KATEGORİLER

11 Ocak 2024 Perşembe

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 229

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Ağaç Ev Sohbetlerinde bu haftanın konusu sevgili Uçun Kuşlar / Makbule Abalı'dan.  

"Geçen yıllar, duygu, düşünce ve fikirlerinizde nasıl bir değişim yarattı? Kişiliğinizde, kimliğinizde yükselen ve alçalan değerler, kazançlarınız, kayıplarınız neler oldu?"

Zaman zaman aklıma düşen bir soruydu bu. Sevgili Makbule Hocamız bir iç hesaplaşmaya davet ediyor bizleri sanki. "Geçen yıllar" terimi, içinde hüzün de barındırıyor belli yaşa erenler için. Elbette değişti duygularımız, düşüncelerimiz. Gençliğimizi elimizden alan zaman yerine tecrübeyi bıraktı. Acaba hangisi daha değerli? Biz değişirken dünya yerinde mi durdu, hayır, o da değişti tabii. 

Dar bir çevrede, ekonomik sıkıntılar içinde geçen çocukluk yıllarım üniversite döneminde büyük değişime uğramıştı. Öyle bir değişimdi ki bu, beni benden aldı ve bambaşka bir kıvama soktu. Düşünme ve sorgulamanın inanmanın önüne geçtiği sancılı bir evreden kazasız belasız çıkıp kendimi bulmuştum sonunda. Kader diye anlatılan şeyin bir masaldan ibaret olduğunu, hayatımızı tamamen tesadüflerin belirlediğini kavradım. Bilinmez bir alemden gelip dünyaya gözümüzü açtığımız ve ömrümüzü tamamladıktan sonra yok olacağımız gerçeğiyle yüzleştim. İradem dışında doğru yerde ve doğru zamanda bulunma konusunda ortalamanın üzerinde bir çizgide olduğumu sanıyorum. Bir başka deyişle hayat yolunda genel olarak şansın yüzüme güldüğü gerçeğini kabul etmem gerek. Kim ne derse desin, halen yaşamın anlamını çözemediğimize göre hayat bana boş geliyor. Yaşadığımız sürece daha az acı ve sıkıntı çekmeyi dilemek, güzel anların tadına varmak dışında başka ne gelir elimizden? Yaşama biraz olsun anlam katacak sanat faaliyetlerine ayırdığım zaman gözüme az görünüyor nedense. Özellikle emeklilik yıllarımda ivme kazanan okuma alışkanlığım ve amatör yazarlığımı kazanç haneme eklemek isterim. Elbette bu hususta en büyük şansım, sevgili eşim.

Daha çocukluk yıllarımda yasalara uyan, pis işlere bulaşmayan iyi bir vatandaş olmanın çerçevesini belirlemiştim. Hedefime ulaşabilmek için ilk kural, iyi ahlâk sahibi, çalışkan arkadaşlar edinmeli, it, kopuk insanlardan uzak durmalıydm. Cüzi irademle bu konuda hedefimi tutturdum diyebilirim. Ancak şimdilerde aklıma deli sorular geliyor. Sınırı biraz geniş tutsaydım, ne bileyim sadece ahlâklısına, efendisine bakıp çevremi daraltmasaydım belki çok daha konforlu bir hayata sahip olabilirdim. Elbette bu benim tercihim, gözümü yukarılarılara dikip riskli alanlara girmedim pek. Bugün aynı yollardan geçseydim tercihim değişmezdi muhtemelen. İşte, geçen yıllar eski değerlerimizi yok ederken erdemli olmanın faziletini yok etti. Artık ahlâk, liyakat, çalışkanlık, sadakat başarı ölçüsü değil. Hırsızlık, haksızlık, yalakalık başarıya ulaşmada çok daha etkili olmaya başladı. Burada başarıdan kastım dar anlamda, sadece hak ettiğimiz hayatı yaşamak.

Özellikle son yirmi beş yılda ülke olarak ilerlemek şöyle dursun geriledik. Bugün hilafet isteriz diyerek sokaklarda gösteri yapanları normal karşılıyoruz. Dünyada saygın ve güvenilir bir ülke özelliğimizi kaybettik. Eğitimden sağlığa, ekonomiye, adaletten tarım ve sanayiye bütün sektörlerde dünya ülkeleri arasında en alt seviyelere düştük. Bir zamanlar gençliğimizi birbirine kırdıran sağ sol çatışmaları gibi bir iç savaş ortamına doğru hızla yol almaktayız. Geçmişle günümüzü kıyasladığımızda ülke olarak tek kazancımız yollar, hastahaneler, hava meydanları mı? Onları da gerçek değerleri üzerinden değil, garanti şartlarıyla, fahiş bedelleri vatandaşın sırtına yükleyerek, birilerinin zenginliğine katkıda bulunmak için yaptık. Bu ortamda geçen yıllar, kişisel bağlamda morallerimizi bozdu, umutlarımızı tüketti, güven duygumuzu aşındırdı, yaşam sevincimizi tüketti. Bireysel bazda tek kazancım, çocuklarımın her ikisini de evlendirmiş olmam  ve bir de torun sahibi olmam. Ülkemizde siyaset kurumu çalışmadığı için geleceğe dair hiç umudum yok. Değişim ancak ihtilâlle olur. Tek avuntum "hoppidi"

19 yorum:

  1. Yazdım yorumu sildim, yazdım sildim. Bazen insana "kal" gelir ya, sizin yazınız beni öyle hüzünlendirdi. 💠

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle pandemiden bu yana yüzümüz hiç gülmedi. İnsanın devletine güvenmemesi, her geçen gün umutların tükenişini, bizim gibi düşünenlerin azınlıkta kalışını izlemek ne çok can yakıcı, ne moral bozucuymuş !

      Sil
  2. O umutsuzluk bende de had safhada. Yaşanmaz bir ülke oldu burası artık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demokrasi bizim toplumumuza göre değil. Seçim hikâye, büyük kandırmaca. Kesinlikle yaşanmaz duruma gelen bir ülkede tutunmaya çalışıyoruz. Şöyle demokrat bir diktatör gelse de resetlese bu memleketi. Darbeci diye suçluyorlar insanları, demokrasinin ne hayrını gördük ki?

      Sil
  3. Yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Acı ama gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Yoksa kafamı deve kuşu gibi kuma daldırıp hayat güzel, bakın etrafınıza, rengârenk çiçekler, böcekler ne kadar hoş, hepsi mutlu olmam için bir neden değil mi diyerek kendimi kandırmaya hiç niyetim yok.

      Sil
  4. Sevgili Kaystros,

    Her bir satırınıza, ülkenin geldiği durumla ilgili tüm analizlerinize katılyorum ancak, ben belki çok iyimserim diye düşünülebilir ki öyle değil, biraz da bu ülke neleri aştı diye de bakmak gerek sanki. Ne der şarkı da "Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz!":)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, sevgili Buraneros, sizin o muhteşem yazılarınızı özlediğim halde bakmaya zaman ayıramadığım için kendime kızıyorum. Bilmiyorum bu arızam ne zaman geçecek...
      Aman iyimser olun, bana da bulaşır biraz belki. Ülkemiz çok şey aştı, imkânsızı başardı, haklısınız fakat nerede şimdi o ülkesini seven bu uğurda canını feda etmeye hazır kişiler? Var mı şimdi Atatürk ve arkadaşları gibi dünyanın takdirini kazanmış kahramanlar? Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz şarkılarda geçerli, gerçek hayatta eşkiyaların insafına kalmış durumdayız. Sevgili dostum, eğer gerçekten içinizde geleceğe dair hâlâ umut tohumları kaldıysa bunun nedenini bilmek isterim. Ben mevcut sistem içinde çıkar bir yol bulamadığım için karamsarım. Yani genç olsam dağa çık deseler çıkarmışım gibi geliyor bana. Bu kadar haksızlığa adaletsizliğe, insafsızlığa, bilime düşmanlığa, sapıklığa, mafya yönetimine, kayırmacılığa, yalan dolana, üç kâğıda, yalakacılığa, kayırmacılığa ve her türlü ahlâksızlığa, rüşvete tarihin hiçbir döneminde rastlanılmadı. Hitler, insanları fırınlarda yakıp sabun yapıyordu, bizimki insanları açlıktan, haksız yere tıkdığı hapishanelerde özgürlüklerini aldığı insanları kahrından öldürecek.

      Sil
  5. yani en güzeli zaten yaaa kişisel hayata toruna filan bakmak, evrensel düşünüp yerel davranmak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En güzeli mi bilmem ama bizimkisi biraz çaresizlikten sanırım:) Torun dertleri düşünmekten alıkoyuyor gerçekten:))

      Sil
  6. Selamlar. Bir çoğumuzun içine yara olan. Bazen bulunduğumuz konum nedeniyle dile getiremediğimiz, içimizde haykırdığımız şeyleri öyle güzel özetlemişsiniz ki. Özellikle son kısım için alkışlıyorum sizi. Mart ayında kötü bazı şeyler yaşadım ve ölümden döndüm. O çaresiz anda bile aynen şunu demişim :) "Elbet hepimiz öleceğiz ama malum şahıstan önce ölürsem çok gücüme gider. Onun ölüm haberini duymadan ölmeyeyim." Düşünebiliyor musunuz geldiğimiz durumu, insanların için de neler biriktirdiğini yaşadığını. Ben de birşeyler yazmayı deneyeceğim.
    Yüreğinize, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba:) Teşekkür ederim. Gerçekten de konumumuz özgürce düşüncemizi ifade etmemize engel teşkil ediyor bazen. Ben de emekli olmadan önce kendime değil de çalıştığım kuruma zarar gelmesin diye fikirlerimi her ortamda açık etmemeye özen gösterirdim. Başınızdan ne geçtiğini bilmiyorum ama büyük geçmiş olsun. Benim de tek arzum ölmeden önce sözünü ettiğiniz malum kişinin biraz olsun yaptıklarının bedelini ödediğini görebilmek. Ölüm onun için gerçek bir mükâfat olur, yaptıklarına pişman olacak derecede eziyet çekmesini diliyorum. Fakat ne yerdekiler ne gökteki duyar sesimizi. Bu yüzden yaşam denilen ucube sistemin kötülere hizmet ettiğini düşünmekteyim. Sevgiler:)

      Sil
    2. Yalnız olmadığımı görmek çok mutlu etti. Pandoranın Kutusunu açmak için emekli olmayı ya da istifa etmeyi bekliyorum :) Özel sektör de çalışsam çok umurum da olmazdı ama biz de sıkıntı.
      Şöyle söyleyeyim 8,5 saat süren bir ameliyat sonrası ayağımda sinir hasarı ve pıhtı oluştu. Operasyon esnasın da duran kalbim de cabası. Aylarca ayağımın üstüne kalkamadım, böyle bir durum yaşadım.
      O karma denilen şey umarım gerçektir, ki bunun bir çok örneğini de gördüm isim veremesem de, o yüzden onun ölümü de kolay olmayacak. Yani umarım, olsun ama yaa :)
      Sevgiler.

      Sil
    3. Yalnız değiliz fakat azınlıktayız. Karşımızdaki kitle it gibi üreyerek kervanı yürütüyorlar. Ben özel sektörde yönetici konumundaydım. Buna rağmen çalıştığımız resmi kurumlardaki çoğu kifayetsizleri hoş tutmak, düşünce seviyesinde kalsa da onları huzursuz etmemek görevimizin önemli bir parçası olduğu için pandoranın kutusunu açamadım:)

      Büyük geçmiş olsun. Eşimin de ayağıyla ilgili yıllar öncesinden bir problemi var. Öğrenci olayları zamanından kalma, polisten kaçarken düşüp ayağını burkmuş. Yıllar sonra nüksetti, uzun süre ayakta duramıyor ya da uzun süre yürüyemiyor. Ankara'da bir profesör topuk kemiğinden kesip bilmem ayağının iç kısmına kaynatacağız diye garip bir tedaviden bahsedince sormuştum: Peki başarı yüzdesi nedir bu operasyonun? Başarı oranı yüzde doksanın üzerinde dedi. Yani, yüzde on sakat kalma riski var, dedim. Evet, deyince mani oldum. Yıllar sonra İzmir'de bir başka profesör, meslektaşını teyit edercesine hoca başarı oranını yüksek bile söylemiş dedi. Ben bu tür durumlarda yüzde bir riski dahi göze alamazken aldığım cevaplar canımı iyice sıkmıştı. O operasyon yapılmadı tabii. Umarım sizde kalıcı bir hasar oluşmamıştır.

      Karma konusunda gördüğünüz örnekler tesadüften ibarettir ya. Ben karmaya kurmaya da inanmıyorum. Karma diye bir şey olsa söz konusu zatın başına neler gelmezdi. Neyse, biz ağzımızı bozmayalım yine:) Teşekkürler...

      Sil
  7. Mr. Kaplan, sizi tekrardan yazmak için motive edecek bir şey var mıdır? Ne desem, ne yapsam da eskisi gibi yine yazsanız... İnanın her gün bakıyorum yazdınız mı bir şeyler diye? Ağaç Ev olmasa sesinizi duyamayacağız :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanın ki her gün kendimi motive ediyorum Mrs. Kedi. Tamam bugün son yarından tezi yok yazmaya blogları daha sık ziyaret etmeye başlayacağım diyorum. Yarın olunca yeni bir tarih belirliyorum. Bilemediğim bir güç beni yazmaktan alıkoyuyor. Hayır, zamansızlık demeyeceğim, zira yayladaki inanılmaz ağır tempoda her gün yazmaya zaman buluyordum. Evet, torun büyük zamanımı alıyor ama bu bahane olamaz. İlginiz benim için en büyük motivasyon, çok naziksiniz. Teşekkür ederim, bir yerden başlamak gerekecek artık. Ertelemekten sıkılmaya başladım ben de:)

      Sil
  8. Hocam ben bu yorumunuza cevap yazdığımı düşünüyordum. Bilmiyorum, silinmiş mi, yoksa yayınla tuşuna mı basmadım. Kusuruma bakmayın lütfen. Güvensizlik ve umutsuzluk maalesef toplumun temel kaygıları oldu. Çoğumuz bu duyguları yaşıyoruz. Esenlikler:)

    YanıtlaSil
  9. Yazınızda zaten her zamanki gibi konuyu yeterince vurgulamışsınız. Yorumlarınız her zaman nitelikli ve can alıcı noktalara değinen içeriklerle doludur. Lütfen bu yoruma da cevap yazma zahmetine girmeyin.
    Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
  10. Ağaç Ev Sohbetleri -229 'a da her zamanki gibi yorum yapmışsınız değerli arkadaşım Kaystros Tyrha. 10 Ocakta yazdığınız yoruma ben de 10 Ocak günü yanıt vermişim. Bazen hepimiz yanılabiliyoruz. Bu hafta yoğun bir hafta idi.
    Esen kalın.

    YanıtlaSil