29 Kasım 2019 Cuma

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 16


YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 16 ***

İşte böyle evlât, böyle yaşanmalı hayat. Yeni gelenlerle kamp nüfusu artarken sosyal yaşantı da hareketlenecek. Aileler seni kendilerinden biriymiş gibi bağırlarına basacaklar. Arkadaş çevren genişleyecek. Akşamları, aile lojmanlarının bulunduğu yerdeki spor salonunda voleybol ve masa tenisi maçları yapacaksınız. Hafta sonları kendine güvenen üç dört arkadaşınla birlikte Hindibaba köyünü geçip ta Çüngüş'e kadar otuz kilometreden fazla koşacak, orada sizi karşılayacak şoförle birlikte kampa geri döneceksiniz. Aklıma gelmişken bir de sana İtalyan kampındaki marketten söz edeyim. Ne ararsan bulacaksın orada, taze sebze ve meyveler, et ve süt ürünleri, dondurulmuş deniz mahsulleri, fırından yeni çıkmış türlü ekmek çeşitleri, aklına ne gelirse. Araba kullanmayı bilen arkadaşlarından birine takılıp en az haftada bir ziyaret edip ihtiyaçlarını karşılayacaksın oradan. DSİ'nin kamp sahasında bir marketi de var ancak o mahalle bakkalından farksız. 

Yılbaşı yaklaşırken yabancılar evlerini süsleyecekler. Çam ağaçları, yanıp sönen renkli ışıklar, camlardaki karı andıran sprey boyaların kullanıldığı "Merry Christmas" yazıları, insanların güzel bir yıl geçirebilme umutlarını yansıtacak. Tam o günlerde yeni yıl için personele iş sözleşmelerini imzalatmak ve çalışanların yeni yılını kutlamak amacıyla Ankara'dan patronlar gelecek, çalışanlara bizzat kendisi yeni sözleşmeleri imzalatacak. Sıra sana gelince içini bir heyecan kaplayacak. Gözü kapalı imzayı basacaksın. Odana dönüp sözleşme sayfalarında net maaşın yazılı olduğu bölümü arayacaksın hemen. Gözlerin parlayacak. Maaşın yüzde yüzün biraz üzerinde zamlanmış! Düşün ki evlât, yeni mezun bir mühendissin ve alacağın aylık milletvekili maaşından % 23 daha fazla!

Şirkette samimi görüştüğün Gaziantepli bir arkadaşın olacak, Tayfun. Evli, dört beş yaşlarında Gamze isminde şirin mi şirin  bir kızları var. Karısı Perran da çok iyi biri. Senin onları sevdiğin kadar her ikisi de seni seviyor. Gel gelelim bu iki iyi insan aralarında bir türlü anlaşamıyorlar. Perran sık sık evi terk edip çocuğu ile birlikte memleketinde alıyor soluğu. Tayfun'un geniş bir plâk kolleksiyonu var. Işte onun yalnız kaldığı öyle zamanlarda seni evine davet edecek, harika müzikler dinleyecek, hoşça vakit geçireceksiniz. Bir süre sonra Perran eve dönecek, bir kez daha mutluluk tablosu çizecekler birlikte, ta ki yeni bir ayrılığa kadar. 

Karakaya'da ilk yılbaşını geçirmek üzere Tayfun'ların evine davet edileceksin. Davetliler arasında üç beş evli arkadaşının yanı sıra bir de Shneider ve güzel eşi Maha var. Maha, aslen Iraklı, şirketin sekreteri aynı zamanda. Pürüzsüz bir İngilizcesi var ama onu esas unutulmaz kılan kokusu. Her sabah merdivenleri çıktığında katın tamamına yayılan muhteşem parfüm kokusu! Kocası Shneider ile Irak'taki bir başka baraj şantiyesinde tanışmışlar ve birbirlerine aşık olmuşlar. Devamlı şakalaşıyor, birbirlerine espri yapıp gülüşüyorlar. Perran güzel yemek yapar, o gece masayı donatacak yine. Çiftler bol bol fotoğraf çektirecekler birbirleriyle. Senin davetliler arasında tek bekâr olarak köşede buruk bir gülümsemeyle onları izlemen Perran'ın dikkatinden kaçmayacak. Hemen Gamze'nin bebeklerinden birini eline tutuşturup "Bu da senin eşin olsun" deyip fotoğrafını çekecek. Hep birlikte neşe içinde kahkahalara boğulacaksınız. 

Şirkette aynı odayı paylaştığın İzmirli arkadaşın Ahmet'le aranız iyi. Zaten üniversite yurtlarından başlayan, birlikte çalıştığınız Ankara'daki proje firmasında süregelen uzun bir geçmişiniz var. Okumayı çok seviyor, anlattıklarını can kulağıyla dinliyor edebiyat ve diğer sanat dallarından iç ve dış siyasete, din ve tasavvuftan ülkenin sosyal meselelerine kadar her konuda tartışıyor, daha ziyade düşüncelerinde onu haklı buluyorsun. Sen halâ açıp bir kitap okumamışsın o zamana dek. Bilgiye olan açlığını bu arkadaş sohbetleri doyuruyorsun. Senin gibi genç arkadaşların birer birer evlenip lojmana geçiyorlar. Çok geçmeden Ahmet de Manisalı diğer bir sınıf arkadaşımızla bacanak olma kararı alacak ve yeni evlenenler kervanına katılacak.

O kadar çiftin arasında bekârlık zor be evlât. Annene telefon edip sana uygun biri bulması için bakalak olmasını isteyeceksin. Cevap gecikmeyecek. "Bak, komşumuz Bedriye teyzenin bir akrabasının kızları varmış, tıp fakültesini yeni bitirmiş, akça pakça, siyah saçlı, güzel, iyi bir ailenin kızı. Hani sen de görmek istersen fotoğrafını gönderelim." Senin için hiçbirinin önemi yok. Tek takıntın isminin ne olduğu. Kendine güvenin tam o sıralar, kimi istersen eş olarak hayır deme şansı yok havalarındasın. Biraz müşkülpesent tavırla soracaksın annene, "Adı neymiş?" Bu huyunu bilen annen tepkini tahmin ederek zoraki de olsa söyleyecek kızın adını. "Zülfiye!" Bırak kalsın anne diyeceksin. "Oğlum ama kız çok güzel, uzun boylu... Hem ne olacak değiştiriverir adını, atla deve değil ki!" "Yok anne, olmaz. Bunu nasıl teklif ederim. Sen bakmaya devam et" Zavallı kadın çaresiz kapatacak telefonu.

Çok geçmeden Ahmet evlenip lojmana geçecek. Bir hafta sonra onu alıp alışveriş yapmak üzere İtalyanların marketine gideceksiniz. Henüz ehliyetin yok ama ufak ufak araba kullanmayı öğrenmiş, Diyarbakır'a gidemesen de şirketin arabalarından birini alıp İtalyanların kampına gidip gelmeye başlamışsın. Poşetler dolusu erzak alıp arabaya yerleştirirken taşeron şirketlerin birinde şantiye şefi olarak görev yapan sınıf arkadaşlarınızdan biriyle, İsmail'le karşılaşacaksınız. Onun da altında arabası var ve alışverişini yeni bitirmiş. Biraz sohbet ettikten sonra peşpeşe kampa dönüş başlayacak. İsmail'in de ehliyeti yok ama araba sürmeyi iyice öğrenmiş. O önde, Ahmet'le sen arkada tozu dumana katarak stabilize yolda ilerleyeceksiniz. Sık virajlı yol boyunca savrulurken Ahmet elindeki yumurta kolisinin kırılmasını önlemek için büyük çaba sarfedecek. İsmail gaza bastıkça sen altta kalmayacaksın. Tozdan önünüzü göremeyecek hale gelmenize aldırmadan bol adrenalin salgılayıp tampon tampona yarışa gireceksiniz. Arabanın içi toza boğulunca Ahmet hayatının hatasını yapacak. "Ulan geçeceksen geç şunu, dünyanın tozunu yedirdin bize!" diye çemkirecek. Ondan aldığın gaz doğrudan pedalı köklemenle sonuçlanacak. Evet, onu geçeceksin ama hemen önünde tozdan göremediğin keskin bir viraj var. Sol tarafın dağin yamacı, sağ tarafta metrelerce derinlikte uçurum. Biraz ileride size doğru gelen kamyon durmuş, sizi izleyecek. Kontrolden çıkan araba kendi ekseni etrafında dönerken kâh uçurum tarafına kâh dağın yamacına savrulacak, korku içinde sonunuzu hayal edeceksin. Direksiyonu çaresizlik içinde bir sağa bir sola çevirirken araç büyük bir süratle yanlamasına dağ tarafına yapışacak, diğer yanı iyice havalandıktan sonra lâp diye tekerleklerinin üzerine oturacak. 

17 yorum:

  1. kaza sahnesini bizzat yaşadım. kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba. Üniversite bitiminden sonra yaşadıklarınızı anlatıyorsunuz sanırım. Detaylar oldukça ilginç, anlatım diliniz akıcı. Birinci bölümden itibaren fırsat buldukça diğer bölümleri de okumak istiyorum. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Zeugma, hoş geldiniz:)
      Bir mim yapılmıştı, 10 yaşındaki çocukluğunuza bir mektup yazıp ona yaşamını kolaylaştıracak neler tavsiye edersiniz diye. Bu mimden ilham alıp konuyu genişletince böyle bir biyografik öykü serisi çıktı. Burada diğer bir özellik, yaşam kesitinde bazı dönüm noktaları koyup o noktadan itibaren yeni kurgusal öykülere başlamak. Bu bölüme kadar iki dönüm noktası seçtim. Daha kaç dönüm noktası çıkacak bilmiyorum şu an. Halen zevk alarak sürdürdüğüm bu çalışmamda ara vermemem gerektiğine inanıyorum. Çünkü bir daha aynı havaya girmemin zor olacağını düşünüyorum. Yeni Bir Hayat dizisi yaklaşık 40 bölümden oluşacak ve olayların tamamı tamamen gerçek:)

      Sil
    2. Teşekkür ederim. Hoş buldum:)
      Ah, evet. O mim başlığına rastlamıştım bloglarda. Sizin bu şekilde seri haline getirmeniz süper olmuş. Hazır ilham gelmişken bence de ara vermemeniz gerekir. Olayların tamamen gerçek olduğunu en baştan anlamıştım zaten. Naçizane önerim; zevk alarak sürdürdüğünüz bu çalışmayı gerek dönüm noktaları gerek bölümlerle biraz daha genişletin ve kitap olsun. Ama, ama.. Yazdıklarınızı da bir şekilde koruma altına alın. ( Bkz. http://www.telifhaklari.gov.tr/Genel-Sorular ). Mazallah biri çıkar da ''Bunları ben yazdım'' diyip çalar ya da kitap falan bastırır. Geçmişte öyle bir olay yaşanmıştı. Ortalıkta çok fazla intihalci var.

      Sil
    3. Sağ olun. Önerilerinizi dikkate alacağım. Haklısınız...

      Sil
  3. pedal köklendi ve kaza.. en hareketli yerde kesmişsin abi

    YanıtlaSil
  4. Ama olmadı böyle Mr. Kaplan! Bu bölümde şaşırdığım çok şey oldu. Önceki bölümlerin kıskançlığını henüz atamadım üstümden ama ısrarla ve büyük bir hevesle devam ediyorum okumaya.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En çok neye şaşırdınız Mrs. Kedi, merak ettim şimdi:))

      Sil
    2. "O kadar çiftin arasında bekârlık zor be evlât. Annene telefon edip sana uygun biri bulması için bakalak olmasını isteyeceksin. Cevap gecikmeyecek. "Bak, komşumuz Bedriye teyzenin bir akrabasının kızları varmış, tıp fakültesini yeni bitirmiş, akça pakça, siyah saçlı, güzel, iyi bir ailenin kızı. Hani sen de görmek istersen fotoğrafını gönderelim." Senin için hiçbirinin önemi yok. Tek takıntın isminin ne olduğu. Kendine güvenin tam o sıralar, kimi istersen eş olarak hayır deme şansı yok havalarındasın. Biraz müşkülpesent tavırla soracaksın annene, "Adı neymiş?" Bu huyunu bilen annen tepkini tahmin ederek zoraki de olsa söyleyecek kızın adını. "Zülfiye!" Bırak kalsın anne diyeceksin. "Oğlum ama kız çok güzel, uzun boylu... Hem ne olacak değiştiriverir adını, atla deve değil ki!" "Yok anne, olmaz. Bunu nasıl teklif ederim. Sen bakmaya devam et" Zavallı kadın çaresiz kapatacak telefonu."

      En çok buraya şaşırdığımı tahmin etmişsinizdir bence Mr. Kaplan :)

      Sil
    3. İnanın ki tahmin edemedim:( Görücü usulüne razı olmama mı yoksa isim takıntıma mı şaşırdınız?:)

      Sil
    4. İkisine de şaşırdım aslında. Ama işte tercihlerimiz bizi biz yapıyor :) İsim takıntınız olmasaymış çok sevdiğiniz eşinizle evlenip şimdiki siz olamayabilirdiniz. Belki de biz hiç okuyamazdık tüm bu yaşanmışlıkları :)

      Sil
  5. bu sefer hayat iyi gidiyo demiştiiim :) koşu, market, perran yazıkmış ama, maaş oleey, zülfiye hihi :) ama sonda yine aksiyona bağladın :)

    YanıtlaSil