Hiç dinlenmeden başlıyorum yeni bir haftaya. İlk iş olarak dün şefin pazardan aldığı malzemeleri emanet bıraktığı yere gidip onları teslim alıyorum. Mandıraya uğruyor, siparişleri tamamlıyorum. Daha fazla zaman kaybetmeden yaylaya çıkıyoruz. Temizlik devam ederken çalıştığımız bankalardan birinin müdürü az sonra misafirlerini getirmek üzere yola çıktıklarını söylüyor.
Hava bu saatlerde çok güzel, dışarısı dururken içeride oturulmaz bu havada. Misafirler gölgedeki verandada oturmayıp terası seçiyorlar. Menüdeki nefis mezelerimizden güzel bir sofra hazırlıyoruz onlara. Bankanın misafirleri Organize Sanayi'de yerleşik tanınmış bir firmanın temsilcileri. "Bundan sonra yemekli toplantılarımızı burada yapalım." diye konuşuyorlar aralarında.
Ağaçların meyveleri irileştikçe dalları eğiliyor. Yemyeşil yapraklarla bezendi hepsi. Onları nasıl korumak lazım bilemiyorum. Her gelen o güzel kayısı çağlalarından, izin bile istemeye gerek duymadan hoyratça koparıyor avuç avuç. Bilmiyorlar ki o çağlalar kocaman lezzetli birer meyveye dönüşüp kahvaltı sofralarının en güzel reçeli olarak önlerine gelecek.
Fifi dün bir darbe yemiş görünüyor. Boynunun alt tarafında tüyler dökülmüş, eti morarmış. Yabani bir hayvanla boğuşmuş gibi. Kim bilir belki tavukları korumak için mücadele etmiştir. Belki de dar bir yere sıkışıp kendini kurtarırken yaralanmıştır kim bilir?
Akşamları gün batımı güzel oluyor. Bu saatlerde çıkan hafif rüzgar yağmur bulutlarını peşinden sürükleyebilir. Taş Ev'in solunda terastan aşağı atılan sigara izmariti, kolonyalı mendil kağıtlarını toplarken senenin ilk gülü dikkatimi çekiyor. Sarı bir gül bu. Biri koparana dek bütün alımıyla gülümseyecek insanlara. Eğitimin önemi büyük.. Yapılan anket sonucuna göre seçmenler sadece ilkokul mezunu olsaymış referandum sonucu % 75 "Evet" çıkarmış. Üniversite mezunu olmak asgari seçmen olmanın şartı olsaymış, bu sefer sonuç % 65 "Hayır" a gidermiş. Zaten iktidarın eğitimsiz insanı seviyor olmasının sebebi bu. Zira daha kolay oluyor gütmek.
Akşam haberleri yeni bir aldatma olayından bahsediyor. Bizim cumhurbaşkanı yine aldatıldığından bahsediyor. Donald Trump'a derdini dökmüş telefonda. "Ya senin şu Obama var ya, çok namussuz bir adam, PKK konusunda beni fena aldattı." Bana dünyada en çok aldanan ve aynı zamanda en çok aldatan kim derseniz tek geçerim. Milli kültürümüz de böyle ama. Akıllanmıyoruz. Yiyoruz kazığı, oturuyoruz aşağı. Bir kilo şekere satıyoruz vatanı yeri geldiğinde...
Ana muhalefet lideri farklı mı ya? Şimdi kalkmış "Referandum seçimini tanımıyoruz." diyor. Tanırsınız, tanırsınız. "Büyük lokma ye, büyük söz söyleme." derler adama. Bir zamanlar "Başbakan da olsam Ak Saray'a gitmem." derken hemen arkasından ülkenin çıkarları için giderim deyip tıpış tıpış gitmedin mi? Şimdi ülke çıkarları için referandum sonuçlarını tanıdığını söylemeyeceğin ne malum. Diyorum işte, ciğer yok bunların hiç birinde. Siyaset kurumu her türlü pisliğin yalanın, aldatmanın cirit attığı bir oluşum benim gözümde. İktidar ve para uğruna her şeyin göze alındığı iğrenç bir kurum. İçlerine kazara yolunu şaşırıp girebilen üç beş düzgün insanı bile türlü ayak oyunları ile hemen uzaklaştırırlar yanlarından. Başkana itaat partide yükselmenin tek şartı.
Mayıs ayındaki önemli grup rezervasyonlarının teyitleri geliyor ardı ardına. Yoğun bir gün yaşıyoruz. İyi spor oluyor bu bana. Gelenlerin memnun ayrılması yetiyor.
Ağaçların meyveleri irileştikçe dalları eğiliyor. Yemyeşil yapraklarla bezendi hepsi. Onları nasıl korumak lazım bilemiyorum. Her gelen o güzel kayısı çağlalarından, izin bile istemeye gerek duymadan hoyratça koparıyor avuç avuç. Bilmiyorlar ki o çağlalar kocaman lezzetli birer meyveye dönüşüp kahvaltı sofralarının en güzel reçeli olarak önlerine gelecek.
Fifi dün bir darbe yemiş görünüyor. Boynunun alt tarafında tüyler dökülmüş, eti morarmış. Yabani bir hayvanla boğuşmuş gibi. Kim bilir belki tavukları korumak için mücadele etmiştir. Belki de dar bir yere sıkışıp kendini kurtarırken yaralanmıştır kim bilir?
Akşamları gün batımı güzel oluyor. Bu saatlerde çıkan hafif rüzgar yağmur bulutlarını peşinden sürükleyebilir. Taş Ev'in solunda terastan aşağı atılan sigara izmariti, kolonyalı mendil kağıtlarını toplarken senenin ilk gülü dikkatimi çekiyor. Sarı bir gül bu. Biri koparana dek bütün alımıyla gülümseyecek insanlara. Eğitimin önemi büyük.. Yapılan anket sonucuna göre seçmenler sadece ilkokul mezunu olsaymış referandum sonucu % 75 "Evet" çıkarmış. Üniversite mezunu olmak asgari seçmen olmanın şartı olsaymış, bu sefer sonuç % 65 "Hayır" a gidermiş. Zaten iktidarın eğitimsiz insanı seviyor olmasının sebebi bu. Zira daha kolay oluyor gütmek.
Akşam haberleri yeni bir aldatma olayından bahsediyor. Bizim cumhurbaşkanı yine aldatıldığından bahsediyor. Donald Trump'a derdini dökmüş telefonda. "Ya senin şu Obama var ya, çok namussuz bir adam, PKK konusunda beni fena aldattı." Bana dünyada en çok aldanan ve aynı zamanda en çok aldatan kim derseniz tek geçerim. Milli kültürümüz de böyle ama. Akıllanmıyoruz. Yiyoruz kazığı, oturuyoruz aşağı. Bir kilo şekere satıyoruz vatanı yeri geldiğinde...
Ana muhalefet lideri farklı mı ya? Şimdi kalkmış "Referandum seçimini tanımıyoruz." diyor. Tanırsınız, tanırsınız. "Büyük lokma ye, büyük söz söyleme." derler adama. Bir zamanlar "Başbakan da olsam Ak Saray'a gitmem." derken hemen arkasından ülkenin çıkarları için giderim deyip tıpış tıpış gitmedin mi? Şimdi ülke çıkarları için referandum sonuçlarını tanıdığını söylemeyeceğin ne malum. Diyorum işte, ciğer yok bunların hiç birinde. Siyaset kurumu her türlü pisliğin yalanın, aldatmanın cirit attığı bir oluşum benim gözümde. İktidar ve para uğruna her şeyin göze alındığı iğrenç bir kurum. İçlerine kazara yolunu şaşırıp girebilen üç beş düzgün insanı bile türlü ayak oyunları ile hemen uzaklaştırırlar yanlarından. Başkana itaat partide yükselmenin tek şartı.
Mayıs ayındaki önemli grup rezervasyonlarının teyitleri geliyor ardı ardına. Yoğun bir gün yaşıyoruz. İyi spor oluyor bu bana. Gelenlerin memnun ayrılması yetiyor.