KATEGORİLER

20 Kasım 2019 Çarşamba

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 8


Kara göründü, on yaşındaki çocuk artık üniversiteden mezun olma yolunda ama başından büyük işlere kalkışacak. Onu tatlı olduğu kadar kederli, kederli olduğu kadar tatlı günler bekliyor. Sağ-sol çatışmaları sona erdikten sonra askerin korkusu sosyal hayatı etkilediği günler... Mektubun bu bölümleri arasında bir yere ikinci bir dönüm noktası koyabilirdim. Fakat bunu yapmak istemedim. Bir süre daha böyle gitsin istedim. Bakalım neler yapmış bizimki o günlerde.

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 8 ***

12 Eylüĺ 1980 darbesinden sonra okulun tadı kalmayacak be evlât. Yeni yeni tipler türeyecek, bazıları da korkularından sakladıkları yüzlerini hoyratça açığa vuracaklar. Hele sonradan odana gelen biri var ki iyice ifrit olacaksın ondan. Babası imammış, Orta Anadolu'nun bir yerinde. Ne olduğunu bilmediğin bir cemaatin mensubu. Sana "kardeş" diye hitap edecek devamlı. A be kardeşim abi de, hocam de de, ben senin nereden kardeşin oluyorum. Sık sık arkadaşlarını odaya toplayıp her yanı sigara dumanına boğarken hep bir ağızdan abuk subuk sohbetler edecekler. Bir gün ipler kopacak, "Git kantinde topla arkadaşlarını" deyip bağıracaksın. Sen son sınıfa gelmişsin artık, o ise henüz hazırlıkta. Pis pis suratına bakıp çıkacak odadan. Bir daha odanı cemaat meclisine çeviremeyecekler ama senin de huzurun kaçacak.

Artık mezun oluyorum derken bölümün en ağır derslerinden biri olan CE 384'ten çakman canını sıkacak. Sadece iki ders yüzünden bir sömestr daha okuyacaksın ama sakın kafana takma. Zira part time bulacağın iş sayesinde ailene yük olmayacaksın.

Eğitim yılı sona ererken nizamiyeden telefona çağrılacaksın bir akşam üzeri. Hemen koşup indiğinde öğreneceksin İstanbullu'nun ne işler çevirdiğini. Telefondaki ses, bölümün ilan tahtasına mezuniyet yıllığında kullanılmak üzere kapak yarışması duyurusunun asıldığını, müracaatlar için senin adının, yurt ve oda numaranın verildiğini söyleyecek. Böyle bir duyurudan haberinin olmadığını söyleyeceksin. Yine biri seni işletiyor diye düşünürken bunun İstanbullu arkadaşının başının altından çıktığını tahmin etmen zor olmayacak. Akşam odaya gelir gelmez sorduğunda "Evet, fena fikir mi?" diye soruyla cevap verecek sana. İyi, güzel de niye kendi adını yazmadın madem dediğinde "Ne fark eder?" cevabını alacaksın. Çaresiz kabulleneceksin durumu.

Günler geçecek, senin ilana tek başvuru yapılmayacak. Oturup hayatının ilk ve son kapak dizaynını yapacaksın. Bölümün anlam ve önemine binaen bir asma köprü gelecek ilk aklına. Masanın başına oturup amatörce bir grafik çalışması yapacaksın. E, madem yola çıktınız bir kere, kapak öksüz kalmasın diye yıllık hazırlama işine de soyunacaksınız İstanbullu ile birlikte. Birlikte dediğime bakma ilk zamanlar adı olacak ama kendi olmayacak İstanbullu'nun. Önce kendi grup arkadaşları dışında hiç kimseyi muhatap almayan kolej bebeleri arasında sana sıcak tavırlarıyla yakınlık gösteren Zeynep'in yanına gideceksin. Bir mucize gerçekleşecek ve Zeynep senin yıllık hazırlama komitesine katılma teklifini düşünmeksizin kabul edecek. Bu işi o kadar basite alma evlat, darbeden sonra millet etliye sütlüye karışmıyor. Düşün bir kere yıllık için topladığın paraların hesabını nerede, nasıl tutacaksın, hani biri şikayet etse, örgüte para topluyor diye, atarlar adamı içeri. İşte böyle bir ortam düşün, asker korkusu almış başını gidiyor. En ufak bir dedikodudan incinmeye müsait, aristokrasinin bağrından kopup hasbelkader aranıza karışmış bir kızın böyle bir teklifi kabul etmesine inanamayacaksın. Bir müddet sonra anlayacaksın, senin dışında kimden gelirse gelsin böyle bir teklifi onun asla kabul etmeyeceğini. 

Senin için tatlı olduğu kadar kederli günlerin böyle başlayacak evlat. Komite adını komitacılık olarak algılayıp kaçacak delik arayanlar, Zeynep teklifini kabul ettikten sonra ondan aldıkları cesaretle gruba tereddütsüz katılacak ve bu sayede sekiz kişilik Yıllık Hazırlama Komitesi (YHK) tamamlanmış olacak. O andan itibaren hemen hergün yapılan YHK toplantılarında bir araya geleceksiniz Zeynep'le. Bu toplantılarda kaçamak bakışlarda birbirinize yakalanacaksınız. Onu her gördüğünde gittikçe artan bir heyecan duyacaksın. Bu yakınlaşmayı fark eden danışman hocan Tülay Hanım bile seni teşvik edecek bu gittiğin yolda. "Birbirinize çok yakışıyorsunuz." diyecek günün birinde. Başınıza bir şey gelmesinden korkan Tülay Hoca aranıza danışman bir öğretim üyesi alın diyecek. Bunun için daha önceden konuşup ikna ettiği Semra Hoca'yı önerecek. Kendinizi biraz daha güvende hissedeceksiniz ama sen bunu fazla umursanayacaksın o günlerde. Şimdiye kadar bir sürü olaydan şansın sayesinde kurtulmanın verdiği rahatlığın bunun sebebi.

Bir taraftan duyurular yapılıp yıllıkta yer alacak son sınıf öğrencilerinin yakın arkadaşları tarafından yazılması istenen tanıtım metinleri toplanırken diğer taraftan bölüm hocalarının yönlendirdiği şirket yetkilileriyle şehre inip görüşmeler başlayacak, yıllığın baskı masrafları için firmalardan reklam alınacak. İlk kriz, fotoğraf çekimlerinde çıkacak. İşler uzayıp zaman daraldığında, öğrencilerin hepsini toplayıp cübbeli fotoğraf çektirmeleri riske girecek. Yıllıktaki fotoğrafların yarısı cübbeli, yarısı cübbesiz olmasın diye cübbeli fotoğraf çekiminden vazgeçeceksiniz. Sınıf karışacak, dedikodular ayyuka çıkacak. Bunlar bu işi yapamaz, zaten bölümde 8 yıldır yıllık çıkmıyor, ne tecrübesi var ki bunların diyenler işi yokuşa sürerken fotoğrafların cübbeli olmasında diretecekler. Bölüm karpuz gibi ikiye ayrılacak cübbeliler, cübbesizler diye. Tartışmalar büyüdükçe Zeynep yanına gelip, böyle bir tartışmanın içinde olmak istemediğini ve komiteden ayrılmayı düşündüğünü söyleyecek. Canın çok sıkılacak. Zeynep olmazsa yıllık olmaz, o olmazsa hiçbir şey olmaz. Tamam diyeceksin, serbest bırakalım o zaman. İsteyen cübbeli, isteyen cübbesiz fotoğrafını getirsin. Dedikodular bitmeyecek ancak ilk krizi kolay atlatacaksınız.

Parasal sorununuz olmayacak hiç. Hatta o kadar reklam geliriniz birikecek ki başınıza dert açacak. O esnada fesat çıkaran cübbeliler cephesi bir an boş durmayacak. Adamlar kampus içindeki İş Bankasına açtığınız hesabı bile kontrol edecek, ne kadar para toplandığının dedikodusunu yapacaklar. Hemen gidip şehirde başka bir bankada yeni bir hesap açacaksınız. Sayfa başı reklam bedeli 60 lira, yaklaşık yirmi sayfa reklam geliri 1.200 lira. Matbaa masrafları ise sadece 300 lira. YHK toplantılarında "Şehre, şirket görüşmelerine gitmek için taksi tutmak yorucu oluyor, bir Murat 124'mü alsak" diye kendi aranızda espri yapacaksınız. Cübbeliler, elinizde kalan parayla bölüme güzel bir fotokopi makinesi almayı önerecekler, sanki bir söz hakları varmış gibi. Sen ise kesin kararını vermişsin çoktan; Elde kalan para ve yıllık satışlarından elde edilecek gelir daha önce bir dönem karşılıksız burs aldığın bir vakfa bağışlanacak.

YHK'daki arkadaşlarından biriyle İş Bankası Kavaklıdere şubesine gideceksiniz, reklam görüşmesi için. İlk kez bir gökdelenin 18. katına çıkacaksın, asansörün hızı seni büyüleyecek. Yetkili karşılayacak sizi. "Bizim banka olarak okullara verdiğimiz reklam bütçemiz azami 15 lira" diyerek hiçbir okula fazlasını vermediklerini söyleyecek. Ama biz ODTÜ'yüz, deyip ukalalık yapacak, sayfa ücretinizin bunun dört katı olduğunu söyleyecek, o zaman sizin reklamınız ancak çeyrek sayfa olur diyeceksiniz ve dediğinizi yapacaksınız.

İşin içine para girince ve dedikodular arşa çıkınca önce danışman hocanız Semra Hanım, başına bir şey gelecek korkusuyla bu işe bulaştığına pişman olduğunu dile getirecek. Fakat bu konuyu esas kafaya takan Zeynep. Toplantılardan birinde yanına gelip artık milletin diline düşmekten sıkıldığını söyleyecek ve bir öneri getirecek. "Para işlerine biz karışmayalım." Bir an aklından hızlı bir film şeridi geçecek. Karışmayalım, yani, ne sen karış ne de ben demek istedi. Ben gidiyorum, ne halin varsa gör demedi bu kez. Aman ne iyi! derken bu sıkıntılı durum bile senin ayaklarını yerden kesecek.

Duyguların peşini bırakmazken mantığın bu durumu bir an önce çözmek için çözmek peşinde. Bankalarda hatırı sayılır miktarda para var, kime güvenip de gidip kendi elinle teslim edeceksin. Üstelik başka plânların da var kafanda. Şöyle anlı şanlı bir mezuniyet balosu ne güzel olur. YHK toplantılarında kuruşu kuruşuna hesap veriyorsun. Geriye kalan paraları zaten düşündüğün vakfa bağışlayacaksın, senin durumundaki ihtiyacı olan öğrenciler biraz olsun rahatlaması için. Lâkin bunların hiçbirinin önemi yok artık. Onu üzen bir konuyu çözmek için her şeyi yapacak durumdasın, yeter ki istesin. Aklına komitede pasif bir durumda olan İstanbullu geliyor. O bulaştırmadı mı seni bu işlere zaten.

(Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 2 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 3 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 4 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 5 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 6 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 7 ***
    

12 yorum:

  1. ay hadi baloya gelsin sıraa ;)) cesaretinizi takdir ettim valla, dört katı he :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı heyacanı yaşıyorum yazarken inan:) Biraz olaylar beni bu işlerin içine çekti sanırım, yoksa sıfırdan bu işe başlayacak cesaret ne gezer:) İstanbullu'nun oyununa geldim.

      Sil
  2. Valla dizi gibi izliyorum mu diyeyim kitap gibi okuyorum mu diyeyim :)
    Öyle canlanıyor sanki insanın gözünde.
    Emeğine sağlık :)
    Merakla bekliyorum devamını.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Sizlerin gözünde bir şeyler canlandırabiliyorsam ne mutlu bana. Uzun hikaye, devamı gelecek:)

      Sil
  3. Yol ayrımı nasıl olurdu onu düşündüm ben :))
    valla süper gidiyor hocam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yol ayrımı bu bölümde değil de bir veya iki bölüm sonra olabilirdi ama tehlikeli sularda yüzmeye gelmez. Bir başka dönüm noktası illa ki çıkacaktır gelecekte:) Teşekkürler:)

      Sil
  4. Artık bir adım daha öteye geçip insanları kafamda şekillendirmeye başladım :) Zeynep böyledir, İstanbullu şöyledir gslan diye kuruyorum okurken. O yıllık mevzusu hrp bir derttir, hep birileri gönüllü olur, para az ödenir, 0 teşekkür alır. Ya da kimse ilgilenmek istemez ve öğrencilerin hepsi fazladan para ödemek zorunda kalır ki bizde ikincisi olmuştu lisede. Size helal olsun ama gönüllü olmak zor, para toplamaksa en beteri :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki kişisel betimlemelere girebilirdim ama o zaman öyküdeki kahramanlar açığa çıkardı. Okurun karakterleri kendi zihninde şekillendirmesi belki daha iyi olacak. Yazdığım gibi biz paraya boğulduk, para başımıza dert oldu:))

      Sil
  5. Aşklı yerlere geldik sanki ☺️

    YanıtlaSil
  6. ah istanbullu ve zeynep unutulmuyor demekki. yıllık komitacılığı zormuş yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen bir de askerin korkusunu düşün. Her an toplanan paraları örgüte mi veriyorsun diye yakana yapışabilirler. Deli cesareti. Komitacı değil bilem komiteci:)))

      Sil