yaşanmamış gibi devam edecek bu ilişki ta ki, okuldan mezun olup veda edene kadar. 

Son yılındaki fırtınalı hayatını geride bırakmış, yeni mezun genç bir mühendis olarak yeni bir hayata adım atmaya hazırsın evlat. Uzun zamandır bir arkadaşının İnşaat Mühendisi ağabeyi seni Libya'da yanına çağıracak. Eskiden Barajlar Kralı diye nam yapmış bir inşaat şirketinin Kütahya şantiyesine gitme ihtimalin var. Ya da KPSS'na girip DSİ veya TCK da memurluğa başlayacaksın. İşte sana bir dönüm noktası. Biliyorum ki, Libya'da şirketlerin işleri bozulacak, hükümet ödemeleri aksatacak. Gidenler geri dönmeye başlayacak. Ama memur olabilirsin bak. Seni tanıyorum evlat, senin doğrudan ayrılmayan bir karakterin var. Memurluğu küçümseyeceksin belki. Ancak memurluktan köşeyi dönenler var. Bir daha sana ulaşma imkanım olsa ne takdikler verirdim sana. Memurluğu düşünürsen yorulmadan, krallar gibi el üstünde tutulur, ihya olursun. Ama bazı huylarının değişmesi gerek. Dik kafalılık etmemelisin en başta, amirlerine eyvallah demesini bilmelisin. Hiç hoşuna gitmese de üstlerine yalakalık edersen hızlı yükselirsin. Yükselince daha çok kazanırsın. Alacağın hediyeler hiç rahatsız etmemeli seni. İşi düşenlerin işini kolaylaştırmalı ama bunun bedelini de ödemeliler değil mi? Elindeki yetkiyi sonuna kadar kullanmalı, çürük tahtaya basmamalısın. Şöyle etrafına bakabilsen görürsün devletin nasıl yağmalandığını. Senin yapacakların devede kulak bile sayılmaz. Hem saygı görür, hem de köşe olursun. Dediklerimi dinlemez, bildiğim bildik, dediğim dedik dersen basit bir memur olarak kalırsın. Kapının arkasında basit bir masada ömrünü tüketirsin. İşte sana teklifim, değiştir bu huylarını, memurluğu seç, hayatını yaşa. Şimdi karar senin evlat, tamam diyorsan gir KPSS'ye nasıl olsa kazanırsın, okumayı bırak mektubumda geri kalan sayfaları. Eğer yok, bu işler bana göre değil dersen, yolum yolun olacak, emekli olana kadar özel sektör bünyesinde çalışacak ama hep devletin işlerini yapacaksın.   

 (Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                                

19 yorum:

  1. Benim aklım karıştı. Biraz şıp sevdilik mi var acaba sizin serde :) Latife ediyorum tabi ki :) Biraz geriye dönüp tekrar bakayım ben olayların gidişatına.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapma be Mrs. Kedi:))) Şıpsevdilik bunun neresinde? Zeynep olayında bana acemi aşık diyebilirsin ama o kadar duygusal bir yapım olmasına rağmen Gülen konusunda hislerim harekete geçmemişti. Onun da muhtemel sebebi Zeynep'ti sanırım. Aklım sıra Gülen'e dönsem onu aldatmış! olacaktım. Diğer bir husus Gülen gelip bu ilişkiyi başlattı ve aşık oldu o da bana.
      Çocukluk işte:)) O aralar Dallas dizisine dönmüştü hayatım:))

      Sil
    2. Latifeydi sadece Mr. Kaplan :)) Yoksa ben az çok tanıdığımı düşünüyorum sizi. Şıpsevdilikle işiniz yok. Ben gerçek aşkınız hangisi onu çözmeye çalışıyorum sadece. Gülen olmadığı kesin zaten ama Zeynep mi emin değilim. Aklım birazcık kız kardeşinizin eve getirdiği kızda kaldı. Hikayenin devamında Zeynep sahneden çekilecek mi, kız kardeşinizin o arkadaşı tekrar görünecek mi yoksa varacağınız son nokta olan eşiniz mi çıkacak karşımıza bambaşka bir bölüm olarak merakla bekliyorum! Her bölümde bir sorum cevap buluyor ama yeni sorular da çıkıyor. O günleri, anılarınızı bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler. Okuması o kadar zevkli ki insan bitmesin istiyor.

      Sil
    3. O zaman size biraz spoiler vereyim:))
      Zeynep'le çooook uzun senelerden sonra karşılacağım.
      Gülen ile okulu bitirip yurttan ayrıldıktan sonra bir daha hiç görüşmeyeceğiz. Beş altı ay sonra İstanbullu'nun kız arkadaşından onun evlenip Kıbrıs'a yerleştiğini öğrenip sevineceğim. Bir süre sonra evimize bir mektup gelecek. Mektup Kıbrıs'tan postalanmış, kaleme alan kişi ise Gülen'nin eşi! "Ben mutlu edemedim Gül'ü" diyor mektubunda. Şu an hastanede tedavi görüyormuş. "O ancak seninle mutlu olur, başkasını görmüyor gözü." şeklinde devam eden bir mektup işte. Hiç bir erkek, eşinin eski sevgilisine böyle bir mektup yazabilir mi? Yazar, yazar diyorsanız, ya deli olması lâzım ya da aşık:)))
      Ben bu mektubu eşinin ağzından kaleme aldığını düşündüm ve herhangi bir karşılık vermedim. İlk zamanlar İstanbullu'nun arkadaşı (Bu arada onlar daha sonra evlenip İstanbul'a yerleştiler) bana Gülen'i aramamı telkin ettiyse de oralı olmadım.
      Güzel sözleriniz beni öyle mutlu ediyor ki!
      Sonsuz teşekkürler...:)

      Sil
    4. Ya Gülen beni biraz korkuttu ne yalan söyleyeyim, hem işin içinde aşiret varsa bu aşiretlerin asıl kadınları çok güçlü olur benim bildiğim, yani erkekleri de yönetirler, bence o kadar masum değilmiş Gülen. Aklına koymuş bence o ve mektubu da bence kendi yazmıştır çünkü başka bir kızla dans ettiniz diye içerde ayılıp bayıldıysa, normal bu histerik davranışları.. Bence iyi olmuş yollarınızın ayrılması. Ama Zeynep.. Dur bakalım bekliyoruz :D Çok heyecanlı...
      Bir yazar mıydı, herkesin hayatından en az bir hikaye çıkar diyen? Öyle galiba....

      Sil
    5. Bir şey itiraf edeyim:) Ne zaman ki o hiç görmediği kardeşini gördüm, yapılı, esmer genç bir adam, şimdi hapı yuttun artık sen dedim kendime:) Kardeşimin namusunu temizle, evleneceksin onunla demesinden korktum. Yine ucuz atlatmışım değil mi?:))
      Herkesin hayatı yazıya dökülmemiş roman aslında...

      Sil
    6. Spoiler beklemiyordum hiç 😳 çok şaşırdım görünce 😮 çok teşekkürler merakta bırakmadığınız için. O mektup bana da biraz Gülen'in elinden çıkmış gibi geldi. Ucuz atlatmışsınız gerçekten :))

      Sil
    7. Başka türlü düşünmedim zaten:))

      Sil
  2. İlgiyle okuyorum.. bence güzel bir çalışma olacak bu yayınlanırsa. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlgiyle okumanız ilgiyle yazmamın önemli sebeplerinden biri:) Teşekkür ederim. Dur bakalım sonunu getirebilecek miyim?;)

      Sil
  3. Ay ben son 3 bölümü okumamışımyaa, nasıl yapmışım bu hatayı :)) Ama ne yalan söyliyim arka arkaya okumak da daha iyi geldi. Yaşanmış olaydır ibaresi her zaman her şeyde ilgimi çeker zaten. Bu yazdıklarınızın kitap haline gelmesini çokk isteriim :)) Aşiret olayı olmasından ben de korktum valla, siz gerçekten şanslısınız :D Zeynep ile durumunuz için de üzüldüm ama bu aile meseleleri aradaki aşk kadar önemli gibi geliyor bana da, çok hak verdim okurken. Ama bir yandan da hadii konuş artık diye yalvarmadım diyemem :)) Artık yorumlara devamını bekliyorum yazmıyım ben, siz beklediğimi bilin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin hatanız değil, ben biraz hızlı gittim:)) Teşekkür ederim:)

      Sil
  4. Artık sadece kitap değil film olur :)

    YanıtlaSil
  5. film gibi demiştim gerçekten "film gibi" programı gibi olmuş. çok enteresan bir hayat yolculuğunuz olmuş, şaşırarak ve severek okuyorum :)

    YanıtlaSil
  6. Merakla bekliyorum devamını, yahu mühendis olunca mı böle oluyor ekşınlı falan, eğitim fak.’nin heyecanı meyecanı yoktu :’)

    YanıtlaSil
  7. oooooo gülen öne çıktıı, romantizm de başladıııı :) vay valla sahiden de okul yılların heycanlıydı. şimdi iş yaşamı filan bakalım abba eşliğinde möyendizlik yılları oleeey :) memurluğu değil de özeli seçtin yaniii good choice :) ivit bu işlerden devletten köşe olan varmış tabii. devlette çalışıp aslında özel firmaların adamı olanlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okulun son yılı özellikle. İstanbullu'nun bu hayatı yaşamamda rolü büyük. Muhendislik hayatı da az fırtınalı değil hani. Özel sektörde çalışıp devlete iş yapmakla masanın iki tarafını da tanımış oluyorsun. Devlette çalışıp özel firmanın adamı olanlar en çok kazanan kişiler:)

      Sil